Bilgimi O da Ne? - 2

 

-2-

İnsan evrensel deneyim alanına sokulmuş yeni bir yaratım enerjisidir. Gerçeğinin ne olduğu bilinmez ama bilgiler onun yeryüzündeki ilk varoluşunun bildiğimiz zamanından değil, çoklu varoluşunun geçmişinden bahseder her bir kaynağın kendine göre geçmişi anlatımında. Yine her biri kendi bilgisi altında toplanmasını ister inananların. Gerçekçi olanlar öncelikle saf sevgi alanında bilinçlenmesini bekler insanların, çünkü o seviyede kendi ve kendinin dışı yoktur, saf sevgi bütünlük bilincidir ve onu anlayabilmek için belli bir bilinç seviyesine ulaşmak gereklidir. Diğer anlatımlar içinse söz konusu değildir ne bilinçlenmek ne de saf sevgiyi soluyabilmek. Onların var olabilmeleri için takipçisi olacak ve yönlendirilebilecek insan topluluklarına ihtiyaçları vardır ve bütün anlatımlarındaki gizli mesaj etkileyici yönüyle bunu işler.

Evrendeki en güçlü enerji saf sevgidir. Muktedirliği yaratımın temel öğesidir. O kullanıldıkça yansıyarak büyüyen inanılmaz gücüyle varoluşun her noktasında kendini hissettirir. Bunun için denir ki: “Gerçekten seviyorsanız eğer, sevilmemenize imkân yoktur ve o asla değişmez” Anlatmak istediğim dünyasal insan sevgisi değil, gerçek sevgidir ve insandan bu sevgiyi bekler O’ eserinde sevgisinden yarattığını görebilmek için.

İnsan yaratıldığı andan itibaren, kendisini yaratanlar kanalıyla kontrol edilmiş eğitilmiş, yönlendirilmiştir. Böyle der bu gün yeryüzüne çeşitli kaynaklardan yağan kozmik bilgiler, bildiğimiz, insanın yaratılış öyküsünün dışında. Bir örnekleme yaparsak, Pleiades öğretileri, insanın değişik dünya dışı varlıkların genetik aktarımlarıyla meydana geldiğini anlatır. Çok zeki sürüngen varlıkların onun yaratımında yeri olduğunu ve yine uzunca bir süre bir anlamda onların kölesi durumunda olduklarından bahseder. Bir zamanlar Pleiadesli’lerin yaratılmasında yer aldıkları varlıkları kendi gelişimleri için kullanmalarının bu gün acısını çektiklerini ve yok olmamak için geçmişlerini telafi etme adına bu gün insanlığa bu aktarımları yaptıklarını anlatırlar. Evrenin bir başka köşesinden gelen ejderhaların hâkimiyet dönemlerinden bahsederler. Dünya üzerinde oynanan oyunlardan, çekilen acılardan, tanrılıklarını yitirmiş tanrılardan bahsedilir uzun uzun bilgilerinde. İnsanın en özel gerçekçi yanı olan duygunun pek çok zeki varlıkta bulunmadığından ve bunun için insanı bilmek tanımak adına onların dünyaya ziyaretinden anlatılır. Başta tüm bilgilerle donatılmış insanın o bilgileri kullanmasına olanak sağlayacak oniki DNA ya sahip olduğunu ama niyetleri hoş olmayan varlıklarca DNA’ larının dağıtılıp sadece basit yaşam olanağı sağlayabilecek iki DNA ya indirildiğini anlatırken, bu gün hala hücrelerinde toparlanabilecek durumda olan bu bilgilerin, şu zamanda birleşmek için imkânları olduğunu anlatır. Hatta DNA sarmalının üçüncüsünün nerdeyse toparlanmak üzere olduğunu, bunun için de bazı insanlarda değişik özelliklerin görülmeye başlandığını müjdeler. Bu sadece dünya dışı bir sistemin bilgisinden kısa bir bahsediştir. O kadar çok dünya dışı sistemlerden bilgi inmededir ki yeryüzüne, hepsinin özlerini bir araya getirip gelecek zaman için yol gösterecek bütünlenmiş bir bilgi toplamını ortaya çıkarmak bu gün için mümkün değildir. Yani bir bilgi karmaşası hüküm sürmededir yeryüzünde, geçmişten gelecekten gelen ve hepsi de gerçek dediklerini kendi bakış açıları ve niyetleri istikametinde açıklar.

Bu karmaşanın içinde bilinçlenme çabasında olan insan kendi doğrusunu yaratırken, bilinçliliği oranında da saf sevgiden haberdar olacaktır. Böylece saf sevgi belli bilinç seviyesine ulaşmış insanlarca kullanılırken zamanın bilgi ihtiyacı da onlarca karşılanmış olacaktır. Bu zamanda neredeyse hiçbir bilgi bu ihtiyacın karşılığı değildir. Kaos içinde yaşanan bir geçiş devresidir zamanımız. Elenen elenecek, bilinç olarak farklı düzeye gelmiş olanlar boyutsal aşamayı gerçekleştirmiş olacaklardır.

Zamanımızda önemli olan bilgi karmaşasından ve tahakkümünden kurtulup saf sevgiye ulaşmaktır. İnsanlar bunu anlamalıdır “peşimden gel” diyenlerin cazip tuzaklarından kurtulmak için. Arkası kendiliğinden gelecektir, varlığın ihtiyacı yönünde. Bunun içinde aşabilmelidir şartlandırma duvarlarını. Varlığının özgür ve özgün gerçeğini yeniden elde edebilmeli, yolunu ona göre çizmelidir. İnsan vazgeçeceklerini düşünüp tutunduğu yanlışları bırakmak istemediği müddetçe bu özgürlüğe asla kavuşamayacaktır. Onun için tüm kalıplardan sıyrılıp düşünebilmelidir, bilgi varlığında varken ve ona isterse sahip olabilecekken dayatılan bilgi için “O da ne?” diyebilmeyi neden başaramadığını!...

25 Eylül 2009 Aysel Ongun

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap