Gönül ve Gönülce Olmak

 


GÖNÜL VE GÖNÜLCE OLMAK

Üzerine düşünceler

"Gönülce olmak" hangi durumda aklın, hangi durumda gönlün seçileceğini bilmektir.

Gönül, sadece insana has bir değerdir. İnsan dışındaki varlıklarda gönül yoktur.

Gönlün kendine ait bir varlığı yoktur. O, bir yansımadır, bir manadır.

Gönül, insanı çekip çevirecek, bir noktadan sonra insanı insan - üstüne çıkaracak bir güçtür.

Maddi yaşam insanın gönülle tanışma yeridir.

 İnsan, Dünyasal yaşamının kazandıracağı olgunlaşmanın ancak sonlarına doğru gönlün mahiyetini ve onunla hareket etmesi gerektiğini öğrenir. Ama eskidenberi ve günümüzde de edebiyat, şiir, sözlü müzik ve halk arasındaki konuşmalarda en çok kullanılan ve tabii en çok istismar edilen, dejenere edilmiş ve tabir caizse ayağa düşürülmüş kelime Gönül'dür. Maalesef çoklukla sadece cinsel duygular ve bedensel aşk için hep Gönül malzeme yapılmıştır. Ne büyük bir yanlışlık ve ne büyük bir gaflet!

Yukarıdaki durumun istisnası Tasavvuf ve Mistisizm alanlarıdır. Buralarda Gönül İlahi anlamda kullanılmıştır çoğunlukla.

Gönlün aslı insana bildirilmiştir: Gönül, her şeyi Var Eden'in bütün mükevvenatı halk etmek üzere yarattığı ilk ve tek şeyin, ÖZ'ün insan varlığında ışıdığı, tezahür ettiği gayri maddi mekandır. Onu maddede aramamak gerekir.

Güzel bir benzetme ile Gönül, "İnce telden kuşanmış titreşen mekandır." O, görülemez, hissedilebilir ancak.

Gönül, bazen insana aklın mantığın dediğinin tersini yaptırandır. Yerine ve şartlara göre akıl ya da gönül devrededir.

Akıl, Dünya'da insana deneyim kazandırmak için Var Eden'in verdiği bir ölçüdür. O bir kozmik katalizördür.

Aklın yeri belli değildir. O ruhun bir melekesidir. Ve ruhsal olgunlaşmanın aracıdır.

Gönül ise, Dünya yaşamını ve insan seviyesini aşma durumunda olan adaylar için, onları daha üst bulunuşlara taşıyacak olan akıldan daha yüksek başka bir kozmik katalizördür.

Önce akıl, sonra gönül! Ve daha sonra sırada kimbilir neler var! İnsan onları bilecek durumda değildir. Fakat mutlaka vardırlar onlar, biz şimdi bilmesek de. Şu bilinmelidir ki, Gönül bir son değildir.

Aklın sınırları vardır, bunu yeterince biliyoruz. Ama gönlün sınırı yoktur. O sınırsızdır.

Gelişmekte olan insan aklını kullanma sorumluluğundadır. Fakat sorumluluğu orada bitmiyor. Aynı zamanda aklını gönülle kullanmanın sorumluluğunu da taşıyor. Çünkü ileri bilgilerin alımı ve derin soruların cevapları, ancak akıl - gönül birliği ile sorulabilir ve cevaplanabilir.

Gelişen insanın görevi, gönlünü aklı ile yıkayarak ikisini bir etmek, nerede ne zaman hangisini kullanacağını bilmektir. İşte bu "Gönülce Olmaktır."

Akıl, bir büyük lütuftur. Ama gönül, aklı da ihata eden, aklın içinde eridiği (fakat aklın kendine özgü varlığını kaybetmediği) insana vergi daha büyük bir lütuftur.

Düşünsel veya eylemsel bir durumda aklın ve gönlün karma olarak kullanımı söz konusu değildir. Yani bir karışım olamaz. Ya akıl, ya gönül kullanılacaktır.

Gönülce olmak: Maddeye yalnızca zaruret miktarınca ihtiyaç duymaktır.Azla yetinmektir.

Sahiplik tutkusundan kurtulmaktır.

Bedenin değil, ruhun ihtiyaçlarına öncelik vermektir.

Her şeyin GEÇİCİ ve GÖRELİ, yalnız Tek Yaratan'ın KALICI ve MUTLAK olduğuna inanmaktır.

Düşünce ve davranışlarda, ilişkilerde HOŞGÖRÜLÜ ve MÜTEVAZI olmaktır.

Faydalı olmaktır.

Gerçek ihtiyaçların karşılanmasında YARDIMCI olmaktır.

G ERÇEĞİ görmeye çalışmaktır.

UYUMLU olmaktır.

Osman Türkmenler 13 Mayıs 2011

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap