Zamandan Doğan Zaman

 


 

ZAMANDAN DOĞAN ZAMAN

Bir zaman bitti, eğrisiyle, doğrusuyla. Bir zaman bitti umudu da, acıyı da gönüllerde yaşatarak. Bir zaman bitti, geleni çılgınca karşılamak için reklamın tüm gücünü kullanarak. 2012 taçlandırıldı bu yüzden, ama ne taçla!. Beyinler yıkandı korkuya, ışıklar saçıldı umuda açık olmak için. Bir dönem bitti. Acılar bitecek, güzel günler gelecek. Müjde ALTIN ÇAĞ başladı. Kıyamet kopmadı, kopamadı tam anlamıyla ama uyanan düşüncelerde yer buldu. İnsan, insan olduğunu anlamaya başladı da neden insan gibi olması gerektiğini anlayamadı tam anlamıyla. Çünkü insan, insan olmanın ne demek olduğunu bilemedi henüz. Olduğundan memnun olanlarla, olması gerekeni anlayanlar ama bunu bir türlü başaramayanlar arasında bile derin uçurumlar var hâlâ. Başaranlarsa ufkun ötesinde seyretmede sesizce olup bitenleri. Kıyamet bu yüzden kopamadı. İnsanlık bu yüzden dimdik ayağa kalkıp, onurlu başını huşu içinde Yaratıcısının önünde yere eğemedi. Eğemedi, geleni de bu yüzden olması gereken şekilde karşılayamadı. Kıyam edemedi yani.

Bilgilere göre bin yıl sürecek muhteşem Altınçağ. Zannetmeyin ki her şey düzelecek, güzelleşecek, dünya cennet olacak 2013 den başlayarak. Altınçağ, yüzyıllar sürecek karmaşanın getirdiği acıyla, geçen zamanda olamamış, pişememiş insanı dalga dalga gelen açılışlarla ve çok daha ağır sınavlarla pişirecek. Altında altın olmak kolay değildir elbet. Bir zamandır gelmede Dünya’ya bunları yaşatacak çocuklar görevli öğreticiler olarak, ama ne yazık ki onlarda dünyadaki sorumluluklarının çok farkında olamayacaklar başta. Değişmeyen sistemler, anlayışlar, çok yönlü ilkellikler onları boğacak. İsyanda olacaklar yaşatılanları yaşadıkça. Sonra bilinçlendikçe değişecekler daha önceki sistem kurucular gibi. Işıkları aydınlatacak yürekleri. Toplumlar gerçekten insan olduklarını tüm değerleriyle anlamaya başlayacaklar kimbilir kaç onlarca sene sonra. Eskiyi, aşılması gerekeni aşmak kolay değildir. Eskinin karanlık yüzü bırakmak istemez sımsıkı tutunduğu karanlığı. Bu yüzden olacaktır çok şey, güllük gülistanlık zamana ulaşmadan. Dünya üzerindeki tüm insanlık âleminin altın değerlere ulaşması sizce kaç sene alır acaba gördüklerinizi, yaşadıklarınızı bir bir düşünürseniz eğer. Şimdiki zaman çocukları çok farklı diyoruz ya, onlar indigolar, kristaller, eğitimin ve tıbbın kurbanı hiperaktifler. Amerikada okul çağındaki binlerce çocuk hiperaktif diye daha okula girerken ilaçlarla serseme çevrilmede. “Onlar hasta değil” diyor büyüklerimiz. Onlar kendilerine yol gösterecek ruhsal eğitimli insanları bulamamış kurbanlar. Gerçek ihtiyaçları karşılandığında sonucu görmek gerek. Neye muktedir oldukları o zaman anlaşılacaktır. Ailelerin ve eğitmenlerin bilinçsizliği onları kurban etmede, tabii ilaç sanayiinin de yardımıyla. Kristal çocuklar içinde durum pek farklı değildir. Onlar ilaçlarla uyuşturulmuyorlar ama toplumla barışamıyorlar bir türlü. Öylesine güçlü ve farklı çocuklar ki insanlığı altın çağda yer bulmaya onlar hazır edecekler. Onlar öncüler, içsel bilgileri, duyguları, hisleri zamanımız insanlarından çok daha farklı olanlar.

İnsan, bazı bilgilere göre fizik yapısıyla da değişmede DNA bazında. İkiden onikiye açılacak DNA. Şimdiden bazı insanlarda değişim başladı. Binlerce yıl iki DNA ile idare etmiş insan acaba onikiye kaç zamanda ulaşacak. Hepsi içine girdiğimiz bin yıllık Altınçağda mı gerçekleşecek! Bu konuda o kadar çok şey yazılıp söylenmede ki bilmeyen kalmadı neredeyse belli kesimlerde, diğerleriyse habersiz söylenenlerden. DNA değişiklikleri insanda yeni değerler ortaya çıkaracak çok cazip olan. Örneğin duru görü, uzaduyum (telepati) mümkün olacak. Ne harika değil mi!. Bir zamanlar bir dostum annesinin uzaduyum yeteneği olduğundan ve kendisini sık sık bu yolla rahatsız ettiğinden bahsetmişti. Bu çok basit bir örnek olmasına rağmen insanlık için çok da tehlikeli. Yaşadığımız zamanda bile bu yöntem bilimsel olarak beyin yıkamada kullanılıyor. Yıkanmış ve şartlandırılmış beyinlerse açık seçik ortada gören göz, duyan kalp için, yaptıkları akıl almaz işler, söyledikleri insanlıktan uzak sözlerle. Bir de düşünün ki bir biçimde DNA sında bu prgramı açmış ama ruhsal olarak gelişememiş bir varlık neler yapmaz. Denebilir ki o özellik hak edenlerde açılacaktır. Olmayabilirde. Kundalini diye adlandırılan muazzam bir güç vardır insanda kök şakraya çöreklenmiş yılan misali. Bu enerji bazen farklı bir dürtüyle hiç de ona lâyık olamamış insanda da açılır ve onu deliliğe kadar sürükler. Ya duru görü ve uzaduyum da öylesine gereksiz bir dürtüyle açılırda deliler insanlığa hakim olursa!.. Olmaz diye düşünmeyin. Olacak her şey kadar olmayacağında şansı vardır evrende. Sadece bu faktör Altınçağda büyük acılara neden olabilir. Bu yüzden ruhsal gelişimi ön plana alıp, pekçok spirütüel bilginin aldatıcı tuzağına düşmeden insan kendini eğitmelidir. Eğitilmiş bir ruhtur o günlerde insanlığa yardım edecek olan, eğitilmiş bir ruhtur genç fidanları koruyacak olan, eğitilmiş bir ruhtur yaratıcısına korkuyla değil, sevgiye varacak olan. Eve dönüş öyle olmalı.

Zamandan doğan zaman için, çok çoook az şeye değindim okuyanı bıktırmamak için. Sizler düşündüğünüzde ne kadar çok şey bulacağınızı hayretle göreceksiniz. Ve o zaman yeniden düşünün sizde düşündüklerinizin hangisi eksik hangisi fazla ve yersiz. . Altınçağ onların da tamamlanmasını, insanın doğruda ve sevgide bulunmasını istiyor, acıyı ne çekin ne de çektirin yönünden. Altınçağ üst bilinç çağıdır, sonrası mı, onuda o çağı lâyıkıyla yaşayanlar bilecek elbet.

24 Aralık 2012. Aysel Ongun.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap