Biliyormuyuz Gerçeği

 

-5-

BİLİYOR MUYUZ GERÇEĞİ?

Geçmiş bildiğimiz gibi değildi, gelecekte bildiğimiz gibi olmayacaktır şüphesiz. Öyleyse insan bu iki bilinmezin arasında nerdedir?

İnsan düşündüğü kadar vardır dedik de bu varoluşun hangi boyutta olduğunu irdelemedik. Çünkü bu öylesine geniş açılımlar isteyen bir konudur ki, belki de çok uzun zaman bunu işleyeceğiz gücümüzden çevirebildiğimiz kadar.

Bilim adamlarınca tanımlanan, bilinen ilk insan tarifi, bu günkü durumundan çok geri, hayvanla bu günün insanı arasında, yine bu gün sahip bulunduğu pek çok yetiye sahip bulunmayan bir varlıktı. Yolun başında. Öğreneceği çok şey vardı ve binlerce yıl içinde gelişti, bu çağın insanı oldu.

İnsan o zamanda; dünyanın nasıl bir halde bulunduğunu bilmediğimiz, sadece tahmin edebildiğimiz veya bilim adamlarınca küçük ipuçlarına sahip bulunduğu zamanda, orada yaşayabilecek donanıma sahipti mutlaka. Bu donanım nasıldı? Başta telepatiyle anlaştığı söylenir. Bu yetisini sonradan neden kaybettiği de tahmin edilebilir.

İnsan sesle konuşmayı bilmiyordu. Onu çok sonra öğrendi. Önce kendini tanımlamalıydı. Sonra nesnelere bir ad vermeli ve onları küçük toplulukları da benimsemeliydi. Acaba içlerinden biri elini gösterip defalarca bir biçime sokmaya çalıştığı sesiyle"el, el, el" mi diyordu. Sonra hepsi sevinçle ellerini çırparak hep bir ağızdan onun çıkardığı sesi taklit etmeye mi çalışıyorlardı? İnsan o zamanda da sevinç çığlıkları atabiliyor olmalı, duygu birlikteliğiyle yaratılmışsa eğer. Beden ve nesneler böyle tek tek tanımlanırken insanın gelişime yönlendirilişinde bir adım daha atılmış olmalı. Bir gün içlerinden biri, göğsüne vurarak "ben, ben " diye söylenmeli. Sonrada etrafını göstererek, onlarla kendini ayırıp bütünden ilk kopuşu gerçekleştirmeli.

Bireysel benlik, ben duygusunun ve kelimesinin bütünleşmesiyle güçlü bir biçimde ortaya çıkmış olmalı. Telepatik anlaşma safhasında bireysellik olmamalı. Çünkü bireyselleşme insan ikiliğinin de başlangıcıdır. Yani olduğu gibi görünmemeye atılan ilk adımdır.

Dünya insanının, enerji boyutunda yaratılan ilk insan modelinden farklı bir akışı vardır. Yaratılan her şey önce en ince enerji boyutunda mükemmel diyebileceğimiz şekilde biçimlendirilir. Bu model daha sonra değişik boyutlarda, değişik enerji formlarına indirgenerek deneysel gelişime açılır. O insanın bir yüzü şimdi Dünya frekansında maddenin bu kaba formunu deneyimlemededir. Gerçek model uzantıları belki yüzlerce farklı frekansta da farklı deneyimleri yaşamadadır. Ve insanın önünde ilk modelin gerçekliğine ulaşabilmek için daha çok uzun, sonsuz gibi gelebilecek bir akış vardır.

Dünya yaşamımızda gerçeği hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Çok uzun zamanlarda da sürekli bir şeyleri arayacak, öğrenecek, kullanacağız. Yerimiz dünya olsun olmasın bu böyle sürüp gidecek. Ta ki yaratılışın ilk frekansına ulaşıncaya kadar. O zaman anlayacağız gerçek insanın ve Kozmik Bütün'ün ne olduğunu. Şimdi öğrenmedeyiz. O programı tamamlamak için varız.

İnsanı Yaratan kendi enerjisinden yarattığı varlığı izlemede şimdi. Gelişimini. "Ben" diye başlayan serüvenini.

Aysel Ongun 11 Eylül 2008

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap