Ruhsal Gerçekleri Anlamak Niçin Zordur

 


RUHSAL GERÇEKLERİ ANLAMAK NİÇİN ZORDUR

     

Gerçeklik tanımı insan için hiç bir zaman kolay olmayan ve değişiklik gösteren bir olgudur. İnsan yaratılış gereği gerçeği objektif olarak göremez.

Gerçeği objektif olarak görememe sonucunda, bilim ve çeşitli pozitif bilimler ortaya çıkmış, fikir karmaşasına engel olmak üzere "ispat" edilen kurallar ile fizik, matematik ve coğrafi kuramlar fizik yasaları ile tespit edilmiş ve "gerçek" olarak algılanması bu şekilde sağlanmıştır.

Dünyaya ait "düzen" ve "fizik" yasaların haricinde insan için en zor sınavlar her zaman "içsel" ya da daha ince olanlar olmuştur. Ruhsal olarak adlandırdığımız, insanın mânâ ile bütünleşerek gönül vasıtası ile anlayabileceği konular fizik boyut ile tanımlanacak veya madde bilimi ile kuralları konulacak olgular olmadığı için anlam herkes için farklılık gösterebilmektedir.

Bu farklılığın sebebi insanın şuur seviyesi ile direk alakalıdır. Şuur, akıl ve gönül birlikteliğinin bir arada olması, hadiseleri sadece fiziksel alanda değil daha derin veya içsel olarak algılamakla ve değerlendirmekte ilgilidir. Gönül sesi ile akıl süzgecinden "yargılamadan" geçen ve kalp ile kabul olunan bir olgu gerçeğe bizim açımızdan en yakın olgudur. 

Buna göre ruhsal olarak algılanan ve şuur da yer edebilmesi için bizzat yaşama geçirilmesi gerekli gerçekler, temiz bir gönül bulunuşu altında akıl süzgecinden geçmediği zaman insan için "şüpheli" ve muallak olarak kalır. İnsan zihin olarak konu içinde olsa dahi şuur da yer bulmaz ve kabul etmesi "gerçekte" mümkün olmaz. 

"O'na giden sonsuz yol vardır". Önemli olan hangi yoldan gittiğin değil, gittiğin yolun O' na mı yoksa başka bir yere mi gittiği dir!  Bu açıdan bakıldığı zaman bazı prensipler bizleri "doğru" yolda tutacak işaretleri gösteriyor. 

Gerçeği görebilmemiz için, hayata sevgi ile bakabilmeli, mümkünce yargılamadan, ne akıldan ne de gönülden vazgeçmeden, kendimizinde içinde yer aldığı o muazzam "bütünlüğün" hayrı için, etrafımızda olan herkesin ve herşeyin "O" nun yansıması ve O'na ait olduğu bilinci ile, "hizmet" prensibi altında hayata bakabilmeli ve kendi başımıza hem "her şey" hem de "hiç bir şey" olduğumuzu unutmamalıyız.

Mazhar Volkan Topaloğlu

26 Temmuz 2014

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap