Bilgimi O da Ne? - 1

 

-1-

Bilgi ve bilgisizlik; İnsanın sık sık kullandığı iki kelime. Övmek-övünmek; güvenilir bulmak-güvenilir olduğunu anlatmaya çalışmak; geniş bir bakış açısı olduğunu söylemek-geniş bir bakış açısı olduğunu göstermek istemek; ya da bazı konularda uzman olduğuna inanıldığı için hem kendinin hem de beğendiği inandığı kişinin adına kullanılan bilgili kelimesi, yermek ya da kısıtlı düşündüğünü, yaşadığını anlatmak veya bazı konularda ki bilgisizliği için kullanılan bilgisiz kelimesi.

Olana böyle baktığımızda her insanın “bilgili bilgisiz” olduğu açık görülür. Yani insanlar için bu ayırımı yapmak ve kişileri ona göre değerlendirmek sadece söyleyenin ya da söyleyenlerin kişisel hükümleridir. Ve bu hükümler kişinin gerçekten bildiği konu üzerinde yoğunlaştığından onun sanki her konu için bilgili olduğu düşünülerek ayrı bir yerde değerlendirilmesi söz konusudur. -Burada bazı konularda tuzak olan bilgiler de vardır. Kişi gerçekten bilmez, bildiğinin de bilincinde değildir ve yaşamının söylediğiyle hiç alakası yoktur ama insanları çekip götürür peşinden sadece söylediği kelimelere farklı bir güç yükleyerek. Her kelimesi aldanan için yakalanacağı bir tuzaktır. Günümüzde yaygın bir biçimde kullanılır. Övücüleri vardır bilim adamlarından, siyasetçilerden, din adamlarından, gurulardan, falandan filandan. Bir şartlandırma ve tüketim yolu çizilmiştir insanlığa, pek de hayrına olmayan bir yolda. Açılım cümlesini burada bırakıp yeniden konumuza dönersek- kitlelerce hayranlık duyulan isimlerin çoğunun böyle olduğunu görürüz, bazı istisnalar hariç; “O mu, onun üstüne yoktur bu konuda” gibi ifadelerle söz edilir kendilerinden. Evet çok iyi bildikleri, belki de dünyada on-onbeş kişinin çok iyi bildiği bilgilere sahiptirler ama bu onları her konuda bilgili yapmaz şüphesiz ki. Bir yanları bilgisiz değil kara cahildir belki de o muhteşem görkemlerinin gölgesinde. Gerçekleştirmek istedikleri konu hayatlarını kaplamıştır ve diğerlerinin hiç önemi kalmamıştır. İnsanlığa bu açıdan hizmette olan insanlar övülmeye ve hayranlık duyulmaya örnek insanlardır neredeyse tüm insanlıkça. Bilgilidirler konularında ve konularına temel olacak konularda. Bilim insanıdırlar, sanatkârdırlar, sanatçıdırlar, askerdirler, din kurucusudurlar, isimsiz gerçek insandırlar ve çok nadir olarak da bu değerlerin birkaçını üzerlerinde gerçekleştirmiş olan muhteşem varlıklardır. Tıpkı Tanrı’nın bir lûtfu olarak ülkemizde yeşermiş Mustafa Kemal’imiz gibi. Tanıdıkça hayran olacağınız; İnsanlığa ve yaratılmışlara olan sevgisine, onları ulaştırmak istediği gerçek özgürlük çabalarına. Yüksek din anlayışına, sanatçı ruhuna, kültürüne, zamanı kullanışına ve zor işlerinin arasındaki o kısa zamanında kütüphaneler dolusu değişik konularda onca kitabı, notlarla doldurarak okumak için nasıl zaman bulduğuna, estetik duygusuna, insanlara verdiği değere ve öngörüsüne bakıp da onu sadece “bilgili” kelimesinin içine sığdırmak mümkün mü? Elbet ki değil. Onda farklı olan bir şey vardı. Belki Dünya’nın geçmişinde de onun gibiler varolmuştur ama zamanımızda yok.

Geçmişi varsayımlar üzerinden düşünmeyi bırakıp bu güne dönersek onda olan neydi? Bir yerde ismini de çıkaralım aradan ve sadece varlığını düşünelim. Kısa bir dünya yaşamında bu ve bunun gibi bilemediğim başka üst değerlerin de sahibi olan bu varlığa ve de geçmişte yaşamış benzerlerine ne diyebiliriz. Sadece bilgili mi?

 

 

 

"Üzgünüm hem de çok. Karanlık inerken perde perde ülkenize, bir şey yapamamaktan, güç olamamaktan üzgünüm. Bir köşeye atılmış, unutulmuş zafer çığlıkları yerini karanlığa bırakırken, mutlu olunur mu?"

Bilgi doğru olmazsa, bilgi yerince sindirilip ardında gizlediği yüksek anlamlara açılamazsa, bilgi hayır yolunda kullanılamazsa sahip olanın ve sahip olunmasına çalışılanların dengesini bozmaktan başka bir işe yaramaz. Dengenin bozulduğunu ancak üst bir hükümsüz bakış görebilir. Bu nedenle çoğu insan bozulan düşünsel ve eylemsel sapmalarının farkına bile varmaz, içinde bulunduğu seviyede varması da mümkün değildir zaten. O halde bilgiyle dengeyi bozmamak için yapılması gereken nedir? Düşünmek. Gerçekten düşünmek. Doğruyu eğriyi anlayabilecek seviyede düşünebilmek. Nasıl anlayabilir insan bunu; şartlanmalardan kurtularak elbet, başta fikir şartlanması olmak üzere görsel şartlanmalar; sinemalarda, televizyon programlarında, birtakım kitaplarda, gazetelerde, dergilerde, mahalle kültüründe, yalanlarla doldurulan geçmiş övünmelerinde saklı, acımasız ve çok etkili bir zehir gibi varlığı tüketen şartlanmalarda. Daha pek çok sayılabilecek verilerde.

O halde diyebiliriz ki gerçekten dengeyi bozmayacak bir üst bilgi enerjisine ve gücüne sahip olmak için yapacağımız ilk şey yukarda bir kısmını saydığım şartlandırma programlarından bilinçlenerek kurtulmaktır. Yani düşüncede bilinçlenmektir. Bunu elde edebilmek için yine çok insanın hiç umursamadığı İlahi bir açılım noktası vardır insanda, çok alt seviyelerden şarkılara türkülere tema olmuş “gönül”

İnsanlık bu gün çoğunluğuyla bütün üst değerleri en alt seviyesinden kullanan bir durumdadır. Gönül için de aynı şeyi söyleyebiliriz; nerde esas anlamındaki gönül, nerde dillerdeki gönül. Oysaki bilginin mihenk taşıdır gönül gerçekten ona başvurmayı bilirseniz eğer. Ve o zaman bilginiz, düşünceleriniz dengededir.

Dengede olmak kesintisiz ışığa kavuşmaktır. Işık bilginin hası, gücün tanrısalı ve insanın olması gerekenidir. Doğru akış, doğru hizmet buradan başlar. Ve o, o büyük insan bunun örnekliğini vermiştir, tüm dünyaya.

Ülkem insanları televizyon kültüründe değil, onun cümlelerinde aramalıdır doğru yolu. Ve onu unutturmak isteyenler bunun çok iyi farkında olduklarından, etki yollarını onun unutturulması, düşüncelerinin ve işlerinin saptırılması üzerine kurmuşlardır. O gerçek bilginin, gerçek düşüncenin, gerçek gönlün ve gerçek eylemin adamıydı. Tüm sözüm ona gelişmiş ülkelerin onun üzerindeki baskısı, unutturulmaya çalışılması bu yüzden değil mi; kendilerine bir sürü bilinçsiz yardakçı seçerek. 

İnsanlar uyanın, üzerinize oynanan çeşitli oyunları görün. Sizi ancak bilinçlenmeniz kurtaracaktır. Doğru bilgilenin, doğru düşünün ve sizleri dengede tutacak gönül sesinizi yabana atmayın. O ki inceden seslenir size; sizin de daha incelmeniz için. Hayata bakışınızda ve yaşayışınızda bir tüy kadar hafif ama çelik kadar sert, dimdik ayakta kalabilmeniz için.

Zaman o zamandır. Şartlanmışlıktan kurtulmuş özgür ve yüksek düşünce, özgür insana giden ilk adımdır. Tüm insanlığa davet onadır. Geçirilecek sıkıntılı dönemlerin ardında karanlıktan sıyrılacak insanın ışık içindeki geleceği vardır. Tüm gerçek bilgileri bunu söyler idrak edebilenlere. Doğru bilgiye doğru yerde, doğru zamanda, doğru düşünceyle sımsıkı tutunun ve dönün içinizdeki güzelliğe. O sizi şaşırtmayacaktır…

Aysel Ongun 7 eylül 2009

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap