Ben Geldim II

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz.Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim
(2)

Ufo artık görünmüyordu ama hala oradaydı. Dünya bilim adamları da bunu yapmaya çalışıyorlardı çok uzun zamandır. Görünmez uçaklar, görünmez giysiler, sonunda da görünmez insanlar yaratabilmek umuduyla. İnsan neden görünmez olmak ister acaba? Bu onun hayallerini süsler. Görünmez olmak ister çünkü görünürken, kendi zannettiği kirli yapay kimliğini örtmekte çok zorlanır. Oysaki görünmez olduğunda her şey ne kadar kolay olacaktır. Kirlidir, başkalarının hayatlarını merak eder, işlerine karışır, onları kontrol etmek, baskıyla sindirmek, hayatlarından ve değerlerinden kendi çıkarına bir şeyler çalmak ister elinden geldiğince. Bu emektir, imkândır, zamandır, paradır ve hatta insanların hayatı, umutları, geleceğidir. Yapmak istediği her yanlışı ve kötülüğü görünmez haldeyken çok daha rahat ve sorumlu tutulamayacak biçimde yapabilme olanağına sahiptir. Kişilerin bu istekleri ailelere, toplumlara, toplumlara yön verenlere yansır gittikçe büyüyerek. Ama tüm görünmezlik teknolojisinin arkasında dünyanın tümüne hükmetmek isteyenler vardır ki, onlar için kendilerinden ve niyetlerinden başka hiçbir insan bir değer ifade etmez. İstedikleri dünyanın tüm varlık zenginliği ve o zenginliği elde etmelerine yardımcı olacak ruhunu onlara satmış işbirlikçiler ve onların kanalıyla elde edecekleri, görünmez tuzaklarla zincirlenmiş hizmetkârlardır. Bu acımasız sistemin arkasında ise dünya dışı bazı uygarlıklar tüm güçleriyle yer alır. Onlar gelişkin teknolojileriyle insan beynine, bedenine, doğasına hatta atmosferine hükmeden saldırgan ve duygusuz, duygusuz oldukları için de korkusuz ırklardır. Dünyayı binlerce yıldır kontrol altında tutmakta, insanları sanki kendi istekleri gibiymişcesine dilediklerince şartlandırarak kendilerine hizmete hazır etmektedirler. Ve bu işler görünmezlikte çok daha rahat yapılır. Kirlenmemiş insan için görünmez olmak diye bir şey konu bile olamaz. O bilir O’nu, ne hali alırsa alsın gören birinin olduğunu. Ona göre yaşamını değiştirir, arınır kirlerinden, saflaşır berrak bir su damlası olana kadar.

Tüm Ufolar ve içindeki varlıklarla yapılan bağlantılar elbet ki sadece hayırsıza yönelik değildir. Bu Ufolar ve içindeki varlıklarda birkaç yönden görünmez etmek isterler kendilerini görünmek istediklerinin dışında. İnsanları korkutmamak onlara hissettirmeden yardımlarını yapabilmek, ya da insanlardan çekindikleri için ki, buradaki endişe ne insanların teknolojisi ne de ruhsallığıdır. Onlar insan yapılarının çok üstünde gelişkin bir teknolojiye sahiptirler ama insanların bilgisizliklerinden, ilkelliklerinden çekinirler. Gün gelip de muhteşem armadaları ufukta belirince insanlık onların hiç de film ve kurgu kitaplarına konu edildikleri gibi olmadığını, o bilgilerin ve görüntülerin geçmişten bu güne hükmedenlerin adeta genlere yazılan etkisiyle bu gün insanını onlardan uzak kılmak amacıyla oluşturulduğunu anlayacaklardır. Bu dünya üzerinde işleyen kozmik planın seyridir. Korku her fırsatta insanlığa aşılanmaktadır dünyamıza hayır amaçlı gelmeyen dünya dışı varlıklar tarafından. Çünkü onlar korkutarak beslenecek dilediklerince hükmedeceklerdir, bu gün dünya liderlerinin ve onların bilinçsiz destekçilerinin güç kazanmak için yaptıkları gibi. İnsanlık O’nca beklenen gelişkinlik düzeyini kazanamayıp ışıktan yoksun kaldıkça aksi yöndeki dünya dışı varlıkların istilasına her zaman açık kalacaklardır. Göklerden gelen armadalar hayrı değil şerri ulaştıracaklardır dünyaya ve bu da insanlığın sonunu getirecektir. İnsan bu nedenle kendini sevgide ve bilgide geliştirecek her türlü değeri kazanıp hayra hizmet etmelidir. Işık, ki o bilgidir, karanlığı yenmek, insanlığın geleceğini kurtarmak için fark edilmeyi ve kullanılmayı beklemekte, bunun içinde çeşitli yollara başvurmadadır.

Adamın karşısına çıkanlar insanları korkutmak istemeyen ama varlıklarına da bir yerde alışmalarını sağlamak dileyen dost varlıklardı. Sevgiyle gelmişlerdi uzayın derinliklerinden. Güçlü hem de çok güçlüydüler teknolojik olarak da varlıksal olarak da. Bu nedenle hiçbir zararları olamazdı dünyaya ve üstündekilere. Onlar insanları yakından tanımak, Dünyanın kendisini onarmasına yardım etmek ve kendilerini de biraz olsun tanıtmak istiyorlardı. Yeni algı kapıları açacaklardı insanlığa bir üst boyutun realitesini kavratabilmek için. Yolculuk oraya olacaktı insanlık için, bir zaman sonra arkada bıraktıkları kapıları kapatarak. Bunun için tüm insanlık çok, çok kısa bir zaman için beyinlerinden, duygu ve düşüncelerinden uzak kalmış gibi olacak ve fizikselliklerinin ötesindeki yepyeni ve daha farklı bir beyinle yollarına devam edeceklerdi. Umutları tüm insanlık içindi ama biliyorlardı ki bunu başaracak insan çok da fazla olmayacaktı. Adamda bunu kontrol etmişlerdi değişimin başlayıp başlamadığını görmek umuduyla. Sonuç istedikleri gibi değildi ama yine de umutluydular insanlığa ektikleri tohumun bir gün filizlenip çiçek açacağından ve onların da yeni tohumlar saçacağından.

Diyebilirsiniz ki beyinsiz bir insan nasıl yaşar, ot gibi olur. Onun dünya ile bağlantısını sağlayan her şey beynin eseridir. Onsuz yaşamak diye bir varlık canlılığı bulunamaz. Doğrudur ama bunun gerçekleşeceği zaman çok kısadır, düşdeymiş gibi hissettirecektir kendini hiç zarar vermeden öylesine tatlı bir geçişle. Bu insalsal akışın kozmik akışın zamandaki seyrine ayarlanmasıdır. İnsan beyni evrensel bir yapıdadır ama evrenin hangi boyutuna ayarlanmıştır? Bu demektir ki beyin algısının da farklı boyutlara adaptasyonu gerekir. İnsanlığın girmek için yol aldığı boyut ikinci beynin de farklı algı boyutuyla devrede olacağı daha özgür ve insan olarak daha bilinçli, gerçek sevgiye daha yakın olan bir yaşam boyutudur. Çünkü o boyut kirlerinden arınmayı başarmış üstün insanların boyutu olacaktır.

Evrenler ve oralardaki sistemlerde ki varoluşlar, bize göre varlıklarından bilimce haberdar olduklarımız ki insanlığa bunlar çok az aksettirilir, kapalı kapılar ardındaki bilgilerdir veya bazı dünya dışı sistemlerin ulaştırdıkları bilgilere göre, ya da kadim bilgiler üzerinden gelen bilgilere göre haberdar olduklarımızdır. Ya hiçbir şekilde haberdar olmadıklarımız olamaz mı? Neden olmasın. Zamanımızın insanı daha insan olma yolundayken varlığından sadece haberdar edildiğimiz o TEK GÜÇ her şeyi ona neden açık etsin. Bunu gerçekten düşündüğümüzde yaratılışa ait çok az şey bilindiğini, bilinenlerin de çok azının yine çok az insan tarafından gerçekten anlaşıldığını anlamak zor değildir. İçinde bulunduğumuz evren holografik olsa da ve insan onun içinde noktanın da noktası olarak bulunsa da bu zaman insanının ona ait her şeyi bilme şansı yine de yoktur. Neden diye sorarsanız holografik noktanın içinde barındırdığı tüm boyutsal değerleri bilmek, yaşamak zorundadır da ondan. Bu insanın sadece bilebildiği evrende boyutsal değişimlerle yol almasıdır beyninde de sürekli boyutsal değişimler geliştirerek. Beyinde yer alacak ikinci beyinler ki bunlar boyutsallıklardır, hiç bitmeyecektir ta ki bilinmeyen evrenlere geçinceye kadar. Ve her boyutun kapısının anahtarı insana teslim edilmiştir, açmayı başarıp girebilmesi için.

Aysel Ongun

8 Ocak 2013

Devam edecek

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap