Şartlandırılmış Özgürlük

 

-14-

ŞARTLANDIRILMIŞ ÖZGÜRLÜK

İnsan neden dünyaya gelmiştir, neden değişik şartlarda yaşamını sürdürebilmededir, bazıları yaşama şanslı başlamış olarak görünür de neden bazıları için hayat zordur, hatta çekilmez olur. Irklar, milletler, inançlar neden öylesine çeşitlidir ve kim daha özgürdür yaşamda, uygar olduğunu zannedip insanlığı sömürmek için çeşitli fırsatlar yaratarak hükmetmeye kalkanlar mı, yoksa ilkel oldukları düşünülenler mi; ya da hiç biri mi? Uygarlık, ilkellik ve özgürlük neyle ölçülür, Zenginlik, teknoloji ve siyasal yönetimlerle mi, yoksa bunların hiçbirinden etkilenmeden gerçek insan olarak yaşamayı başarmakla mı?

Bu soruların hepsinin tabii ki cevapları var. Çeşitli inançlar, özellikle de kadim bilgiler ve yeni zaman bilgileri geniş açılımlarıyla bunu kendilerine göre açıklar, yine çeşitli şuur seviyelerinden. Kimisi bir yaşamlık gelişi kabul etmiş görünür ve öğretisinin ve anlayışın o tek yaşamda gerçekleşmesini bekler, kimisi reenkarnasyon'u benimser. Bir yaşamlık gelişe inananlar yaşam şartlarındaki bu adaletsizliği nasıl açıklar? Her şey bir yaşam süresince çözülecekse eğer, zenginle fakirin, akıllıyla delinin, güzelle çirkinin, hastayla sağlıklının ve en önemlisi doğup hemen ölenle veya genç yaşta ölenle uzun yaşayanın yaşam deneyimi şansı nasıl açıklanır? Bunların da inananlarınca cevapları vardır tabii. Ve konumuz da zaten nedenleri açıklamak değildir. Sadece giriştir insanın özgürlüğüne.

İnsan gerçekten özgür müdür, dünyanın neresinde olursa olsun? Tanrı onu bir noktada özgür yaratmıştır tercih hakkını kullanıp, ihtiyacı olan deneyimleri yaşayabilmesi ve böylece tekâmülüne yeni değerler katması için. Peki, insanın tercih hakkı var mıdır? Aslında var olmalıydı ama yok. Yok derken geniş anlamda alınmalı. Tabii ki kısıtlı tercih hakkını törelerinin, inançlarının ve bulunduğu yerin yasalarının müsaade ettiği nispette kullanabilmede. Yani şartlandırılmış bir özgürlük çerçevesinde. Tanrının insanlara tanıdığı özgürlükte tercih hakkı sonuna kadar açıktır. İnsanların tanıdığı özgürlükte ise tercih hakkı şartlandırılmıştır. Kısıtlıdır. Dışına çıkmak neredeyse imkânsızdır. İmkânsızı yaşamak isteyenlerse en azından dışlanır veya o hakkını kullanabilmek uğruna can verir.

Denilebilir ki, genel ahlak kurallarına uymak sistemin düzgün işlemesi için geçerlidir. İlginç olan dünyanın pek çok yerinde bu kurallar farklıdır. Birinde yasak olan diğerinde değildir ya da insanların işine geldiği gibi yorumlanarak fırsatlar yaratılır. O zaman o kurallar Tanrı tarafından insanlığa iletilmiş değil, insanların kendi aralarında meydana getirdikleri kurallardır her an değişebilirler. Birinde olan özgürlük diğerinde yoktur. Sonuçta insanlar bulundukları yere göre şartlandırılmışlar ve özgürlüklerini o çerçeve içinde kullanmaya mecbur bırakılmışlardır.

Özgürlüğün şartlandırılması ailede başlar, eğitimle devam eder ve sosyal kimlik kazanımıyla güçlenir. İnsan birilerinin kendisi için çizdiği yolda devam etmek zorundadır istese de istemese de. Şartlandırma aşılmaz duvardır önünde ve zihin onunla beslendiğinde doğal olanın o olduğunu rahatlıkla kabul eder.

Bu gün dünyada yazılı ve görsel basınla adeta sağanak şeklinde insanların üzerine akıtılan öyle bir şartlandırma programı devrededir ki, insanların tercih özgürlüğü onların istediği yöne doğru süratle akmadadır. İnsan özgürlüğünü kendi tercihiyle kaybetmededir hiç farkında olmadan.

İnsanın dünyanın her neresinde olursa olsun Tanrısal bir açılımla özgür olabileceği tek yer düşünceleri ve onunla ulaşacağı ruhsal açılımlarıdır. Bu düşünce zannedilen sıradan ve basit zihinsel açılımlar değildir. Orada onu şartlayan hiçbir şey yoktur, şayet kendi duygusal, zihinsel, hükümsel zincirlerini şartlanmışlığının dışına çıkarak kırabilirse. Bu titreşiminin de yükselmesidir. Tanrısal sistem peş peşe kapılar açar daha üste, daha üste doğru.

İnsanın gerçek özgürlüğü böyle başlar. Ruhuyla yakınlaşır hatta bütünleşir. Ruh an gücüyle beslenir. An gücü ise sonsuzluktur. Sonsuzluk gerçek özgürlüktür. İnsan her an bu gücün içinde yaşamasına rağmen şartlanmışlığıyla ondan uzak düşer. Geçmiş ve gelecek tahayyülleri boşunadır. Mutsuz, dünyasal isteklerine gem vuramaz bir şekilde yaşamına devam eder. Durmadan birileri tarafından şartlandırılır ve hayatı varlığının değil, birilerinin olur.

İnsan özgür doğmuştur ve dönüşünü de özgür yapabilmelidir. Bu şuurlanmadır. Bu insanüstülüğe yol alıştır. Bu varlığın hiç bitmeyecek yolculuğunda şu zamanda atması gereken adımdır. Şartlandırılmış özgürlükten kurtulmak, gerçek ruhsal özgürlükle tanışmak için.

Aysel Ongun 25 Ekim 2008

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap