Ben Geldim VI

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim
(6)

Adam okumaya devam ettikçe yepyeni bir dünya açılıyordu önünde, hiç bilmediği bedeni ve onun muktedir olduklarıyla ilgili.

“Yaratıcı tanrılar size çok bağlıdırlar. Sizin büyümenizi izleyerek yaşam ve yarattıkları şey hakkında bilgi sahibi oluyorlar. Yaratıcı tanrıların kimileri, sadece bakımını üstlenmek ya da gereksinimlerini karşılamak için yaşam yarattı. Duygularınızın önünü kestiler. Tür olarak sizden saklanan büyük gizlerden biri de duyguların zenginliği ve bolluğudur. Duygularınızı keşfetmekten alıkoyuldunuz çünkü duygular yoluyla birçok şeyi anlayabilirsiniz. Duygularınız sizi ruhsal bedeninize bağlar. Ruhsal beden elbette fiziksel değildir ve çok boyutlu alanda varolur”.

Ruh, ruhsallık ve ruhsal beden. Adam o güne kadar ruhu ve duygularını ayrı şey olarak görmüştü. Şimdi ikisi daha karmaşık bir hal mi alıyordu? Zaman içinde düşüneceği ne kadar çok şey olduğunu biliyordu ama zaman buna yetecek miydi acaba!.. Okumaya devam etti.

“Frekans değişikliğinin çapı artık değişti, dışarıdan gelen enerjiler gezegeni değiştirmek için çalışıyor. Bu enerjilerin size ihtiyacı var. Gezegeni dışarıdan değiştiremezler, gezegen içeriden değiştirilmek zorundadır. Enerjiler sadece bedenlerinize işleyen yaratıcı kozmik ışınları getirir ve bedenleriniz içinde evrimsel bir sıçrama yaratır. Duyguların nasıl doğru kullanılacağını anladıktan ve kendi frekansınızı denetlemeye başladıktan sonra bu ışınları yayabilir hale geleceksiniz. O zaman da bu varlık sisteminde korku frekansını beslemeyeceksiniz.

Gezegen üzerindeki korku frekansı düşmeye başladığında korku frekansıyla yaşayanlar besinlerini, yiyeceklerini kaybedeceğinden, korkuyu çoğaltan birçok hareket yaygınlaşacak. Beslenmelerini sevginin yeni frekansı ile değiştirmemek için korku frekansını yeniden yerleştirme girişiminde bulunacaklar. Kertenkeleler, Dünyaya gezegendeki duygusal karmaşayı yayıp çoğaltacak düzenler kurdu. Bu karmaşa onlara deri dönüyor ve varlıklarını bu şekilde ayakta tutuyorlar.”

Adam sürüngen hayvanları sevmezdi. Şimdi içinde onlara karşı daha çok olumsuzluk oluşuyordu. İlkel egosu gördüğü her sürüngeni yok etmesini söylerken, içindeki sevgi tomurcuğu “hayır” diyordu, “onlar da kendilerince doğru olanı yapıyorlar, öldüremezsin.” Adam Dünya’nın özgür yaratı ve yaşam alanı olduğunu hatırladığında rahatladı ama bir yandan da onların yaptıklarını bağışlayamıyordu. Bu yaşananlar tamamen kertenkele soyundan gelenler yüzünden olmalıydı. Güçlüler; Mevki sahipleri, din bezirgânları, dünyayı yönetenler ve onların uşakları; kertenkele tanrının kuklaları. İnsana masal gibi gelen bu anlatımlar gerçeğin ta kendisi ise, onda da geçen çok uzun zaman içinde kertenkele DNA sı bulunmalıydı hatta tüm insanlık da. Sonra kulakları çınlamaya başladı yeniden. Kelimeleri duymak yerine, söylenenleri hissetti. Sakinliğini kaybetmemesi, içindeki öfkeyi bildiklerini hatırlayarak kontrol etmesi, geçmişi bağışlama gibi kişisel bir hakkı olmadığı söyleniyordu sanki. Derin nefesler alarak sakinleşti. Sürüngenler sadece kaosu değil, bilgiyi de getirmişlerdi insanlığa belli sınırlar içinde olsa da ve o şimdi bildiği ve bileceğiyle güç bularak ışığa çevirmeliydi yüzünü.

“Bir gezegene ulaşmak için bir kapı ya da yolunuzun olması zorunludur. Uzayda diyelim Jüpiter’e uçabilirsiniz ama gezegendeki yaşamın zaman çerçevesine girmenizi sağlayacak kapıyı bulamazsanız terk edilmiş ve yaşam barındırmıyor gibi görünen bir yere inebilirsiniz. Kapılar, gezegenin yaşamın varolduğu boyutlarına girmenizi sağlar. Bu kapılar zaman koridorlarına açılır ve çok boyutlu deneyim alanları olarak çalışır.

Dünya üzerinde farklı türlerin, uzaydan gelen yaratıcı tanrıların girişini sağlayan çeşitli kapıları vardır. Dev kapılardan birisi de uğruna savaş verilmekte olan Ortadoğu kapısıdır. Dünya tarihinde gerilere doğru gidecek olursanız bu kapıdan ne kadar çok din ve uygarlığın geçtiğini göreceksiniz. Çapı yaklaşık bin mil olan dev bir kapıdır bu. Ortadoğu’da bu kadar çok hareket olmasının nedeni bu kapıdır. Kertenkeleler bunu kullandı.”

Adam kitaplı dinlerin neden hep Ortadoğu’dan çıktığını merak ederdi. Bu ona bir cevaptı ama, içini ürperten bir cevap.

“Kertenkeleler bu kapıyı denetim altında tuttu. Bu bölgeyi, çalışmalarını yürütecekleri yer altı üsleri ve mağaraları yaratmak için kullandılar. Dicle ve Fırat ırmakları arasında yer alan eski Mezapotamya uygarlığı, belli bir uygarlığın giriş yaptığı bir uzay kolonisiydi. Kuveyt bu bölgenin ağzında bulunuyor. Bu, insan ırkının başkalarının gereksinmesine hizmet etmek üzere yönlendirildiği bir kapıdır.”

“Aman Tanrım” diye düşündü adam. Ortadoğu, bugün de kaynayan cadı kazanı. Merakla okumaya devam etti içinde yaşadığı günlerin insanlığa ne getireceğini. Yazılanlar kehanet mi olacaktı yoksa gerçeğe mi dönüşecekti.

“Kertenkeleler arasında iyi ve kötü niyetli olanlar bulunur. Neden bilmeniz gerekiyor bunları? Çünkü kertenkeleler yeniden geliyor ve sizin boyutunuzla birleşiyor. Bilinçteki evrimsel sıçrama, sadece sevgi ve ışığa doğru hareket edip her Allahın günü baklava börek yemekten ibaret değildir. Gerçeğin ne denli karmaşık olduğunu, ne kadar farklı çeşitlerinin bulunduğunu ve hepinizin nasıl varolduğunu anlamak zorundasınız. Onlarla barış yapmak ve ruhunuzun bütünleşmesine odaklanmak üzere birleşmek zorundasınız. Bu şekilde İlk Yaratıcıya geri gelebilirsiniz.”

Ruh, Ruh, adam için en büyük bilmece. Ruh nedir? Ne olduğunu ne zaman öğrenecektir. Kaç bin yıl sonra mı yoksa daha mı yakın. Kertenkelelerle ışık insanları aynı ruhu mu paylaşmada ki birleşmek zorunda. Yaratıcıya gitmenin başka yolu yoksa, ışıkla karanlığın birleşmesinden ne doğacak da, insan yaratıcına ancak o zamanda dönebilecek? Ama görülüyor ki insanı iki cins olarak yaratan İlk Enerji tüm deneyimlerden sonra tekliğine dönüp O’ bilinmeyene geri döndüğünde ruh o boyuttaki görevini de bitirmiş olacaktır. Ve arada kim bilir ne zaman insan onu bilme şansına erecektir.

“Pek çok şeyi yargılama ve kötü olarak etiketleme fırsatı ile karşı karşıya gelmek üzeresiniz. Ama yargılayıp etiketlediğinizde yeni gerçeklikleri deneyimleyip hissedemeyeceksiniz. Bunun bir özgür irade alanı olduğunu ve son plan, oynanacak son kart olan bir Tanrısal Plan bulunduğunu her zaman göz önünde bulundurun. Hepinizin bu son kartın bir as olacağını hatırlaması gerekiyor.

Gezegende yaşanan dramın doğası hayli ilginç. Ne zaman varolan sistemde bir frekans değişikliği olsa bu sistemin dışarı doğru hareket eden belli bir çekim gücü olur. Bu çekim gücü, sisteme giren her enerjiyi onun da evrim ya da sürecin parçası olabilmesi için sisteme çeker. Deneyimlemediğiniz şeyleri, hissedebilmek için kendinize çekersiniz.

Tanrısal Plan nedeniyle kadim zamanların yaratıcı tanrıları bu zamanda yeniden buraya çekiliyor. Sürece katılmak ve frekanslarının değişeceğini anlamak zorundalar. Pek çok insan gibi onlar da değişime direniyor ama yine de kendi gerçekliklerini yaratıyorlar. Son üç yüz bin yılın yaratıcı tanrıları kendilerini kimin yarattığını unuttu. Yani kendi Tanrılarını unuttular.

Yaratıcı tanrılar üzerinize yeniden baskı kurmak için geliyor çünkü yok olmak istemiyorlar. Sizin kanalınızla bir “sistem çökmesi” yaşandığını görüyorlar. Daha büyük bir zarar ve korku vermek, bölge için bir kez daha savaşmak üzere buradalar. Besin kaynakları onlar için önemli. Gezegenin denetimini yitiriyor, korku ve karmaşa yaratmak için yerin altında yuvalarının bulunduğu, ilk kapıları Ortadoğu’ya doğru çekiliyorlar.

Gezegende egemen olan enerji, inanç sistemlerinizi kendi iradesine göre kendine çekiyor. İnanılmaz enerji akımları dışarıya akıyor ve bu enerji canlı. Size bütün düşüncelerinizin bir dünya yarattığı söylendi. Düşünceleriniz gerçek, gittikleri bir yer var. Tam şu anda altı milyar insan düşünmekte. Dünya üzerinde bu kadar enerji canlı. Bu enerjideki hâkim duygu ne? Ve bu enerji kendini ifade etmeye ikna edilebilecek ya da zorlanabilecek olsa ortaya ne çıkardı?

Aranızdan giderek daha çoğu bu plana göre titreşmedikçe hâkim enerjinin uğrayacağı kayda değer kaybı hissedin. Frekans değişikliği ya da mantıklı zihninizin ısrarının üstesinden geldiğinizde ve mükemmel bir şekilde bir Frekans Bekçisi kadar temiz olduğunuzda yapabileceklerinizi düşünün. Frekans olarak kimliğin, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal bedenlerinizin elektromanyetik dalgalar halinde yaydığı toplam enerji olduğunu hatırlayın. Birisinin sizden çekip aldığı bir şeye kendi iradeniz doğrultusunda sahip çıkıp onu geliştirmeye başladığınız zaman gezegendeki titreşim değiştirirsiniz.

Sürüngen geçmişinizin tarihini anladıkça tarihin ataerkil sistemindeki pek çok iz bırakmış karakterin sürüngen ailesinin bir parçası olduğunu göreceksiniz. İnsanların kötü olmaması gibi sürüngenler de kötü değildir. Sizden daha az İlk yaratıcının parçaları değildir onlar. Yüzleri ve fizyolojileri daha az değerli değildir. Genetik ustaları pek çok farklı biçim alabilir.

Birçok başka yaratıcı tanrı var, bunlardan bazıları insan biçiminde. Şu anki huzursuzluğunuz ya da rahatsızlığınızın en önemli kısmı, size en yabancı görünmelerinden ötürü sürüngen türü varlıklardan geliyor.

Bu tanrılar dünyaya geri dönecek. Gezegenin geçirmekte olduğu böylesine büyük karmaşanın nedeni de bu. Bir kısmı geldi bile. Sokaklarınızda yürüyor, akademilerinize, hükümetlerinize ve iş yerlerinize giriyorlar. Kimi önemli bir yardım, kimi de öğrenmek ve evrimleşmek için geliyor. Kimi yüce olmaktan uzak niyetler besliyor.

Dünya dışı enerjileri nasıl ayırt edeceğinizi anlamak zorundasınız. Bir özgür irade evreni bu, onun için yaşamın bütün biçimlerine izin var. Eğer bir enerji sizi korkutmaya, dilediği gibi yönlendirmeye ya da denetlemeye çalışıyorsa birlikte çalışmanın çıkarınıza olmayacağı bir enerjidir. Kiminle çalışacağınızı seçme olanağınız var. Birisinin sadece olağanüstü ve görünürde sihirli yetenekler geliştirmiş olması, bu varlığın ruhsal olarak mutlaka evrimleştiği anlamına gelmez. Ayırt etmeyi öğrenin.

Bilinciniz tarihinize açıldıkça eski gözlerinizi açmayı öğreneceksiniz. Bunlar, bir insanın değil, tanrının bakış açısından gören Horus’un gözleridir. Birçok gerçekliği görebildiği ve resmi tarihi bütünüyle bir araya getirebildiği için eski gözler varolan her şeydeki karşılıklı bağlılığı ve anlamlılığı görür. İçinizdeki eski gözleri açtığınızda kişisel tarihinizin bütünüyle ilişki kurabilecek hale gelmekle kalmayacak, gezegenin, galaksinin ve evrenin tarihi ile de ilişkinizi kurabileceksiniz. İşte o zaman gerçekten, tanrılarınızın kimler olduğunu ortaya çıkaracaksınız.”

Adam okuduklarıyla öylesine sersemlemiş ve kendini kaybetmişti ki kulağındaki güçlü çınlamayı nice sonra duydu. Algıladığı, pek çok yaratılış ve geçmiş hikâyesinin olduğu ve onlarla da bir gün karşılaşacağı idi. “Neden ben” diye düşündü, “neden ben”? Sorusu cevapsız kaldı çınlama gittikçe zayıfladı ve sonra kayboldu. Adam bir gün anlayacaktı neden seçildiğini. O gün ise çok uzakta değildi, belki birkaç yıl, belki birkaç ay, belki birkaç gün kadar.

Devam edecek

1 Şubat 2013

Aysel Ongun

Seri tamamlandığında alıntı kaynakları listelenecektir.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap