Aşk

 


AŞK

İlahi Aşk, O’na âşık olmak değil, O’nun Aşkı’nın gücünü fark edebilecek hale gelip, cazibesine kapılındığında yaşanan haldir. Aşk O’ndadır. Yaşayansa ne yaşadığının bile farkında değildir, özlemekten yanmaktan başka. Sadece yaşar. Sorup araştırmaz. Kuşkulanmaz. Gözü bir başka görür, kulakları bir başka işitir, teninde O’nu hisseder, o, O’nun Aşkında yer bulmuştur çünkü.

Aysel Ongun

Aşk…

İnsanın gerçekliği yönünden en basit halini yaşadığı muhteşem değer; Bir nevi esriklik; Şuurun farklı bir boyutuna geçmek. Onun için denir ki “Âşık olanın gözü hiçbir şeyi görmez.” Bu insanın insana duyduğu tanımlaması güç bir duygu halidir ama öylesine caziptir ki insan hayallerini onunla doldurur, yaşamın onsuz olamayacağını düşünür bir zaman sonra, o duyguların eskisi gibi olmadığını fark edip yeni bir aşka yelken açar ya da aşk’ı tümüyle hayatından siler. İnsanın insana aşk’ı sürekli değildir, çünkü gerçek aşk değildir. Oysaki hissediş, yaşayış, inanışda, insanın ötesindeki ilahiliği fark edip onun kazancı için her türlü değişim, kazanç ve kaybediş olarak göze alınabilse, O’na giden en kısa yolu açacak güçtedir. Aşk sevginin çok üstündeki gerçekliktir. Daha sevgiyi anlamamış, egosuyla boğuşup duran insan o değeride yerden yere çalmada ustadır. Nerde kaldı ki İlahi Aşk’ı yaşayabilsin.

İlahi Aşk sadece O’ndadır. Gerçek sevginin de sadece O’nda olduğu gibi. Daha geniş bir anlatımla tüm değerlerin O’nda olduğu gibi. İnsan bu boyut yaşamında henüz sevgiyi öğrenmeye çalışmadadır. Sevgi ise bazı temel değerlerin insanda bir daha kaybolmamak üzere yer bulduğu gerçekliğin sonucudur. Bu sonuç ise bazı bilgilerde açıkca ortaya konmuştur. İyi olacaksın, doğru olacaksın, çalışkan olacaksın, bilgili olacaksın ve sonra tüm bunları O’nun yasaları çerçevesinde yerince hak ettiğinde sonuç olan değerine erişeceksin. Bu İlahi sevgiye giden yoldur ve ‘O’ sizi sevgisinden yarattı’ bilgisiyle de O’nun yaratış sisteminin bir anlamda insanın kavrayabileceği şekilde açıklamasını yapmaktadır. Yani o beş değer tüm incelikleriyle yaşama geçirilmededir gerçek sevgiye ulaşmak için. O’ sevgisini öyle kullanmıştır ve insan da o kullanımdan sevgiye ulaşacaktır. Elbet ki bu üçüncü boyut seviyesinde bir açıklamadır. Kaldı ki insan bu değerlerin bile içerdiği incelikleri tam anlamıyla anlayamamış ve kullanamamıştır. Yani sevgi bilinemezliğini hâlâ pek çok insan için korurken, yine İlahi bir yardım olarak insana bahşedilen bir açılım noktasıyla enerjisini ona tattırmaya, bu şekilde de onu yönlendirmeye çalışmadadır. O’nun sevgisi yaratılışta yer tutan bir güçtür. Aşk ise onun çok daha üzerinde, bilmediğimiz esasları da kapsayan bir güç. İnsan üçüncü boyuttan bir üste çıkmaya çalışırken yaşaması ve varlığına sindirmesi gereken değerlerdir bunlar. Üstü ise bilinmeyeni olarak beklemededir onu.

İnsanda İlahi Aşk olarak tanımlanan hal herkese kısmet olmaz. Mevlana, Yunus ve pek çok halk ozanı buna örnektir. Onlar neyin cazibesinde olduklarını bilenlerdir. Dünyasal aşk kavramı ise ondan çok daha farklıdır. Aşık olduğunu söyleyen bir insana sorun kadın veya erkek “ neden aşık oldun” diye. Size vereceği cevaplar öylesine içi boş, geçici ve değişime açık cevaplardır ki, bu sorudan sonra aşık olan bile, kendini gerçekten sorgulayabiliyorsa aldığı sonuca şaşırıp kalır. Çünkü duygulardaki bir sapma bu hali yaşatmadadır.

Duygular, şuursal ve ruhsal gelişim seviyesine göre her insanda farklıdır. Buna birde dünyasal edinilmiş kimlikde eklenince bu farklılık bariz bir şekilde ortaya çıkar. Duygular sevgi enerjisiyle yakın ilişki içindedir ve bu ilişki insanın gelişiminde büyük rol oynar. Enerjiyi ne kadar saf ve güçlü hissedebiliyorsanız ona dahil olmanız ve ondan yararlanmanız da o denli saf ve güçlü olur. İnsanlar vardır kendince ailesinden başka kimseyi sevmez ama sever görünür. Aslında o kişi ailesini bile sevmiyordur. Hatta kendisini bile. Sevdiği egosudur sadece. Bu cümlenin nedeni çok açıktır. Enerji bir kere insanda gerçekten yer bulup devreye girdi mi, farklılıklar yaşamak diye bir şey söz konusu olamaz. O’ yarattığı hiçbir şeyi farklı görmez. Çünkü yaratılış ne tesadüfü ne de bireysel amaç içindir. Sevgi de insanda ya vardır, ya da yoktur. Bir şeye var bir şeye yok olduğunda sevgi de yoktur. “Seni seviyorum” “sana aşığım” gerçek önünde ne büyük yalan, ya da kendini bilmezlik!.

İnsan her büyük değeri, hatta yaratıcısını bile sıradanlaştırırsa onun İlahi Sevgiyi anlaması, hissetmesi, Onun için yanması, özlemesi olanaksızdır.

İşte bu yüzdendir ki insan bilmesi gerekeni, ilk kurallardan itibaren gelişimini sağlam temellere oturtmalı ve böylece geleceğinde de O’nun Aşkını çok daha güçlü bir biçimde hissedip, sıradanlıktan çıkıp, onu ait boyutunda yaşayabilmelidir.

İlahi Aşkı tadan, yaşayan efsaneleşiyorsa, peşinden binlerce yıl enerjisiyle insanları sürükleyebiliyorsa bu seviyeyi yaşamlarında bulmuş, yaşamış olmalarındandır. Bilinmeyen yıllarda O’nun Aşkı vardı en başından beri, O’ Aşkıyla sevgisini besledi. Ve O’ sevgisinden yarattı birçok şeyi, Aşkını tadabilsinler diye…..

Aysel Ongun 5 Aralık 2011

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap