Ben Geldim XXVIII

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

28

Adam ölmeden ölme yolculuğundan, geçirdiği son yaşamını, en küçük noktasına kadar hatasını, pişmanlığını ve umudunu biliş ve tadış içinde, yeni yaşam planıyla görevlendirilmiş olarak dönmüştü “ruhsal-şuursal” olarak götürüldüğü üst boyuttan ve bunu kendi isteği olarak yerine getirecekti. Dünya deyimiyle hızlandırılmış bir alıştırma, hatırlatma, sınanma devresinden geçirilmiş, yine hızlı bir bulunuşla yeni yaşam planına geçişi yapılmıştı. Bu gerçekte farklılaşmayı, gerçekten hak eden her insanın O’nun izniyle yaşayabileceği bir olaydır. Ama çoğunluk bunu “ölmeden ölmenin” yasaları içinde değil, günden güne gelişen şuursal açılımları içinde yaşayacaktır, açılan yeni çok boyutlu DNA larının gücüyle. Bunun için insanlar şuur alanlarını genişletmeye, gerçek bilgisinde ilerlemeye, sevgi yasalarını dünyasal anlamanın dışında üst anlayışla uygulamaya davet edilirler.

Şuursal olarak gelişen her varlık gerçek sevginin enerjisinden ve bilişinden daha fazla hissetmeye ve kullanmaya hazırlanır. Sevgi ışıktır, aşktır, bilgidir, hizmettir, paylaşmaktır. Tümlük de devinim, halin bilincinde olmaktır. Her insan girecektir o kapıdan ama zamanını yaşamıyla, farkındalığı ve kullanımıyla kendi belirleyecektir. Kader/kısmet deyip gelişim sorumluluğundan kurtulamayacaktır. Yeryüzünde bir tek canlı bile yoktur ki Dünya bulunuşu nedensiz olsun ve her varlık nedeninin sorumluluğunu yaşar. İnsan ise insan olarak yaratılmanın kendine has akıl, gelişime açık bir şuur ve seçim hakkı gibi donatıldığı yüksek mekanizmalarla bunu en güçlü yaşayacak olandır. İnsanlığın yaşayacağı en büyük değer ise, öldürme güdüsünün artık DNAsında yer almaması olacaktır. Işık/sevgi yok edişle bir arada bulunamaz. İnsan bu gün insan öldürmenin dışında var olan her şeyi öldürüyor bilinçli ya da bilinçsiz. Bitkileri öldürüyor, hayvanları öldürüyor, toprağı öldürüyor, denizleri öldürüyor, atmosferi öldürüyor ve dünyayı öldürmeye çalışıyor. Hepsinden önemlisi de insan olmanın tüm değerlerini öldürmesidir. İnsan ışık/sevgi bütünlüğü ile karanlık/ yok etme bütünlüğünün arasında sıkışmış kalmıştır. Kurtuluşu ışıktan uzaklaşmış hükmedici, aldatıcı bilgiler de değil, ışığa yolculuktadır.

Adam bu gelişmeden sonra bazı şeyleri hiç düşünmeden yapacaktı, sadece öyle hissettiği için. Bu farklı bir hissediştir geçirdiği değişim nedeniyle. İnsansı duygulardan değil, ruhun, öz benliğinin mesajlarının duyuluşudur. Düşüncenin ve duygunun devre dışı olduğu böyle durumlar üst şuursal etkilerin altında olur. Parça değil, bütünün farkındalığı açık bir şekilde hissedilir ve olması gereken hiç tereddütsüz yerine getirilir. Sıradan insanın algısında bu açıkça tanımlanamayan, pek de normal olarak görülmeyen bir hal olarak görülse de esas önünde yerince olandır. Sıradan insanın yaşadığı ve insanlığın kabul ettiği ruhsal bozukluklar, obsesif durumlar ve düşük seviyeli ruhsal bağlantılar tabii ki bunun dışındadır. Üst şuur varlıklarının yaşam hikâyelerinde rastlanan anlatımlar bu seviyenin öyküleşmiş halleridir. Üst şuursal boyutlarda görev / hizmet anlayışı, bu günkü insan boyutunun görev /hizmet anlayışından çok daha farklıdır. Toplumsal algı bunu anlayamadığı için ya yaptıklarını çok saçma bulur, ya hayranlığın getirdiği hayretle ve kıskançlıkla izler, kişiyi öyle olmaya özendirir, ya da aklını mı kaçırdı diye düşündürür insanları. Üzerindeki gözlerin sıkı takipte olacağı çok hassas bir durumdur bu. Adam içinse aklın gönülce hissedişler yanında geri düştüğü bir safhadır. Gönül/şuur bağlantısı, akıl/şuur bağlantısından çok daha farklı bir durumdur. Ve akıl insanlar tarafından her zaman, var olabilmek için gerekli en önemli unsur olarak görülür. Tabii “var olmaya” yükledikleri anlam nedeniyle. Sadece aklıyla var olmak yarım, hatta yarımdan da az var olmaktır o büyük gerçekliğin önünde. Bu bir yerde daha iyi anlaşılabilir ifadesiyle yolcunun önünde bu boyutta yürüyeceği yolun çok daha uzun olduğudur. Çünkü akıl iki yönlü çalışır ve üst değerlere hizmet için – ki bu gerçekte varlığına hizmettir- yanında kullanması gereken çok daha özgün değerler vardır öz varlığında bütünlenmeye hazır bekleyen ve insanlara bildirilmiş olan.

Adam’ın DNA’sındaki değişimin, fiziksel yapısınca kaldırabilmesi için geçirilen safhasının, Dünyada derin bir uykuda bıraktığı bedeni üzerinde gerçekleştirildiğini daha önce yazmıştık. Bunun dünyasal sembolizmasını paralel zamanda rüya olarak yaşamıştı adam. Bir ameliyat masası üzerinde hiç konuşmadan, kadın erkek karışık çok açık renkli ve çok uzun boylu beyazlar içindeki insanlar tarafından, omurgası boyunca gerçekleştirilen bir operasyon; kansız, aletsiz, hiç acısız bembeyaz örtüler üzerinde. Hatırladığı en net sahne omurgasının beyaz şeffafa yakın bandaj gibi bir maddeyle kapatıldığı son sahneydi. Bu işi masada otururken yapıyorlardı. Dikine ince uzun değişik bir bandaj enine küçük bandajlarla ense kökünden kuyruk sokumuna kadar omurgası üzerine sabitleniyordu. Adam bedenini seyrediyordu öylesine doğal, düşünceden uzak. Çok sessiz olan ortamda işittiği tek kelime ise “tamam” dı. Bir kadın işlemciydi bunu söyleyen. Hiçbir ağrı, uyuşukluk gibi şeyler hissetmeden nereden geldiğini anlayamadığı garip bir ışıkla aydınlanan, o içten parlayan her şeyin beyaz olduğu odadan çıkmıştı. Rüya zannettiği şey orada adam için bitiyordu. Sabah uyandığında uzunca bir süre bunun ne anlama geldiğini düşünüp durmuş, sonra da unutmuştu, zaman zaman şöyle bir hatırlasa da.

Hayatındaki büyük değişim -daha önce okuduğunuz gibi- Ufo olarak tanımladığı bir sistemin yakınlığıyla başlamıştı bir zaman evveli. İnsanın yaratılışı hakkında hiçbir şeyi merak etmediği bir zamanda karşılaşmıştı onlarla. Ve sonra büyük bir arzuyla bulduğu her kitabı okumaya başlamıştı. İçinde yepyeni bir yoksunluğu karşılayabilme isteği gittikçe büyüyordu. Onlar kendileri hakkında hiçbir bilgi vermeden Adam’ı gerçekliğindeki devinimle sevgiyle hazırlıyorlardı beklendiği hale. O, bu son deneyiminden sonra gerçekteki evinin uzaklarda bir yerlerde olduğunu hissediyor ve orayı henüz tanımlayamadığı duygularla özlüyordu. Dünya yabancıydı ona. Bunu çocukluğundan beri farklı bir şekilde yaşamıştı. Hep uzak tutmuştu kendini insanlardan ve onları izlemişti sadece. Görünüşte çekingen, pasif bir çocuktu, gerçekte ise henüz dünyaya uyumlanamamış bir çocuk. Şimdiyse Dostları olarak düşündüğü Ufo’lardaki varlıklar sevgiyle özledikleri olmuşlardı. Adam anlayamıyordu bunu ve bazen de endişeleniyordu halinden, düşüncelerinden, duygularından. Zihnindeki karanlık bölüm henüz aydınlanmaya başlamamıştı. İnsanın ince yapısındaki değişim öyle bir çırpıda açılmaz. Yaşanacaklar vardır, görülecekler, gösterilecekler vardır. Dünyasal sınav ortamları çok daha ince gerçekleşecektir hayatında ve açılan her değeri hak ettiği noktada kullanım artık sistemin geçit vermesiyle elinde olacaktır. Büyük değerler insana öylesine kolay verilmez. Çok nadir olarak her hangi bir nedenle bu sürenin beklenmedik şekilde kısalması, deneyimsel olarak kazanılmadığı için insanı çıldırtır.

Adamın çantasıyla önünde durduğu kapı bu değerlere ilk giriş kapısıdır ama önce oraya dünyayla ilgili her karanlık şey terkedildikten sonra girilebilir. Tertemiz, beyazdan da beyaz olmak için. Çünkü önünde açılacak olan yeni bir gelişim sahnesinin ilk kapısı olacaktır. . Elbet ki hayat orada da her anıyla güllük gülistanlık olmayacaktır, tercihler gelişimin temel güdüsü olarak orada da farklı boyut değerleri içinde yaşanacaktır. Kapının arkasında her zaman yeni bir kapı vardır açılması gereken. Tıpkı iç içe geçmiş Rus bebekleri Matruşkalar gibi. İnsan özüne böyle dönecektir. Işığın kalbine; O’nun bu gün bilinmeyen sevgisine, arka arkaya sevgi kapılarından geçerek. Sonsuz gibi görünen bir yolculukla.

Ve adam ilk kapının gereklerini, içeri adımını attıktan sonra Dünyada yaşarken Dünya şartlarında yapacaktır. Geri dönemeyecektir istese de. Kapı sadece gelene açılır, giren yolculuğa başlayacaktır. Kolay olmayacaktır elbette ve bir yerde insanlar arasında öylesine yaşarken, aynı zamanda karanlığın ışığı olmaya çalışacaktır. Hissettirmeden verecektir ışığın mantığını, yardımını. Gücünü anlayacak, kullanacak ama fark ettirmeyecektir. İncelikler hayatına hakim olacaktır.

Başlangıçta insanın o güne kadar tatmadığı bir sevgi frekansıyla sarılması eğer kişi onu karşılayamayacak durumdaysa tehlikelidir. O büyük bir güçtür. Bu durumdaki insan için iki yön vardır ya kendine hayran olacak ve güç bende diyecek, ya da inancı doğrultusunda gideceği tek yolun Seven’in sevgi yolu olduğunu bilecek ve ona göre davranacaktır. Adam yeni bulunuşuyla bunu çok açık hissediyor ve gideceği yolu doğru seçmeye çalışıyordu. O öğlen saatinde dostlarından aldığı güçle.

Bir gece sabahın ilk saatlerine doğru Dostunun sesinden çok daha farklı bir frekansta titreşen sesle uyandı.

“ Ben geldim”

Adam titredi. Ses yabancı değildi ama farklı etkiliyordu adamı. Sonra hatırladı bir öğle vakti kendine hitap edeni. “Dünyanıza çok yakın geçiyoruz” demişti ona. Bir uzay gemisi olmalıydı geçip giden bilinmeyen içindeki varlıklarla. Yıllar önce penceresinin önünde ışıldayan küçük küreyi hatırladı. Mutlulukla seyretmişti onu, ne korkmuş ne de merak etmişti. Büyülenmiş gibi öylece bakmış ve sonra da uyumuştu.

“Dinle” anlamı dolaştı beyninin içinde; Başlangıçtaki gibi olmayan, daha otoriter. Kelimeler yoktu ama adam anlıyordu kendine söyleneni. Anlayan bütün bedeniydi sanki tüm evrene açık muhteşem bir alıcı gibi. Elbet ki alıcı tüm evrene açık değildi. Olamazdı da ama sıradanlığın ötesindeki bir açıklığa sahip olmuştu. Sevgi evreninin tüm açıklığıyla yeni bir boyutunu yaşayacaktı. Bu açıklık onun başlangıçtaki en güçlü sınavlarının nedeni olacaktı. Olumlu ve olumsuz değerleri aynı şekilde hissedecek, seçimini sapmadan doğru olana kullanacaktı. Bu varlığının renk değişimini netleştirecek olan sınavlardı. Dünya yaşamında Gerçek Aziz ve Azize mertebesine ulaşılacak ilk kazanım alanıdır bu. Daha sonra “İnsanüstülük” gelir. Ve adam oraya ulaşacaktı. Dinsel anlayıştaki Eren’ler, Evliya’lar mertebesidir bu.

“O’ sana seni, senin hayrın için verdi. O’ bütün insanlık için bunu istedi. Ve O’ yaratılan bütün evreni sizin bir gerçeği çok iyi bilebilmeniz için verdi. Bilmeniz gereken, onda olmanız gereken bir haldir ki, bu da sırdır. Siz sırrın içinde bulunup da onu bilemediğiniz sürece sizden isteneni veremeyeceksiniz. Siz kendinizi bir şeyde bitirip bir şeyde olduracaksınız. İşte bu size emredildi. Kurtuluşunuz bununla olacaktır. Ve O’ sana bu fırsatı verdi. Bunun için ölmeden ölme deneyimini yaşadın ve yolculuğun artık bu yolda olacaktır ihtiyacı olana hizmet için. Bilgi tüm insanlık için ilk mesajımızdır.”

Adam şaşırmıştı. Bir zamandır dostlarıyla bağlantısı olmamıştı ve şimdi o garip rüyadan sonra yeni bir sessiz ses ona hitap ediyordu.

“Çok yakında tanıdığın birinden alacağın bir davet senin önünde açılan yeni yolun başlangıcı olacaktır. Her zaman korunacağını unutma. Öğreneceğin yeni şeyler var, geleceğin için.”

Ve,.. adam ilk defa sessiz sesin sesini işitti, bulutumsu bir gölgenin içinde beliren siluetten. Donup kalmıştı sanki öylesine katı, hareketten yoksun.

“Korkma, biz sizin geleceğiniziz. Geçtiğiniz yollardan on binlerce yıl önce geçtik. Yaşadıklarınızı yaşadık ve büyüdük. Uzunca bir zamandır sizin de büyümeniz için insanlığa çeşitli şekillerde yardım edenleriz. Uzaylı diye tanımladığınız, korktuğunuz, hükümetlerinizin kendi tahakkümleri için gizlemeye çalıştığı sizleriz. Geçmişimiz bu günümüzle buluşmada şimdi.”

Ses biraz ton değiştirerek devam etti yüreğinin ta içinden.

“Öylesine büyük bir aileyiz ki tahmin bile edemezsiniz, bir birinin içinde, bir birinin dışında, birbirine sarılmış ahenk içinde. Böyle gördüğünüzde tüm yaratılışı, onu çok farklı duyacak, çok farklı hissedeceksiniz.

Yanınızdayız, içinizde, düşünebildiğiniz en derin yerinizden daha derinde, kanınızda, canınızda her tarafınızda.”

Ve adam bekledi. Bulutumsu oluşum yavaşça dağıldı gözlerinin önünden. Pencerenin önünde o adsız renk ışıldadı bir an ve sonra her şey normale döndü.

1 Şubat 2015 Aysel Ongun

Not: Her bölümde bütünlüğü gereği bazı tekrarlar olabilir. Daha önce yazılanları hatırlatmak için ve bu bilinerek yapılmıştır.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap