Adalet Evrenin Temelidir

 


ADALET EVRENİN TEMELİDİR

Adalet Ruhsal bir ihtiyaçtır. Şahsımıza veya başkasına yönelik adaletsizlik kalbimizi kırar.

Kalp kırıklığı deyip geçmeyelim. Kalp kırıklığı sıradan bir güceniklik değildir. Ruhsal pusulamızın O’na yönelik olması gereken ibresi egomuzu kutup olarak göstermeğe başlar. Bu nedenle “kalp kırmak, tüm ibadetleri sıfırlayan en büyük yanlış” olarak gösterilmiştir.

İnsan ancak adil bir ortamda ruhsal gelişimi başta olmak üzere her türlü gelişimini sağlar, mutlu olur, başkalarının mutluluğu için çalışır.

Bu tüm varlıklar için söz konusudur. Bir bitkinin gelişmesi bile koşulların adil olmasına bağlıdır. Güneşten, havadan, sudan, topraktan adil bir pay almışsa ağaç gelişir.

Gökbilimcilerin önümüze serdiği evren bilgileri, çekilen muhteşem fotoğraflar, makro seviyedeki olaylar, yepyeni galaksiler, sönen yıldızlar, karadelikler veya mikro evrende olup bitenler, bütün bu 18 bin Âlem'in işleyişi hak ve adalet üzerine bina edilmiştir. Ama insan kalkar o kocaman ama illüzyondan ibaret dünyasında sanki kendisi adilmiş de dünya adil değilmiş gibi fikirler ileri sürer. Üstelik azıcık düşünebilsek hiç de öyle olmadığını görebilecek iken.

Adalet işleyişi öz’de mevcut olan bir yasadır. Bu nedenle tüm varlık sisteminde ve tabii ki insanda adalet anlayışı fikir ve duygu olarak mevcuttur. Adalet anlayışımızın derinliği, niteliği realitemize bağlıdır. Dünya yaşamımızda bilgimiz kadar, iyi ve doğru hakkındaki düşüncemiz kadar ve en önemlisi sevgimiz kadar adil oluruz.

Adalet anlayışımıza uymayan egosal eylemler o eylemi yapan biz olmasak bile bizde vicdan azabı, ruhsal sıkıntı ve üzüntü yaratır.

Her devletin adaletin gerçekleşmesi için koyduğu yasalar o devletin vatandaşlarının ortalama şuurunu yansıtır.

Bilinç yükseldikçe adalet anlayışımız değişir. Daha önce hak olarak gördüğümüz bazı eylemlerin ve tepkilerin bizim için hak olmaktan çıktığını görürüz.

Şüphesiz Mutlak Adalet O’na mahsustur ve O’ Mutlak Âdil’dir. Ancak bizim bu adaleti tam olarak hiçbir zaman anlamamız mümkün olmadığı gibi bugünkü şuurumuzla “Tamam işte Allah onun cezasını verdi” gibi duygusal sözlerle mütalaa yürütmek hiç haddimiz değildir. Çünkü çok dar bir şuur içindeyiz; gerçek bilgi ile değil, öğrenilmiş duygular, kalıp düşünceler, hükümlerle fikir üretmekteyiz. Ruhsal çalışmalara girmiş olanların ilk prensibi “bilmediğini bilmek” olmalıdır.

Evrende ve şu küçük dünyamızda ne olup bitiyorsa O’nun Mutlak Adaleti çerçevesi içindedir.

Şunu unutmayalım: O’ bize egosal isteklerimizin karşılığını değil, şuurumuzun yükselmesi için icap edenleri vermektedir. Çünkü dünyada bulunuşumuzun amacı hoşça zaman geçirmek değil şuurca yükselmektir. Dışarıdan bakınca hoşça zaman geçiriyor gibi görünen kişilerin sahiden mutlu, mesut olduklarını mı zannediyoruz? Egonun asla tükenmeyen taleplerinin tümü karşılansaydı ortada Adalet diye bir şey kalır mıydı?

O’ tüm yarattıklarına karşı sevgiyle, merhametle ve adaletle hükmeder. O’, bütün varlıkları O’na en kolaylıkla dönebileceği noktada tutmaktadır. Hepimiz hak ettiğimiz, layık olduğumuz, ihtiyacımız olan yerde ve çevredeyiz. Eğer O’na inanıyorsak O’nun Adaletinden de şu anda anlamamız gereken budur.

Biz bilgimiz kadar, iyi ve doğru konusundaki şuurumuz kadar ve sevgimiz kadar adil olacağız. Ama her gün bir önceki günden daha adil olacağız. Ve O’nun Adaletine inanacağız. İnanmalıyız ki yavaş yavaş bir üst şuurun adalet anlayışına ulaşalım. Israr ettiğimiz düşünceler bizim yeniyi öğrenmemizi engeller, adalet anlayışımızı geriye çeker.

Ve yine unutmayalım ki benim adalet anlayışım ne kadar yüksek bir bilincin anlayışı ise benim yargılanmam da o seviyeden olacaktır.

O’nun Adaleti’ni şuurca anlamanın yolu teslimiyettir. Çünkü teslimiyeti engelleyen ego ortadan kalkınca anlama başlar. Teslimiyet bir anlamda şikâyet etmemektir. Şikâyet etmemek üst bilinçtir. Şikâyet etmemekte ya anlama, farkında olma vardır ya da sabır söz konudur. Sabredemeyen hüküm verir ve o adaleti anlayamaz.

Merhameti nedeniyle O’nun Adaleti, varlıkların realitesine göredir. Geri bir realitenin doğru görüp yaptığı bir işin karşılığı ile daha yüksek bir realitenin aynı işi yapması halinde alacağı karşılık O’nun nezdinde aynı değildir. Bu nedenle kendimizi başkalarıyla kıyaslamamak, başkalarını ölçü olarak almamak esastır.

Dünyamızda adalet var mıdır? Şüphesiz ki tam olarak vardır. Bizim aksayan olarak gördüğümüz düşünce, duygu ve eylemlerimizin karşılığıdır. Dolayısıyla adildir. Riski görmezlikten gelerek dere yatağına ev yapanın evini seller götürür. Bu yaşadığımız, başımıza gelen her konuda geçerli esastır. Böyle düşününce yeryüzünde adil olmayan hiçbir şey göremezsiniz. Bir yerde masum insanlar acı çekiyorsa, bu acı misliyle benim haberim yoktu diyenlere dönebilir, insanlık adına çekilen acıların o masum kişilere bilemeyeceğimiz telafileri gelebilir.

Şunu da bilmeliyiz ki dünyada adaletsizlik olarak görülen ve üzüntü, acı yaratan nice olaylar, aslında ruhsal planda çekilen çok daha büyük acıların dünyadaki fizikî yansımalarından ibarettir. Ruhsal planları anlamazdan gelerek dünyayı yargılıyoruz. Vahşi doğada gördüğümüz vahşet dahi insanın vahşetidir.

Yüceliğin Yasaları ve ruhsal işleyiş ile ilgili tüm konularda olduğu gibi O’nun Adaleti konusunda da hiçbir şey bilmiyoruz. Bildiğimiz adalet fazla düşünmeden kabul ettiğimiz ön yargılarımızın, duygularımızın, noksan bilgilerimizin, bilinç realitemizin adaletidir. “Oysa O’nun akan suyunda bile öyle hikmetli kanunlar vardır ki, yalnız fizik kanunlarla değil, şimdi bilemediğiniz nice büyük esrar ile kat kat, dalga dalga nereye varacağının, nasıl renklenip nerede duracağının, ya da hangi hızda nereye kadar ulaşacağının bilgisi, o bir bulunduruluşun asla dışında olamaz. Onun için aklınızın almadığı, gönülce uzanamadığınız yerleri reddedici olmayın. Bunlar size büyük ziyanlar getiriyor, hem de farkında olmadan.”

Adalet var oluşun her an yenisi sergilenen sonsuz tezahürü içindeki dengesidir. Kimi zaman adalet adına bazı durumların, bazı varlıkların ortadan kaldırılması gerekir. Bu bir cezalandırma olmaktan çok, diğerlerinin dengesi ve gelişimi içindir. Bir planda yıkım gibi görünen şey bir üst planda haktır. Leylek, güçlü yavruya adil olmak adına zayıf yavruyu yuvadan atıyor. Çünkü adalet Bütün adına, Bütün’ün gelişmesi adına, varlığın Bütün’deki görevi adınadır. Bahçıvan gülfidanını budarken ne kadar ve ne adına adildir? Varlık dediğimiz şey Bütün’de O’nun Sırrını tecelli ettirdiği zaman varlık halini alır. Öncesinde varlık olmaya adaydır. Ancak ona varlık olma yolunda tüm imkânlar verilmiştir. Adalet buradadır. Çiftçi, sağlıklı, güçlü, gelecek vaat eden tohumu tekrar diker. Gerisini kuşlar böcekler yer. Unutmayalım insanlığın hasat mevsimi başlamıştır. Bunların üzerinde düşünmek gerekir.

"O’nun adaleti bilmediğiniz, anlayamadığınız Yüce değerlere dayanarak hüküm sürmededir." (O dedi ki 12 Ekim 2009 www.ayseli.org)

Güney Haştemoğlu 4 Mart 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap