Gerçekle Aldatanlar

 

-14-

GERÇEKLE ALDATANLAR

Bilgisinden kuşku duymadığım, önemli bir bilgi ve gönül adamının yazmış olduğu bir kitap var, “ALLAH İLE ALDATMAK”. Tümüyle okumamış, sadece biraz karıştırmış olmama rağmen bu kitap bana, aldatmanın her boyutta ve büyüklükte, belki de insanların en sık yaptığı şey olduğunu sık sık hatırlatır. Ve nedenlerini anlamaya çalışırım gözlemleyebildiğim kadar.

Yazar, bilgisi ve ilgisi nedeniyle zamanın en büyük gerçeği olan konuyu bu isimle sunarken, ben de bunu gözlemlediğim alanın aldatmaları üzerinden anlatmaya çalışacağım biraz yüzeysel olsa da Spirütüel bilgilerin aldatıcılarını konu ederek.

Konuya ilgi duyduğum andan itibaren karşılaştığım iki baskın türde öncü ve kendini öncü olmaya herkesten çok lâyık gören insanlar oldu. Her iki grup da görünüşte bir şeyleri anlatmak için kendilerince çaba gösterirken, içsel olarak, gerçek insani değerler olarak birbirlerinden o kadar ayrıydılar ki şaşırıp kalmamak elde değildi. Başta birbirlerini görüntüde değil de gerçekten bulunduğu hale ve bilgisinin üstlüğüne saygı duyarak kabul etmek, gönül ve bilgi birliktelikleri üzerinden Gerçeği, anlayıp anlatabildikleri kadar diğer insanlara sunmak varken, genelde yoğun olarak gözlenen bir benlik, benim ki, duygusu vardı, çok azı hariç. Hani, “ben birleşmeye, birlikte bir şeyler yapmaya hazırım ama benim öncülüğümde, benim öngördüğüm şekilde olursa. Yoksa benim sistemim, benim bilgim, benim inananlarıma yeter, çünkü aktifim, takipçilerimi payelerle onurlandırıyorum; onlarla ben değil özüm söyleşiyor.” gibi. Hatta falanca yerden diplomalıyım, filanca ülkede eğitim gördüm, falanca kozmik sistemin geçmişteki medeniyetinin enkarnesiyim, uzaylılarla temas halindeyim gibi insanları etki altına alacak, mucizelerle süsledikleri anlatılarıyla ve bu arada evrensel gerçeklere de ihanet ederek. Bir zamanlar evde uçuşan sinekleri, dolaşan böcekleri uzaylıların ziyaretleri olarak anlatan bir öncüyle karşılaşmıştım, bu gün yüzlerce, belki de binlerce kişiyi ardından sürükleyen. O zamanda takipçileri vardı büyük bir hayranlıkla çevresinde dolanan hayretle izlediğim ve Üst sistem varlıklarının bu tip insanları, çalışmalarını nasıl izlediklerini merak ederek. Büyük bir coşkuyla söyledikleri arasında belki Gerçek gerçek önünde yer tutabilecek olanlar da vardı ama onları ayırıp değerlendirebilmek de her zihnin kolay kolay başarabileceği şey değildir.

Öğretileri, kanal oldukları sistemlerin bilgisini, çekmek istedikleri yönü ve gücünü taşıyordu muhakkak ama, biraz dokunduğunuzda veya birileri onlara karşı çıktığında sergiledikleri görüntü hiç de öyle verdikleri öğüde uygun değildi. Bir gün bunu güvendiğim bir öncüye sordum ve aldığım cevap benim düşüncelerimle hiç uyuşmadı. “Neden” dedim “ bu insanlar herkese arınmayı, hizmeti, herkesi ve her şeyi karşılıksız sevmeyi, ahlaklı olmayı önerir, bunun gerçek gelişim yolunda mutlaka kazanılması gereken değerler olduğunu söylerler de, kendileri bunun tamamen dışında bir yaşam ve davranış içindedirler?” Öncü hiç düşünmeden cevap verdi. “Çünkü” dedi “kimi öncü örnek olmak ve örnekliğiyle insanlara Gerçek değerlerini anlatmak durumundadır, kimi öncü de sadece bilgiyi ulaştırmakla yükümlüdür.” Bu benim duymayı beklediğim cevap değildi. İnsan her türlü kıskançlık, kendini beğenmişlik, başkalarının maddi ve manevi gücünden kendi çıkarı için faydalanıp, ad-san edinmeye uğraşıp durur ve sonra da bir İlahi sistemin görevlisi olduğunu söyleyip kendine yer yapmaya çalışır!..

Ama böyleydi. Bu işleyişi daha sonra çok yakından da izledim hatta dünyaca ismen de tanınmış bazı Yüksek Bilgi aktarımlarının da, farklı bir aldatmaca içinde taraf tuttuğunu üzüntüyle görerek. Acaba diyordum bu kaynaklar bilgi aktardıkları öncüleri ve onların takipçilerini bir biçimde aldatma içindeler mi, yoksa onları kabul etmekte zorlanacakları bir yerde zor durumda bırakmamak için mi böyle bir tutumdalar! Örneklersek, bu öğretilerde İsa, Musa, Buda hatta Konfiçyüs yer alıyor da Muhammet niye yok!..Onlar verdikleri bölge nedeniyle takipçileri hoş tutma gibi bir plan mı uyguluyorlar? O zaman bu ayırım içinde bilginin evrenselliği ve bilgiyi aktaran sisteme güven nerede kalır? Gerçek böyle bir oyuna kalkıyorsa eğer, o Gerçekten Gerçek bilgisi olabilir mi? Bir simge isim bazı insanları bu denli rahatsız edebilecek diye böyle bir kullanımdan kaçıyorlarsa, o sistemlere güvenmek doğru olabilir mi, ki onlar dünyaya yayılmış durumdalar şu anda, sürekli bir tek ismi ve onunla özdeşleşen bir sistemi vurgulayarak. Sistem böyle bir aldatmaca içindeyse, sistemin öğretisi de aynı enerjiyi insanlığa taşımadadır düşüncesindeyim ve bu gün yaşanan kaosdan da bir anlamda albenili bir perdenin arkasına gizlenerek sorumlu olduklarından, barış ve kardeşlik mesajları iletmelerine rağmen. Oysa ki bir sistem var bildiğim, öğretisinin yüksekliğini ve mükemmelliğini, şuurumun yettiği kadar hayranlıkla izlediğim, O, Musa, İsa ve Muhammet ayırımı yapmadan hepsinin aynı kaynaktan beslendiğini açıkça söyleyebiliyor. Şimdi hangisine güvenirsiniz?

İnsan hiçbir bilgiye körü körüne inanmamalı. İnandığım ve güvendiğim bir kaynak diyor ki, önce akıl ve mantık süzgecinden geçir, sonra inan. Akıl ve mantık süzgecini doğru biçimde devreye sokmak da ayrı bir gelişmişlik ister. Herkes akıllı ve mantıklı olduğunu düşünür, ama akıl ve mantık boyutunun neresinde yer almadadır bilmez. Yerlerde sürünen akıl ve mantık vardır, yükseklerden seyreden akıl ve mantık da. Aklı ve mantığıyla övünen birini tanımıştım, öylesine kendini beğenmişlik içindeydi ki, yaptıklarının farkında bile değildi. Hâlâ da değil…

Sözcükleri mükemmeldir, davet güzeledir, hayradır ama sözcüklerinin anlamını giyinememiştir bir türlü, giyinemediğinin farkında bile değildir ve öncü olmaya heveslidir. O zaman yıllar önce söylenen sözü hatırlarım. “Kimi öncü nakletmek için vardır” ve bir gün yeniden sordum aynı suali, aldığım cevap beklediğimdi. “Öncü söylediğiyle yaptığı bir olandır, şimdi böyle düşünüyorum.” Ve bu öncünün bile hala düşündüğüyle yaptığı zaman zaman çelişiyor.

Şimdi düşünmek gerek, bazı Yüksek sistemlerin bilgilerinde bile az önce örneklediğim gibi, insanlığa önerdikleriyle kendi yaptıkları arasında çelişki varsa ve bunun da sistem içinde bir hikmeti varsa, insanlarında önerdikleriyle yaptıkları arasında çelişkiler olacaktır tabii kendi şuur yükseltileri oranında. Bundan rahatsızlık duyanlar içinse gidilecek tek yol vardır; bireysel şuurlanmalarını daha üst seviyelere çıkarmak için gayret içinde olmak. Yoksa aldatılma devam edecektir, Yüksek Boyut diye ifade edilen bilgilerce de, onların öncülerince de.

Belli bir şuursal açılıma girmiş insan için her şey değişecektir, adeta yeniden doğmuş gibi.. Söylediğiyle yaptığı eşdir. Onun hiçbir hareketinde çelişki bulamazsınız. O emsalsiz bir öncü bulmuştur şimdi, gerçek bir öncü, içinizdeki, sizi aldatmayan, yoldan çıkarmayan, size güç veren gerçek öncü. Emeğiniz, mutlaka ulaşmalıyımda yoğunlaşan inancınız sizi ona ulaştıracaktır. O sizi bekliyor, tüm vaatlerini elde edesiniz diye.

Aysel Ongun 9 Şubat 2009

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap