Dikkat Kapınız Çalınıyor

 

 


DİKKAT KAPINIZ ÇALINIYOR

Çalınan kalbimizin kapısıdır. Kapıyı çalan sevginin elçisi zamandır. Uyku ağır basar kalkamayız yerimizden. Ta ki evimizi başımıza yıkan gelip o büyük gürültüyü yaratıncaya kadar. Uyanıp kapıyı açtığımızda zaman gitmiş, yok olmuştur, ama kapının altında içimizi yakan sayısız not buluruz. Zamanın bize getirdiği aslında O’nun Sevgisinden doğmuş sonsuz fırsatların, güzelliklerin, huzur ve mutluluk armağanlarının notları: “Geldim hem de zili çok çaldım. Sen de duydun ama uyku daha tatlı geldi, kalkıp açmadın kapıyı. Senin için, sevdiklerin için, sen dağıt diye bütün insanlık için getirdiklerimi geri götürüyorum. Sonra diyeceksin ki nasip değilmiş. Nasipler kapına geldi ama sen kapıyı açmadın”

Bu insanlığın en büyük acısıdır. Bu acıyı sadece bizler değil insanlığı koruyan, adeta emanetinde olduğumuz Yücelik, İlahi Düzen dediğimiz sistemsel güç de yaşamaktadır.

Kendimizle birlikte nice Yüksek Boyutları yakmaktayız! Tabii bu yanış her boyut için farklı acılardır.

Bu sözler bir edebiyat değil, içimizi yakması gereken bir mesajdır. Gerçekten, mantıkla düşünürsek şu yaşamda neyin peşinden koştuğumuzu bile anlayamayız. Ne yaptın bu dünyada? Doğdum, büyüdüm, bir işim oldu çalıştım, aileme karşı görevlerimi yaptım kimseyi de memnun edemedim ama elimden gelen budur, zaten ben de kimseden memnun kalmadım. Sonra? Sonra bazen zor, zor olmadığı zaman da pek keyifli olmayan bir yaşlılıktan sonra öleceğim.

Muhteşem bir dünyada, beden deyip geçtiğimiz muhteşem bir araçla yaşamaktayız. O beden ki onunla insan, ayaklarıyla dünyaya bağlıdır beyniyle tüm evrene açık. Ayaklarıyla dünyadan şifa alır, beyniyle evrenden. Fizik bedenini çevreleyen enerji bedenleri büyüklü küçüklü çakraları ile sevgi nefesi teneffüs eder. Yapısı hem fizik hem fizik ötesinde çeşitli boyutlarda var olmak ve görev yapmak üzere inşa edilmiştir. Yazgısı dertli bir yaşamdan sonra ölmek değil mutlu, neşeli, huzurlu olarak bütünde yer almaktır.

Önce dinler, sonra spritüel inanış insanlara yardımcı olmaya çalıştı. Sayısız bedenli ve bedensiz görevli tarih boyunca çalıştı ve halen çalışıyor.

Çok şükür ki Yaratan’ın varlığına, evrenlerin O’nun tarafından yaratıldığına, her şeyin O’na izafeten var olduğuna vs inanan veya öyle söyleyen büyük bir ekseriyet var. Ama ne yazık ki bu inancın gereği gibi yaşayamıyoruz.

Ne dünyanın ne olayların ne de kendimiz başta tüm varlıkların ihtişamının farkındayız.

Bu nedenledir ki sadece fiziki olanı, o da kısmen, fark ediyor ve fark edebildiğimiz sınırda kullanıyoruz. Bu biçim kullanış kendimize, dünyamıza ve bilemediğimiz fizik ötesi boyutlara zarar veriyor.

Bir vernal devre boyunca insanlığa eğitim verilmiş, doğruluğun, iyiliğin, görevin, sevginin ne olduğu anlatılmış, büyük gerçeklerin bilgisi aktarılmıştır. Ve eğitim sürecinin sonuna gelinmiştir. Artık kapımızı çalan zaman bize sınav programını dağıtmaktadır. Hiç olmazsa kapıyı açıp bundan haberdar olsak. Soruları öğrensek. Yaşadıklarımızın anlamını farketsek.

Bugün bize gerekli olduğunu sandığımız şeylerin hiçbirinin artık gerekli olmadığı bir zamana geçiyoruz. Yepyeni bir okul açılmak üzere. Hangi çocuk tahta atına binip okula gidebilir? Bugün sahip olduğumuz olmazsa olmaz dediğimiz her şey çocuğun tahta atından ibarettir.

Sözcüklerle değil telepatiyle iletişim kuracağımız, iç sesimizin verdiği bilgiler ve mesajlarla yaşayıp, kendimizden başka her şeye benzeyeceğimiz bir okulda, içimizdeki meknuz gücü kullanmayı öğreneceğimiz bir zaman başlıyor. Sadece her varlığın diğerleri için var olduğunu anlayanları ve sevgiyi yaşayanları kabul eden bir boyut yeryüzüne çoktan indi. Tahta atın boyutu yavaş yavaş dünyadan ayrılıyor. Bu oyunun artık bittiğini sezip ne olduğunu anlayamayanların, oyunu sürdürmek için yaptığı çılgınlıkların dünyasını yaşıyoruz.

Delicesine kavgalar, savaşlar, her an beklenen ekonomik krizler, açık açık anlatılan kötülükler, ortaya çıkan yalan dolan karşısında hiç utanmayanlar ve bu savaşta yeni cepheler açan depremler, yağmurlar, seller, tsunamiler!

Uyanalım, çalınan kapıyı açalım, sınav programını alalım. Soruların cevaplarını çok uzun zamandan beri biliyoruz. Evimiz başımıza yıkılmadan dışarı çıkalım. Olayları teslimiyetle karşılayalım. Büyük bir müjdenin gelmekte olduğunu fark edelim. Bütün bunları güler yüzle karşılayabilmek için toplumsal zihnin ve onun yarattığı sıkıntıların üzerine çıkıp, çıkamayanlara yardım edelim. Olanlar bizi üzmek için değil bizi değiştirmek için.

Güney Haştemoğlu  26 mayıs 2011

Dostluğa Çağrı Derneğinde verdiği konferanstan

Yazıların sorumluluğu yazarına aittir

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap