Sınırlı Bakış

 

-2-

Sınırlı Bakış

Düşünüyorum, düşündükçe görüyorum ki ben insan olarak bir hiçim. Düşünüyorum, düşündükçe görüyorum ki insanlık da bir hiç, çok azı hariç. Ve yine görüyorum ki hiçler öylesine bir var olma savaşı içindeler ki, bu savaşın kendilerini biraz daha hiç olmaya götürdüğünün farkında bile değiller. Çünkü yanlış yerde, yanlış işte savaşmadalar hayatla, onunla gerçek önünde sevgiyle yaşamak yerine. Ve tüm bu söylediklerim dünyadaki yaşam seyrimiz için. Yüksek boyutlarda elde edeceğimiz farklı hiçlik için değil.

Yaşama bakış sınırlandırılmışsa eğer, hiçlikten de kurtulmak mümkün değil. Bu sınır, içinde yan yolları barındırıyor olsa da, kişi pek çok alanda faaliyet içinde olduğunu zannetse de bir sınır içinde devinmek, konu ne olursa olsun her zaman yanlışları da birlikte getirir.

Yaşamınıza, düşüncelerinize, duygularınıza, dünyaya, varoluşa, varedenlerin eğitim sistemlerine geniş bakabiliyor ve gerektiği gibi yaşayabiliyorsanız eğer, hiçlikten kurtuluş olanağınız artar. Çünkü siz artık sınırlı bir bakış açısına sahip değilsinizdir.

Sınırlı bakış açısı tüm yanlışların kaynağıdır.

Denilebilir ki insan inandığı bakış açısının dışında gelişim gösteremez. Dağılır. Elindekileri de kaybeder. Bu sav bir yerde büyük ölçüde doğru gibi görünse de, gerçeğin böyle olmadığına inananlardanım. Çünkü insan ne kadar çok şey görür, deneyimler, enerjisini ve gücünü, ya da güçsüzlüğünü yaşarsa ve sonunda olanlara sadece olduğu için bakmayı ve ondaki evrensel yasa işleyişini bilmeyi öğrenebilirse bakış açısını da o denli genişletebilir. Deneyimin olmadığı yerde gelişim de söz konusu olamaz.

Deneyimler binlerce yıl sürmüş olan geçmiş ve yine sonsuza dek sürecek olan geleceğimizin renkleridir. Tabii ruhumuzun değişik bedenlerde, değişik boyutlarda sonsuzcasına var olacağını düşünenlerden ve ruhun mutlaka bunları yaşaması gerektiğine inananlardansak... Buna inanıyorsak eğer, bakış açımızın da sınırlardan kurtulup sınırsızlığa ulaşması gerek.

Sınırsızlığa ulaşmak hayatı delicesine, erdemsiz ve evrensel yasaları karşısına alıp hiçe sayarak, şuursuzca yaşamaya çalışmak değildir. Aksine deneyimlerle edinilmiş yüksek şuurluluğun geniş açısı içinde, hiçlikten henüz kurtulamamış olanların çılgınca diyebileceği bir yaşamı gerçekleştirmiş olarak yaşamaktır.

Toplum yargısı önünde, onun benimsedikleri üzerinde bir üst değer içinde yaşamak, toplumu her zaman rahatsız etmiştir. Toplumlar sınırlı bakış açısına adeta mecbur bırakılarak, üst değerlerden uzak tutulmaya çalışılmıştır. Ve geçmişten bu güne uyanan insan bu nedenle dışlanmış, aşağılayıcı damgalar yemiş, bir anlamda köreltilmiştir. Bunu aşabilenler, inandıkları geniş içerikli gerçeğe sıkı sıkıya sarılanlardır. Onlar çok geniş bakış açılarına sahip olmuşlardır, Yaratıcılarına benzer biçimde. Buna bir anlamda insanın Tanrısal yönünün ufaktan ortaya çıkması da diyebiliriz. Ve onlar iz bırakmışlardır, insanları bu gün de peşlerinden sürükleyebilen.

Bu gün insan geniş kitlelerce geniş bakış açısına sahip olma durumundadır. Ruhsal planların dünyasal eğitimleri bu nedenle her şuur seviyesini içine alacak biçimde yeryüzüne akmadadır. Bilgiyi kazanmaksa insana düşen görevdir. Çabayla almak, deneyimle kazanmak ve sınırlardan kurtulmak için. Yanlış o zaman aza inecek, insan çabanın nerede nasıl gösterilmesi gerektiğini içsel olarak bilecektir.

Gün gelecek toplumsal değerler ve yargılar çökecektir. Bu insanlığın yıkımı değil, insanlığın daha üst değer bilincine geçmesi olacaktır. Zaman farklı bir bilince doğru hızla akmadadır.

İnsanlar bildiğiniz tüm değerlere karşı bakış açınızı genişleterek zamanı karşılamaya başlayınız. Bu belki bazıları için çok geç alınmış bir karar olsa da, hayra alınmış her karar cevapsız kalmayacaktır evren yasalarınca.

Bu böyle olacaktır şimdi ütopya gibi görünse de.

Aysel Ongun 2008

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap