Ben Geldim XIII

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

13

 

“Yahudilere, Babil tutsaklığından sonra, Perslerin etkisiyle, Zerdüşt dininden, ölülerin tekrar dirileceği, cennet, cehennem ve sırat köprüsü girmiştir. Kur’an’da ise sırat köprüsü yok.

Sümerliler kendilerinin, tanrılar tarafından seçilmiş üstün bir halk olduğunu yazmışlar. Tevrat!ta Yahve, Kur’an’da Allah, İsrailoğullarını üstün bir kavim yapmıştı. Tevrat Tensiye 14:6, Kur’an Câsiye Suresi, ayet 16, bakara suresi, ayet 27.

Sümerliler kadınları bir tarlaya benzetmişler. Aynı deyim hem Tevrat, hem Kur’an’da “kadınlarınız sizin için bir tarladır, tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın!” yazılı (Bakara suresi, ayet 223)

Sümerliler, dünyadaki bütün olayların ve tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduklarına inanırlardı. Kur’an’da aynı inanış “Levh-i Mahfuz” olarak sürüyor.

“Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta bulunmasın”

Sümerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı gibi. Aynı şekilde Tevrat ve Kur’an’da da 7 sayısı bolca bulunmaktadır. İslam’a göre cennetin 7 kapısı vardır; Sümer yer altı dünyasının da 7 kapısı bulunuyor.

Yahudi dinsel törenleri Babil’den alınmıştır. Onların bu törenlerde söyledikleri şarkılar, Mezapotamya’da yeni yıl bayramlarında söylenen şarkılara benzemektedir. Cinlerin yok edilmesi duaları da Babil kökenlidir.

Sümerliler tanrılarını sevindirmek, onlardan bir istekte bulunmak, hastalıklardan kurtulmak için veya yaptıkları adaklara karşılık kurban kestirirlerdi. Bu kurbanlar sakatsız ve hastalıksız olmalı ve kurban sahibi vücutça temizlenmeliydi. Kurbanlar rahipler tarafından özel dualarla kesilirdi. Kurbanın sağ kalçası ve iç organları tanrıya takdim edilir, gerisi etrafta olanlara dağıtılırdı. İslamlıkta da kurbanlar aynı koşullarda kesiliyor. Yalnız hocanın kesmesi zorunlu değil. Kurbanın sağ kalçası ile iç organları tanrı yerine kurban sahibine bırakılır, gerisi dağıtılır.

Sümerlerde her türlü kurban yazılmasına karşı insan kurbanı yok. Buna mukabil İsrail’de, Yunan’ da insan kurbanı yapılmış ( Cyrus Gordon, The commen background of Greek and Hebrew Civilization. New York, 1966, s. 225) İbranilerde ölü veya dirileri kıvrandırmamak veya şahısların sağlığını korumak için Tanrı ile bir tür anlaşma olarak insan kurbanı yapılmış. (Tevrat, sauel II 21: 6-9)

Araplarda bu âdeti yaşarken, Mezapotamya’dan gelen İbrahim Peygamber bu adeti kaldırmıştır.

Sümerlilerde, okul tabletlerine göre 6 gün çalışma, 7.gün dinlenme var. Bu Yahudilere ve Kur’an’a göre tanrı 6 günde dünyayı yaratıp 7. gün dinlenmiş. Bu günün cumartesi olması da Babillilerden geçmiş. Babilliler her ayın 7. gününde (şapatu) bir kutlama yaparlardı. Bu üzgünlüğü ve nefis terbiyesini ifade eden ve Satürn gezegenine adanmış bir gündü. (Saturday, Satürn gezegenine adanmış bir gün adı, yani cumartesi). Satürn kötü güçlerin temsicisi idi. Yahudiler bu günün anlamını değiştirerek onu neşeli bir hale koymuşlardır. Onlar cumartesi gününü tanrıya dua ederek, kitaplar okuyarak, çeşitli eğlencelerle geçirirler ve en ufak işe bile el sürmezler. İslamiyette bu gün Cuma’ya dönüştürülerek daha hafifletilmiş kurallara alınmıştır.

Sümer ilahiyatçılarına göre her insanın ve ailenin bir şahsi tanrısı veya tanrısal baba yerine geçen iyi bir meleği vardı. Bunun görevi, Baştanrılardan, ait olduğu kimse için sağlıklı ve uzun ömür dilemek ve onun isteklerini Tanrılar meclisine iletmek. Tevrat’ta Tekvin 31: 53” İbrahim’in, Nahor’un Allahı, babaların Allahı aramızda hükmetsin ) deniyor. Bu da, Sümerlilerin şahsi tanrısının bir yansıması. İbrahim’in Allahı İbrahim ile, onu tanıyacağına, kendine Allah yapacağına dair bir ahit yapıyor, onu da sünnet yapılmak suretiyle pekiştiriyor.

Kur’an’da (Kaf Suresi, ayet 17,18) “Hiç kimse yoktur ki, onun üzerinde bir koruyucusu ve denetleyicisi bulunmasın” denmektedir ki, bu da Sümerlilerdeki bireylerin özel Tanrılarını yansıtıyor.

Sümer tanrılarının gökte toplandıkları “Duku” adında bir yerleri var. İslam inanışına göre de Allah yedi kat göğün üzerinde Arş’da oturuyor. (HUD Sureasi, ayet 7, Furkan suresi, ayet 59, Secde Sures , ayet 4)

Kur’an’ a göre (Şûrâ suresi, ayet 51) “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, perde arkasından veya bir elçi gönderip dilediğini ona bildirir.”

Tevrat’ta Tanrı ile şahıslar ( peygamberler dışında Musa’nın kardeşi, kölesi İbrahim’in karısı gibi) karşılıklı konuşuyorlar veya insan şekline girmiş melekler Tanrı’dan haber getiriyor veya Tanrı istediğini rüyada bildiriyor.

Sümer’de ise tanrı bir kez olmak üzere duvar arkasından konuşuyor. (Bilgelik Tanrısı Enki, Tufanın olacağını, Nuh’un karşılığı olan Ziusudra’ya duvar arkasından söylemiş) Tanrılar insanlara yapacakları işleri rüyalarda bildiriyor. Bunlardan başka fal ve kehanet yoluyla insanlar tanrıların isteğini öğreniyor.

Sümer’de rüyalar tanrı bildirisi olarak yorumlanıyor. Bu rüyalardan bazılarının etkisi Tevrat ve Kur’an’da görülmektedir. Bunlardan en ilginci Yakub’un oğlu Yusuf’un rüyasıdır. Yusuf “rüyamda tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim demetim kalktı dikildi. Sizin demetiniz onun etrafını kuşatıp benim demetime eğildiler deyince kardeşleri “bu bizim üzerimize kral mı olacak ?” dediler. Yusuf ikinci rüyasında güneş, ay ve 11 yıldızın kendisine eğildiklerini söylemesi üzerine, kardeşleri onu öldürmeye karar veriyorlar.

Aynı şekilde Sümer kralı Urzababa’nın yanında çalışan Sargon, gördüğü rüyayı krala söyleyince, kral; benim yerime kral olacak korkusu ile Sargon’u öldürmek istiyor.

Sümer Tanrı evleri hangi tanrı için yapılmış ise o tanrının ve ailesinin heykelleri içine konurdu. Kiliselerdeki İsa ve Meryem heykel ve resimleri bu adetin bir uzantısı. Törenlerde Meryem’in heykelinin taşınması, Sümer törenlerinde tanrı heykellerinin gezdirilmesini yansıtıyor.

Hristiyanlıkta olduğu gibi Sümer’de de günah çıkaran rahipler vardı. Bunlar kırmızı elbise giyerlerdi.

Sümer yazıtlarında ilk insanı Bilgelik tanrısı yumuşak kilden şekiller yaparak annesi tanrıçaya şekillendirmesi için veriyor.

“ Ey annem! Adını vereceğin yaratık oldu,

O’nun üzerine tanrıların görüntüsünü koy,

Dipsiz suyun çamurunu karıştır,

Kol ve bacakları meydana getir, Ey annem! Yeni doğanın kaderini söyle!

İşte o bir insan!”

Bilgi onların tanrıları insan gibi düşündüklerini de anlatıyor bir yerde. O zaman şöyle düşünebiliriz, o çağlarda, tanrılar kimlerdi? İnsanların kendilerinden güçlü görüp tapındıkları tanrılar!..

Benzer deyim Tevrat’ta da vardır.

Tekvin bap 1:27

“Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onları erkek ve dişi olarak yarattı”

Tekvin bap 9:6

“Çünkü Allah kendi suretinde Adam’ı yaptı”

Kur’an’da ise biraz daha farklı anlatılır.

Mâide suresi. Ayet 64

“Yahudiler Allah’ın eli sıkıdır dediler. Dediklerinden ötürü elleri bağlansın. Lânet olsun! Hayır! O’nun iki eli de açıktır, nasıl dilerse sarfeder.”

Âli İmran Suresi. Ayet 115

“Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır.”

Adam düşünüyordu mecazi bir anlatım mı, yoksa gerçekten Allah insan gibi mi betimleniyordu !.. Bu çok tanrılılıktan tek tanrıya geçişin yumuşak bir ifadesi de olabilir diye düşündü. İnsanların çok daha rahat anlayabilmeleri için. Ama hâlâ yaratıcının göklerdeki saltanat koltuğunda oturup insanları ödüllendirme ve cezalandırma işlerini yaptığını düşünenler yok muydu!. Bunun için mabetler, sinagoglar, kiliseler ve camiler alabildiğine süslü yapılmıyor muydu, tanrı’nın oralarda oturduğunu düşünerek, ya da birilerinin tanrı olduklarını gösterebilmeleri için!..

Adamın okuduğu kitaplarda elbette çok daha fazla şeyler yazıyordu buraya konulmayan. Burada yazılanlar adamın değişen düşünce yaşamından, bilgisinden küçük kesitlerdir sadece. Ve adam Sümerlerin dinler üzerinde ne kadar etkili olduklarını görünce, yaratılış bilgileri, insanın yaratılışı ve çok tanrılı dinlerle tek tanrı inancının nasıl birbiri üzerine, birbirinden bilgi alımı yaparak geliştiğini hayretle görüyordu. Çok tanrılı inanç, tek tanrı anlayışında da yaşıyordu; öyle ise çok tanrılı dönem ve yaşattıkları asla yadsınamazdı.

İnsanlığa bilgi indiren sistemin böyle bir şeye neden ihtiyaç duyduğunu merak etmeye başlamıştı. Bağlantılar hep Orta Doğudan türemişti. Bu da nedenini anlaması gereken bir konuydu. Orta Doğu hakkındaki bilgileri unutmamıştı. Araştırmalı, çalışmalı ve hissetmeliydi. Ufo’daki dostları bir zamandır kulaklarını çınlatmaktan vazgeçmişlerdi. Bu onun için ayrı bir merak konusuydu. Bilmiyordu onların kendini her an izlediğini ve ona yepyeni bilgiler aktarmak için biraz daha hazır olmasını beklediklerini…

Aysel  Ongun

1mayıs 2013

Seri tamamlandığında alıntı kaynakları açıklanacaktır.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap