Ben Geldim XXXI

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

31

 

 

Gerçeğin aksedişi olan öğretici sistemlerin öğretileri içeriğinde hiçbir zaman “en doğrusu budur, sadece benim söylediklerime inanın”  gibi mecburiyet getiren anlamları içeren ifadeler yoktur. Onlar sadece insanlığın gelişimi için gerekli olan ve bir yerde Tanrı katından açılan bilgileri, en basit kelimelere indirgeyerek açıklamak ve öğretmekle görevlidirler. Öğrendiğini zannedenlerin yaptıkları yorumlar ise onların açıkladıkları doğrular değil, öğrenenlerin kendilerince bir yerde büyük değişikliklere, ilavelere uğratarak yaptıkları açıklamalardır. Bu baştan beri bütün öğretilerde böyle olmuştur ama içinde bulunduğumuz zaman buna artık dur diyecektir. İnsanlık gelecek onlarca yılda bu büyük değişimi bireysel olarak yaşayacak ve gerçeği aracılar kanalıyla değil, özünden hissedecektir. Bu bir zamandır girilmiş olan yeni ve farklı güçteki enerji boyutunun yaşayanlar üzerindeki gerçek eylemi olacaktır.

 

Adam bu enerjiyi tanımaya başlayan insanlardan biridir sadece. Önce tanıyacak, ruhen ve bedenen enerjiyi kabullenecek değişime uğrayacak sonra da üzerine düşen ne ise onu anlayacak ve yerine getirmeye çalışacaktır. Üçüncü boyut kapısından çıktığı andan sonra olacaklar budur. Zamanı, toplumsal zaman dışına çıkarak yaşamak zorundadır. Olaylar peş peşe olacak, zor zamanlar yaşanacak, içsel olarak da olsa istekleri ve verdiği sözler yerine getirilmesi için sürekli önüne çıkarılacak ve adam yapabileceği her şeyle denenecektir.

 

O, bir Dost sesiyle uyandırılıncaya kadar dünya ortamında sıradan bir insan olarak yaşayan, henüz kendini tanımayan ve bu nedenle de doğru ifadelendiremiyen bir varlıktı.

 

Adam o hali üzerinde zaman zaman düşünürdü. Bir işaret, yol gösteriş, bilgiyi kabulleniş, üzerinde değişim için var gücüyle çalışma ve sonuç. Ufkundaki ışığı fark etmeye başlayış ve onu sürekli kılış. İnsan içsel ışığını yakamadan ufkunu net olarak fark edemez. İçinde devindiği ışık-gölge-karanlık ortamındaki seçimlerine göre hangisini güçlü kılarsa o sistemin kullanıcısı olur. Adam ışığını yakmıştı küçük de olsa ve biliyordu ki bu her insan için mümkündür. Yeter ki doğru bilgiler, doğru tercihler ve doğru eylemler içinde sürekli bulunabilsin.

 

Etrafına baktığında görüyordu ki insan fizik çeşitliliği kadar gelişmişlik çeşitliliği içindedir. Ve adam yine biliyordu ki, bir şeyleri biraz fark eden insan bu çeşitliliği içeren insan topluluklarına hizmet edecektir. Seçme hakkı yoktur, yerme hakkı yoktur, sadece kendi bakışına uygun olanları ayırıp kabullenme diğerlerini reddetme gibi bir hakkı yoktur. Cinsiyet ayırımı yapmaya hakkı yoktur. Zengin fakir ayırımı ya da kültürlü cahil ayırımı yapmaya hakkı yoktur. Temiz veya kirli, her insanla aynı içtenlikle ilişki kurmaya, onlara bilgisi, gerekirse imkânlarıyla yardım etmeye mecburdur ve tüm bunları mecburiyet sertliğinde değil,  yapması gerekenler olarak içsel bir duyuş huzuruyla yapacaktır.

 

Bir şeyi mecbur olduğu için yapmak, o kişinin henüz gereken olgunluğa erişememiş olmasının işaretidir. İçte devinen böyle bir duygu yapılan işin değerini sıfırlar. Kişinin adımlarını yavaşlatır veya durdurur. Her iş sevgi enerjisiyle onurlandırılamadıkça bir yanı eksik olarak yapılır. Adam yıllar önce böyle bir duygunun esiri olmadığını fark ettiğinde dostunun sesini yanı başında duymuştu aniden.

 

“Tanıdığın pek çok insandan çok farklı olduğunu anla artık.” 

 

Adam şaşırmıştı. Onun doğalında yaptığı şeylerdi bunlar. Mecburiyet hissini hiç yaşamıyordu. Başkalarının yapıp yapmadıklarını sorgulamak aklına bile gelmemişti. Evet farklıydı çocukluğundan beri ve tüm insanları da kendi gibi zannediyordu.  Bu zannediş onun bir eksikliğinden kaynaklanıyordu yine de. Gerçekten gören/ bilen, yaşadığı her olayı körü körüne bir kabullenişle yaşayan değil, yaşadığını olması gereken şekliyle bilincinde olarak yaşayandır ki bu her zaman insanlara hayır davranışı gibi gelmeyen sonuçları da yaşatabilir.

 

“Gelişmişlik, değerleri bilincine vardıktan sonra doğal olarak kullanmanızdır; Yani bütün yönlerinden anlayabilerek.  Doğal olarak yapılan şeylerin niteliğidir sizi üst, sıradan ve alt eden. Bundaki incelik görülebilmelidir. Sen bundan böyle olanı bilincinde olarak yaşayıp sonuçlandırabilmenin sınavlarını yaşayacaksın. ”

 

Adamın gözünde o üç yol canlandı bir anda. Her yol kendi içinde öylesine çok yolu barındırıyordu ki saymak olanaksızdı. Ve üç yol çok farklı renklerle ışıklandırılmıştı. İlginç olan beyaz yoktu aralarında. Sadece aydınlık, gölgeli ve karanlığa yakın yollardı bunlar.

 

"Seçim her zaman insana bırakılmıştır. Görevin gölgedeki ve karanlıktaki insanları aydınlatmaktır ne olurlarsa olsunlar. Seninle beraber yola çıkanlar içinde bu böyledir. Geride kalanlar için ise yardım devam edecektir yine. Üzülme. Sadece olması gerekeni yap. Bunun ne olacağını yakında hissedeceksin.”

 

Adam zorlu bir deneyim safhası içine gireceğini anladı.

 

Daha önceki yolculuğunu hatırladı. Öylesine kalabalık binmişlerdi ki trene, indiğinde çok az insan vardı yanında. Şimdi onlarla bağlantı kuracak, onlarla yaşayacak ve onlarla sınanacaktı belki de. Ve de öyle oldu.

 

Bir sonbahar günüydü, iş yerinde akşamüzerine doğru arkadaşlarıyla konuşurken başka bir bölümden şahsen tanıdığı ama hiç konuşmuşluğu olmadığı kendi yaşlarında bir genç adam içeri girdi. Bölüm arkadaşları hoşnutlukla karşıladılar onu ve gülerek adama tanıttılar.

 

“İnanılmaz düşünceleri vardır ama çok iyidir. Ufolarla ilgilenir boş zamanlarında ve onlarla dostluk ettiğini söyler.”

 

Adam irkildi bu sözlerle, uzunca bir zamandır yaşadıklarına benzer bir yaşam içinde olan insan yanı başındaydı ve kendisine dostça bakıyordu içini okuyormuşçasına. Adam da değişik duygular içindeydi, bir yerlerden tanıyordu sanki karşısındaki insanı ama nereden tanıdığını bilmeden. İçinden dalga dalga yükselen isimlendiremediği bir duygu karşısındaki adama doğru akıyordu ve ondan da gelen duygu enerjisini hissediyordu adam. Tanımışlardı birbirlerini iki eski dost gibi. Böyle bir hal sözcüklerle ancak bu kadar anlatılabilir ama yaşayanlar için anlatılamayan çok daha farklı özellikler içerir. Bir süre öyle kaldılar yaşayana yıllar gibi gelen sonra her şey bitti. Aradan dünya zamanıyla sadece birkaç saniye geçmişti. Ve adam ilk yoldaşını böylece tanımıştı.

 

Tanışmalar arka arkaya devam etti ama hiçbirinde ilk tanışmanın verdiği o inanılmaz duyguyu yaşamadı. Yine de adam bu dostluklardan memnundu. Sık sık beraber oluyor, insan, ruhsal gelişimi, ruhsal ve sistemsel kanalların değişik tebliğleri, üzerinde saatlerce konuşuyorlar ve bu yeni insanlar ona yepyeni ufuklar açıyordu, kitapların dışında, insan yorumunu içeren konuşmalarla.  İlginç olan, her şey adamın duygu ve düşünceleriyle bağdaşmasa bile o yaşadıklarından memnundu. Aynı konulara ilgi duyan birileriyle olmak her şeye rağmen güzeldi ama Ufo’lar ile ilgili hiçbir konuya değinilmiyor hatta gereksiz görülüyordu bazılarınca ve o ilk tanıdığı da susuyordu o ortamlarda.  Ve bir gün ilk büyük sınavını yaşadı, dost gördüğü insanlar arasında. Kullanıldığını fark etti.

 

Bir başka insan veya topluluk tarafından kullanılmak, bunu çok açık biçimde fark etmek insan da ne gibi bir duygu yaratır. Adam daha önceleri böyle bir durumu yaşamış olsaydı tepkisi o günkünden farklı olurdu. Sadece kullanılmanın kızgınlığını yaşar ve şahsına yapılan bu saygısızlığın getirdiği ego ağırlıklı duygular ile o kişilerle ilişkilerine son verirdi hiçbir tepki göstermeden. Oysaki öyle olmadı. Adam sadece bekledi bir zaman düşünce üretmeden, sadece duygularını kontrol ederek.

 

“Güzel” dedi Furgangu yanında bulunan dostu Rephen’e  “ Başaracak”

 

Adam’ın çok yakınındaydılar ve adam dününden daha farklı olduğunu hissediyordu yaşadıklarına bakışında. Sınav aklına gelmiyor ama seçimini çok geniş bir alanı tarayarak yapması gerektiğini içsel olarak biliyordu. Bu biliş onun isteği ölçüsünde görüş ve algı alanını genişletiyor, adam zaman zaman bocalasa da gölgelere değil her defasında ışığa doğru yöneliyordu.  Neden kullanıldığını hem kendi davranışlarını hem de karşısındakilerin bilebildiği kadar duygu, düşünce ve davranışlarını birleştirerek tanımlamaya çalışıyordu. Grup içindeki uzun konuşmalar değil, o konuşmalar içinde söylenen kısa bir cümle, ses tonu, ifade biçimi ve beden dili, söyleyenin kişiliğini bir anda ortaya koyuveriyordu. Adam cümleleri daha dikkatli takip etmeye başladı ve o cümlelerde geçenlerin kendinde bulunup bulunmadığını daha tarafsız araştırmaya. Uzun bir zaman her beraberliklerinde sadece bunu izledi. Öylesine açık ve doğru sonuçlara ulaştı ki adam insanların bu karmaşık duygu, düşünce, şartlanmışlık, kendini beğenmişlik düşüncelerinin, gelişmeleri önünde ne kadar engel yarattığını üzülerek gördü. Kendisini veya bir başkasını kullananlar gerçekte kendi geleceklerini harcayanlardı, gereksiz bir kendini beğenmişlik ve büyüklük duygusu içinde.

 

Bu sonuçla konu onun için kapanmış oldu. O bildiği hissettiği gibi yaşayacaktı, huzurlu ve mutlu. Var olan her şeye hizmet etmeyi seviyordu. Bu gerçek önünde yüksek bir algı ve düşüncedir. Onun için de kullanılma kelimesi artık hiçbir anlam ifade etmiyordu.  Sorun kendini ya da başka insanları kullandıklarını düşünenlerdeydi, bilincinde olmasalar da. Ego işini çoğunlukla bilince uğramadan gerçekleştirir. Ve insanlar birbirlerini kişisel yararları için kullanmaya çok meyillidirler.  Ve onlar kullanmanın acısını egolarındaki tatminsizlikle uzunca bir süre daha yaşayacaklardır.

 

“Bu ilk sonuç” dedi Furgangu “ bir gün gelecek tüm var oluşun kullanan ve kullanılanlar üzerine olduğu anlayacak ama insanca bir kullanan ve kullanılan olmadığını da bilerek”

 

"O" yüksekliğe ulaşmaları için çok zaman var” dedi Rephen. “ Şimdi anlamaları gereken karanlık için mi, ışık için mi birbirinizi kullanıyorsunuz” “Hizmet birine teslim olmakla mümkündür ve dünyasal kullanımdan vazgeçenler, kendilerini tanımlayamayacakları bir büyüklüğün kullanımına açık edebilenler ve bu yönde ışığı seçenler elbet ki yücelecek olanlardır.”

 

“Bilseler ki tüm Yaradılış teknik boyutta kullanan ve kullanılan üzerinden gerçekleşmiştir. Enerji gibi. Bu bilim insanlarınca zaman içinde açılacak olan bir bilgidir. Ayrıca tapındıkları büyük küçük tüm Yüce Öğretilerin Öncüleri ve pek çok konuda diğer iz bırakanlar hep kullanılmışlardır. Kendi küçük dünyalarında, küçük düşüncelerinde kullanılmaya kapalı olanlar ne düşünürler acaba ki onlar da kullanılmadadırlar hiç fark edemedikleri şekilde.  O dostumuz bu basit sınavı geçti hem de hiç bocalamadan ama önüne çok daha büyükleri çıkacak zaman içinde.

 

Adam huzurluydu. Dostunu özlüyordu “Furgangu” dedi usulca ve O seslendi “İçine dön ben oradayım”

 

 

1 Mayıs 2015 Aysel Ongun

Not: Her bölümde bütünlüğü gereği bazı tekrarlar olabilir. Daha önce yazılanları hatırlatmak için ve bu bilinerek yapılmıştır.

 Yorumlar
Genel Değerlendirme..:      Toplam yorum sayısı: 1
Yorum Yapınız...

Bu yoruma katılıyor musunuz? Evet
%0
    Hayır
%0
   08/05/2015
güzel gerçekten çok güzel.
Yazan: erman