Ben Geldim XXIX

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

29

O gecenin ertesinde rüya gibiydi diye tanımlayabileceği, ancak her anını da yoğun bir biçimde hissettiği değişik bir hali yaşadı adam. Bir uzay aracı olduğunu düşündüğü farklı duygular yaratan bir yerdeydi ve yanında kendi yaşlarında kadın erkek karışık bir grup vardı. Çok önceleri okuduğu bazı bilgileri hatırladı. Dünya dışı sistemlerden gelen yaratıcıları, insanlığa eğitici olarak gelenleri, çok çok önceleri kuşların, sürüngenlerin dünyadaki hakimiyetlerini, Güney Amerika ve Uzak Doğuda bu gün bile canlılığını sürdüren izlerini ve bazı deneyimlerini. Hissettiği yoğun bir huzur haliydi sadece, o güne kadar hiç tatmadığı. Nasıl bir varlıkla karşılaşacağını bilemiyordu. Uzaylı diye tanımlanan insanımsı varlıklardan birileri de olabilirdi, ya da gelişmiş bir insan. Belki de bambaşka bir şey. Karşılarında ışıklar içinde oturan birinden bir şeyler bekliyorlardı sanki. Adam sakindi, diğerleri de. Araç hareket halinde miydi yoksa duruyor muydu belli değildi. Görünmeyen bir yerden ulaşan ve insana huzur veren bir ışık alanının içinde yumuşak bir dokuyla sarılmış gibiydiler. Sadece karşılarındaki yoğunluk güçlü bir ışık kümesi olarak pırıl pırıl parlıyordu. Adam onun neye benzediğini görmese de hissettiği onun insan formunda olduğuydu. Uzayın bambaşka yerlerinden gelen varlıkların Dünya ya ulaştıklarında kendi formlarının dışına çıkarak insan benzeri bir görüntüye büründüklerini çok okumuştu, karşılaştıkları insanları korkutmamak için. Adam da bunun benzerini yaşamıştı bir zaman evveli, sevecen, bilge insan formundaki bir Dünya dışı varlıkla.

Görmeden, sanki dünya gözüyle görüyormuşçasına hissettiğini tanımlamak her insanda bulunmayan bir özelliktir. Bu beyindeki özel bir bağlantının eseridir. Adam bunu yeni boyutsal açılımlarında kazanmıştı farklı bir özellik olarak. Bu açılan üçüncü gözün bir özelliği de olabilirdi. Dünyasal duyu organlarının dışında tanımsız, hissetmenin etkisiyle bir görme, apaçık, gözle görülenden daha net, duru görü şeklinde olmayan. İlk defa yaşadığı bu deneyim onu heyecanlandırmıştı. Diğerlerinin de aynı duygular içinde olduklarını düşünür düşünmez hiç de öyle olmadıklarını fark etti yine özel bir hissedişle, birkaçı hariç. Onlarla arasında gidip gelen bir akışın sıcaklığını hissetti tüm bedenini kaplayan. Birbirlerine baktılar o anda hiçbir şey söylemeden ve adam sevgiyi, selamı, kabulü hissetti. Birbirlerini tanımışlardı o kadar. Nerede, ne zaman onu bilmiyordu ama bir şey vardı aralarında onları birbirine bağlayan.

Bir zaman sonra o güçlü ışık kümesi içinde bir insan belirdi ve konuştu. Sesiyle irkildiler, adam hissettiğinin isabetiyle şaşırdı ama çok da sevindi.

“ Işığın Meydanı Aminius’a hoşgeldiniz Dünya Dostlarımız. Burası O’nun emrinde olanların toplandığı yerdir.”

Adam siyah beyaz çok büyük karo taşlarla döşeli bir alandaydı, sanki sonu yok gibi görünen. Başta o büyüklüğün farkında değildi. Başını kaldırdı gökyüzü olarak algıladığı yere ve orada mor/sarı ışıklarla pırıl pırıl yanan bir isim gördü. Adam o ismi biliyordu.

Titredi. Yeni bir dalga dolaştı bedeninde. Bilinçsizce avuçlarını açtı ellerini kalp hizasına kaldırarak, elleri ateşe sokulmuşçasına yandı ve sonra hareketsiz öylece kalakaldı, duyan, gören, hisseden bir hücre yığını olarak.

“Küçük bir gelişimdir sizlerden beklediğimiz dünyanıza has. Bunu hayatınıza geçirmeden önce düşüncelerinizde, duygularınızda, yüreğinizde gerçekleştirmenizi diliyoruz. Büyük şeyler değildir sizlerden beklenen, önünüzdeki zamana göre. İçinize dönünüz, başarabilirseniz eğer kendinizi tarafsız bir biçimde kontrol ediniz ve sonra deyiniz ki:

“Ben gerçekten sevmek için hazırım. Ben tüm insanlığı oldukları gibi kabul eden, onların yanlışlarında bile gücünü yitirmeyen, üzerlerinde kendi yorumlarımı büyütmeyen ve hak edişin her bir fert üzerinde tek tek gerçekleşeceğine inanan, bunun için de önce kendimin gereken durumda olmasını kabul eden bir insan olarak üzerime düşen göreve hazırım.”

Bunu diyebilecek misiniz? Yüreğinizden. Sözünüzden değil; İlk tercih de düşmemek üzere. Bilirsiniz ki sadece ağzınızdan dökülenler sizleri bu günün karanlığına getirdi. Yüreğinizi konuşturun. Dilekler düşüncelerinizden değil, yapmak istediğiniz ego gösterilerinden değil, yüreğinizden kopup gelsin O’nun sevgi dolu kucağına. Sizce kolayın değil, zorun hizmetkârı olun ve bu gözlerin ardından görün birbirinizi. Yüreğin büyüklüğünü ve kutsiyetini unutmadan.”

Adam hangi gözle göreceğini biliyordu artık. Biraz önce yaşamıştı bunu ve bu görüşü hiç kaybetmemesi gerektiğinden emindi. Şimdi yeni yolunun, yeni tercihlerinin başlangıcındaydı ve bulunduğu yerin gerçek değerlerini yaşamak zorundaydı.

Işık adam devam etti.

“Çok farklı bir zamanı yaşamadasınız. Eskiye saplanıp kalmayınız çünkü bir zaman için onun etkisini zaman zaman hissedeceksiniz. Artık ne zamanınız, ne eski dünyanız, ne de eski insanlığınız vardır. Bir tek sizler orada durursanız sizin için de felaket kaçınılmaz olacaktır.

Yardımlarımız tüm insanlığadır.

Ben komutan Furgangu.6. Düzenden sizlere boyut değiştirmenizde yardımcı olmak üzere uzunca bir zamandır Dünyanızda bulunan.”

Adam bu ismi biliyordu, yaşamıştı onunla. O zaman görüntüsü başka, sesi, başka, anlatımı başkaydı. Ona öğütler veren yaşlıca bir dost olarak yanındaydı, aynı sevecenliği hissetmişti derininde. Sonra derin bir uykudan uyanırcasına gözlerini açtı. Anne karnındaki bir bebek gibi toparlanmıştı bedeni. Dünyaya yeniden doğmak üzere, uzattı kollarını bacaklarını ve bir gülümseme dolaştı yüzünün tüm hatlarında. Hayatından memnun olmasına rağmen azıcık da endişeliydi nedenini bilmeden. Sonra hatırladı her şeyi ve eline kâğıdı kalemi alıp yazdı; Satır satır, aynen. Buna kendisi de şaşırdı. Daha önceleri unuturdu rüyalarında gördüğü şeyleri. Bu bambaşka olmuştu.

Sabah okuyup üzerinde düşünemedi. İşi vardı yapması gereken. Akşamı iple çekti içinde hiç durmayan istek kıpırtısıyla. Gece yalnız kaldığında okudu hayretle, sevindi anlamsız bir korkunun gölgesinde sevinebildiği kadar. Üç beş kere daha okudu, hatırlamaya çalıştı ve o sahneler zihninde yeniden canlandı. Bir kere daha yaşadı olanları. Bir görev, insanlığa yardım. “yapabilirim” diye düşündü güçle. Daha sonra ya yapamazsamın endişesi sardı içini; Ne yapacağını bilememek. Biraz korktu, biraz pişman oldu, biraz gücünü yitirdi. Önündeki bilinmeyen serüvene hazır mıydı? Elbette hayır. Öğrenecekti daha pek çok şeyi. Farklı gören gözüyle, farklı hissedişiyle yaşayacaktı insanı anlatan olayları. Hiç kolay olmayacaktı bu ama Dünya hayatında gerçek hayra yönelmiş kolay ne var ki zaten!...

Günler geçiyor adam bekliyordu yeniden bir şeylerin olmasını, rüyada ya da yaşamında. Bir zaman hiçbir şey olmadı. Adam merak etmeye başladı. Bir gece yeniden duydu dostunun sesini.

“Sana bir şey soracağım.”

Adam uyanık merakla “sor” dedi.

“Sana o büyük buluşmada söylenenleri yaptın mı, yoksa sadece bekledin mi?”

Adam sadece beklemişti hiçbir şey yapmadan, hatasını anlamıştı.

“Düzelt “ dedi ses “gerçekten anladıysan bekleneni yap”

Ve sessizlik geri geldi. Adam göğsünün derinlerinde acıyla dolu bir yanma hissetti, kor düşmüş gibi, o güne kadar hiç yaşamadığı. “Verdiğim sözü yerine getirememenin acısı bu” diye düşündü. Af diledi defalarca. Dakikalar sonra acı hafifledi ve o çok bitkin hissetti kendini.

Bir üst boyutun yasalarına girmiş insan için acı, 3. Boyut insanına göre çok daha farklı hissedilir. Verilen söz en doğru şekliyle yapılmak üzere tutulmalıdır. Adam bunu ilk defa yaşıyordu.

1 Mart 2015 Aysel Ongun

Not: Her bölümde bütünlüğü gereği bazı tekrarlar olabilir. Daha önce yazılanları hatırlatmak için ve bu bilinerek yapılmıştır.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap