Dünya Dediğimiz Atölye

 

 

DÜNYA DEDİĞİMİZ ATÖLYE

Atölye çalışma mekânıdır. Atölyede zaman çalışma zamanıdır. O atölyede işler ustanın gözü önünde, ustanın talimatıyla yapılır. Atölyede çırak ustalığa hazırlanır.

Dünya dediğimiz atölyenin varlık nedeni İnsanın planlanan hayatının gereğini yerine getirmesi, o büyük planda bir işleyişi hazır etmesidir. Bu nedenle atölye insanı evrendeki rolü için hazırlar. Atölyede üzerinde çalışılan işin konusu da insandır, o iş üzerinde çalışan da insandır. Çalışan insanı aylaklığa sevk eden yine insandır. Gerçekte atölye insanın kendisidir.

Dünya üzerinde dünya olayları dediğimiz, üzerindeki tüm varlıklar tarafından yaratılan sürekli, sonsuz çeşitlilikte ve birbirini etkileyen biçimlendiren eylemler yumağı var. Biz bu eylemler bütününün içinde etkiliyoruz ve etkileniyoruz. Sorumluluğumuz bu noktada çok büyüktür.

Günümüzde insanlığın neredeyse tamamı her konuda yanıltılmıştır. Bilimsellik adı altında sürdürülen bağnazlık, ortaçağ kilisesini kat be kat aşmıştır. Evrim teorisi varlığın ruhsal gerçeklikle bağını kesiyor. Tarih olarak öğretilenler dünyamızın ve insanlığın geçmişini siliyor. Ekonomik sistemler ruhsal yönümüzü pasifize edip insanı robotik varlıklara dönüştürüyor. Freudizm’e dayalı psikoloji ise insanı bastırılmış cinsel isteklerinin görünen tezahürlerinden ibaret acayip bir varlık haline getirmiştir.

Bu anlatım bana büyük insan, dünyamızın büyük lideri Mustafa Kemal’in Nutuk’da anlattığı 19 Mayıs 1919 da vatanımızın manzara-i umumisini anımsattı. Çünkü dünyamızın içinde bulunduğu bu ahval ve şerait altında dahi insanın muhtaç olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Bu söz edebi bir ifade değildir. Açıkça insanın ruhsal gücü kastedilmiştir.

Evet, insanın ruhsal gücünü ortaya çıkarabilmesi için böyle bir dünya lazımdı. Ve bu güç insanda vardır. Bütün mesele ortada döneni fark etmektir. Bu farkediş için Ruhsal Yücelik dünya var olduğundan beri çalışmaktadır.

En son aldığım bir kitabı size de önermek isterim. META ansiklopedi. Ruh ve Madde Yayınlarından 2010 Ekiminde çıktı. Alpaslan Salt ve Cem Çobanlı tarafından hazırlanmış. Tarihlerin yazmadığı veya inkâr ettiği en eski geçmişlerden günümüze kadar dünyamızın ruhsal canlılığını, Yüce Sistemin bu atölyede insanın değişimine nasıl hizmet ettiğini çok güzel anlatıyor. Parapsikoloji, okültizm, spiritüalizm, teozofi, mistisizm, ezoterizm, neo-spiritüalizm konuları ansiklopedik olarak incelenmiş.

Tabii böyle bir kitaba bakınca da dünyadaki maddi kargaşaya bir de ruhsal karmaşa eklenmiş gibi görünebilir. Ama insan bütün bu karmaşanın arasından doğru yolu görebilecek güçlerle donatılmıştır. Akıl, mantık ve gönül üçlüsünün eyleminden doğacak ışık, ufku aydınlatacaktır. Çünkü akıl, mantık ve gönül üçlüsünün eyleme geçirilmesi bizi Yücelikle buluşturacaktır. Miraç yükselmeden öte buluşmadır. Yüce davet var buluşmaya. Bırakalım başka insanları. Onların realitelerini, hangi noktada adım atmak üzere olduklarını biz bilemeyiz. Önce ve de sonra yani hep kendimize bakalım. Bu zor ve karmaşık görünen mekân ve zamanda elimizde hangi bilgiler var? Ruhsal bir varlık olduğumuzu, değişim ve yükseliş için burada bulunduğumuzu, Yüceliğin bize yardım ettiğini, bu yardımı alabilmek ve kullanabilmek için bir sevgi ahlakına sahip olmamız gerektiğini gerçekten biliyor, inanıyor ve buna göre bir yaşam sürüyor muyuz? Öyleyse sorun çözülmüştür. Ortada kaos filan yoktur. Her şey yerli yerindedir. Tümlük vardır. İnanmak, eyleminde olmaktır. Bilgisindeyim ama eyleminde değilsem inanmıyorum ve kaosun bir parçasıyım demektir. Kısmi eylem olmaz. Birinden biri galip gelir. Ya eylemsizlik, yani inkâr dediğimiz gerçeği görmemezlik hali oluşur yahut bilgiden, Yüceliğin sonsuz yardımlarından sorumlu olduğumuzu duyup her şekilde dikkat edilmesi gereken o bir yere varılır ki bu da tümlüktür.

Konuyu atölyeden açtık. Düşünürsek atölyede çırak ustasına karşı saygı, sevgi ve teslimiyet içinde olduğu takdirde işini öğrenip başarabilir. Teslimiyet hep yanlış anlaşılıyor. Teslimiyet önce mantığımıza, sonra vicdanımıza ve sonra gönlümüzedir. Atölyedeki usta da biziz. Unutmayalım. Teslimiyet saygı ve sevgidir aynı zamanda. Bilgiye, gerçeğe teslim olmak neden yanlış anlaşılır acaba?

Atölyede zaman teslimiyet zamanıdır. Teslimiyet zamana uymak, zamana uymak emri açmaktır. Emri bilenler hiç bir şeyden korkmazlar. O’nun Kudreti verildiği andan itibaren tüm fizik güçlerimiz bilmediğimiz ölçüde istediği şekle girer. Şimdi biz bunu bilmek için bilgiyi ve yüksek enerjiyi alıyoruz. Farklı bir enerji ile beslenmekte olduğumuzu anlayalım, bu enerji kesilirse ne hale düşeceğimizi düşünelim.

Atölyede teslimiyet her şeyden rızalı olmaktır. Rızalı olandan O’da rızalıdır. “Bir güzele doğmak için bin güzeli kurban etmektir. Miraç budur.” Bütün bunları anlamak zihninle mümkün değildir. Çünkü hitap gönüledir.

“Değiştireceksiniz birçok şeyi; bazı gerçekleri kaybetmek pahasına. Cesur olacaksınız; yanlışı en aza indirip keyifli bulunacaksınız. Onun huzurunu duymadıkça içinizde Gerçek’ten doğuş olmaz.

Sizde bir siz var; o sizden içeri. Onu kullanınız, onun sessizliğini duyunuz. Kullarının selametini Büyük Hikmet gereği sürdüre gelen Yücelik, bilmediğiniz nice güçle lazım gelen neleri üstlenmektedir bilir misiniz?”

Güney Haştemoğlu Turhan.  31 Ocak 2011 

Yazının sorumluluğu yazarına aittir

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap