Sıradan Olanı Aşmak

 

SIRADAN OLANI AŞMAK

"Bir gevher çıkarmak gerek hiç sarraflar bilmez ola."  Yunus Emre

İnsanların çoğu günlük yaşamlarında sıradan olmayan şeyleri pek göremezler, yaşayamazlar. Çünkü gözleri yarı kapalıdır. Ne zaman ki onlara parmak ısırtan, "vay be" dedirten, dikkatlerini olağanüstü düzeye yükselten bir durumla karşılaşırlar, o zaman sıradan olmayan bir hali yaşarlar. Sıradan olmayan bu durumun yoğunluğu ve yaşanma süreci buna şahit olan kişilere göre değişir. Ama sonuçta sıradanlığı bozan bir durum yaşanmıştır. Burada kastedilen, insanı rahatsız eden olumsuz olay ve durumlar değil, aksine insanın hayretini mucip olan imrendirici müspet hallerdir.

Bir de insanın şahit oldukları, okudukları, kendini soktuğu içsel ya da dışsal disiplin sonucu düşüncelerinde oluşan değişimin insanı sıradan olanın üzerine taşıması vardır. Bu ikinci gelişme, yukarda anlatılan sanki şok yaratan ani bir dikkat yükselmesi gibi değildir. İlki, geldiği gibi gidebilir. Fakat yavaş yerleşen ikinci sıradışılık kalıcı ve nüfuz edicidir. İnsana gerekli ve asıl faydalı olan, ikinci şekli gerçekleştirmektir. Bu şekilde giyinilen yeni görüş, yeni yaşam tarzı kolay kolay değişmez. Ve uzun da sürse yeni edinilen bu eylem ve düşünce yolu da kişi için zamanla yavaş yavaş sıradanlaşmaya başlar. Daha üst, daha sıradışı durumlara yol aramaya yönelir. Bu, tekâmülün gelişimi gerçeğidir.

İnsanın işi, kendisinden öncekilerin onun dünya ve düşünce yaşamına yaptığı katkıları, kendisinden sonra geleceklere çoğaltarak, büyülterek aktarmaktır. Böyle olması gerekirken, bugünün insanı, ne birlikte yaşadığı hemcinslerini ne de gelecek nesilleri dikkate almadan yaşam sürmededir. Çünkü maddecidir, aşırı çıkarcıdır, egoisttir, inançsızdır ve gerçeklerden habersizdir. Kendisine gerçeklerden haber vermek isteyenlere de sırt çevirmektedir. Onun bu ağır uykudan uyandırılması gerekir. Çünkü bu durumdaki insanın kendiliğinden uyanması zordur. Bunun için gerçek sandıklarının aslında geçici ve önemsiz şeyler olduğunun, bilmediği ya da inanmadığı ruhsal gerçeklerin ve ruhunun asıl varlığı olduğunun kendisine öğretilmesi lazımdır. Istırapsız yoldan öğrenmeyi reddettiği bu gerçekler ona zor yollardan öğretilecektir. Başka çare yoktur. Halen dünyanın dört bir yanında kendini gösteren doğal afetler, bu öğretim programının bir parçasıdır. Gelişmiş denilen ülkelerden başlayıp yayılan ekonomik krizler kendilerini zengin sayanları vurmadadır. Buna bağlı siyasal rejim değişiklikleri dünyayı alt üst etmeye adaydır. Görünen, dünya çapında bir yapı değişikliğinin başladığıdır. Bu devam edecektir.

Şimdi, ruhsal gerçeklerden haberdar olup kendini görevli bilenlerin bu ortamda yapacakları nedir? Şudur: Yukarıdaki paragrafta bahsedilen, uyuyanları zorla da olsa uyandırma işlevine bilinçli olarak katılmak. Bunu, kendilerine bildirilen, akılları ve düşünceleri ile onayladıkları gerçekleri, bulacakları sıradan olmayan yollarla insanlara bildirerek, göstererek, örnek olarak yapacaklardır. Onlar, insanların dikkatlerini canlandırmak ve kendi üzerlerine çekmek zorundadırlar. Yunusların, Mevlanaların, Aşık Veysellerin yaptıkları bu olmuştur: söyledikleri ve yaptıklarıyla iyi ve doğru olana dikkat çekmek. Sokratesler, Konfüçyüsler, Gandhiler doğru bildiklerinin örnekliğini vermişlerdir. Şimdiki görevliler de bunu yapmak durumundadırlar: dikkati çekmek ve örnek olmak. Bunun için etraflarındaki, gelişmiş teknolojinin sarhoş ettiği, bütün kirliliklerin duyarsızlaştırdığı insanları, alıştıklarının dışındaki yöntemlerle uyarmaları gerekmektedir. Bunun yolu onlara alışılmadık şekilde, sıradan olanı aşarak yaklaşmak ve gerçeği sunmaktır. Bu onlara bilmedikleri gerçeği bilecekleri şekilde vermek olacaktır. Yine bunun için denilmiştir ki: " Bir gönüle girmenin bir yolu değil, bin yolu vardır; Elbette bin gerçeği değil, bir gerçeği vermek için. Yolu siz bulacaksınız..."

Aslında her insan görevlidir. İnsanlık merdiveninde bulunduğu basamağın altındakiler için görevli (öğreten) olanlar, üstteki basamaktakiler için öğrenendirler. Bu gerçek gözden kaçırılmazsa insanlar yerlerinin hakkını layıkıyla vereceklerdir.

Osman Türkmenler   25 ocak 2011

Yazının sorumluluğu yazarına aittir

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap