Ben Geldim XXXII

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

32

 

 

Pek çok insanca anlamsız, zihnin oyunu, halüsinasyon, hatta cin çarpması diye tanımlanacak ama gerçekte çok özgün bir durum olan bazı meditatif ve fizik ötesi ya da medyumik diyebileceğimiz, ama aslında sadece üst şuur değerleri olan halleri Adam açık bir şuurla, bilincinde olarak geniş açılardan bakarak yaşamaya başlamıştı. Toplumun kaldıramayacağı bu hali ancak benzerleriyle konuşup tartışabilirdi ki o insan da gittiği bir toplantıda karşısına çıkmıştı. Oradaki anlatımlarda adeta kendisini bulmuştu. Ufolardan hiç bahsedilmemesine rağmen konuşulan anlamlar ondaki bir ihtiyacı karşılıyordu. İnsana insan anlatılıyordu herkesin anlayabileceği duru bir dille. İlk başlarda bazı kelimelerin sınırlı kullanımları dışında ne gibi bir anlamla söylendiklerini açık seçik anlayamasa bile, cümle içindeki yerine biraz dikkat edip birazda içsel bilgisine başvurunca yüklendiği anlamı farklı bir açıdan görebiliyordu. Ve ilginç olan o güne kadar araştırdığı ve öğrendiği tüm bilgilerde anlatılanlardan değinmeler buluyordu. Hepsi insanın gelişimine göre özünde var olan bir değerin gelişimine hizmet ediyordu sanki. Kaynak aynı kaynak olmasına rağmen zaman içinde insanca değiştirilen değerler birbirini ya küçümsüyor ya da inkâr ediyordu ve adam “Pagan” öğretilerinde bu eğitim sisteminin başladığını açıkça hissediyordu, hissetmenin ötesinde adeta biliyordu. 

Konuşulanlarda ne Din içerikli önermeler vardı, ne Deistlik ne de Ateistlik. Hiçbir bilgi yerilmiyor, anlama ya da yorumlama dinleyene bırakılarak insan, insanı anlatıyordu insanca, insanın alması gereken hali. Adam memnundu dinlediklerinden ama konuşmalar bitince bir anda değişiveren ortam, yaşayan insan kimlikleri ortaya çıkıp enerji büyük ölçüde renk değiştirip karma karışık olmaya başlayınca adam şaşırıyordu görüp duyduklarına. Bilginin bilgisizliğe dönüşünü izliyordu. Kişiler her ne kadar gerçek hallerini ortaya koymamaya çalışsalar da değişen renkler, değişen sesler, konular onların gerçekliklerini açıkça ortaya koyuyordu. Konuşan kişiyi onaylar görünen onca insan rol mü yapıyordu. İçleri nasıl bir cevap veriyordu duyduklarına. Anlamadan anlıyormuş gibi mi görünüyorlardı ya da zaten tüm anlatılanları bildiklerine ve uyguladıklarına mı inanıyorlardı. Kendilerini o kadar yetkin mi görüyorlardı. Bu elbette egonun baskın çıkmasının işaretiydi. Onun için mi sadece dinleniyor hiç soru üretilmiyordu. İlk tanışmalarında bunun konuşan o insana bir saygı davranışı olduğunu düşünmüş daha sonra pek de öyle olmadığını gördükleri ve yaşadıklarıyla anlamıştı. Fiziksel görünümün değil, enerji boyutunun görülüşü ve hissedişi içinde aradaki kontrollü farklılığı açıkça seçer olmuştu. İnsanlar değişmemiş sadece bilginin sahibi olmakla kendilerini bir özel konuma yükseltmiş, bilgileri bilmeyen insanları küçümser duruma geçmişlerdi. Herkes en iyi olanın kendi olduğunu zanneder bir hava içindeydi ve adam bundan çok rahatsız oluyordu. Bir yerde kendini kapatmak istiyordu tüm bunlara ama başaramıyordu da. Adam kullanıldığını hissediyordu bilemediği bir güç tarafından. 

Uzunca bir süre bu durumu izledi. Oraya gidip dinlemekle, gitmeme arasında kararsızlık yaşadı. Bilgiler güzeldi. Sadece anlatılıyordu ve hiçbir şey beklenmiyordu gelenlerden. Her şey insanın özgür iradesine bırakılmış gibiydi. Ama zaman içinde adam, bazılarının gerçekten bilmeye ve uygulamaya hevesli olduklarını görmeye başladı; biraz bilginin gücü biraz da egonun daha fazla kendini gösterme isteğinin itimi sayesinde. Elbette heves yetmiyordu bilgiyi sadece başkalarına anlatmak için, halin de yaşanması gerekiyordu, dinleyenin, anlatanın gerçekten bildiklerini, anlattıklarını yaşadığına inanması için ve adam anlatanının da anlatmak isteyenler tarafından kullanıldığını görüyordu. Oysaki gördükleri sonrasında inanması zordu, hal yaşanmıyordu. Kişiler bilgilerin gücünü hiçbir değişim göstermeden ve hemen yaşamak istiyorlardı neredeyse en samimi olanın da bile. Kişilerin gruplaştığını, kıskançlığın tavan yaptığını görmek onu üzüyor ve biraz da gelecek için umudunu kaybetmesine neden oluyordu. Zaman zaman Furgangu’nun sesini duyuyordu içselliğinde o toplantılarda. 

“Sen başkalarıyla kendini mukayese etme, öğren ve öğrendiklerini yaşamına geçir. Buradaki herkes elbette bunu başaracak değil. Yine ayrılacak yollarınız kazancınıza göre.” Ve gerçekten öyle oldu da. Adam çok önceleri vizyonunu gördüğü tren yolculuğunu hatırladı. Yüzlerce kişi binmişlerdi trene ama sadece son ve gerçekten inilmesi gereken istasyonda ancak üç-beş kişi inmişti. 

Adam dünya dışı bir varlığın kendini sıradanlıktan alıp, gereksiz olabilecek bilgilermiş gibi görünen çalışmalardan geçirip bir yola sokuşunu hiç unutmuyordu. Tüm hayatı değişmişti o günden sonra ve adam bilginin hazzını yaşarken öylesine çok şey öğrenmişti ki, onları kullanmak için sabırsızlanıyordu. Yaradılışın sırrını Dünya dışı bir varlığın itimiyle ararken farklı bilgilere ulaşmış; insanın geçmişinin karanlığında nokta ışıklar görmüş; pagan inançlarından başlayarak çeşitli öğretileri tanımış, Ortadoğu dinlerinin esaslarını ve seyrini incelemiş, onlardaki değişimi bir anlamda çöküşü görmüş, İnsanın yaratıcılıkta kullanacağı değerleri öğrenmiş, çok anlayamasa da bilimselliğin gerçeğe doğru akışını fark etmiş, bilimsel verileri kendince din ve öğreti bilgileriyle birleştirmeye çalışmış, sürekli okumuş okumuştu ve sıra gerçeğin esaslarını doğru kullanmayı başarmaya gelmişti. Kim bilir kaç yaşam uğraşmıştı bu noktaya gelmek için. Furgangu “son Vernal Devre’nin başında hep birlikte çıkmıştınız yola” derken bunu anlatmak istemişti her halde. İnsanlar seçimlerini yapacak ya olacak ya da kalacaklardı. Adam kalmak istemiyordu. Yolculuğuna devam etmeliydi. Ve bunun için de Dünya bulunuşunun gereklerini yerine getirmeliydi. 

“Bir tek ruh varlığı yoktur ki dünyaya omzunda yerine getirmesi gereken sorumluluklarla gelmesin.” Demişti Furgangu. 

Adam düşünüyordu, sorumluluğunu yerine getirebilmesi için insanın önce Yaratan’ın kendinden bir karşılık beklediğini bilmesi gerekiyordu. Bu dinlerde ahlak değerleri olarak anlatılmıştı ama insanların o değerlere pek de önem verdikleri yoktu. İnsanların büyük çoğunluğu “Öte Âlem” olarak tanımlanan yerde keyif sürmeyi düşünüyordu sadece cennet inancı içinde. Şekilsel ibadeti de bunun için yapıyordu. Ama sonra istediği gibi sürdürüyordu yaşamını sorumlu olduğunu hiç düşünmeden. Adam bu çarkın dışına çıkmıştı sorumluydu ve şimdi bunun ne olacağını öğrenmek durumundaydı. Ufo ile gelen dostu Tanrı değildi. Kendinden çok daha gelişkin, bilgili, Rab’sal esaslara saygılı ve onları doğalında kabul eden sevecen bir varlıktı. Onu bir kere insan bedeni içinde görmüş olmasına rağmen enerji boyutunda varlığını her zaman hissetmişti. 

Onunla karşılaştığı ilk yılda, 

“Her şey ve yegâne gerçek O’nun iradesine teslim olunduğunda mevcut bulunacaktır “ demiş ve devam etmişti.

“O’ bilir, O’ verir. İstek yalnız O’nadır.

“Yeni gerçekleri ve O’nun hükmettirdiğini fark et. Üzerindeki yukarı uygulamayı hisset.”

Adam o zaman kullanılma hakkında hiç düşünmediğinden bu cümlenin de üzerinde durmamıştı. Kaç zaman sonra anlamıştı var edişin kullanılan ve kullanan üzerine olduğunu. Olayın Dünyasal anlamının kısır çerçevesi dışına çıkıp farklı açıdan görüldüğünde, kullanılmanın da seviye seviye olduğu apaçık ortaya çıkıyordu. Kullanılanın seviyesi kullananın da seviyesinin göstergesiydi; Aynı şekilde kullananın seviyesi kullanılanın seviyesini gösterdiği gibi. Adam bunun için her bilgi aktaranın bilgisine inanılmaması gerektiğini baştan anlamıştı. Dünyasal menfaatler uğruna yanlış kullanımlar öylesine yaygındı ki, insanlar İlahi gerçekliğin kullanımından habersiz yanlışa kapılıp gidiyorlardı kullanılarak. Bunun için eğitilmeye çalışılıyordu insanlar saçma sapan eğitilmelerden kurtularak, evren işleyişinin bir üst seviyedeki sorumluluğunu yüklenebilmek için.

Adam Dinsel bilgilerde Peygamber, Nebi, Eren gibi makamlarla betimlenen varlıkların, her öğretide farklı adlarla ve tanımlarla betimlendiği bir sistemin, Yüksek Düzenlerin kullanıcılarıyla kullanıldıklarına inanıyordu. Evren’in yöneticilerinin insan eğitimi üzerine hiçbir varlığı unutmadan bilgileri aktardıklarına emindi. Buna son zamanlarda okuduklarına göre Evren’in Teknik boyut bilgileri de görevlilerince sunuluyordu öğrenmesi gerekenlerine. Tüm iletilenler tek bir kaynağın iletileri gibi görünse de adam bu iletilerinde gelecek zamanlarda farklı noktalardan olacağını düşünüyordu. Yaratılışın muhteşemliği karşısında elbet ki bu gün sahip olunan bilgiler değişime uğrayacaktı. Önemli olan bu günün insanının geleceğin ipuçlarını veren gerçek bilgileri ile kendini eğitmesi, frekansını yükseltmesi ve üst frekans düzey yaşamını karşılayacak şekilde geliştirmesiydi.

Bilgi insanın ilk varedilişinden beri ışık ve karanlık adına her zaman değişime uğramıştır. Ve bu gün insan kendi yorumunu en doğru şekliyle yine kendinin yapabileceği şuursal yetkinliğe ulaşma başarısını göstermek için sınavlar içindedir. Dünya dışı yardımlar dualite esası içinde insanlığa akmadadır. Seçim insanın olacak sonuç ona göre yaşanacaktır. Işığın ve karanlığın mücadelesidir bu ve adam bu ortamda bir ışık işçisi olarak yerini alacaktır.

14 HAZİRAN 2015 Aysel Ongun

Not: Her bölümde bütünlüğü gereği bazı tekrarlar olabilir. Daha önce yazılanları hatırlatmak için ve bu bilinerek yapılmıştır.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap