Ben Geldim XXVII

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

27

İnsan genelde yaşamını otomatiğe bağladığı haller içinde gerçekleştirir. Çok şeyi düşünmeden yapar. Düşünmeden yaptığı bu işler onun alışkanlık sonucunda kazandığı bir içselleştirmedir. En basitinden örneklersek sabah yataktan kalktığında yüzümü yıkayayım mı diye düşünmez, ya da araba kullanırken ne yapacağını düşünmez. Yapacağı şeyi öğrenmiş ve bir anlamda beyindeki kumanda merkezine öğretmiş olması yeterlidir. Sonrasında beden ve onun ince mekanizması ona göre hareket eder. Kişinin kendi kendine ya da her hangi bir uyarıcıyla – sürekli tekrarlayan kalıp önerme, bilgi, bilinçli telkin, baskı, korku, koku, müzik, renk ve daha pek çok yönden etkileyici başka şeyler- yoluyla kumanda merkezine yaptığı telkin de bir içselleştirme yoludur. Daha farklı olanlar içinde ise “hükümler” çok önemli bir yer alır. Çünkü hüküm pek çok şeyin içselleştirilmiş olmasından kaynaklanan ve insanı kendince yarattığı bir kalıbın içinde hapseden, olmaması gereken bir sonuçtur. Kişi hükmü ya varlığına karşı kullanır ya da dışındakilere, olumlu ya da olumsuz olarak. Dar açıdan görme, düşünme, hissetme, bilgilenme hiçbir zaman kesin doğruluk içermez. Hüküm vermek sadece O’na aittir, her şeyi görene, bilene. İnsanüstü varlıklar hakkında bu gün pek bir şey bilmememize rağmen, onların da kesin hükümlerden uzak olduğunu düşünmek çok da yanlış olmaz. Sadece insana göre daha geniş açıdan bütünü algıladıkları için, hüküm vermede insana göre daha uzak olabilirler. Sebep/sonuç algıları daha yerindelik içerebilir.

İçselleştirme şifa sistemlerinin bazılarında da kullanılırken, olumsuz yönde beyin yıkama sistemlerinde de önemli bir yer tutar. Zihne yerleştirilen bilgiyi bir biçimde bedene öğreterek onun içselleştirilmesini sağlamakla. Bedenimizdeki her hücre içselleştirdiğimiz her ne ise onu kaydeder ve ona göre davranmaya başlar. Bu hali kazanmak için başta bilgi ve bilginin kuşkusuz kabulü ile uygulamada süreklilik gerekir. Günümüzde gelişmiş teknoloji bunu rahatlıkla yapabilmektir, hayırlı ya da hayırsız yönde. Doğumdan itibaren aile ortamında ve kültüründe gelişen içselleştirme zaman içinde yeni ilişkilerle güçlenir. Okul, çevre, güdüler, sonradan kazanılan ve değer verilen bilgiler, özentiler ve gelişen teknolojiyle insanı farkında olmadan etkileyen çoğu hayırsız güçlü sistemler egonun baskınlaşmasını dilenen yönde artırarak alışkanlıkları yaratır. Alışkanlık en basitinden en karmaşığına, doğrusundan yanlışına, sadece kişiye değil büyük kitlelere, doğaya zarar ya da fayda verecek boyutlara kadar aynı şekilde kazanılır. Etkili tekrarlama. Sonuç içselleştirmedir ve insan bu içselleştirmelerin bazılarını mutlaka yaşar.

İçselleştirme başta basit gibi görünse de varlığın gerçekliğinde bir güç alanı oluşturmaktadır yönlenişe göre, karakterin ve prensiplerin kemikleşmesine ya da değişmesine yol açar. Güçlü odakların kâr amaçlı yaptığı örtülü içselleştirmeler bu gün insanlığın kâbusu olmuştur. İçselleştirme kişiden kişiye, şuursal durumuna göre farklılıklar içerir. Ülkesi, çevresi, ailesi, eğitimi ve büyük ölçüde Egosu ve hayvansal dürtüleri, -yeme, barınma, cinsellik- gibi yaşayan hali (bir anlamda kişiliği) meydana getirir. Buna bir de düşünceye uğramadan Amigdala üzerinden geçen duygu akışını katarsak içselleştirme anlamı biraz daha bütünleşir. Adamın da kendine has içselleştirmeleri vardı her insan gibi ve onun muhteşem değişimi de bu içselleştirmelerin pek çoğunun kısa sürede gücünü kaybederek silinmesiyle ortaya çıkacaktı. Her insan yaşamı boyunca bilincinde olsa da olmasa da bir şekilde değişir ama ölmeden ölme ile yaşanan değişim onlardan çok daha farklı, derin ve önemlidir.

O ölmeden ölme safhasında geçirdiği, yaşarken asla düşünemeyeceği bir açıklık, onun getirdiği ıstırap ve huzur anlarıyla, yaşamıyla yüzleşmişti. Geçmişin acısını, sevincini yaşayarak paylaşmış, bir anlamda cennet / cehennem tanımlamasının yoğun yaşanışı içinde gereken dersleri almıştı. Olması gereken hali kazanması için yeni ve geçmişinden bir adım daha ileri Dünyasal varoluş planıyla doğmuştu varlığında aynı beden içinde, fiziksel hiçbir değişime uğramadan ve DNA sındaki değişim o rüya mı, gerçek mi ne olduğunu anlayamadığı yaşanmışlığında gerçekleşmişti. Bu değişim zaman içinde yaşamına öylesine doğal yansıyacaktı ki düşünceleri ve eylemlerindeki eskiyle olan farklılığını anlamayacaktı bile.. Burada bilmediği şey sadece bilgilenmenin insanı hiçbir zaman bu noktaya getiremeyeceğiydi. Potansiyel değerlerinin ve onların üzerine kattığı yeni değerlerle bir eşiği aşmanın gerçekleştiğini çok daha sonra anlayacaktı. Bu yaşamında seçim amaçlı, öğrenmesi ve kullanması gereken bir değeri içselliğinde kendi çabasıyla ve bilincinde olarak gerçekleştirdiği için, potansiyelinde bulunan tüm değerlere açılacak ve Yüce sistemlerce varlığı farklı yerlerden de onurlandırılacaktı. Kişisel düşünce yapısının, sezişinin ve bazı ruhsal, duyu dışı özelliklerinin varlığında ne denli güçlendiğini, hareketlerine ve eylemlerine yansıdığını ise zaman içinde fark edecek ve o özelliklerini insanlığın hayrı için kullanacaktı hiçbir karşılık beklemeden.

Çevresince görünen ise ona “çok değiştin son zamanlarda” ifadesiyle yansıyacaktı, biraz kuşkulu, biraz kızgın, biraz onaylayan bakışlarla. Aklın, ruhun varlığından ve özelliklerinden biraz daha ışıklanmasıydı bu. Ruh akıl engeline daha az takılacağı için, özelliğinde bulunan bazı değerleri kullandığı varlıkta sergileyebilecekti. Ve çoğunluğa benzememenin sıkıntısı, farklı acıları başlatacaktı hayatında. Üzerinde işleyecek olan artık insanüstü varlık olmanın yasaları olacaktı. Başta çok zorlanacak, hırpalanacak, yapması gereken hakkında kararsız kalacak ama zaman içinde buna alışacaktı. O kapıdan girmek daha önce yaşadığı boyutun değerlerinin üzerine yeni değerlerin konmasını gerektirecekti. Bir yerde hiç yaşamadığı değerleri yaşarken bocalayacak, inanamayacak olsa da zaman içinde her şey normalleşecek ve adam yeni boyutunun gerçek yolcusu olacaktı. Tekâmül böyledir. Öğrenilir, sindirilir, yaşanır, kullanılır, kazanılır ve yeni basamağa çıkılır. Daha önce okuduğu bilgilerdeki, sevgiye giden beş basamak gibidir gelişim. Son nokta hep sevgidir. Bu gidiş nereye kadardır bilinmez ama O’na dönüş yolu sadece sevgi yoludur.

Bu olanlardan bir zaman sonra adam yeniden duydu o sessiz sesi gün ortasında, biraz farklı olsa da. Buna alışkın değildi, heyecanlandı, bedenini saran o bildiği enerji onu rahatlattı bir anda. Ses hafif ama otoriterdi. Bekledi.

“Dünyanızın çok yakınından geçiyoruz. Ben kaptan Reksha. Bundan sonra çok daha sık karşılaşacağız ve her karşılaşmamızda size ileteceklerim olacak. Endişelenmeyiniz. Halkımdan halkınıza zarar verecek hiçbir şey bu güne kadar yapılmamıştır, yapılmayacaktır da. Halkım ışık halkıdır. Dünyanızın başka yerlerinde de temaslarımız var. Zaman içinde onları da tanıyacaksınız. Bu güne gelmeniz uzun zamanınızı aldı ama bilin ki yaşadıklarınız olması gerekenlerdi. Sınavınız büyüktü ve tercih hakkını yerinde kullanmanız beklendi. Şimdi dinleyiniz. Aldığımızı veriyoruz. Bizler elçiyiz sadece. Bundan böyle size “dostumuz” olarak hitap edeceğiz.”

“Dostumuz,

Artık bilmeli ve görmelisin ki, yakınlarından, arkadaşlarından, hiç bilmediğin insanlardan, çok daha farklısın. Sen baştan beri böyleydin ve bunun için seçilmiştin ama o gece aktifleştirilen o DNA ile bu farklılık başka bir boyutu da içine aldı. İnsanlık, varlıklarında açılacak iki DNA için büyük mücadele vermede. Sen bu gün onlardan daha ileri bir durumdasın henüz o değerlere tümüyle açık olmasan da. Bu durumun hiç bilmediğin sınavları da karşına çıkaracaktır. Unutma. Bunu kabul et, çünkü onlarca henüz ulaşılamamış farklılıkların gözlerine batacak, kıskanarak sana düşmanca davranacaklar ya da duygularını bastırmak için egolarını kullanarak seni beğenmeyecekler, aşağılamaya, dışlamaya çalışacaklar. Bir yerde ellerinden gelen ne varsa onları kullanarak seni ve senin gibi olanları yok etmeye çalışacaklar, çünkü içten içe korkacaklar. Geçmişte de “Cadı” diye tanımladıkları ve yok etmeye çalıştıkları insanlar böyleydiler. Onlar hiç de kötü varlıklar değildi aslında, sadece insanlığın bulundukları çağdan çok ileri, insanlığa üst şuurları ve bilgileriyle hizmet için gelmiş varlıklardı ama başta ilkelliğiniz sonra inançlarınız ve daha sonra da kendi gücünü baskın kılmak isteyen bazı öğreti mensupları onları haksız yere yok etmeye çalıştılar. İnsanlar kendilerine şekilce benzeyen ama duygu, düşünce, bilgelik ve hizmet olarak apayrı olan insanlardan hep korkmuşlardır, onları anlayamadıkları için. ”

Adam irkildi bu sözlerle, duyguları ve düşüncelerinde karmaşa oluştu. Ne olduğunu bilmediği bir geleceğe itiliyormuş hissi hiç de hoş değildi. “neden ben” diye anlamsızca sordu yeniden. Söylenenleri anlamamış gibiydi. Bir korku dalgası yaladı bedenini. Titrediğini hissetti ve dalga üzerinden geçip gitti. Adam’ın geçmişinden tam anlamıyla kopamadığının işaretiydi bu. Zamanla içselleştirecekti kazançlarını ve aktifleştirilen yeni DNA ile yaşamına devam edecekti. Korku yerini farkındalığa ve çözüme bırakacaktı. Tüm bunları sevgiyle isteyerek yaparken düşündüğü tek şey yapması gerekenin yapılması olacaktı, aklına başka hiçbir şey, gönlüne hiçbir endişe düşmeden.

“Çünkü farklısın” diye devam etti dostu. Zaman içinde farklılığın daha belirginleşecek. Onlar hep saldırmada kalacaklar, ta ki sana ne kadar muhtaç olduklarını anlayıncaya kadar. Bize güven; çünkü dünyanıza karmaşanın karanlığını değil sevginin ışığını ve gücünü taşıyanlar olarak zaman içinde birbirinizi bulacak, sevgi ve hizmet odakları olarak dünyanızda parlayacaksınız. Zamana iz bırakacaklardansınız. Korkma, bundan böyle hiçbir şeyden korkma. Hiçbir şeye üzülme, olanlar, olacaklar dünyayı ve insanlığı temizleyecek planın bir parçasıdır. Onları durduramazsınız, böyle bir şeyi de asla düşünmeyiniz. Henüz yeni yolun başında olduğunuz için bu cesareti önünüzü tam görmeden gösterebilirsiniz ama çok da yanlış yapmış olursunuz, bir planı değiştirme ve olması gerekeni erteleme çabasına giriştiğiniz için. Sadece izleyin ve ışığınızı söndürmemeye çalışarak üzerinize düşeni yapın.

Hak edenlerde açılacak yeni DNA’lar ve bu arada dünyaya gelecek sizlerden üstün varlıklarla ki onlar bazılarınızın çocukları olarak gelecek, yeni bir dünya ve yeni bir insanlığın doğuşunun temelini birlikte atacak olanlarsınız.

Sana Dünya’nın ve insanlığın doğuşunu bazen sembolizmalarla bazen de cümleler arasına gizlenmiş gerçeklerle hatırlatmaya çalışmamız, belli kalıplarından çıkarak hizmet yoluna daha rahat girebilmen ve girmek isteyenler için de yol gösterme amacı içindi. Son büyük öğretilerin zaman içinde değiştirilen değerlerinin insanlık üzerindeki yanlış baskısı, insanlığı geriletici baskılardır. Olanların hepsini zaten biliyorsun içselliğinde ve günü geldiğinde geçmiş ve gelecek arasında sadece bir ışık noktası olarak daha üst boyutlara yol alacaksın. Bu insanlığın kaderidir hangi zamanda, hangi dünyada ve hangi yaşamlar sonrası olacağı bu günden bilinemese de. Çok yakında senin gibi olmak için hazırlanan insanlarla tanışacaksın ve onlarla birlikte öğrenimine devam ederken, örnekliğini sergileyecek ama onlardan bir karşılık bulamayacaksın. Aksine seni incitmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar.”

“Benim gibi olmak için hazırlanan insanlar beni neden incitmek istesinler” diye geçirdi adam içinden.

“Şunu iyi bil ki dostum, egonun en yüksek seviyeye ulaştığı bir zamanı yaşıyorsunuz. O kendini korumak için her şeyi yapacaktır. Son insan da kurtuluşun kapısından girinceye kadar bu devam edecektir.”

Adam bir zaman evveli gördüğü bir rüyayı hatırladı. Büyük bir kalabalığın içinde elinde tuttuğu bavuluyla yeni gelmiş bir trene binmeye çalışıyordu. Herkesin eli kolu öylesine yüklerle doluydu ki adam onları nasıl taşıdıklarını düşünmüştü hayretle. Sonuçta herkes o başı sonu görünmeyen trene binmişti. Tren kalktıktan bir süre sonra durdu, inenler oldu, sonra bir daha, bir daha, bir daha. Öylesine çok durdu ve yolcu indirdi ki sonuçta o başı sonu görünmeyen terende çok az insan kaldı ve son durak. Adam bavulunu almaya hazırlandığında onun yerinde evrak çantası büyüklüğünde bir çanta duruyordu üzerinde ismi yazılı olan. Aldı ve trenden indi. Sadece yedi sekiz kişi vardı yanında. Hepsi bir yöne ayrıldı. Adamda üzerinde isminin yazılı olduğu yola yürüdü. Bir zaman yürüdükten sonra önünde beş altı basamakla çıkılan koskoca bir kapı gördü. Muhteşem güzellikte. Kapının yanında iki çok büyük aslan nöbet tutuyordu. Merdivenleri çıktı ve kapı üzerindeki yazıyı okudu. “ sevgi kapısı”. Açmak için tokmağı eline aldığında aslanlar çantasını bırakmadan giremeyeceğini söylediler. Adam bırakamıyordu bir türlü ve bu nedenle de kapıyı açamıyordu.. Üzgün öylece bekliyordu kapının önünde.

“Şimdi Dostum” diye devam etti ses. “ Çantayı bırak ve kapıyı aç.”

Dost gördüğü bir sıcaklık dolaştı bütün bedeninde ve çekildiğini hissetti bir yerlere doğru. O zaman ilk defa farklı bir şuurla dostlarına yaklaştığını hissetti. Renklerini gördü; Dünyada bilinmeyen renklerini ve o renklerin içinde tanımlayamadığı varlıklarını. Karıncalanan parmaklarının ucunda da aynı renkler titreşiyordu çok hafif de olsa ve parmaklarını hissetse de onları göremiyordu, yoktular sanki. İki boyut arasında deviniyordu adam daha yolun başında olduğu için.

 

1 Aralık 2014 Aysel Ongun

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap