Noktadan Bütün'e Bütünden Noktaya

 


NOKTADAN BÜTÜN’e
BÜTÜNDEN NOKTAYA

Kadınlar, erkekler aynı noktaya bakıyorlardı bir tepenin üstünde tüm dikkatleriyle. Görmeleri istenen bir şey vardı orada, belli bir zaman içinde. Önce arayarak baktılar o küçük nokta içinde görmeleri gerekeni. Sıkıldılar sonra, düşünceleri dağıldı. Artık o noktaya bakan sadece gözleriydi, zaman zaman da etrafı daha geniş tarayarak. Her birinin aklına farklı şeyler geliyordu ve o şeyin ardından gidiyorlardı bir zaman. Sonra hatırlıyorlardı yeniden belli bir noktaya bakıp, bir şeyler görmeleri hissetmeleri gerektiğini. Ve zaman doldu. Bir ferahlık hissettiler, sıkılmışlardı çünkü öyle ayakta beklentilerine göre bir şey görememekten. Ufukta bir noktaya bak çok da küçük olmayan dünya ölçülerine göre, görmek amacıyla. Birbirlerine sordular ne gördüklerini. Hiçbiri farklı bir şey görmemişti orada var olan doğa ve gün batımının kızıllığından başka. Sonra dağıldılar dünyalarını kendilerince yaşamak için yeniden.

İnsan için noktaya bakmak ve onda bir gerçekliği görmek her zaman çok zordur. Başta içselleşmiş amaç sonra bilgi, sabır, güç, çalışma, doğru adım doğru yorum ister. Sıralamada kolay görünen bu birkaç şey yaşanma safhasına gelindiğinde ve her birinin içinde onlarca yeni değer bulunduğu ve hepsinin birbirine bağlı olduğu görüldüğünde, basitte algılanan sözcüklerin, içlerine sığmayacak kadar büyük değerleri içerdiğini anlamaya başlar insan. Bu anlayış bile noktanın içerdiğini anlamaya yetmez. Anladıkça daha fazla anlamak ihtiyacında olduğunu hisseder. Nokta bütün’ün tam kendisidir ve bütün anlaşıldığında nokta anlaşılacaktır tüm değerleriyle Bu O’nca bilinen sona dek böylece devam edecektir; Noktadan bütün’e, bütünden noktaya. Sonunda gelinecek olan noktada, O’ Tek Olan bilinemeyecek Olan olsa da, insanın sonlanacağı noktaya kadar bu böyle devam edecektir. Bu betimleme insan yaşamında, kendi küllerinden tekrar doğabilmek için geçireceği safhaları tanımlamadadır. Beden sahibiyken çok daha kolay kazanabileceği varlıksal gerçekliğini

Varız, yaşıyoruz ve önümüzdeki tek noktaya bakmak, onu anlamak, ilk ulaşacağımız bütünlüğü sağlamak zorundayız. Bunun için öylesine çok bilgiler var ki, hiçbir insan “bana bir şey söylenmedi” diyemez. İnsana varedildiğinden beri söylenmesi gereken her şey söylenmiştir ve söylenen her şey ondan karşılığını bekler. Amaç gelişmek ve borcu ödemekse eğer, araştırma şarttır. Yaşamınızda o eksikliği hissediyorsanız, yeni bilgilere de İhtiyacınız olacak. İşte o noktada, noktadan bütün’e gitmek zorundasınız. Tüm bilgilerinizi sadece kendiniz için kullanmayı değil, varolan her şey için kullanabilecek gelişmişlik seviyesine çıkarak.

İnsan bedeninde ve uzantısında, farklı enerji akımlarının ve onların bedensel kullanım şekillerini bizden çok çok önceleri uzak doğu bilgeleri keşfetmiş, anlamış ve etkilerinin ne olduğunu bulmuşlardır. Bilimsel olarak yüzyılımızda araştırılan ve kabullenilen bu bilgiler orada nasıl fark edilmiş, açıklanmış ve kullanılmıştır acaba? Dünyanın neden sadece o bölgesinde gelişmiştir? Pek çok bölgede pek çok kavmin kendine has incelikleri olan şifasal öğretileri vardır ama bu denli geniş bir öğreti sistemi neden bu yüzyıla kadar bölgesel kalmış ve bir zamandır yayılmaya başlamıştır. Harplerle ülkeleri ele geçirenler neden bu bilgileri gittikleri yerlere taşıyamamışlardır? Tibet değerleri gibi saklanmışlar mı yoksa o zamanın farklı kavimleri buna önem mi vermemişlerdir? Uzak doğu insanlarının özellikleri neydi ki bu aşamaları dünyanın pek çok bölgesine göre binlerce yıl evvel yaşamışlardı. Sorular böyle başlayıp çoğaltılabilir. Her birine bilgi ve sezgi ölçülerine göre cevaplar verilebilir. Başlangıç Atlantis’e dayandırılabilir ama hepsi araştıran, düşünen ve birleştiren insanların bazı kadim bilgilerin görsel, yazısal, sözsel bilgilerine dayandırılmaktadır. Anlayanlar anlayıp kullanabileceklere destek bilgileri hazırlamışlardır. Zamanımız bilim insanları bu bilgileri ispatlayarak geçerliliğini onaylamak çabasındadırlar. Onlar için laboratuar deneylerinde sağlaması yapılmamış en küçük şey bile, güvenilir değildir. Ya laboratuar deneyleri bazı şeyleri deneyimleyip ispatlayacak teknolojiye henüz sahip değilse!

Teknoloji, insanın özünde mahfuz bulunan ve açılıp kullanılmayı bekleyen bazı değerlerine kapatıcı rol oynamadadır. Teknoloji ustaları onu destekleyenlerce insanları ve dünyayı mahvetme pahasına olsa bile, kontrol ve isteğine ulaşma nedeni uğruna bu çalışmalarından vazgeçmediği gibi, ihtiyaç görüntüsü altında beyinleri yıkayarak sahiplerinin amacına ulaşmasını sağlamaya çalışmadadır. Bu kapana kısılmış insanlar için, noktadan bütün’e gitmek olanaksızdır. Öyleyse ne yapmalıdır?

Büyük insan topluluklarından uzak yerler zamanımız da noktaya bakabilmek için gerçekten ihtiyaçtır. Şöyle bir soru sorulabilir “Hangi noktaya bakacağım” cevap: “ihtiyacınız neyse ona”dır. Başlangıçta hedef noktadır. Bir zamanlar bazı insanlar kendilerine biçilmiş noktayı görebilmek için bir araya getirildiler. Baktırıldılar. Başta anlattığım gibi bir şey göremedikleri gibi hükümlerde de bulundular ve nokta kendini açamadı. İçinde barındırdığı büyüklüğü saçamadı. Yıllar sonra yeniden başka insanlarla kendilerine gösterilmek istenen o hayır noktasını görebilmek için bir aradalar. Bütün’e açılmak, onun ateşinde yanıp küllerinden yeniden doğmak için. O doğuş yeni bir noktadır Yeni bir bütün de yeni bir noktaya bakmak için.

Yaşam her varlığa şartları ne olursa olsun noktaya bakabilme şansını mutlaka verir. Önemli olan o ihtiyacı hissedebilmek, noktadan bütün’e gidebilmektir. Ruhsal eğitim bu nedenle önemli, bu nedenle varlık için nokta mutlaka görülmelidir, her varlık için farklı noktalar olsa da.

Aysel Ongun 14 Mart 12012

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap