Ne yediysek oyuz… Çok söylenen ve bilinen bir gerçektir bu. Ama insan nedendir bilinmez yediğine, içtiğine hiç dikkat etmez. Ya bulduğunu yemek zorundadır, ya da damak tadı dediği veya alışkanlık edindiği şeyleri bilinçsizce yer. Oysaki yediğimiz şey sadece bedenimizdeki belirli hücreleri değiştirerek sadece sağlığımızı değil, düşünce biçimimizi de etkilemektedir. Araştırmalar, belirli besinlerin beynin çalışmasını, hatırlama, uyku, motor hareketleri, acı, depresyon, öğrenme yeteneği ve hatta gerçeğin algılanması gibi değişik zihinsel ve fiziksel fonksiyonları doğrudan doğruya etkileyerek beynin kimyasal dönüştürücülerini değiştirdiğini göstermiştir. Örnek verirsek lesitin bakımından zengin besinler hafıza yeteneğini artırırken, karbonhidratça zengin proteini az besinler kişiyi zihnen ve bedenen hareketsizleştirir.

Doğunun spiritüel ustaları olan Yoğiler, modern bilimin Einstein’dan bu yana keşfetmekte olduğu, evrenin ve bilincin sadece titreşimlerden oluştuğu gerçeğini çok daha önceleri fark ederek, bütün besinlerin de aynı şekilde titreşimleri olduğunu anlamış ve onları yiyen insanlardaki beden ve zihin farklılaşmasını gözlemlemişlerdi. Onlara göre bu titreşimlerden biri, canlı bir varlık üzerinde baskın hale gelirse o varlıkta da aynı titreşimsel özellikler görülür.

Ustalar bu gözlemleri üzerine besinleri üç gruba ayırmışlardır.

1) DUYARLI KUVVET ve duyarlı enerji içeren besinler.
2) DEĞİŞKEN KUVVET ve değişken enerji içeren besinler.
3) DURAĞAN KUVVET ve durağan enerji içeren besinler.

DUYARLI KUVVET

Bu evrensel kuvvetlerin ilki kendini tanıma, sevgi, barış, saflık ve sevincin duyarlı kuvvetidir. Duyarlı kuvvet zihnimizde etkin olduğunda kendimizi huzurlu, gevşemiş ve dingin hissederiz. Bu sayede zihnimiz bilincin yüksek katmanlarına doğru kolayca akar.

Duyarlı besinler, çeşitli meyveler, sebzeler, kuru yemişler, süt ve süt ürünleri ile bazı baharatlardır. “Lakto vejeteryan” olarak da adlandırılan bu diyet proteinler, karbonhidratlar, yağlar ve vücuda gerekli tüm vitamin ve mineralleri içermektedir.

DEĞİŞKEN KUVVET

Evrensel akışın ikincisi duraksız hareket, aktivite ve değişim kuvveti olan değişken kuvvettir. Bu kuvvet insanın zihninde baskın olduğu zamanlar uyarılmış, sinirli ve rahatsız, sakinleşmeyen ve gevşeyemeyen bir durum oluşur. Değişken besinler bedeni ve zihni uyarırlar. Zihinsel dengenin korunması için bu besinlerden mümkün olduğu kadar az alınmalıdır.

Bu gruptaki besinler, kahve, çay gibi kafein ve tein içeren içecekler, karbonatlı içecekler, çikolata, kırmızıbiber gibi acı baharatlar, mayalanmış besinler ve bazı ilaçlardır.

DURAĞAN KUVVET

Üçüncü kuvvet kabalığın, sabitliğin ölümün kuvveti olan durağan kuvvettir. Ölüm olayı bir varlıktaki öteki iki kuvvet tamamen kaybolup yalnız durağan kuvvet baskın olduğunda meydana gelir. Bu kuvvet zihinde etkili olduğunda uykulu, sabit, uyuşuk, enerji yoksunu ve isteksiz hissedilir.

Durağan besinler, etler, balık, soğan, sarımsak, yumurta, mantar, alkollü içkiler, sigara, uyuşturucular, mayalanmış ve bozulmuş yiyeceklerdir. Beden sağlığı ve zihinsel yükselmeye ulaşmak isteyenlerin bu besinlerden sakınmaları gerekir.

Mantarlar yüksek protein içermekle beraber zihin ve beden üzerinde toksik etkiler yapabilir. Yenilebilir mantarların en beğenilen türlerinin bile fazla yendiğinde sindirim güçlüğü yaşattığı ve zihinsel kapanma, fiziksel miskinlik ve uyuşukluğa sebep olduğu bilinmektedir.

Her şeyde olduğu gibi beslenmede de bir denge oluşturmak şarttır. Hiçbir şey tümüyle yasak değildir ama her şey sınırlıdır. Buna yardımcı olabilmek için insanı diğer canlılarla karşılaştıran bir çalışmaya göz atalım ve ne yiyorsak ne oluyoruz görelim.

ETLE BESLENENLER

1-) Parçalayıcı dişleri var.
2-) Derilerinde gözenek yoktur. Bedenlerini dilleri aracılığıyla serinletirler.
3-) Keskin, eti parçalayıcı ön dişleri vardır.
4-) Ağızda az miktarda tükürük bezi bulunur, ön sindirim olmadığı için gerekli değildir.
5-) Asitik tükürük salgısı vardır.
6-) Besinlerin öğütülmesi için düz arka dişler yoktur.
7-) Midede sert hayvan kaslarını ve kemiklerini sindirebilmek için çok kuvvetli hidroklorik asit salgısı vardır.
8-) Bağırsak uzunluğu beden boyunun sadece 3 katıdır. Böylece çürüyen et çabucak dışarı atılır.
9-) Suyu içmek için dillerini bir kaşık gibi kullanırlar.   

LİF ve OTLA BESLENENLER

1-) Parçalayıcı ön dişleri yoktur.
2-) Derilerindeki milyonlarca gözenek aracılığıyla terleyerek serinlerler.
3-) Keskin olmayan ön dişleri vardır.
4-) Çok gelişmiş tükürük salgıları. Tohum ve meyvelerin ön sindirimi için gereklidir.
5-) Alkalik tükürük salgısı vardır. Tohumların ön sindirimi için Pityalin salgısı var.
6-) Besinlerin öğütülmesi için düz arka dişleri vardır.
7-) Mide asidi et ile beslenenlerden 20 kez daha zayıftır.
8-) Bağırsak uzunluğu beden boyunun 10 katıdır ve lifler çabuk çürümediği için bedeni yavaş yavaş geçebilir.
9-) Suyu emerek içerler.

MEYVE ile BESLENENLER

1-) Parçalayıcı ön dişler yoktur.
2-) Derilerindeki milyonlarca gözenek aracılığıyla terleyerek serinlerler.
3-) Keskin olmayan ön dişleri vardır.
4-) Çok gelişmiş tükürük salgıları vardır.
5-) Alkalik tükürük salgısı, Pityalin enzimi vardır.
6-) Besinlerin öğütülmesi için düz arka dişleri vardır.
7-) Mide asidi et ile beslenenlerden 20 kez zayıftır.
8-) Bağırsak uzunluğu beden boyunun 10 katıdır.
9-) Suyu emerek içerler.

İNSANLAR

1-) Parçalayıcı ön dişleri yoktur.
2-) Derilerindeki milyonlarca gözenek aracılığıyla terleyerek serinlerler.
3-) Keskin olmayan ön dişleri vardır.
4-) Çok gelişmiş tükürük salgıları. Tohum ve meyvelerin sindirilmesi için Pityalin salgısı vardır.
5-) Tükürük salgıları alkaliktir.  
6-) Besinlerin öğütülmesi için düz arka dişleri vardır.
7-) Mide asidi et ile beslenenlerden 20 kez zayıftır.
8-) Bağırsak uzunluğu beden boyunun 12 katıdır. Ot ve lifler çabuk kokuşmadığı için bedeni daha geç terk eder.
9-) Suyu emerek içerler.

Aysel Ongun  6 Kasım 2009   (Derleme)