Yıl Dediğin Nedir ki

 


YIL DEDİĞİN NEDİR Kİ

Bir yenisi geliyor işte, tüm görkemiyle. Gelmek gitmenin başlangıcıdır ve önemli olan arada olanların nelerinden haberdar olduğun, olanlardan ne kadar ders aldığın ve aldığın derslerin ne kadarını O’nun yasalarının öngördüğü şekilde kullandığındır.

Aysel Ongun

Her insan fiziğiyle, düşünceleriyle, duygularıyla, bilgisiyle, inancıyla ve geliştirdiği kişiliğiyle yani ego varlığıyla farklıdır birbirinden. Tabii ruhsal gelişkinliğiyle de. Bunun sonucunda da yaşam renklenir, gelişim deneyim alanı da tanımlanamaz bir büyüklük kazanır.

Dünya insanı bu evresinde üçüncü boyutu deneyimlerken, ait boyutunun tüm öğrenim/ deneyim/ gelişim olanaklarından da, isteği/ bilgisi/ bilinci/ gücü oranında faydalanmaya açıktır. Hayır bilgisinin önünde aşamayacağı hiçbir engel yoktur, yeter ki istesin, isteğinin yerini bulması için ne gerekiyorsa onu aramaya / bulmaya/ anlamaya/ yapmaya çalışsın. O zaman an uzar, gün uzar, ay uzar, yıl uzar. Takvim ömrü kısa olsa bile, varlıksal kazanç o kısalıkla mukayese edilemeyecek büyüklüğe erişir. Açıkca söylemek gerekirse, zamana meydan okunur. Zaman kendisine meydan okuyan zihinleri, varlıkları sever. Çünkü bu meydan okuma Onun beklediğidir. İnsanda görmek istediğidir. O akıp giderken kendisiyle birlikte öylesine akanları değil, zamanda yeni zamana yol açanları sever. Her Gerçek Bilgisi’nin de kendisini açmayı bileni sevdiği gibi. Bilgiyi açmak burada sadece bilmek anlamında değil, bilginin içeriğini bilip anlayıp onu kullanabilecek şuur seviyesinde olmak anlamında kullanılmıştır. Yoksa alt yapısı gelişmeden sadece bilmek, yüzeysel bir bilmişlik taşır ki, hafıza ne kadar kuvvetli olup o bilgiyi unutmasa da, bilgi bir zaman sonra kişide gerçek içeriğinden uzaklaşıp çok farklı noktalara gidebilir. Bu sapmalar her insanda az veya çok olan şeylerdir, farklılıklar gösterse de. Bu hali güçlü yaşayanların ne davranışları ne de düşünceleri dengelidir. Hayatlarına yön veren koca bir yanılsamadır, zihinlerinin biçimlendirdiği ve gerçeklik kazandırdığı.

İnsan denen varlık sürekli yanılsamalarla zamanı yaşamaya çalışırken, zaman enerjisinde de öylesine büyük karmaşalar yaratır ki, sonuçta birbirlerini tetikleyen iki güç halinde bir akış biçimi geliştirir ve o karmaşa içinde kendi özelliklerini ve dengelerini koruyabilen varlıklar tarafından rahatlıkla kontrol altına alınabilirler. Bu gün dünyada yaşananlar bundandır.

Zaman şimdi yeni bir yıla doğru hızla yaklaşmadadır. Bu öyle bir yıldır ki üzerine söylenenler umutla/ korkunun karmaşıklığını içerir. Kıyamet senaryoları farklı şekillerde işlenir ama o şekillerin içeriğinde ister yok oluş, ister bilinçte ayağa kalkış olsun, korku yatar. Neden korku vardır? Çünkü insanlar gerçek sevgiyi bilip yaşayamadıklarından; Egolarının O’na ve O’ndan geleceklere teslim olamadığından.

Yaşanacak devre bir üst boyuta geçecek varlıkların, bir zamandır ayıklandıkları devrin sonudur. Bunun gerçekliği büyük ölçüde Maya Takviminin 2012 de sonlandığı bilgisine dayandırılır. Bazı bilgiler “RA” gibi, bu ayıklanmayı hasat olarak tanımlar. Dünyaya ekilen insan tohumlarının hasatı, ki bunların farklı planetlerin tohumları oldukları da ifadelendirilerek. Bunların arasında efsanevi Maldek gezegenini kontrolsuz güç kullanımıyla yok eden ve kurtulabilenlerin Orion’a yerleşerek orada negatif tekâmüllerine devam edip, son birkaç yüzyılda da dünyayı Orion’dan gelen varlıklar olarak kontol altına aldıkları gerçekliği açıkca işlenmededir.

Varlıklar için iki tekâmül yolu vardır. Pozitif ve negatif. Pozitif tekâmül yolunda varlıklar birbirlerine hizmeti seçer; Negatif tekâmül yolundaysa kendilerine hizmeti. Özünde her ikisi de O’ tek Olan’ın yasalarını kullanır. Negatif yolda kişiye seçme hakkı tanınmaz. Özgürlüğü bir anlamda daraltılmıştır, hak güçlü olanın, güçsüz olandan kendisine hizmeti yönündedir. Ama negatif tekâmül yolu belli bir yükseltiden sonra sonlanır, pozitif ise yoluna devam eder. Üçüncü boyutta yaşanan dualite de bunun eseridir ve bu sistem negatif tekâmül yolunun sonlandığı noktaya kadar devam edecektir ki bunun sekizinci boyut olduğu yazılır bazı bilgilerde. Sonrası ise bilinmeyendir, en azından bizlerce. Karşılıklı gelişim yolunun olmadığı bir sistemde, devreye ne girecektir bilemeyiz ve bilmemize de gerek yoktur aslında. Milyonlarca yıl öteyi düşünmeye çalışmak boşa güç harcamaktır. Önümüzdeki yılın ne getireceğini ve getirdiğini nasıl karşılayacağımızı tam anlamıyla bilemezken.

2012 kapımızda. Biz kapımızı açmasak da o girecektir dünya yaşamına devam ediyorsak eğer ve son hasatda toplanacak mıyız, ekildiğimiz yerde mi bırakılacağız; Olgun ve dolgun bir başak gibi boy verenlere ne mutlu. Yaşadılar/ öğrendiler/ uyguladılar ve yeni bir yaşam için yola koyulacaklar. Kalanlarsa kazanmak için sınavlarını, yeni bir yaşama başlayacaklar kaldıkları yerde. Ve üçüncü boyut negatif/ pozitif güç gösterisini yeniden yaşayacaklar. Hangisi kazanacak!...

Altınçağ pozitif güç kullananların çağı olarak beklenir. Beklenen Foton kuşağı geçişi de aynı umudu doğurur. Umut etmek güzeldir ama umudu gerçekleştirecek değerler için emek verilmiş ve emeğin sonucu görülmüş ise. Orion negatif tekâmül sistemi, hasatta o da kendine hizmet edip olgunlaşan başakları toplayacak elbette. Tiranların Son valsi (*)bu hasatla mı gerçekleşecek acaba!..

Pozitif tekâmül yolunda yol alan varlıklar da artık yolun sonuna ulaştılar. Yıllarca pek çok öğretiyle eğitildiler. Şimdi hasat zamanı. HOŞGELDİN 2012 tüm değerlerinle…

(*) Tiranların Son Valsi: Akaşa yayınları.

Aysel Ongun. 10 Aralık 2011

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap