İnsan Robot - Robot İnsan

 

-4-

İNSAN - ROBOT ya da ROBOT - İNSAN Hangisi olmayı istersiniz?
YOKSA Hiçbiri mi?

Bu iki önermenin ötesinde acaba insan için amaçlanmış başka bir gelişim noktası var mı? Hani bazılarına, siz O’sunuz, bazılarına Enel-Hak, bazı yeni zaman bilgileri aktarıcıların ifadeleriyle de “Sizler tanrısınız” dedirten duygunun veya bilginin içerdiği. Şüphesiz ki onların hissettiği ve ifade etmeye çalıştığı bu gün sıradan insanın ego güdümündeki düşünce ve duygu akışının eseri değil. Bunu anlamak da her insana açık değil.

Bu günkü gelişen teknoloji ve ümit yönü açısından, düşüncenin akış yönüne göre insanımsı robotun yüzyıllar içinde insanlaşması ve yeni bir insan modeli meydana getirmesi mümkün. Sembolik tanrısının yani yaratıcısının da geçmişinde egosuyla boğuşan, gerçek sevgi nedir bilmeyen, var olan insanlığı para ve hükmetme adına köleliğe mahkûm eden, ya da büyük ölçüde yok etmeye çalışan bir sistemin mensupları olduğu da açık. Hani olmayacak şey değil, değil de bu düşünen insanı kendi yaratılışını ve yaratıcılarını da sorgulamaya götüren bir düşünce akışı. İnsan bu gün bu düşünce akışını gerçek doğruları içinde sürdürme şuurluluğuna sahip mi acaba? Yoksa bu güzel dünyanın paylaşılamayan kontrolü ve sömürüsü için kozmik oyuncularında desteğiyle çöküşe doğru yol mu almada, birtakım gerçek değerlerini zaman akışı yönünden yitirirken yerine daha üst değerleri koyamamanın kaybıyla.

İnsanlığa gerçek doğru olarak öğretilmeye çalışılan sevginin bir tanımlaması vardır. “O’ sizi sevgisinden yarattı” der önemsediğimiz bir bilgi. “Siz de buna ulaşın. Gerçekten sevin.” Ve gerçekten bu gün çok az insanın bildiği sevgiye ulaşmanın kazanılması gereken alt gerçeklerini sıralar. “İyi olun, doğru olun, çalışın, bilgilenin ve tüm bunları aklınızda, egonuzda, duygularınızda, düşüncelerinizde kazanıma geçirdiğinizde siz gerçekten sevgiyi anlayabilecek ve yaşayabilecek şuur seviyesine gelmiş olacaksınız. Bunun dışında yaşadığınız sevgi gerçek sevgi değildir.”

Yani zamanımızın robot yaratıcılarının bu değerlere sahip ya da açık insanlar olması gerekiyor ki, yarattıkları robotlar O’nun yolunda yürüyebilsin. Acaba teknolojiye hakim ve yön veren ülke yöneticilerinin istekleri böyle bir yönde mi ve insanlık sevgisi kazanmış kişiler mi onların geliştirdiklerini kullanacak olan diğer kukla yöneticiler!..

Şüphesiz ki hayır. Bunu görmemek için kör olmak lazım ve bunu bilenler de insanlığın büyük bölümünü kör etmeye uğraşıyorlar cicili bicili aldatmacalarla. Televizyon, yazılı basın ve reklamlar kuklacıların elindeki baş aktörler. Çok geniş bir kesime böylece rahatlıkla ulaşabiliyorlar. Kuklacılarsa sırça köşklerinde tüm insanlığı diledikleri gibi oynatmaya çalışırken, belki de geleceğin tanrısı olma hayali içindeler, çünkü robotlaştırılmış bir insan sürüsünü ellerinde tutarken, yaratmaya uğraştıkları yeni, kendi isteklerine göre programlayacakları robotlarla kendi hükümranlıklarını kurma hayali içindeler muhakkak ki. Teknoloji insanı şifalandırma, uzun bir ömre ulaştırma hikâyesi içinde, insanın beynine hükmetmeye ve onun en değerli vasfı olan düşünme yetisi ve iradesini kör etmeye çalışıyor. Onların istediğini düşünen, istediğini yapan bir insan sürüsü, insan denebilirse eğer. Bu robotlaştırılmış insan sürüsüdür tanımlaması üzücü de olsa.

Robot teknolojisi muazzam bir gelişim içinde, gelişmelerinden birkaç örnek sıralarsak teknolojinin ne denli ince, hassas ve komple bir çaba gerektirdiğini görürüz. Görünüşteki amaç sözde insanlığa hizmettir, onun yapmakta zorlandığı işleri yapacak, yapmasına imkân olmayanları başaracak ve ona hizmet edecek, Japonların yaşlılara arkadaş olması için geliştirdikleri robotlar gibi. Milyarlık ülkelerde birbirine arkadaş olacak insan yok ve iş robotlara düşüyor. İnsanlığın geleceği için ne aydınlık bir tablo değil mi?

Robotlar, insandan kullanıldıkları müddetçe hiçbir şey istemezler. Ne maaş, ne zam, ne izin, ne grev. Ne aileleri vardır ne bakıma muhtaç yakınları. Programı başında planlanıp devreye sokulduktan sonra o sadece çalışır ve bakımı yapılır. Bu büyük ölçüde kimin işine yarar, tabii ki global sermayenin hükümdarlarının. Hani insan yararına da geliştirilen robotik sistemler vardır tıp da olduğu gibi ama bunlar esas amacın küçük bir bölümünü teşkil eder, biraz da göstermelik, hizmetimiz insanlığadır diye, ardında esas amaçlarını gizleyerek.

İnsandan hiç farkı olmayan bir robot yaratıldığında onun sevgiye de programlanması gerek, gerçek sevgiden haberdar olmayan insan bunu nasıl başarabilir. İnsansı bir sevgiyle programlanan robot sizce ne anlama gelir? Fabrika çıkışlı insanlar. Satın alınan, kullanılan eskidikçe ya geri dönüşüm deposuna postalanan ya da hurdaya atılan. Bir nevi teknolojik kölelik sistemi. Robotların bu denli geliştirilmek istenmesinin arkasındaki amaç var olan insan neslini mümkün olduğunca azaltıp, yerine kontrol edilebilmesi efendilerinin isteğine göre olan insansı robotları getirmek, daha çok kazanabilmek, daha çok hükmedebilmek için. Robotik sistem dünya savaşlarında, kurgu öykülerde çok, çok büyük ölçüde yıkım için kullanılmada. Dünyanın jandarması olan malum ülkenin harp sanayindeki sistem bunun çarpıcı örneği.

Nasa da çalışan bilim adamları - o konudaki bilgisizliğimden ne olduğunu

açıklayamayacağım- Dextre’nin ISS’ye monte edilmesinin uzayda başlayacak olan uzun süreli insan-makine ortaklığının ilk adımı olduğunu söylüyorlar. Nasa robot bilimi Mars’da ya da Ay’da doğal yaşam alanları içeren yapılar ya da başka çalışma istasyonları inşa edebilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz her şeyi sağlıyor diyor ve ekliyorlar, bu bir başlangıç. İnsanlarla robotların ortak yaşam alanları olacak. Bu Güneş sistemine yayılabilmemiz için başlatılan uzun bir sürecin ilk parçası. Efendiler dünya’nın geleceğinden çok mu umutsuzlar veya dünyadan elde ettikleri onlara yetmiyor mu ki güneş sistemine yayılmayı düşünüyorlar, sömürgeciliğin içlerinde sönmeyen ateşiyle.

Yapma varlık anlamında kullanılan “Robot” kelimesi, Çek dilindeki “robotnik” deyiminden gelmektedir. Eski çağlarda, kölelere, tutsaklara bu isim verilirdi. Modern dillere, 1922 yılında Çek yazarı Çapek’in (Rossum’un Evrensel Robotları) adını taşıyan piyesiyle geçmiştir. Karel Çapek’in piyesinden beri, robotlar kurgu-bilim romanlarının baş karakterleri durumundadır.

Evrende baştan beri var olmayan hiçbir şey insan imgesinde yer bulamaz. Bu nedenle robot anlamı içinde yer alan varlıklar da olabilir ama bu varlıklar acaba insanlığın imgelediği robotlarla aynı mıdır, yoksa insanlık onların çok küçük bir özelliğini mi algılayarak onu yaratmaya çalışmadadır. Çünkü baştan beri adı kölelikle, tutsaklıkla birleştirilmiştir.

Konu sürekli irdelenmeye ve gerçeğini anlamaya doğru yol almalıdır. Robotik gelişme evrenin hangi yaratım boyutudur. Efendilerin hizmetinde olmaktan öte.

Asimov kitaplarında robot kurallarından bahseder. Kurallar şöyledir.

1- Bir robot insana zarar vermez ve bir insanın zarar görmesine izin vermez. (Tıpkı insanları öldürmek için Dünya jandarmasının düşündüğü gibi değil mi?)

2- Bir robot birinci kanuna aykırı olmadığı sürece insanlar tarafından verilen tüm emirlere itaat eder.

3- Bir robot birinci ve ikinci kanuna aykırı bir durum olmadığı sürece kendi varlığını korur.

Asimov çok iyi niyetliymiş. Şimdi örtülü zihinsel baskıyla robotlaştırılmaya çalışılan insanlık bu yasalarla uzaktan yakından ilgili değil. Onlar öldürmeyi seviyorlar görüntüde insan olan her şeyi. Yani birbirlerini kırıyorlar, kurunun yanında yaşı da yakarak. Bu gelişimin ardındaki İlahi program bizce meçhul, yaşayıp göreceğiz ama neyi?.. Sevginin ışığını da yaşamak var, sevgisizliğin karanlığını da.

Son zamanın en ünlü ve gelişmiş robotu Gordon’un. Beyninde 50 bin ile 100 bin sinir hücresinin aktif olduğu tahmin ediliyor. Farede bu sayının yaklaşık bir milyon, insandaysa yaklaşık 100 milyar olduğu tahmin ediliyor. Gordon’un beyni insan beyninde ne olup bittiğinin basitleştirilmiş hali.

Robotun beyni fareden alınan sinir hücrelerinden meydana getirilmiş. Önce solüsyona koyulan sinir hücreleri, daha sonra 60 kadar elektrottan oluşan bir “düzeneğe yerleştirilerek 24 saat beklenmiş ve bu süre sonunda normal beyin gibi ağ bağlantılarının meydana geldiği görülmüş. Ve bunun sonucunda beyin robotu denetleyebilmiş. Şimdi sıra robota bir şeyleri öğretmeye gelmiş. Haydi hayırlısı. Fabrika çıkışlı adamlar yakında piyasa da. Seç, beğen al. İsteğinize göre programlanabilecekler. Artık insanın modası geçiyor. Hoş geldin Gordon.

Aysel Ongun

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap