Alışıldık - Alışılmadık

 


ALIŞILDIK - ALIŞILMADIK

Alışıldık: olağan, normal, doğal, alalade; bunların aksine, Alışılmadık: olağandışı, anormal, doğal olmayan, fevkalade anlamlarında alınmıştır. Bu kelimeler ayrıca dilde daha geniş anlamlarda da kullanılırlar. Bu iki tabir burada insanın düşünce yapısı ve yaşam tarzı yönünden incelenmiştir. Yaratılışında akıl ile onurlandırılmış bulunan insanın bugünkü seviyesinde düşünmesi gereken ana konulardan birisi, bu dünyada bulunuş amacının ne olduğudur. Evrendeki diğer bütün varlıklar gibi insan da başıboş ve başına buyruk bırakılmamıştır. Bu nedenle binlerce yıldır kendisini yöneten İlahi görevlilerce eğitilmekte olan insan varlığının, aslında bu sualin cevabını verecek durumda olması lazım gelirdi. Fakat ne hazindir ki, insanların pek çoğu geçici dünya pırıltılarına ve egolarının aşırılığına kapılarak varlıklarının ebedi taraflarıyla ilgilenmemek tembelliğini seçtiklerinden kendilerini eğiten görevli düzenlerin emeklerini boşa çıkarmaktadır. İşte bu yüzden, değil ana amaçlarını, tekamüllerinde çoğu geçici ara istasyon durumunda bulunan muvakkat amaçlarını dahi bilememektedirler. Çoğunluğun benimsediği bu düşünce (daha doğrusu düşüncesizlik) yapısı ile yaşam tarzı insanların büyük kesimi için alışıldık, olağan, doğal varlık bulunuşu halindedir. Olmakta olan budur. Olması gereken ise bu alışıldık durumdan kurtulup alışılmadık, olağandışı duruma geçilmesi gereğidir ki, o da şudur: İnsan dünyaya yaşamının amacını çözmeye ve bu çözümün gerektireceği şekilde bulunmaya gelmiştir. Vazifesi: Karşısına çıkan her hadise ve durumda O ZAMANIN verdiği anlamı bulmak, o anlamdan kendi yapacağını çıkartmak ve yapacağının en doğrusunu yapmaktır. DOĞRU ise her geçen gün değişik, her gelecek gün farklı görünebilir kendisine. Buna göre hareket etmek, ZAMAN gerçeğinin gereğini yerine getirmek olacaktır. Bu, gelişmekte olan insanın en büyük sorumluluğudur.

Yukarda çok kısa olarak ifade edilen bu en önemli konu, insan varlığının içinde bulunduğu bütün üzücü halleri ve bulunması gereken bütün durumları içerecek şekilde geniş anlaşılmalıdır. İnsan bir yönüyle ebediyen kalıcı bir varlıktır. Onun daima elinde bulundurması, üzerinde durması gereken niteliği, kendi özüne ait bu husus olması gerekirken, bunu dikkate alanlar maalesef istisna düzeyindedir. Gerçekte istisna seviyesinde bulunması gereken hemen hemen insanlığın tamamına yakın en büyük çoğunluğu ise her şeyden habersiz konumdadır. Bu, insanlık adına üzücü bir durumdur. Sorumluluklarının biraz olsun bilincinde olan insanların işlerinin zorluğunu ve büyüklüğünü belirten bu hal, aynı zamanda insanın önündeki yolun uzunluğunu da göstermektedir. Bu genel görünüm bilinçleri uyanmaya başlayan insanları karamsarlığa ve aldırışsızlığa sürüklememelidir. Tersine, her durum ve her bulunuşta yapacaklarının olduğunu işaretlemelidir onlara. Çünkü insan varlığının belirli bir noktaya gelebilmesi için önündeki yolun sonsuzcasına uzun olduğu da insanlara verilen bilgiler arasındadır. Yani insan, işinin bir yere varmak değil, adeta sonsuz ve sürekli bir yolculuk olduğunu kabul etmek durumundadır.

Bu sonsuz yolculuğu varlıksal bulunuşlarının amaç ya da amaçlarını çözerek o çözüme uygun şekilde yapacak olanlar yolculuklarını diğerlerine göre rahat ve başarılı biçimde sürdüreceklerdir. Onlar gönül uyanıklığını gerçekleştirecekler, bunun sonucunda bütün bulunuşları yanında bu dünyanın küçüklüğünü görüp bilinecekleri fark edecek ve bilinmeyenleri seyredeceklerdir. Dünyadaki bugünkü "alışıldı düşünce yapısını" sürdürmekte ısrar edenler ise büyük sıkıntılara ıstıraplara uğrayacaklar, fakat yine de yolculuklarında eksik kalacaklar, hatta sürekli ve kalıcı azapta yok olacaklardır. Bu can yakıcı akıbette kaybolmak, hiç bir varlığın ne kendisi ne başkası için istemeyeceğidir.

Osman Türkmenler 7 Temmuz 2012

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap