Teslimiyet Bütün Bilgileri İçine Alan Haldir

 


TESLİMİYET BÜTÜN BİLGİLERİ İÇİNE ALAN HALDİR

"Her şey bir şeydir gerçeği"ni yeri geldikçe ifade ediyoruz ama ne kadar biliyoruz ne kadar yaşıyoruz? Bilginin, hepsi birbirine açılan, birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğerlerinin de olmayacağı bir bütün bir tek'lik olduğu çok açık.

Bilginin bu bütün ve tek olma hali dolayısıyla hangi noktadan başlarsak başlayalım o nokta bizi diğer noktaları da anlamak, kabul etmek için zorlayacaktır.

İnanç bizi teslimiyete götürür. İnanç yoksa teslimiyet de yoktur. İnanmak bir gönül işidir. Ama gönül gözü dikkat ve düşünce olmadan açılmaz. Dikkat ve düşünce bilgiye ulaştırır, bilgi ise eylem olmadan anlaşılmaz. Gerçek bilginin eylemi, yani yaşamımızda yer alması çok güçlü bir istek, irade, cesaret işidir. Çünkü o ana kadar yaşadığınız "kendinizin" yarattığı evi yıkıp gerçeğe dayanan yeni bir yuva, yeni bir dünya yaratıyorsunuz. Hem terk ettiğiniz dünyadaki uyanmamış insanlara hizmet edeceksiniz, hem onların sizi yeni evinizle, farklı dünyanızla kabul etmelerini sağlayacaksınız. Bu da ancak gerçek sevgiyle olabilir. Görülüyor ki gerçeğin bilgisi yeni bir eylemler  sistemdir. O sisteme uymayan davranışla, sistemin içine dahil olup gerçeğin bilgisine ulaşılamaz.

İnsan sayısı kadar O'na giden yol vardır, sözü O Muazzam Bütün'de, kendine  en kolay gelen noktadan başlamasıyla adeta bir zincirleme reaksiyon gibi birbirini izleyen açılımları dikkatle, düşünce ve inançla, sabır, irade ve azimle takip etti takdirde ki buna teslimiyet diyoruz, kişinin O'na, Tek Olan'a ulaşacağını anlatır.

İnsan bunu bir hamlede yapamaz. Zaman, insana teslimiyeti başarması için verilmiş bir fırsattır ve bunu başaracağımız yer Dünya'dır. Teslimiyet adım adım ara vermeden, sürekli yürüyeceğimiz bir yoldur. Her adım o anda erişebildiğimiz şuura göre anladığımız, bildiğimiz bilgiye, üst olana, daha yüksek olana kayıtsız ve şartsız uymaktır. Bilgi yasadır, yasa O'dur. Teslimiyetin bizi götüreceği nokta esas varlığımıza dönüştür.

Nedir bizi yavaşlatan, yolda geri düşüren? Kendimiz dediğimiz şey bizim tek engelimizdir. Kendimizden bahsetmek, ona sahip çıkmak varlığımızı O BÜTÜN'DEN, TEK OLAN'DAN ayırmaktır. Halbuki varlığımız BÜTÜN'e aittir, yeri BÜTÜN'dedir, BÜTÜN'ün dışında kalmak yok olmaktır. Kendim dediğimiz şey ise gerçek değildir; zihnimizde yarattığımız, esen rüzgara göre her an değişebilen, istikrarsız, güvenilmez bir hayaldir; üstelik onu "insanın doğası" diyerek sahipleniyoruz. İnsanın doğası "kendimiz" dediğimiz şey değildir. İnsanın yüksek doğasını henüz bilmiyoruz; kendimiz dediğimiz hayali, başka hayallerle besleyip adeta canavar haline getirip ona teslim oluyoruz.

Teslimiyet kendini terk edip, unutup, O'na teslim olarak, esas varlığına dönme halidir; nasıl ki çocukluğumuzu bırakıp yetişkin bir insan oluruz ve bir yetişkin olarak yaşarken çocukluk halleri terk edilmiş ise işte "kendimizi" öylece bırakıp gitmemiz gerekiyor.

Esas varlığımız bir hizmet varlığıdır; yeri ebediyetin mekanıdır. "Kendimiz"i unutmadıkça ne hizmet, ne görev ve de bir hayır yapılabilir. Bugün Dünyamızda yaşanan bunca ıstırap, insanlığı acı bir akıbete doğru hızla götüren de yine o varlığımızın yakasına yapışıp bizi gütmekte olan, özgür irademizle, isteyerek, adeta bayıla bayıla tabi olduğumuz "kendimiz" yani nefsimizdir.

Güney Haştemoğlu.   27 Eylül 2015

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap