HAYAT OYUNU

 

HAYAT OYUNU

"Hatırla ki uzun ya da kısa bir piyeste yazarın sana verdiği
rolü oynayacak bir aktörsün... verilen rolü iyi oynamak sana
düşer. Lakin bu rolü seçmek başkasına aittir."
Epiktetos

Dünya yaşamı bir tiyatro oyunudur. Bu oyunda bütün insanlar, Dünya üzerinde yaşayan canlı-cansız bütün varlıklar rol sahibidir. Oyunun dekoru fevkaladedir. Kostümler rollere uygundur. Rejisör rol dağıtımında ehil ve adildir. Sahne düzenlemeleri oyunun konusuyla hemahenktir. Bu oyunun seyircileri kusursuzdurlar. Onlar oyunu ve oyuncuları dikkatle değerlendirir, bundan sonraki oyunları ve oyuncuların rollerini belirlerler. Dünya oyunlarının bir özelliği vardır: Bütün oyunlarda, dram, komedi, trajedi gibi tiyatro türlerinin hepsi birden aynı oyun içinde sergilenir.
 
Yukardaki anlatım gerçeğe çok uygun bir benzetmedir. Başka bir anlatım da Dünya'daki ya da benzeri ortamlardaki insanın durumunu şu şekilde betimler: İnsan, ipleri kendisini oynatan kuklacının elinde olan bir kukladır. Kuklacı yukardan ipleri çekip bırakarak kuklayı istediği şekilde oynatır. Ona kendi istediği her hareketi ipler aracılığıyla yaptırır. Bu ikinci benzetmede kuklanın ipleri zamanla gevşemeye başlar. Kukla artık rolünü oynayamıyordur. Bu ölümdür. Ancak anlatım burada bitmez. İnsanı oynatan kuklacının ipleri de kendisinden daha yukarda olan başka bir kuklacının elindedir. Yani kuklacı bir başka kuklacının kuklasıdır. Bu böyle tekrarlanarak bilmediğimiz yüksekliklere kadar gider. Kukla-kuklacı hiyerarşisi nerede sonlanır biz bilemeyiz.
 
Evrendeki yaratılış zincirinde nisbeten yeni bir varlık olan insanın gelişim aşamalarında nereye kadar kukla, nereye kadar rol yapan oyuncu ve nereden sonra üzerine düşeni, kukla olarak ve rol icabı değil de, bilerek isteyerek, varlık sebebi olarak yerine getiren insan olduğunu değerlendirebilecek durumda değiliz. Kukla olmak tekamül bakımından kölelikle eşdeğerdir. Kukla kendi inisiyatifini kullanamaz. İnsanın rol yapan bir oyuncu olduğunu bilmesi, belli bir seviyede gelişmişliğini gerektirir. Olgunlaşmış insan ise bütünün bir parçası olduğunu bilecektir. O, var olan her şeyin bir parçasını kendinde taşıdığını ve kendisinin de her şeyin bir parçası olduğunu özümseyecek kadar olgunlaşmıştır. Bu seviyeye ulaşmış bir insan, var oluşunun gerçek sebebini bilen, onu doğal bulunuşu ile yerine getirendir. Onun için artık kukla olmak ya da rol yapmak söz konusu değildir. Eylemleri sadece var oluşunun doğal gereğidir. O, insanüstüne yükselmeye adaydır.      
 
Şükretmek gerekir ki, insan varlığı var edilenler arasında şuurlanarak yükselmeye ve sonsuz bir tekamül sürecine layık görülenler arasındadır. Bugün insan kendisine verilen bilgilerle, evrenlerde hiç tekamül etmeyen sistemlerin de bulunduğunu bilecek konumdadır. Yaratılışta, o tekamül etmeyen sistemlerin bir parçası olarak yaratılmak varken, kendisini ve çevresini bilmek ve tekamül etmek imkanıyla var edilmiş olması insan için en büyük lütuftur. Bunun değerini bilmesi ve var oluşu için Yaratan'a hamdederek bulunuşunu şükürle sürdürmesi, insanın sadece görevi değil, aynı zamanda doğal bulunuş halidir.
 
Osman Türkmenler   20 Aralık 2010

Yazının sorumluluğu yazarına aittir

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap