Ben Geldim III

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır

Ben geldim
(3)

 

Ogece adam hiç uyumadı. Düşündü düşündü, zaman zaman da acı çekerek. İnançlarına ters düşen bir şeyi görmüştü ve içinde ona karşı gittikçe artan bir sıcaklık oluşuyordu. Bu inandıklarına ihanet gibi geliyor, sürekli bağışlanmak diliyordu. “Tanrım affet beni” diyordu “şeytana uydurma.” Bazen öylesine acı çekiyordu ki yüreği daralıyor, gözyaşları durmadan akıyordu. Sabaha kadar “Affet” diye inledi, bir zaman sonra neden af dilediğini de unutarak. Katı bir çerçevenin içinde şartlandırılmışlığın ıstırabını yaşadı. Sabah olduğunda uykusuz, yorgun ve sersemlemiş bir haldeydi. Artık bağışlanmak isteği yoktu. Duyguları sel gibi boşalmıştı içinin derinliklerinden. İşine giderken yol boyunca Ufo’yu düşündü. Rastladığı ilk kitapçıya girerek rafları inceledi, o güne kadar aklına bile gelmeyen konuyla ilgili kitaplar bulabilmek için. Buldu da. Bir değil birkaç tane. Sanki o görüp alsın diye dizilmişlerdi göz hizasındaki rafın ön sırasına. Kitap okuma alışkanlığı yoktu. Zaman zaman okuduklarıysa ya işiyle ilgili ya da inancıyla ilgili olanlardı. Şimdi şiddetle reddettiği konu için beş kitap birden almıştı, kitaba para harcamayı sevmese de. Zihnine yönlendirilen ışık yer açıyordu kendine gelişip büyüyebilmek için. Adam ikinci beyinle tanışmak için seçilmişti, farklı bir deneyimi yaşayabilmek için. Diyebilirsiniz ki onca Ufo ve uzay yaşam bilgisiyle donatılmış insan varken neden o, kabul etmeyen reddeden hatta onu gördüğü, farklı bir şeyler hissettiği için dinden imandan çıktığını düşünen biri, neden!. İşleyen sistemin ince planları bilinmez, planlarındaki özellikte. Belki de o çok geniş bir kitleyi temsil edebilecek en uygun kişiydi kim bilebilir ki!... Adam baştan yaratacaktı kendini, tüm bildiğini zannettiklerini gerçekten bilecek, yeni bilecekleriyle usta ellerde yontulan ham bir elmas gibi varlığını parlatacaktı.

Dinsel öğretiler yaratılışı, insanın varedilişini ve gelişim seyrinde kendisine yol gösterip daha üst insan olma değerlerine ulaşacağı bilgileri kendi esasları ve evrensel yasaların içinde örtülü benzetmelerle anlatırlar. Benzetmelerle örtülü anlatımlar önemlidir çünkü insanların şuursal aktiviteleri açık bilgileri kaldırmaya hazır değildir. Düşündükçe anlayacak, anladıkça anladığının içinde daha fazla anlaması olanların bulunduğunu fark edecek ve bu yolla gelişecektir. Bilgilerin sembolizmine aldananlar içinse yapacak bir şey yoktur. Bilgi açılmak içindir, olduğu gibi kabul edilmek için değil. Saptırılmak içinse hiç değil. O bilgilere göre ilk varedilen insan Adem’dir. İnsan varlığının ilk yaratım modelidir bizce bilinen olarak. Ne zaman varedildiğini ancak varedenler bilir. Daha sonra Havva varedilir Adem’in kaburgasından!.. İnsanın yaratılış masalı böyle başlar kimi anlatımlarda. Sorulabilir, Adem ile Havva aynı zamanda bir çift olarak neden yaratılmadılar da Havva Adem’in bedeninden meydana çıkartıltı. Burada kozmik yaratım enerjisinin teklikten, dualite dünyasına fiziksel olarak aksedişi gizlidir. Enerji kendi içinde iki kutba ayrılmış, o günün insanına bütünlüğü anlatmak için de Kaburga hikâyesiyle sembolleştirilmiştir. Gerçek ise tekdir, tek bir enerjinin eseridir Adem ve Havva. İlahi sistem böyle istemiş böyle devreye sokmuştur. Hikâyenin devamında çocukları olur, oğulları ve kızları, onlar birleşirler yeni çocuklar olur. Böylece insan ailesi büyür. Burada yine sorulabilir, Yaratan neden başta daha çok Adem ve Havva yaratmamış hayvansı bir çoğalma biçimini seçmiştir. Anlatılanlara böyle bakıldığında insanlığın bu günkü şuur seviyesine göre yaratılışın çok daha incelikli içeriklerini bilmek ona göre daha farklı bir anlatımı ifadelendirmek gerek. Bazı bilgiler, insan denen varlığın ilk yaratılışının sadece enerji boyutunda olduğunu, beden yerine enerji formlarının devrede olduğunu ve birleşme, bölünme şeklinde devam eden seyrin sadece enerji olduğunu düşündürür. Enerjinin yeniden birleştiği yerde maddeleşme meydana gelir ve bu sürekli devam eder. Çoğalma gerçekte enerji boyutunda gerçekleşir. Maddeleşme daha sonra olur. Onun için her insan bedeninde eril ve dişil enerjiyi birlikte taşır. Yaratılış kutupsuz tek bir enerjinin eseridir gereken yerde gereken kutupluluğu almak üzere. Biz enerjiyi iki kutuplu olarak biliriz, gerçek öylemidir acaba, yüksek elektrik gibi, yüksek enerjinin de formülü farklı olamaz mı?

Dünya dışı bir yüce varlık Dünyanın on iki kıyamet yaşadığını ve her kıyamet sonunda yeryüzünde tek bir insan kaldığını ve neslin ondan türediğini anlatır. İçinde bulunduğumuz insanlık seyri için on üçüncü devre der. Bu devrenin sonunda gerçekleşecek kıyamette ise tek bir insan yerine çok daha fazla insanın yeryüzünde kalacağını anlatır. Yaratım sanki on iki devrede sil baştan yapmıştır. Enerji farklı bir biçimde kendini yenilemiştir. Burada şunu da düşünebiliriz insan diğer on iki yaratılış devresinde enerji boyutunun hangi evrelerini evrenin farklı dünyalarında ya da dünyamızın farklı hallerinde deneyimlemiştir. Bu anlam insanın geçmişinde büyük deneyimlere ve bilgilere sahip olduğunu gösterir. Ve ruh tüm bu süre içinde insana ne zaman armağan edilmiştir? Ruh enerjinin maddeye dönüşmesiyle birlikte mi devreye girmiştir, enerjinin gelişiminin farklı devamını sağlamak için. Yoksa ruh orijnal yaratım enerjisinin içinde yer alan özel bir oluşum mudur!. Öyleyse ruhun tüm madde âleminde yer aldığını düşünebiliriz, başta dünyamızın ruhu olmak üzere. Geçmiş bilmecenin de ötesinde büyük bir sırdır çözülmesi gereken. İnsandan şuursal gelişimiyle bu sırrı çözecek kapıları aralayıp içeri girmesi beklenmektedir önündeki uzun yolculukta, Levhi-mahfuz ya da Akaşik kayıtlar da denilen Büyük Kozmik Kütüphaneye. Hani insan yaratıcıdır denir ya, o kapılardan geçip gerçek bilgilerine ulaştığında, tüm varoluş seyrini gerçekten bildiğinde bu sıfata hak kazanacaktır. Şimdiyse düşe kalka gittiği yoldadır sadece, kendince evrensel boyutta, ilkel ve çoğunlukla zararlı yaratımlar yaparak. Bu gün dünyamızda gerçekleştirilen en üstün teknolojiler bile bizim için çok büyük, evrensel boyut için nokta değerlerdir. İnsan öyle bir yoldadır, bunu anladığında gelişme fırsatı olan yaşamı çok iyi değerlendirmeye başlayacaktır.

Her öğreti Yaratıcı, yaratılış, insanın gelişimi ve kıyamet üzerine değişik anlatımlar sunar. Galaksimiz içindeki yıldız sistemlerinin bazı görevlilerinin insanlarla kurduğu bağlantılarda ise yaratılış öyküleri çok daha farklıdır. İnsanı onlar yaratmışlardır, yeryüzündeki tüm hayvan ve bitki zenginliğini de. İnanmışlıkları altüst edecek şekilde bir bilgidir bu. Zihinsel kıyametin kopmasıdır bir yerde. İnanılan bilginin sorgulanmaya başlanması ya da farklı bilginin tamamen reddedilmesidir. Hangisi doğrudur? Neden görünüşte birbirinden çok farklı bilgiler vardır. Farklı bilgiler hangi noktalarda açılıp birleştirilerek büyük giz ortaya çıkarılacaktır ve kimbilir hangi zamanda!...

Adam Ufoyla karşılaştıktan bir zaman sonra kendindeki değişiklikleri fark etmeye başladı. İçsel bir kabulsüzlük tüm düşüncelerinin, inançlarının, yaşam hükümlerinin, isteklerinin üstünü gri bir bulutla örttü. Kendini mutsuz hissediyordu. Tutunduğu her şey elinden yavaşca kayar gibiydi. Bunu işinde, ailesinde, çevresinde her şeyde hissediyordu. Bakışları eski bakış değil, istekleri henüz ne olduğunu anlayamadığı bir gizin örtülü cazibesine yönlenmişti. Adam değişimin olması gereken kaosunu yaşıyordu. Bu safhada kontrolsuz kalabilen bazı insanlar deli damgasını yiyebilir, zihinsel karmaşalarının fiziksel gösterisine düştükleri için. Kimileri ise inançlarında yön değiştirip farklı bir kabul seyrine girerler. Dünyamızda bunlara zaman zaman rastlanır, UFO tarikatları olarak. Yaptıkları eylemlerle basında yer alırlar ama bir yerde de gizlidirler; tıpkı dinsel tarikatlarda olduğu gibi. Dinsel tarikatlar UfO tarikatlarını sapkın görürken, onlar da diğerlerini zamanı geçmiş bilgileri baş tacı edenler olarak küçümser. Doğru olan hangisidir, tartışma konusudur. Gerçekte ise tüm bilgiler birleştirilmeye muhtaçtır, yüksek zihinsel aktivitelerle. İnsanı kim ya da kimler yaratmıştır, Rab dediğimiz Tanrı mı, yoksa tanrı zannettiğimiz gelişkin sistemler mi? Büyüklüğü, gücü, bilgisi ve sevgisi tartışılamaz olan O’ bilinmeyen Yücelik bu farklı önermelere neden izin vermektedir hem de galaksi çapında. Bilgiler çarpışmadadır insanlarda tabii düşünme zahmetine girmişse eğer. Kendisine öğretilenleri hiç tereddütsüz kabul etmiş olanlar içinse sorun yoktur. Yapması gereken itaattir bilgiye. Bu doğrumudur? Hayır. İnsan düşünmelidir. Bilgi, önce düşünün der, doğruya düşünmekle varacaksınız.

13 Ocak 2013

Aysel ongun

Devam edecek

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap