Zaman

 


ZAMAN

"ZAMAN verilen fırsattır",bilgisi vardır. ZAMAN neyin fırsatıydı? İçinde bulunduğumuz şuur boyutu sevgiyi anlama ve yaşama boyutu olduğuna göre ZAMAN bize sevgiyi öğrenmenin ve sevgi gerçeğini yaşamaya başlamanın fırsatını vermişti. İnsanın gelişmesi için hizmet, sevgi ve saygı ile oluşması gereken bir ekolojiye ve bu ekolojinin mekanlarına ihtiyacı vardı. ZAMAN bu mekânları sağlamıştı. Bir zamanlar varolan "mahalle"ler, birkaç neslin bir arada yaşadığı "büyük aile"ler bu sevgi ekolojisinin mekanlarıydı.

Gelir ve toplumsal statü farkına bakılmaksızın aynı mahallede yaşayan insanların birbirlerini severek, sayarak, birbirlerine hizmet ederek bütünleşmeleri gerekiyordu. Çok farklı bir erdemli yaşayış modeliydi. Birkaç nesil bir arada yaşamanın kurallarının hizmet, saygı ve sevgi üzerinden düzenlemesi icap eden "büyük aile" realitesi vardı. Aynı mahallede, aynı evde birlikte yaşamak bugün hala ulaşamadığımız yüksek bir hizmet, sevgi ve saygı ahlakını gerektiriyordu. Bunu başaramayınca bu sevgi mekânları bizi sıktı. Çünkü görünürde hizmet ve saygı vardı ama içinde sevgi yoktu ve gelişimi engelliyordu. Sevgi olmadığı için güçlü olan, olmayanı egosu için kullanıyor, tahakküm ediyordu.

Biz de ahlak dediğimiz ve insanı ruhsal yola açan bilinçten, önce hizmeti ve saygıyı eledik. Bize sevgi fırsatını veren ZAMAN da elimizden "mahalle"yi, "büyük aile"yi aldı. Elde kalan "çekirdek aile"de de bunlar olmayınca çocuklar ilk fırsatta ailelerini terk etmeye başladılar. Bebekler kreşte, küçükler yuvada sevginin sıcaklığından uzakta büyümeye başladı. Bayramlar, arkadaşlıklar ortadan kalktı. Toplum olabildiğince ayrıştı, insanlar yalnızlaştı. İnsanlar evlerine misafir bile istemiyor. Komşular birbirine selam vermiyor. Toplum süratle ayrışıyor. İnsanlar statülerine, gelir durumlarına göre diğerlerinden adeta tecrit edilmiş semtlerde, sitelerde yaşıyorlar. Çocuklar da ailenin gelirine statüsüne uygun yuvalarda okullarda okuyor.

Sevgi için verilen süre azaldıkça ZAMAN elimizden bedensel ve ruhsal sağlığımızı, neşemizi, umutlarımızı aldı. Bütün bunların yerine tüketim ve şiddet geçti. ZAMAN'ın bize sevgi mekânı olarak bağışladığı ailede sevgi yaşanmayınca, erkeklerbirlikte oldukları kadınları ve evlatlarını, çocuklar ana babalarını öldürmeye başladılar. İnsanlığın belki son sığınacağı yer ana yüreği, o da kapandı, kadınlar da eşlerini çocuklarını öldürüyor, yaralıyor. Şiddet adeta kanıksandı. TVlar şiddet modellerini adeta 24 saat evimizin, yüreklerimizin içine kusuyor.

Eğer aklımızı başımıza toplamazsak şiddet daha da yükselecek. Yüce Düzen ZAMAN' ın henüz son sözünü söylemediğini bildiriyor. Yani kendimize gelmek için hala bir fırsat var: "Önce birbirinizi sevmekten işe başlayınız" diyorlar. Ruhsal bilginin peşine düşüyoruz. Sevmedikçe bu bilgi anlaşılamayacak. İçi başka, dışı başka durumumuz sürdükçe ruhsal gerçek bilinemeyecek. İnsana, doğaya karşılıksız hizmetimiz yoksa sevgiyi asla yaşayamayacağız. Sevgiye engel olan geçmiş küskünlüklerden, kırgınlıklardan o kişileri affederek kurtulmadıkça, birbirimize empati ile bakmadıkça, kabul ve teslimiyet içinde olmadıkça, davranışlarımızda birbirimizin rızasını gözetmedikçe ZAMAN elimizde son kalanları, hatta korkarım ki aklımızı da geri alacak, eğer hala aklımız var diyebiliyorsak.

Güney Haştemoğlu *ruhsalboyut.com* 11 Ocak 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap