Bir Tebliğ İncelenmesi

 


BİR TEBLİĞ İNCELEMESİ

"O’ dedi ki; Neden koşturur durursunuz bir yanınız umarsız ama bir yanınız aç gözlülükle size gerekli olmayan, sadece gücünüzü ve zamanınızı harcayanların peşinden, o bir yerinizin umarsızlığına, hazin fısıltılarına aldırmadan. Dünya gözü doymaz. Doymadığını bilirsiniz de kimilerine “gözünü toprak doyursun” dersiniz. Sizin sözünüzdür size söylediğimiz. Yalnız bilin ki o da doyuramaz aç gelenleri. Sizler, tüm insanlık, sizi neyin doyuracağını anlamalısınız artık. Bedeninizi bile yanlış üretimlerle doymak adına doldururken, sizlerden ruhunuzu doyurmanızı beklemek bizler için uzun bir bekleme devri olacaktır, sizin gözünüzden baktığımızda. Burada zaman yoktur, zamanınıza göre ifadelendirdik.Bilir misiniz hayrınıza olan nedir, bilir misiniz sizle O’na dönüş yapacak olan nedir!

Bilir misiniz varoluşunuzdan beri sizi eğiten, geliştiren, bir yerden bir yere taşıyabilmek için zamanı vareden neye, nasıl hizmet etmededir. Bilesiniz ki bildikleriniz bileceklerinizin sizlere tanıtılmasıdır sadece, bilin de ne olduğunuzu neden varedildiğinizi anlayasınız diye. Aranızda dönüp duran, olamayacaklarınızla aldatıp sizi sizden uzaklaştıranın hayırdan uzak sesine daha ne kadar kulak vereceksiniz! Gerçeği, gerçek dışında renkli senaryolarda aramak sizlere ne kazandıracak. Aslını, yasasını, O’nun ondaki hükmünü bilmediğiniz değerlerle oynamak insanlığa her zaman felaket getirmiştir. Bununla bildiğiniz en küçükten en büyüğe tüm değerleri kastediyoruz. Bilin ki en büyük değerlerle oynayanlar da en küçük değerlerle oynayan insanımsılar kadar ruhsal gelişim içindedir. Bilin ki değerin en küçüğünü karşılayışınıza ve kullanışınıza göre ölçüldüğü bir zaman içindesiniz. En büyüğü meydana getiren bize göre en küçüktür çünkü. Teknolojiniz, yanlış, ya da saptırılmış bilgileriniz mahvınızı getirecektir böylesine aç gözlü ve büyük çoğunluğunuz şuurca gerilerde giderseniz eğer. Sizler büyük bir planın insan olma safhasını yaşayan varlıklarsınız. Önünüzde sürekli değişerek katedeceğiniz öyle uzun, sonsuz gibi olan bir yol var ki, o yolculukta ne şekle girip, ne isimle onurlandırılacağınızı asla bilemezsiniz, bizim de bilmediğimiz gibi.

Ruhunuz ıstıraptadır. Onu doyurmanız için insanlığa her yol her şekilde gösterilmiş ve gösterilmeye de devam edilmektedir. Zamanınızın yaygın bilgileri sizlere bu boyutta ihtiyacınız olan yolun sonunu söyler genelde değişmeyen esasları ve içerdikleri yasaları fazla önemsemeden “Karşılıksız seveceksin” diye ama sevmeye gelinceye kadar insanlık olarak kazanılacak o kadar çok değer var ki. Bunun için bilinçlenerek şuurunuzu genişletmelisiniz insan dostlarımız. Hizmetimiz bizi biraz olsun anlayanlara olurken onların hizmeti de anlayamayanlara olmalı. O’ böyle diyor çünkü."

Tebliğin ana teması; insanın iki cephesi, iki yönü, iki yanı, iki tarafı... (kelimeler önemli değil), birbirine tamamen karşıt bu iki tarafın çok net olarak açımlanması ve bu ikiden hangisinin insanın ve geleceğinin hayrına olduğunun belirlenerek seçilecek yönün gösterilmesidir. Bu iki yandan ilki kısa görüşlü dünyevi, ikincisi sonsuzluk boyutunda uzanan uhrevi (ahiretle ilgili, ölüm sonrası) yandır. Birincisi açgözlülükle her şeye atılırken, ikinci yan çaresizlikle onu seyretmektedir. Gözü doymaz birinci yan bütün güç ve zamanını boşa harcayarak kendisine gereksiz olan şeylerin peşinde koşarken, ikinci yan asıl gerekli olanlara ulaşamamanın sıkıntısı ve şikayeti içindedir. Birinci yan doyumsuzluğunu, bedenini yanlış ürünlerle doldurarak karşılayacağı aldatısı içindeyken, ikinci yan gerçek varlığı ruhunu doyuramamanın ıstırabını yaşamaktadır. Sonuçta birinci yan, henüz öğrenmediği önündeki sonsuz yolculuğu için hiç bir değer ifade etmeyen lüzumsuz şeylerle değerli zamanını öldürürken, ikinci yan kendisine gerçekten gerekli olanı elde edememenin azabını duymaktadır.

İnsanın gerçek varlığı geçici yanı değil, kalıcı olan tarafıdır. Kalıcılık, varlığa bütün var oluşu süresince "kendisi" olduğunu bildiren özelliğidir. Bu bir sürekliliktir. İnsan yalnız değildir. Yalnız bırakılmamıştır. O var edilişinden beri eğitilmekte, geliştirilmektedir bu süreklilik içerisinde. Ona pek çok varlıkta olmayan akıl verilmiş ve buna bağlı olarak şuurunu genişletmekle sorumlu kılınmıştır. Bu olanağı yerince kullananlar ne olduklarını ve bir düzen içerisinde olarak ne yapacaklarını bileceklerdir. Düzen ve usul bilmeyenler ise şaşıracaklar ve olmadık işlere kalkışacaklardır. Onlar ayakları yere basmayanlar, taşıyamayacakları yüke sahip çıkanlardır.Bu yanlıştır. Bu haddini bilmemektir. Bu kendi durumundan habersiz olmaktır. Kendini bilenler iyiyi kötüden ayırt edebilirler. Düşünce ve davranışları akla uygundur. Yapacaklarının doğru sırasını tayin edebilirler.

Halen dünyada fizik olarak insan görünümü altında yaşayan varlıklar üçe ayrılırlar. Birinci bölümü teşkil eden en büyük kısım, ruhsal olarak henüz hayvanlık seviyesinden kurtulamamış insanımsılardır. Daha küçük bir bölüm "beşer" denilen kendini bulma uğraşında olanlardır. Eser miktarda denilecek çok küçük bir insan grubu ise diğerlerine yol gösterici görevindeki olgun insanlardır. Beşer grubundakiler büyük bir planın "insan olma" safhasını yaşamaktadırlar. Bu grubun önünde sürekli değişerek kat edecekleri sonsuz bir yol vardır. Onlar daha bu yolun başlangıcında oldukları için ruhları açtır ve bu nedenle ıstıraptadırlar. Ama doymaları için onlara her yol gösterilmiştir, gösterilmeye de devam edilecektir. Bu cümleden olarak, içinde yaşadıkları üçüncü boyutta beşeri seviyedeki bu varlıklara "karşılıksız sevmeleri" hedefi verilmiştir. Fakat bu grup daha "karşılıklı" sevecek yerde bile değildir. Sevmek, bu seviye için henüz uzak bir değerdir. Sevmeye gelinceye kadar insanlık olarak kazanılması gereken daha pek çok değer bulunmaktadır. O halde değer nedir, değerler nelerdir! Bugün insan değer denince feragat, fedakarlık, iyilik yapma, digerkamlık, hoşgörü... vb gibi kendisinden başkalarını da düşünmesi gereğini gösteren erdemleri (faziletler) anlamaktadır. Çünkü o daha işin alfabesinde olduğundan, ancak "kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına öyle davran" kuralını öğrenme ve pekiştirme aşamasındadır. Aslında "değerler" bugünkü insanın bilmedikleridir. Sadece "erdemler" demek yeterli değildir. Bilinmeyen değerler vardır. Değerler hiyerarşisi vardır tedriç yasasıyla öğrenilecek, zamanla erişilecek. Değerler gerçekler midir? Evet. Bütün değerler gerçektir. Gerçeklere ulaştıkça değerlere varılmış olunacaktır. Tekamüle paralel giden bu uzun yol kolay değildir. Zaman insanı bir yerden bir yere taşıdıkça varılacak yerlerde çalışmayla, gayretle elde edilecektir değerler. O zaman değerlerin gerçek değerleri bilinecek, o değerler bilmeyenlerin elinde istismar edilmeyecek ve yanlışa kullanılmayacaktır. Bugün gerçeği bilmeden değerleri çıkarlarına alet ederek onlarla adeta oyun oynayanlar, yalnız kendilerine değil, tüm insanlığa zarar vermektedirler. Bu her zaman böyle olmuştur. Teknolojinin istenilmeyen kullanımı, yanlış ya da saptırılmış bilgiler insanlığın mahvına neden olacaktır, eğer çoğunluk böylesine açgözlü ve şuursuz kalmaya devam ederse. Bu durum gerçeklerden-değerlerden uzak oluşun sonucudur. İnsan yaptıklarıyla sadece kendisine ve dünyasına değil, evrene de ya zarar vermekte veya olumlu katkıda bulunmaktadır. Evrene belli bir ölçünün üzerinde zarar vermeye sebep olacak eylemde bulunursa, elbette gerçeği iyi bilenler tarafından yok edilecektir, evren var olsun diye. Bu doğaldır. Bu akibetten kurtulmanın tek yolu, insanın kendisine bağışlanmış akıl ve şuurlanma olanağını kullanmasıdır. Henüz bu olanaklara sahipken onlardan yararlanmaması, verilmiş imkanı kullanmaması insanın kendi suçu olacaktır. Ve tabii bu durumun asla bilinmeyen ve bilinemeyecek olan, ama kuşkusuz iyi olmayacak sonuçlarına zorunlu olarak katlanacaktır.

Osman Türkmenler
2 Şubat 2013

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap