Yaratılış

 

 

YARATILIŞ

"İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez." Ziya Paşa

İlk varedilişi ve onun devamını bilmek insan aklını aşan bir konudur. Ama merak insanın tabiatında vardır. Üstelik kendine lazım olanları bırakır, bu aşamada hiç gerekli olmayanların peşine düşer. Bugün bütün bilim ve felsefe için yaratılış başta gelen konular arasındadır. Gelinen noktada ise sözde bilimsel fakat gerçekte spekülasyondan ileri geçmeyen modern yöntemlerle evrene yirmi milyar yıl, Dünyaya beş milyar yıl yaş biçilmektedir. Uzayda canlı ya da yaşayan varlık var mıdır yok mudur larla uğraşılmaktadır. Fakat bütün bu uğraşların bir hikmeti vardır. Çünkü insan bildiklerinden, çok yavaş da olsa, bilmediklerine yol almak durumundadır. Bugüne kadarki gelişimi bu yolla olmuştur. Bundan sonraki gelişimi de böyle olacaktır. Yaratılış konusunda akılla bir yere varılmayacağına göre, ilk var edilişinden beri yalnız bırakılmamış olan insana yapılan yardımlar arasından yaratılışla ilgili bilgileri, duymamış olanlara iletmek gerekir.

İlk yaratılma şöyle anlatılıyor: Bir rüzgar gibi başladı herşey, hiç bir şeyin yok olduğu zamanda. Bir rüzgar gibi birden, O'nun emrinden geliverdi insanın hayrına olanlar. Her şey bir anda başladı. O bir an milyonlarca yılınıza bedeldi. İnsan şimdi o bir anın gerçeğine ulaşmak durumundadır. Bu süreç insanın milyonlarca yıl sürecek evrimini kapsamaktadır. İnsanın önünde sonsuzcasına uzun bir yol vardır. Bu yol ilk başladığı yerde sona erecektir.

İnsan yaratılış zincirinde yeni bir halkadır. O, kendisinden evvelki halkaları tamamlayacaktır. O, devasa yaratılış kazanına katılmış yeni bir hamurdur. Ve şimdi her şeyin yeni bir şekli için beklemededir. Yaratılan evrenlerde aklın alamayacağı dönemler boyunca bilinemeyen ve bilinemeyecek sonsuz varlık türleri ve sistemler varolmuş yokolmuş, insandan sonra da nice varlıklar varolacak yokolacaktır. Bunları bilmek mümkün değildir. Gerekli de değildir. İnsan türü olarak bakacak olursak, insan, saf ışıktan akıllı ve güçlü olarak yaratılmıştır başta. Ve o, bugün çoğunluğun kabul ettiği (Darwin teorisindeki) evrimle meydana gelmemiştir. Şartlanmış düşüncelere bunu kabul etmek zor gelse de, gerçekte böyledir. Şimdi insan yaratılışındaki mükemmelliğin bilincinde olmadan İlahi Yönetim Sisteminin isteğiyle yeni baştan ele alınmıştır. Bu yeniden ele alınışın nedeni, sistemsel bir hayır programının Dünya safhasını gerçekleştirmektir. Şu zamanda insan ve her şey değişmek için Yaratan'ın yardımını almadadır. Şimdi, bütünlenmeye giden bu yolda insanlar ışıklı varlıklar olarak yeniden doğmak üzere yol almadalar. Fakat bu kolay olmayacaktır. İnsanlığı zor zamanlar beklemededir. Şimdiden yaşanan tüm sancılar bundandır.

Şu sorulabilir: İnsan madem ki saf ışıktan ve güçlü yaratıldı, öyleyse şimdilerde neden bilgisiz, güçsüz ve yanlışta? Cevap şöyledir: İlk yaratılışından beri insanın içinde yaşadığı sistemde "düalite prensibi" geçerlidir. İyinin karşısında kötü, sıcak karşısında soğuk, aydınlık-karanlık, sertlik-yumuşaklık, maddi-manevi vb böyle sürer gider. Bu sistemde her şey zıddıyla vardır. İnsanın bulunuş amacı, deneyim kazanmak, dolayısıyla şuurlanmak ise (ki öyledir) her türlü zıdlıkla karşılaşmak, bu karşılaşmadan alınacak tecrübeyi aklına katmaktır. İnsan, ilk yaratılışının saflığıyla yürürken her şeyi bilgi esası üzerinden açmaya çalışmış, sevgi denilen en büyük esas üzerinde yeterince yoğunlaşmaktan uzak kalmıştır. Oysa sevgi insanı sıradan düşüncelerin ötesinde yüksek titreşimlere taşıyacak ve ona gerçeği algılatacaktı. Bilgi yol gösterir, ışık yakar, bilinçlenmeye yardım eder, fakat onun ötesindeki yüksek bulunuşa, yüksek hissedişe ulaştırmada yetersiz kalır. Bir yerde yolu kapatır. İnsanın bu zayıf yönünü gören ve bunu fırsat bilen zıt güçler kendi mantalitelerine göre insan türünü yok etmek istediler. Bu çatışma uzun bir zaman evveli başladı ve sürdü. Ve mücadelede insan türü ilk saflığından ve güçlülüğünden çok şey kaybetti. Değerli nitelikleri kendisinden çalındı. Şimdi insan kaybettiklerini yeniden kazanmak için çabadadır. Bunun için kendisine yapılan yüce yardımlardan yararlanmadadır. Ama sadece yardım yetmemekte, kendisinden de büyük katkı beklenmektedir. İlk yapacağı, içinde bulunduğu durumu kavramak ve şuurlanmaktır.

Yaratılış kavramı bütün var olanları içerir. Bu, bilinemeyecek, sayılamayacak sonsuzluk demektir. Bu yönden, insan daha kendini ve geçici evini bile tam bilemezken, nerde kaldı ötesini bilsin. Bu nedenle bu yazıda yalnızca insan varlığından söz edildi. Elbet bilme yönündeki çabalar gereklidir ve faydalıdır. Gelişme böyle olacaktır. Ancak, bunun çok uzun bir yol olduğu kabul edilir ve erken sonuca varma düşüncesi bir yana bırakılırsa, tedriç yasası gereği yavaş fakat sürekli bir gelişme gerçekleşecektir. İnsan için varmak, sürekli yolda olmaktır.

Osman Türkmenler  10 Ocak 2011

Yazının sorumluluğu yazarına aittir

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap