Akıl Vericiler

 


AKIL VERİCİLER

 Akıl vericiler. (*)

En acımasız insanlardır.

Cahilleri bilmedikleri her şeyi çok iyi bildiklerini zannederler, ustaları yaptıklarının bilincindedirler.

Onlar sınıflarının akıl verme ustalarıdır.

Tıpkı hırsızın, uğursuzun da ustaları olduğu gibi.

Öylesine çok ve yaygınlardır ki,

her kapının ardında onlardan bir tane bulabilirsiniz.

Hatta sokaklarda bile.

“Ya yaptığınız işin daha mükemmelini onların aklıyla yapmış olsaydınız kısa zamanda elde etmiş olurdunuz” diye size yol gösterirler, ya ihtiyacınız olduğuna kendilerince karar verdikleri bir bilgiyi size zorla öğretmeye çalışırlar, ya da içten içe her şeyinize dikkat ederek, boş buldukları alandan kişisel yaşamınıza burunlarını sokarlar. Genelde sağlık konularında ustadırlar. Birine iyi geldiğine inandıkları bir ilacı, bir hareketi herkese önerirler. Alternatif tıbbın da ustasıdırlar. Her konuda söyleyecek sözleri vardır.

Dikkat edin.

Böyle bir tipe,

kazara bir şey sorma pişmanlığına sonradan uğrayarak, engin bilgilerinin altında kalabilirsiniz. .

Ve en önemlisi.

Akıl verme giysisi altında içlerinin zehiriyle tenkit edilirsiniz.

Hani “ben olsam” diye başlayan cümlelerle.

Karşılarındaki kişinin kendileri olmadığını hiç önemsemezler.

O nlar için herkes akıl verilecek biridir.

Çalışma alanları ve konuları saymakla bitmez.

Onların engin kültürleri her derde devadır.

Yardım ettiklerini söylerler ama önde yardım ettikleri egolarıdır.

Daha uyanıkları ise bilinçlidirler yaptıklarında.

Sizin istemenize gerek yoktur, onlar vermek için çabalarlar; yaşamınıza, düşüncelerinize, geleceğinize, büyük ölçüde sinir sisteminize ve sağlığınıza müdahale ettiklerinin farkında bile olamadan veya olarak.

Cahil ya da okumuş olmaları, zengin ya da fakir olmaları fark etmez.

Her sınıftan, her cinsten, her yaştan vardırlar.

Vericilerin çokluğu, alıcıların da çokluğundan kaynaklanır. İnsanlar akıl almaya bayılır.

Böylece

Bu talebi kazanca çevirenler de gittikçe çoğalmadadır, yeni iş alanları meydana getirip, bulunuşlarını yasal kılmak için.

Akıl alıcılarına fikir satılır.

Cin fikirlilerin yarattığı alanlardır bunlar.

Hiçbir akıl verici, verdiği aklının aynı olaylarda yarısını bile kullanmaz.

Verdiği akıl kişiye göre değiştiği için, öyle bir fikir karmaşası içindedir ki, kendi de içinde boğulur. Çünkü ya mağazin bilgisiyle, ya moda kitap bilgisiyle ya da televizyon eğitimiyle bilgi birikimini sağlar. Daha akıllıları değişik kursların müdavimidir. Hiçbir değere yaşanmışlıkları, yıllar süren uzun ve gerçek deneyimleri üzerinden ulaşmamışlardır.

Oysa ki en ciddi kitap bile, yazarının elde ettiği sır noktaları açıklamaz.

Akıl verici bu nedenle saçar durur, yalan yanlış öğrendiklerini.

Bunu en çok zamanımızda kişisel gelişim öğretilerinde, şifa öğretilerinde, şifa araçlarında, ruhsal ve dinsel bilgi yorumlarında görürüz.

İnsanlar gerçekten elde edilmesi gereken ruhsal gelişimi değil, dünya boyutunun kişisel gelişim adı altında sunulan, güçlünün güçsüzü alt edeceği tekniklerini öğrenmeye hazırdırlar.

Ve

İnsanlar ilaç şirketlerinin tuzağından kurtulacağını zannederken çok daha tehlikeli bir tuzağa düşmektedir şifa ve şifa araçlarının kazanca çevrilmiş bilgileriyle.

Ya da

 dinsel / ruhsal bilgi adı altında aldatılarak gerçekten uzaklaştırılırlar. 

Şuursuz insan sürüleri ustaların yönlendirmesiyle saçak saçak çoğalarak bir akıl vericiler sistemini geliştirmededir dünyamızda.

Çoğu okumuş olsa da, maddi kazanç ağır bastığından, gönlünü değil aklını kullanarak bu yolu seçmededir.

Bu aklın yanlış kullanımıdır.

Negatif gücün seçimidir.

Yüzeysel bakıldığında,

bu sizlere komik gelebilir.

Ancak,

gerçek hiç de böyle değildir.

İnsanın neden böyle bir alış verişe ihtiyacı olduğu, öğretmeye ve çabalamadan öğrenmeye neden bu kadar meraklı olduğu, derinlemesine incelendiğinde kitap değil, kitaplar yazılabilir.

Sosyologlar, psikologlar, pedagoglar, ruh bilimciler, metafizikciler, doğacılar, oluşumcular, hatta tarihçiler, konuyla uzaktan yakından ilgisi olan her ciddi meslek insanı araştırmaya koyulduğunda, ihtiyacın insanın yaratılışına kadar dayandığını görebilir.

Çünkü insan kendi programını açmak için dünya dışı üstün varlıklardan akıl almıştır.

Gelişim seyrinde öyle etaplar vardır ki düşüncesi / deneyimi yetmez. Onu bir üst zihin karşılar. Bu insanın eksikliğidir, düşünce tembelliğinden ve her şeyin kolayına kaçmasından kaynaklanan.

Elbet ki düşünenler sayesinde bu alış veriş gerçekleşmiştir.

Ya da bilenlerin dünya da insanlığa yardım için bulunmalarıyla.

Ama insan,

genlerine yazılmış bu alış/veriş seyrini gelişimi içinde, alış/verişten çıkarıp kozmik şuur alanlarına kendi özgür düşüncesiyle girip kullanabilme yetisine kavuşmak zorundadır.

Gelişimi bunun üzerinden gerçekleşecektir.

Bu ilkellikten kurtulma desteklerinin izlerini varlıklarlarında hala taşıyan insanlar, ustaların önermesiyle gereksizi gereklilik haline getirerek, varlıksal gelişime en büyük darbeyi vurmadadırlar.

İnsan bulunduğu boyutun özgürlük sınırlarına ancak bireysel özgürlüğünü kazanarak ulaşabilir.

Siz yerinizde saymak, kontrolu iradenize değil, sizi oynatanların iradelerine bırakmak yolunu seçiyorsanız eğer,

bilinçlenmek sizin için gereksizse, birileri nasıl olsa size bildiklerini anlatacaksa her hangi bir biçimde, düşüncenize televizyon dizileri yön veriyorsa, basın en önemli öğrenim kaynağınızsa

hatta,

Okumak / düşünmek / şuurlanmak değil, konuşmak sizin için çok daha önemliyse,

kendinize bir akıl verici dost edinmekte geç kalmayınız!..

Onlar sizin gibileri bekliyor…

 

 

Aysel Ongun 5 Ocak 2012

 

(*) Burada değinilen çok geniş bir alandır. Cahilin akıl vericisinden tutun da, âlimin akıl vericisine kadar. Söz, Aysberg’in görünen yüzüdür.. Bilinmeyenler, incelikler, derinlerinde yatar. Kitaplar bunun için yazılabilir sözün altındaki alan araştırılarak.

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap