Dinginlik

 

-7-

DİNGİNLİK

Yaşam zorluklarla kolaylıkların iç içe olduğu ilginç bir seyirdir. Hiçbir zorluk insanı sıfır noktasına getirmez. Ona yaklaştığınızda bir farklı olay sizi düşmek üzere olduğunuz çukurdan çekip alır ve gülümsetir yüzünüzü. Bu her insanın defalarca yaşadığıdır. Kimi insan mücadeleci ruhuyla olayları çevirme gücüne sahiptir, kimi insan güçlü bir İlahi yardımla bu badireyi atlatır. Hatta çukura düşüp kaybolmaya saniye kalmışken kurtarılmak bir yana bilinmeyen bir hayır gereği ödüllendirilir de görünüşte. Görünüş hiçbir zaman gerçeği yansıtmaz. Gerçek görünüşlerin ardında kendi yolunu izler.

İnsan zorluklarla yaşama ve onları kontrol etme safhasını öğrenirken kendi gücünü kaybetmemesi için birtakım destek bilgilere de ihtiyaç duyar. İnancındaki aşılanmış bilgiler başta gelir bu konuda. Ve bu zamanda bunlara yeni ticari öneriler de çokça ilave edilmiştir. Bir meditasyon furyası dünyayı kasıp kavuruyor. Çeşit çeşit. Geçmişin Hint ve Uzakdoğu bilgelerinin dinginleşme ve şuurca açılma(!) metotları yeniden ortaya çıkıp, batılılarca da farklı yorumlarla desteklenerek piyasaya sürülmede ve zaten karmaşa içinde olan topluluklarca da benimsenerek tam bir ekonomik Pazar haline getirilmede. Bir de olumlama modası var. Bilinen telkin yeni moda ismiyle yepyeni bir olay gibi karşımızda durmada. Çokça şöyle ifadelerle karşılaşıyoruz. "bedenin şuurludur. Ona sesli hitap et. Sağlıklı olduğunu, güzel olduğunu, akıllı olduğunu, hastalıkları yenebilecek güce sahip olduğunu söyle. O bunları kavrayacak ve gereken işlemi yapacaktır." Ne kadar kolay bir yol değil mi? "Zihnini boşalt. Boşalan yer yepyeni bir enerjiyle dolar ve sen zihnen hem rahatlar hem de yükselirsin." Hatta havaya bile sıçrarsın garip sesler çıkarırken ve bir an şuurun geri döndüğünde pat diye yere inersin. Ne muhteşem deneyim değil mi? Havaya sıçrıyorsun veya yerden bir karış yükseliyorsun, bu sana ne kazandıracaksa. Aynada gözlerinin içine bakarak söylediğin telkin cümleleriyle sağlığına kavuşuyorsun. Bunun için yapacağın tek şey telkin ve meditasyon Meditasyon yapanların hiçbir sıkıntıları hastalıkları yokmuş gibi.

Bir deyiş vardır Türkçede. "Bir şeyi kırk gün söylersen o şey olur" diye. Bu telkinin ifadesidir ve zaman değişmeden önce geçerli olmuştur da. Şimdi dünyamız ve insanlık farklı bir zaman akışı içinde yoluna devam etmede. Eski enerji gücünü kaybediyor ve onunla elde edilenler geçerliliğini yitiriyor. Eski şifa sistemleri değişiyor. Ve insanlar ne hikmetse eski şifa sistemlerine ilave ettikleri birkaç şeyle o enerjiyi yaşatabileceklerini sanıyor ve sımsıkı tutunuyor ona, kendine hiçbir kazanç getirmeyeceğinin farkında olmadan. Bu arada kazanan bu işin ticaretini yapanlar oluyor.

Her insan farklıdır ve her insan kendine has formüllerle ihtiyacı olanda yer bulur. İnsan sürü şeklinde eğitilemez çünkü zaman şuurlanma zamanıdır ve şuur meditasyonla, olumlamayla elde edilemez.

Telkin, yani olumlama biraz rahatlamak için yapılabilir. O rahatlıkla düşünme edimi güçlenip devamında insan şuursal aktiviteye başlasın diye. Bu zamanda telkinlerde de hep aynı kalıplar işlemede. "yemyeşil bir kırdasınız, Ağaçlar var çevrenizde. Kuşlar ötüyor ve masmavi bir gök yüzü. Bulutlara bakıyorsunuz tek tük uçuşan. Zihniniz boşalıyor. Rahatlıyorsunuz. Veya deniz kenarındasınız. Kumsalı döven dalgaların sesi yeni apayrı bir dünyaya götürüyor. Dinledikçe rahatlıyorsunuz. Gözleriniz kapanıyor ve meditatif bir sakinliğe giriyorsunuz." Sonra kalkıyorsunuz ve şehrin karmaşasında kaybolmak üzere yola koyuluyorsunuz. "Sinirlenme" diyorsunuz kendi kendinize. "hoş gör. Denizi düşün, ormanı düşün." Mümkün mü oradaki o gevşemeyi, uyuşuklukla birleşen sakinliği yeniden elde etmek. Ve siz yine eski siz olmaya başlıyorsunuz. İş yerinde şefinize öfkeleniyor, evde karı veya kocanıza içten içe kızıyor, belki de bağırıyor, çocuklar bir an önce uyusa da şu televizyonu rahatça seyretsem diye düşünüyorken, ödenmesi gereken banka kartları aklınıza geliyor, annenizin ilaçları, büyük oğlanın hala iş bulamaması, ev sahibinin kirası ve daha pek çok şey. Tüm meditasyon veya telkin çabalarınız boşa gidiyor. Çünkü şuurlanmakla hiçbir alış verişiniz olmadı. Pasif kaldınız, sadece istediniz.

İstemek önemlidir ama şuurlanarak. Çağ bunu gerektirir. Pasif istekler karşılık bulamayacaktır bundan böyle. Enerji akışları kıvam değiştirmiştir. Şakralarınız farklılaşmış, kundalininiz yeni bir enerji dalgasıyla harekete geçmek için beklemede. Enerji renkleri değişmiştir. Hastalıklara karşı kullandığınız renkler artık bildiğiniz renkler değildir. Zamanın rengi değiştirmiştir çünkü.

Dingin mi olmak istiyorsunuz sevgili okur, bunun tek çaresi şuurlanmaktır. Şuurlanmanın ne olduğunu anlamaya çalış ve o yolda devam et. İnsanın kurtuluşu bundadır. Kendini küresel pazarlamanın kıskacından kurtar. Özgürlük yükselen şuurundadır.

Aysel Ongun 19 Eylül 2008

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap