-12-
GÖLGELERİN İÇİNDEN GERÇEĞİ BULAMAZSINIZ
İnsanlar genelde hayatları üzerine konuşmaya başladıklarında söyledikleri ilk cümle “benim hayatım bir romandır” olur. Gerçekten de her hayat bir romandır, kişinin özgür iradesiyle yaşanan. Ve roman bir gün biter, bazen iyi bir sonla, bazen sonu bağlanmamış belirsiz, bazen de ıstırapla. Sayfalar tükendiğinde kapak kapanır ve varlığın kozmik kütüphanesindeki yerini alır, diğerlerinin yanında. Bu raftaki her kitap yüksek benliğimizin içeriğini bildiğidir. Onun yeniden yeniden yazmaya, ciltler doldurup hayatlar yaşamaya ihtiyacı olmasa da, o benliğin bu süreçten geçmesine yardımcı olmak için elinden geleni yapar.
Yüksek benliğimiz özümüzdür. Bizi yönlendiren, bilgilendiren, doğruyu bulmamıza, gücü yaşamamıza yardım edendir. İnsan onun gerçek varlığı olduğunu bilmeden, bilse bile çoğunlukla kabul edemeden, bir ayrılık illüzyonu içinde uzak bırakır kendinden; madde dünyasındaki duygusal, akılsal, düşünsel akışını ego dediğimiz muhteşem bir mekanizmanın etkisindeki sınav ortamında. Ve savrulur durur oradan oraya hayatlar boyu, özüyle, yani yüksek benliğiyle bir üst boyutta birleşip kütüphanenin bir üst katındaki raflarına yeni romanlar yazabilmek için.
Bu böyle sürüp giderken insan sürekli bir eğitim içindedir, ihtiyacı olan her şeyi, olayların akışıyla deneysel olarak öğrenebilmek için. Gelişim yani değişim, doğru deney sonuçlarının öz bilgilerinin gerçek çizgisinde kitaba, eş zaman yazılımıyla elde edilir. Bu safhalar hiçbir zaman şimdi söylendiği gibi kolay değildir. Bazen sıradan bir alışkanlığı bilinçli olarak alışkanlık boyutundan çıkarmak bile insanın yıllarını alabilir. Nerede kaldı ki büyük değişimleri, gerekli altyapıyı edinmeden kalıcı olarak değiştirebilmek.
İnsan bazı gerçek bilgilerini hissedip ya da bir yerlerde okuyup, dinleyip kendini gerekli değişime hazır hissettiğinde, yaptığı ilk şey öğrendiklerini hemen üzerinde gerçekleştirmeye çalışmaktır. O zamana kadar kişiliğinde geliştirdiği huy ya da alışkanlık dediğimiz gölge değerlerinin hiç birine dokunmadan. Ve böylece başarısız olacak bir değişim için kendince ilk adımı atar. Bu safhada pek çok bilgi edinebilir. Hatta edindiklerini tatbik etmek için uğraşır. İleri çalışmalar yapar, öğrendiklerini öğretmek için büyük bir istek duyar ve bunu gerçekleştirir de ama yazdığı kitapta çok önemli bir şey eksik kalır; gerçekte çok önemli ama gözünde hiç önemi olmayan. O da bilgiyi gölgeler içinde kullanmasıdır.
Çok insan yaşamını bu suni gölgeler dünyasında, kendi de bir gölge olarak sürdürmededir gerçek gerçekliğinden uzak. Hani sık söylenen bir söz vardır “Yalan dünya” diye. Bunun ardındaki gerçek önemlidir. İnsan büyük ölçüde gölgelerin içindeki gölge olarak yaşadığından bu söze tutunur. Oysaki kavranılamayan bir boyutta ne dünya yalandır, ne insan ne de yaşam. Bazen tüm yaratılış için de böyle düşünülebilir ama bu bir algı safhasıdır sadece, değişecektir zaman içinde insan gölgelerin içinde gölge olmadığını anladıkça.
Gölgeler, bize gerçekliğimizi deneyerek anlayabilmemiz için GERÇEK yasalarının sunduğu bir evrensel programın, dünya sahnesindeki oyununun eseridir sadece. Aklımız, duygularımız egomuz ise bu oyunun baş aktörleridir. Onların binlerce yıldır yarattığı gölgeler içinde insan gerçekliğini kaybetmiş, “yalan dünya”nın bir yaşamlık gelip geçici konuğu olduğuna kendini inandırmış “asıl olan ruhtur” derken ruhun yeryüzünde asıl olan insan pozisyonunu unutmuştur. Ruh gelişiminin bu safhasında insan olmadan insan değerlerinde kazanacağı deneyime de sahip olamaz. İnsan gerçektir tıpkı ruhumuz gibi. Dünya gerçektir, yaratılmış her şey de. İnsan zihninden silip atmalıdır “yalan” ifadesini. Yoksa gerçekliğini GERÇEKLİKTE yaşayamaz.
İnsan bu gün sade ama temel için gerekli olan değişim bilgileriyle gölgelerden kurtarılarak ışık içinde gerçekliğini görmeye davet ediliyor. Çünkü dünya, gerçekliğini örten gölgelerden kurtulmak için ihtiyacı olan değişimi gerçekleştirmeye başladı. İnsan da ona ayak uydurmak zorunda. Bunun için kendine ağırlıktan başka bir şey olmayacak bilgi yüküne değil, kendisini hafifletecek, ışığa doğru yükselmesini sağlayacak kanatlara sahip olmak için çalışmalı. Çünkü gölgeden kurtuldukça kendisinin de gölge olmadığını anlayacak. O’nun GERÇEKLİĞİNDE kendi gerçekliğini bulacak.
Değişime en zararsız ve basit gördüğünüzden başlayınız ve anlayınız ki sizce zararsız ve basit olan önünüze dağ gibi gölgeler yığmadadır. Bunu gerçekten anladığınızda değişim isteğiniz artacak, uyguladığınız ve başardığınız her şeyle önünüzdeki gölge biraz daha azalacaktır.
Önce kendi gölgenizi kaldırınız, sonra göreceksiniz ki gerçeğin önündeki gölge de aralanıp size kendisini gösterecektir. Bildiğiniz dünyanın dışındaki dünyayı göreceksiniz gerçek gözlerinizle, gerçek dünyayı.
Bilir misiniz Dünyanın gerçekliğinde kendi gerçekliğinizi görmek; varlık kütüphanenizdeki tüm kitapların içeriğini bileceğiniz gibi, sizinle birlikte gelişen tüm varlıkların da bilgilerine ulaşabileceğiniz anlamındadır. Oradaki bilgiler gerçektir ve insan yoluna, gölgeler içindeki “yalan dünya”nın yalan varlığı olarak değil, gerçek Dünya’nın gerçek varlığı olarak devam edecektir.
O’ NDAN AKSEDEN HER ŞEY, O’NUN GERÇEKLİĞİDİR çünkü…
Aysel Ongun 12 Ocak 2010