Bütünlük

 

-11-

Bütünlük

İnsan çok çeşitli hâlleri yaşamakta olan ve bu yönüyle Dünya yaratılmışlarının içinde gerçekten seçkin bir yer tutan hâl zengini eşsiz bir varlıktır. Deneyim alanı bu nedenle öylesine geniştir ki, onu bir hâlden bir hâle geçiren nedenlerin kıymetini hiçbir zaman bilemez ve bu nedenle de araştırma ihtiyacını hissetmediğinden öğretisini de fark edemez. Oysaki hâlden hâle geçiş içinde bulunduğu fizik yapıyla maddede tezahür eden yükseliş programının bir gereğidir. Farkına varılan ve yerine oturtulan her hâl kişinin bütünlenmesinde bir adımdır. Ve insan içinde bulunduğu deneyim dünyasından ancak bu bütünlüğü elde ederek mezun olabilecektir. Bu tekâmül denen akışın Dünyasal evresidir.

Bütünlük denge halidir. Bütünlenemeyen insan denge durumuna da gelememiştir.

Sallanır durur hâller arasında. Bazen birine tutunur, bazen bir başkasına. Ve tutunmaları da çoğunlukla olması gerekene değil, kendi isteklerine hizmet edenedir. Bu safhada bütünlenmeye kapı açmayan, aşılması gereken hâller devreye girer. Kişi haklılık çarkındadır, kurtulamaz ta ki güçlü bir uyaran devreye girinceye kadar. Uyarma kişinin ihtiyacı yönündedir. Bu kısılan imkânlar olduğu kadar, zenginleşen imkânlar ve beklenmeyen fırsatlar şeklinde de sunulabilir, hatta hiç de layık olmadığı yerlere bir çırpıda ulaştırılarak şaşırtır çevresini veya güçlü ıstıraplarla yola girmesi istenir. Öylesine çeşitli senaryolar devreye girer ki, olay bir formülle ifade edilemez. Uyaran bilinçli bir fark edişle düzelmeye neden olmadıkça sürer gider şekil değiştirerek. Bunu insanlar tatminsizlik, mutsuzluk olarak veya iyice şaşırarak yaşarlar geniş zamanda. Hiçbir şey yolunda değildir onlar için. Hatta dünyasal yaşam şartları çok mükemmel olsa da. Eksik olan bir şeyler vardır yaşamlarında, nereden nasıl tamamlayacaklarını bilemedikleri.

Bütünlük kendini bilmeyle elde edilirken kendini bilmenin ne yönde olacağını bilmek de ayrıca alınacak yol için bilinmesi gerekenlerdir. Kendini bilme genelde insan yapısının bu gün ortada olmayan taraflarının bilinmesi yönünde düşünülür. İnsan görüneni bilmeden görünmeyeni bilmeye meraklıdır çünkü. İster ki bilinmeyen, ona bütünlenme gerektirmeyen bir açıdan ulaşsın. Yani biraz meditasyon, biraz nefes, biraz pozitiflik, biraz her şeyin kendinde olduğu bilgisi ve bir tutam da neyi anlatmak istediği pek de anlaşılamayan bilgi ve sonuçta bir çırpıda kendini bilmek. İnsanlar bu şekle yönlendirilir, bir yerde gerçekten kendini bilme yolunu kapatarak. İnsan mucize yaşamaya meraklıdır. Kendini bilmenin de az çaba çokça mucizevî bir şekilde gerçekleşmesini bekler. Bunun için neredeyse örgütlenmiş bir gelişim sektörü kurulmuştur yeryüzünde. Ver parayı, birkaç şey öğren, her şey senin olsun, bütünlük hariç. Tatminsizlik ve mutsuzluk üzerine kurulu bir sömürü düzeni, her biri ayrı telden çalan ve dolarla iş yapan. Paran yoksa bilgi de yok. Hizmet insanaymış gibi lanse edilse de, gerçekte nereye ve hangi amaca meçhul. Oysaki istek ve çabayla sonuç verecek çok sade formüller insanların kurtuluşu olabilir. Hâlden hâle geçişini izle + nedenini keşfet + onu düzenle veya hayatından çıkar = Bütünlük.

Görüş, hissediş ve bilişin engellerden arınmış hali bütünlüktür. O varoluşa yatay ve kısıtlı bir açıdan değil, dikey ve geniş açıdan bakmanın ifadesidir. Dikeylikteki yükselti ne kadar fazla olursa açı da o derece genişler ve bütünlük zamanda daha fazla yer tutar. Zamanda yer tutmayı başaran şuur ise maddeye de hükmetmeye başlamış demektir. Burada şuur da bütünlenmiştir. O da çalkantılardan kurtulmuş ve kendini bilmiştir.

Zamanda yer tutmak önemlidir. Bütünlükten uzak şuur zamanda yer tutamaz. Sürekli hâlden hâle geçen yapı ancak zamanda ileri geri oynayıp kendini canlı tutmaya çalışabilir. Bu ise zaman kaybıdır. Önemsenmelidir ve kaybın bizzat kişiden kaynaklandığı bilinmelidir.

Bütünlük evren yasasıdır. Var olan her şey bütünlenme ihtiyacındadır. Bunun farklı ve yaygın anlatımı “bütüne karışmak” olarak ifade edilir. Oysaki önemli olan, bilinmesi gereken öncelikle bütün olmayı başarmaktır. Bu hâl yaratılışın her katmanında farklı uyaranlar tarafından gerçekleştirilir. Dünya uyaranı ise duygu- ego planıdır. Yani insanın neredeyse hiç ara vermeden yaşadığı “hâlden hâle” geçiş serüveni. Duygu ve ego olmadan insan nasıl yaşardı acaba? Hayal etmesi bile ürkütücü. Ve bütünlendiğinde nasıl yaşayacak, maddeye hükmetmesi nasıl olacak bu da ayrı bir soru.

Her şey şuurla aydınlanacak. Hâlden hâle geçiş bitecek, tek hâl yaşanacak. Dünyasal duygu-ego planı sonlanacak ve belki de sadece “biliş” planı devrede olacak. Bütünlük ve biliş. İşte insanın Tanrısal olduğu nokta budur diye düşünüyorum.

Aysel Ongun 2008

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap