Sevgiyi Sevmek ve Sevmeyi Sevmek

 


 

SEVGİYİ SEVMEK ve SEVMEYİ SEVMEK

     

Sevgi; çok sözü edilen, az yaşanan, gerçeği bilinmeyen O’nun yaratım özleminin, belki de oluşuma dökülen temel kaynağı. İlk Söz sevgiden doğmalı. Madde ve madde bildiğimiz maddenin dışında betimlenen, madde ötesi denen madde, sevginin “OL” emriyle açığa çıkan yüzü. Kısaca Evren denen bütünlük bilinmez sevginin eseri ve o bilinmezlerin ötesindeki hiç bilinemeyecek Olan sevginin tam kendisi. “O’ sevgisinden yarattı sizi” ifadesi çok şey kapsamada. Sadece insanı mı yarattı sevgisinden? İnsan ötesi tüm yaratım sevgi dışı mı yaratıldı!.. “O’ kendini görmek, bilmek istedi” sözü tüm yaratımın sevgiden doğduğunu anlatmaz mı? Değil diyorsak eğer, yaratımı teknik bir oluşum olarak mı düşünüyoruz, sevgiden ari? Düşünüyorum, yüreğimin ta derinlerinde bir yerden O’nun sevgisinin cennetinden, kabullenemiyorum. O’ sevgiydi ve sadece sevgisinden aksedenleri seyretmek istedi sevmeyi sevmek isteyenlerin, sevgiden haberdar olmasını dileyerek. Dönüş yine O’na olacaktır çünkü. Burada şunu düşünebiliriz. Yaratım bir kere mi oldu, yoksa bilmediğimiz sayılarda mı? Genişleyen evren bir gün tümüyle O’nu anladığında içine dönerek O’na ulaşıp, O’ndan yeniden açılıma mı geçecek, O’nun nefes alış ve verişi olarak? Her solukta bir oluşum ve dönüşüm. Bilmemize olanak olmayan bir işleyiş ve kendi içinde de sürekli alıp veren bir sistem. Düşüncenin ve bilimin henüz bebeklik hâlini yaşayan insan için öylesine uzun bir yol var ki, o yolculukta ona eşlik edecek olan ruh’un bile ne olduğunu henüz tanımlayamıyoruz. “O’ size ruhundan üfledi” O’nun ruhu sevgisi miydi? Ölümsüz olan sevgi ve ruh mu O’na olan dönüşü gerçekleştirecek? Böyleyse eğer sevgiyi sevmek ve sevmeyi istemek için çok geç kalmadan değişmek gerekmez mi?

Sevgiyi hissettiğimce tam olmasa da anlatmaya çalıştım, peki sevgiyi seviyor muyuz? Buna elbette her insan sevdiğini söyleyerek cevap verecektir. Gerçek öylemidir acaba? Gerçekten en sâde ifadesiyle, pekçok kelime ile betimlenen O’nu seviyor muyuz? O’değişik bölgelerde değişik isimlerle anılır; biz ise “Allah” deriz, “Rab” deriz, “Tanrı” deriz. Her insanın zihninde kendince yer etmiştir, şuurluluğu ve onunla kazandığı bilinci kadar. Kiminde ise “O'dur" sadece yüreğindeki sevgisiyle sımsıkı sarıldığı. İsimlerin sıfatların ötesinde tanımlanamaz olandır. Sâdece yaşanandır ve öylesi insan parmakla sayılacak kadar azdır, bilinen geçmişte. Onlar sevgiyi sevenlerdir, sevmeyi sevdikleri kadar.

Şimdi kendimize dönüp bir bakalım. Gerçekten Sevgiyi ne kadar seviyoruz, hâtta seviyor muyuz? Dünya yaşamında sıradan bilinç her şeyi sever görünür. Ailesini sever, eşini sever, çocuklarını sever, işini sever, insanları sever, mevsimleri sever, doğayı sever, yediklerini içtiklerini sever, kendisine sunulan, beğendiği her şeyi sever. Sözü öyledir. “Ben her şeyi severim” oysaki yaptıkları, yaşadıkları bunun tam tersidir. Beğendiği beğenmediğ, sevdiği sevmediği, tüm yaşamını iki kutba ayırmıştır. Doğayı sevemediği için onu tahrip edebilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Çünkü kendini daha çok sevmededir. Muhteşem bir ağaç, penceresinin önünü kapatıp onun bir şeyleri izlemesini engelliyorsa kes gitsin. Toprağı eşip oradan çıkaracaklarınla cebini dolduracaksan kes gitsin. Ev mi, ticari yerler mi, saray mı yapacaksın kes gitsin. Ağaç dediğin nedir, yine dikilir ya da çıkar. Kes kesebildiğin kadar. Örnekler çok çok uzar, düşünen her insan devamını rahatlıkla getirebilir. Yeşil doğa yokedilir, hayvanlar yok edilir, sular, denizler kirletilir, hatta atmosfer bile bundan kendini kurtaramaz. Toprağın altı ve üstü didik didik edilir ondan büyük değerler çalınır, teknolojinin çılgın akışına destek için, tabii kişisel kazanca da. Birilerinin birilerinden devamlı bir şeyler çaldığı hırsız bir insanlık. Zamandan başlayın da en küçük değere kadar. Oysaki gelişmişlik didiklemeden yok etmeden, çalmadan, dünyaya ve hiçbir canlıya zarar vermeden sevgiyle birlikte varolmayı getirir. Bu gün kullanılanlar yerlerini değişik teknolojilerin zararsız ürünlerine bırakabilir. Ama onun gerçekleşebilmesi için bugüne hakim olanlarda yürek açıklığı olması gerek. Paradan hakimiyetten vazgeçebilmeleri kolay değildir. Aldıkça almak isterler en küçükten en büyüğe kadar; kimin gücü neye yeterse. Sevgisizlik güç savaşlarını besler, kişiyi adım adım insanlıktan çıkararak.

Bir bilgide dünya dışı varlıkların kendi dünyalarındaki tüm değerleri sıfırladıkları için sömürülecek yenidünyalar aradıklarından bahseder. Dünya sömürücülerinin de Aya, Marsa hâtta daha uzaklara gidip yaşam kontrolu yapmalarının ardındaki de şimdiden alınmaya başlanan bir tedbir olarak düşünülebilir mi?.

İnsan sevgi kelimesinin ardında büyük bir sevgisizliği yaşar. Karısını hemde işkenceyle öldüren adam “Ne yapayım onu çok seviyorum, kıskandım” diyebilecek kadar bilinçsizken onun başka şeyleri sevdiği düşünülebilir mi. Hele ki O’ bilinmeyen Muhteşem yaratıcıyı sevmesi düşünülebilir mi? Sevgiyi sevmeyi bilmeyen insan, sevmeyi hiç bilmediği gibi o kelimeyi ağzına almaya bile layık değildir. Zaten o insanlar normal yaşamlarında da O’ nun bildiğimiz adını her yerde umursamazca kullanmaktadırlar. Oysaki O’ bilinen adıyla bizi biz yapan, başımız sıkıştığında yardım istediğimiz, kızdığımızda yanlış sözlerimize kattığımız o muhteşem ismi söylerken içimizin titrediğini hissedebilecek seviyede olmalıyız. O’nun adı bir kere söylenir, peş peşe sıralamayı bilinçsizce söylemek kişiye hiçbirşey kazandırmaz aksine onu daha da şuursuzlaştırır. Sevgi bir kere anlaşılıp sevilmeye başlandı mı yaşam değişir. Bunun içinde önce sevmeyi sevmek gerekir.

İnsan büyük ölçüde yaptıklarıyla sevmeyi sevmediğini gösterir. Sevmeyi sevse hayatının tümden değişmesi gerektiğini öncelikle anlayacaktır. Oysaki insan hayatını değiştirmeyi pek istemez. “Sev beni seveyim seni” cümlesini hayat felsefesi yapmıştır neredeyse. Buna rağmen kendini ve varettiği her şeyi seven, varettiklerinin sevgiyi sevmesini, sevgisinden gerçek sevgiye ulaşmasını diler. İnsan kendini bir hayat içine hapsettikçe buna ulaşması zordur. Ama insan ölümsüz varlığının bedenli varlığını sürekli bir yerlere doğru çekeceğine inanırsa ve bunun gücünün de sadece sevmeden geçtiğini kabullenirse her şey çok daha kolay olur.

"O" sevgisinden varetti her şeyi ve her şey yine O’na dönecektir. Yani sevgiye sevgili olarak.

Aysel Ongun 9 Kasım 2012

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap