Ben Geldim XXXVIII

 

 

Lütfen kopyalarken nereden aldığınızı belirtiniz. Bu emeğe saygıdır.

Ben geldim

38

Zamanın gerçekliği tam olarak bilinmediği için, insanlar genel olarak yaşadıkları her anı, o saatte, günde, ayda, yılda olduğunu zannederler. Oysaki tam anlamıyla bilinmese de zaman “mutlak zaman” olarak tanımlayabileceğimiz, belki de bildiğimiz zamanla hiç benzerliği olmadan, yaşadığımız zaman içinde çok farklı göstergelere sahiptir. Bizim bu gün yaşadığımız bir olay “mutlak zaman” içinde çoktan olup bitmiş olabilir, ya da bize göre gelecekte olacak bir şeydir. Bu nedenle adam dünya zamanı içinde yaşadığı pek çok şeyi, o anda olup bitmiş gibi düşünmedeydi. Oysaki şimdi düşünceleri bu konuda karışmış, yaşadığı olayların hangi zaman içinde olduğunu merak eder olmuştu. Her bireysel ruhun parçalara ayrılarak farklı boyutlarda deneyimler yaptığını düşünüyordu ve bu yönde ilerlerken bizim sezgi olarak adlandırdığımız olayın, diğer ruh parçamızın deneyimlerinden gelen bir hissediş mi olduğunu da ayrıca düşünmekteydi. Bu ilk defa başına geliyordu. Dostuyla yaşadıkları geleceğin mi habercisi yoksa hatırlaması gerekenler miydi!.

Adam düşünüyordu uzun uzun. Bazen gözlerini kapatıp Epifiz bezi üzerinden yoğunlaşarak (Üçüncü göz) bir şeyleri yaşamaya çalışıyor ama tam başarıya ulaşacağı sırada, iki kaşının tam ortasında hissettiği ağrıyla eylemine son veriyordu. (Epifiz beyin içinde mercimekten biraz daha büyük kozalak biçiminde bir hormonal bezdir ve ruhsal bağlantılara açıktır. Çok eskilerden beri bu bağlantı bilinmektedir. Antik heykellerde, taş kabartmalarda, şamanlarda ve Vatikan’ın ortasındaki bir sembolizmada da açıkça tüm muhteşemliğiyle yer almadadır. ) Yine de vazgeçmiyordu çalışmaktan. Bu çalışmaları gece ortasında olabildiğince karanlık bir ortamda yapıyordu. Ve bir gün ilk görüntüleri istem dışı değil, bilincinde olarak görmenin mutluluğunu yaşadı. Çok net değillerdi ama başarmıştı.

Dostu izlemekteydi onu. Epifizle oynamak kontrolsüz olduğunda tehlikeli olabilirdi ve onlar buna izin veremezlerdi. Adam gücünü açığa çıkarmaya çalışıyordu beklenilen istikamette. Çok değil bir zaman sonra mutlak zaman içinde o görüntülere bir anlam da verebilecekti. Görmek anlamak için yeterli değildir.

Adam bir zaman sonra doğru yorumlamayı da öğrenerek görüntülerin bütünlüğünü sağlayacaktı

Doğru yorum konu her ne olursa olsun kişisel hüküm olacağından her zaman doğru bilgi, doğru bakış, doğru seziş, doğru zihinsel, duygusal kontrola dayanır. O bunun için eğitilmişti uzun zaman.

Adam o sessiz dağ evinde çalışmaya, anlamaya ve uzun uzun düşünmeye zaman ayırıyordu. Bir gün yine ağaçların gölgesine oturmuş, evreni etrafındaki doğal zenginliğe bakarak düşünürken düşünceleri adeta önündeki bir kapı açılmışçasına zenginleşmeye başladı. Adam hiç kesintisiz akıp giden düşüncelerinde var olan her şeyin tek bir şey olduğunu açık bir şekilde anladı. Dünya öylesine küçüktü ki düşüncelerinin merkezinde, adam resimlerden, okuduklarından bildiği, bilimsel olarak sunulan bilgilerin aydınlattığı zihninin o anda farklı bir pencere açtığını anlamakta gecikmedi. Bilinmeyen belki bazılarınca bilinip de söylenmeyen kendince sır olarak algıladığı bilgilerdi bunlar. Zihni kesintisiz anlatmaya devam ediyor ve adam öylesine akıyordu ki onların içinde, düşünce ve düşünce dışı görüntüler onu alıp götürüyordu bambaşka yerlere. Geçmişimi geleceğimi yaşıyordu bilmeden. Adam bir anlamda dünyada değildi, bedeni büyük kayın ağacının gölgesinde olsa da.

Bu geçiş ne kadar sürdü bilmiyordu, bir süre sonra sadece düşünmeye başladığını hissetti. Zihni aradan çekilmiş gibiydi. Adam yaratılışı yeni baştan düşünmeye başladı. Bilinmeyen siyah bölgelerin içine sepiştirilmiş Galaksilerin, bulutsuların, tanımlayamayacağı oluşumların gerçekte tek var olan o simsiyah varlığın içinde oya gibi işlenmiş oluşumlar olduğunu düşündü. O’ bilinmeyen Muhteşem Varlık sanki varlığını galaksileriyle ve insanların görebildiği kadar diğer oluşumlarıyla açığa çıkarıyordu. Karanlık gibi görünen her şey sadece onun henüz yaratıma açmadığı varlığıydı sanki, ya da insanlar için henüz bilinemeyecek olan ama yaşamla dolu olan varlığı. Adam ölçülemeyecek, asla bilinemeyecek, isimlerle sıfatlarla tanımlanamayacak O’ olarak adlandırdığı büyüklüğün, henüz çok daha farklı hissetmeye başladığı büyüklüğü içinde, delicesine çarpan kalbiyle ağlamaya başladı. O’ tümüyle kendini gösterdiğinde nasıl bir görüntünün oluşacağı tahayyül bile edilemezdi ve o zaman ne olacaktı acaba? Her şey duracak, sonra yok olacak ve yeniden mi başlayacaktı! Gözyaşları durmak bilmiyordu. Hissedişi anlatılandan çok daha güçlüydü. Ve adam böylesine büyüklüğün, küçücük dünyası içinde, görüntüde sıradan bir varlık olarak bunları düşünüyor, hissediyordu.

Dostları onu daha fazla hissettiği gerçeklik içinde bırakmak istemeseler de adam düşünmeye devam ediyordu, sonunda kendinden geçerken düşünce kapısı kapandı. Dostları müdahale etmişlerdi. Kendine geldiğinde yalnız değildi. Yanındaydı o çok sevdiği dostu. Ellerini tutmuş yüzüne bakıyordu.

“Çok güzeldi” dedi adam hala yaşamak istercesine.

“Evet, daha çok yaşayacaksın ama sırayla. Düşünce hızın yükseldikçe bedenin bunu karşılaması zorlaşır. Kontrol edilemeyen düşünce açılımı ve ona iştirak edenler, sana görüntüleri yaşatanlar, yüksek enerjilerdir. Bunu kontrolsüz yapmaya çalışanlar dünyanızda çoğunlukla “meczup” olarak tanımlanırlar. Sen kontrol altındasın ve bu açılımlarla insanı, dünyayı, var olan her şeyin ne kadar mükemmel olduğunu daha iyi anlayarak hizmetini ona göre yapacaksın. Sabırlı ol”

Adam sessiz kaldı yaşadıkları karşısında. Yüreğindeki minnet duygusu neredeyse kalbini parçalayacaktı. Ve adam kalp ile yüreği aynı anlamı taşıyor gibi görünseler de farklı algılıyordu.

Sustu uzun zaman. Yaşadı, şükretti, yine sustu. Dostu hep yanındaydı sonra anlayamadığı bir şekilde uykuya geçti.

Bedenin ilk defa yaşadığı böylesine yüksek enerji, kontrolda olmasına rağmen insanı yorgun düşürür. Beden tüm sistemleriyle adeta en durağan şeklinde çalışır. Düşünme yetisi devreden çıkar, uyku hakim olur. Adam böyle bir durumda üç gün kaldı. Süre sonunda uyandığında beden olarak eskisinden daha güçlü, zihni çok daha berrak ve düşünceleri dengeliydi.

Aysel Ongun 26 Mart 2016

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap