Sahip Olma ya da Olamama

 

-6-

Sahip Olma ya da Olamama

Etrafımıza şöyle bir bakalım. Tüm insanlar, çok azı hariç, sürekli bir şeyleri edinebilmek için çabalayıp dururlar. Sanki insan, yaşamına hakim olan bir “sahip olma” duygusunun esiridirler; bu insanların imkânlarına ve dünyaya gelişlerindeki özelliklerine ya da zaman içindeki şartlanmalarına veya zamanın mecbur kıldığı şartlarda kendini güvence altına alma, geleceğinin ihtiyaçlarını bir yerde garantileme, soyuna daha iyi olanaklar bırakma, başka insanlara ülkelere tahakküm etme isteğine göre çok değişik şekiller gösterse de, sahip olma duygusunun tek bir nedeni vardır, o da insanı dünya yaşamında deneyden deneye sürükleyen temel dürtünün baş aktörü ego ve onun kontrolsuz bırakılmış tahakküm gücüdür. 

Yaratılışın “İnsan planı” dünyaya bir kez gelip sonra da onun sonuçlarındaki ceza ve ödülleri sonsuza dek bir başka soyut alemde varlığını sürdürerek devam ettirecek bir plan değildir. Bu pek çok öğretinin bu günkü açıklamalarında böyle olsa da, şartlanmışlıklardan kurtulup daha özgür düşünmeye başlandığında onun böyle olamayacağı apaçık hissedilir. Ruh bunu bilir, gönül sesini duyarsanız eğer hissettirir inceden inceye ve insan kendi planı içinde sonsuz bir yolculukta olduğunu anlar her yaşam diliminin mutlak değerlendirilmesi gerektiğini bilerek “Sahip olma” duygusu ne kadar güçlü ve ne denli derinse insan yaratıcısına o derece uzaktır. Sahip olma duygusu örtülü bir “kendi içinde teklik” kabulünün yansımasıdır; yani yaratılıştaki bütünlüğün ve aynılığın farkında olmamak veya farkında olmayı reddetmek. Kendisini sahip olduklarının çokluğu kadar güçlü hissedip yaşamını değerlendirdiği yanılgısına düştüğünü fark etmemektir. 

Burada önemli bir noktayı açıklığa kavuşturmak gerek. İnsanlığa hizmet için de görünüşte bir şeylerin sahibi gibi duranlar gerçekte “sahip olma” duygusundan uzak, emanetlerini yerince paylaşanlardır. Onlar değerlerini hizmet için birer araç olarak görürler ve bunu da aksettirirler. Burada maddi olanaklar yanında bilgiyi paylaşım ve ondan karşılıksız yararlandırma da vardır. Örnek olarak tarihe geçmiş bilinen doktorları, şifacıları, ruhsal öncüleri sayabiliriz. Onlar yaratıcının sevdikleri ve gelişimlerinde temel dürtü olan egoyu kontrol altına almış olanlardır. 

İnsan kendine yönelteceği bazı sorularla “sahip olma” duygusunun derinliğini ve amacını ölçebilir. Bunu yeterli açıklık ve doğrulukla yapabilmek egosal birtakım etkilerle çok kolay olmasa da, yinede kişinin düşünerek, nerede durduğunu fark etmesine yardımcı olabilir. 

Nelere neden sahip olmak istiyoruz!. Güvence için mi; tahakküm ve kontrol için mi; Şan, şöhret için mi; tatminsizlik duygusunu doyurmak için mi; Egomuzla atbaşı giden sosyal statümüz için mi; veya çok daha basit nedenler için mi? Ya da tüm insanlığın kâbusu olan küresel kontrol için mi!.. Bu gün Dünyamızı kontrol edenlerin ve insan hayatını kendi çıkarları uğruna hiçe sayan sözüm ona uygar olanların yaptığı gibi bir “sahip olma” duygusu Yaratan’ı ve yaratılışı asla anlayamamış olanların temel dürtüleriyle, kendileriyle birlikte insanlığa açtıkları büyük sınavlardır. 

Y eniden düşünün neye niçin sahip olmak istiyorsunuz ve yaşamınızda fark edemediğiniz mükemmellikler için onlar elde tutulmaya veya sahip olmaya değer mi? 

Aysel Ongun 29 Mayıs 2009

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap