Bitkilerle Şifa

 

 

.

BİTKİLERLE  ŞİFA

 

Dünya yapısındaki tüm değerler ve üzerindeki bitki ve diğer canlılarla tam bir uyum içinde bulunmaktadır. İnsan bu yapının içinde varolabilmek ve gelişimini sürdürebilmek için ihtiyacı olan her şeyi bulmaktadır. Konumuz insanın fiziksel şifası olduğu için bu yazı serisinde uzun yıllar bitkisel şifa bilgilerini araştırmış olan dostumuz Fahire Öztekin’in arşivinden yararlanacağız. Vereceğimiz değişik tarifler oldukça eski bilgilere dayanan ve her yerde, her zaman bulunabilecek olan bitkilerin denenmiş ve zararsız reçeteleridir.

 Aysel Ongun 1.1.2010

ŞİFALI BİTKİLERİN
KULLANIMINDA
ESASLAR

Genel olarak 

Şifa amacı için çay, tentür gibi şekillerde kullanılacak bitkilerin daima iyi kalitede, taze yani bir yıllıktan daha bayat olmaması zorunludur. Bayat bitkiler çoğunlukla kendilerine özgü şifa güçlerini tamamen kaybetmiş olurlar. Örneğin nane, bayatladıkça kokusu azalır ve rengi değişir. Esas etkinin kokuyu taşıyan uçucu yağda bulunduğu düşünülürse tazeliğin değeri ve önemi ortaya çıkar. Bunun için mümkünse bitkiler sizce toplanmalı ve üsulünce kurutulup muhafaza edilmelidir.

Şifalı bitkiler çeşitli şekillerde kullanıma girerler. Bunun için hazırlanış esaslarına dikkatle uyulmalıdır. Kullanılacak bitkinin tarifi yanında izah edilmemişse, genel tarif şöyledir.

( ¼ litre su için 8-10 gr bitki.) Mümkünse bitkilerin tartılması önemlidir, çünkü göz kararı ile aralarında büyük farklılıklar olabilir.

Çay ve tentürlerin içilmeleri biraz farklıdır. Her şeyden evvel şu kurala uyulmalıdır. Asla bir defada çok fazla içilmesin. Fazlası sağlığa zararlı demek değil, şifa etkisine gölge düşürmesi demektir. Miktar ne kadar az ise etki o kadar fazla olur. Bunun için belirli bir ölçünün belli bir zaman içinde (birkaç saat veya yarım gün içinde) içilmesi önemlidir. Çayın veya tentürün öğleden önce veya öğleden sonra içilmesi öneriliyorsa, öğleden önceki fincanın öğle yemeğinden bir saat önce bitirilmesi ve ikinci fincanın da öğle yemeğinden bir saat sonrasından başlanarak akşam saat 16.00 veya 17.00 ye kadar yudum yudum içilmesi gereklidir. Akşam fincanının da en iyisi akşam yemeğinden sonra, saat 20.00 ile 22.00 arasında yudumlanmasıdır.

Bir diğer etkili kullanımda yapılan çayın gün boyu her saat bir yemek kaşığı dolusu veya sabah, öğle, akşam 4-5 yemek kaşığı dolusu içmektir.

Çaylara çok acı bile olsalar şeker ilave edilmemelidir. İsteniyorsa balla tatlandırılabilir. Burada bal, bir tatlandırma maddesi olarak değil, şifalandırma maddesi olarak kullanılmalıdır.

KARIŞIM ÇAYLAR

Şifalı bitkilerle uygun miktarda su kullanarak, ya da kısmen susuz olarak da büyük başarılar elde edilebilir. Ancak bu çaylar ile bütün hastalıkların kesinlikle iyileşebileceğini zannetmek çok yanlıştır. Bir hastalıkta uygun görülen her hangi bir çayı arayıp bulmak ve içmek asla doğru olmaz. Hatta bu çay başka bir zamanda bir iyileşmeyi gerçekleştirmiş olsa bile. Hasta iken bu çayı içmekle çok ağır durumlar da ortaya çıkabilir. Başlangıçta zararsız seyreden hastalık tehlikeli bir karakter kazanabilir. Uzman olmayan bir kimse hastalığı küçümsemeye yatkındır. Çünkü hastalığın belirtilerini değerlendiremez. Bu sebeple, örneğin kusmayı tehlikesiz görür de öksürüğü tehlikeli bulur. Bunun tam tersi de olabilir veya her ikisi de aynı şekilde tehlikeli olabilir. Yahut ta hiç tehlikeli olmayabilir. Bu ihtimalleri sadece uzman kişiler değerlendirebilir. Bunun için uzman olmayanlar bu konuda değerlendirme içinde olmamalıdır. Hele kendini üç beş sıradan bilgiyle uzman zannedenler hiç. Şu da çok iyi bilinmelidir ki, şifalı bitkiler sadece bilinen hallerde takviye maksadıyla rahatça kullanılabilir.

Bir bitki birçok özelliğe birden sahip olabilir. Örneğin, farekulağı hem idrar söktürücü hem de ishal edici etkiye sahiptir. Eğer bu bitki idrar sökmek amacıyla kullanılmak isteniyorsa, ishal edici etkisi istenmeyen bir yan etki olur. O zaman bu ikinci yan etkiyi bir başka bitkinin ilavesiyle ortadan kaldırmak zorunludur. Bu da ancak ishal dindirici özelliği olan bir başka bitki, örneğin meşe kabuğu, papatya, yaban mersini gibi bitkilerden birinin ilavesiyle oluşur. Bu örnek, karışım çaylarda da ne kadar bilinçli olmak gerektiğini gösterir.

Şifalı bir bitki kitabını tetkik edip, orada bahsedilen bitkileri geliş güzel kullanmak veya onları karışım çaylar şeklinde hazırlayıp istifade etmeye kalkmak çok yanlış olur. Zira karışımlar bir familyanın aynı özellikleri taşıyan bitkilerinden ibaret değildir. Aksine çok taraflı bir etki gösterir. Şöyle ki: Bazı bitkiler tek başlarına ya çok zayıf bir etkiye sahiptirler, yahut bazen istenmeyen yan etkileri vardır. Bu sebeple karışımlar yapılır. Bu çayların genellikle 2 bitkiden yahut 10 veya daha fazla bitkiden yapılması icap eder. Bitkiler müşterek etkileriyle birbirlerini takviye ederler, yahut birinin yan etkisini bir diğeri yok eder. Örneğin sarısabır otunun gaz oluşturan yan etkisi rezene ilavesiyle ortadan kaldırılır, rezenenin de mideye yaptığı kuvvetli etki ardıç ilavesiyle dengelenir.

Eğer bir kimsede sadece öksürük var da başka bir hastalık belirtisi görülmüyorsa, bir öksürük çayı içmesi gerekir. fakat öksürüğün yanında göğüs ağrıları, solunum yollarında balgam varsa, o vakit bir tek öksürük çayı yeterli olmaz. Öksürüğün dışındaki belirtilere de şifa etkisi yapacak bitkilerle bir çay karışımı yapmak gerekir. Bu durumda yapılacak karışımda, ilk planda şiddetli olan belirtiyle mücadele edecek bitki veya bitkilerin miktarını önemsiz belirtiler için kullanılacak bitkilerden daha fazla kullanmaktır.

Bu bilgiler gösteriyor ki akut olarak bilinen hastalık belirtilerine göre şifalı olacak bir karışımı hazırlamak öyle kolay bir iş değildir. Karışım çaylar için sürekli geçerli olacak genel bir kural konulamaz. Bunu yapabilmek için geniş bir deneyime ve çok detaylı tıbbi araştırma metotlarına ihtiyaç vardır. Bu konuda uzman olmayanların karışım yapıp satmaları veya kullanmaları istenmeyen sonuçlar doğurabilir.

Çayların kullanımında şu hususa dikkat edilmelidir. Hiçbir zaman aynı çayın devamlı içilmesine izin verilmemeli, aksine aynı etkide bir başka çayla dönüşümlü kullanılmalıdır. Çünkü organizma devamlısına alışır ve çayın etkisi bu sebeple görülmez. Doğru olan iki tertip çay hazırlanmasıdır; bir gün biri, ertesi gün biri içilmek üzere.

Tüm bu bilgilerden sonra araştırarak kullanmaya yatkın olan insanlar için bir ev eczanesinde doktorla temas kuruluncaya kadar, ilk yardım olarak bulunması gereken bazı bitkilerden ve kullanım şekillerinden bahsedebiliriz.

Örneğin; müshil ilacı, hazma yardımcı ilaçlar, kramplara, öksürüğe, romatizmaya, karın ağrısına v.s gibi. Böyle rahatsızlıklarda en faydalısı kullanılmaya hazır tentürlerdir. Bunlar mevcut ağrıları kısa zamanda dindirebilirler. Ev ilaçlarının kullanımında en önemli esas şudur. Hiçbir zaman ciddi, bilhassa akut yani birden bire ortaya çıkan ateşli hastalıklarda bitki çayı veya benzerleri ile tedaviye kalkışmak gerekmez. Çünkü böyle ilaçlarla iyileşmezler.

Bir ev eczanesinde olası bazı durumlar için geçici çare olarak şunlar bulundurulabilir.

ÇAYLAR İÇİN

Yabani erik çiçeği, Binbir delik otu, Adaçayı, Kırkkilit otu, Taş yosunu, Öksürük otu, Melek otu, Eğir otu, Civan perçemi, Sanginer, Ihlamur çiçeği, Isırgan, Ciğer otu, Kantaron, Hatmi, Ebegümeci, Kekik, Meşe kabuğu, Nane, Yabani keçiotu, Yabani akdiken, Ökse otu, Ardıç meyvesi, Mürver çiçeği, Sedef otu, Pelin.

TENTÜRLER İÇİN

Melek otu, Yaban mersini, Sedef otu, Yabani keçi otu, Kedi otu, Nane ruhu, Ardıç, Çentiyana, Pelin.

TOZLAR İÇİN

Şap, Keten tohumu, Sodyum bikarbonat, Sarısabır otu, Sandal tohumu, Bonat, Buyotu, Pelin.

YAĞLAR İÇİN

Anason yağı, Kâfuru yağı, Badem yağı, Rezene yağı, Lavanta yağı, Binbir delik otu yağı.

 

ŞİFALI BİTKİLERİN
KULLANIM ŞEKİLLERİ
ve
HAZIRLANIŞLARI

Şifalı bitkiler insan organizmasının kolayca kabul edebileceği şekilde tertiplenmiş şifa verici maddeler içerirler. Ancak şifa maddesi bitkinin tümüne eşit şekilde yayılmış değildir. Aksine bitkinin bazı bölümlerinde yüksek ölçüde şifa maddesi bulunurken, diğer kısımlarında çok az veya hiç yoktur. Örneğin, papatya ve ıhlamurun yalnız çiçekleri, sinir otunun yaprakları, ketenin ise meyvesi (tohumu) kullanılır.

Şifalı bitkiler çay şeklinde kullanılıyorsa etkilerini hemen göstermez. Aksine yavaş yavaş tüm metabolizmayı değiştirirler ve bundan sonra hastalık durumunu yavaş yavaş sağlığa dönüştürürler. Eğer yardıma çabuk geçilmek isteniyorsa, örneğin mide ağrısı gibi hallerde, tentürler kullanılmalıdır.

Önemli olan bu konuda uzman olmayan kimselerin akut hastalıkları bizzat ve bitkiyle tedaviye kalkmamalarıdır. Tamiri imkânsız hatalara yol açabilirler. Bu nedenle hastanın mutlak bir hekime danışması gerekir.

Şifalı bitkiler sadece ağrıların dindirilmesinde ve önemsiz rahatsızlıklarda veya kronik hastalıklarda daha etkilidirler. Bir anlamda görevleri, vücutta oluşan yabancı maddeleri çözmek, çözülen yabancı maddeleri vücuttan atmak ve organizmayı güçlendirmektir.

Bitkisel ilaçlar kullanımı:

Özsuyu olarak: Bitki özsuyu, taze bitkilerin içerdiği sıvıdır. Bitkinin taze iken pres edilmesiyle elde edilir. Bu özsular kısmen şifa bulmak için, çoğu kez de bahar kürü, usare kürü ve kanı temizleme kürlerinde kullanılırlar. Bundan başka gargara ve göz banyosu suyu olarak da kullanılır.

Öz su: taze bitkilerin yapraklarından, çiçeklerinden, meyvelerinden ve köklerinden elde edilir. Kesilip parçalara bölünen kısımlar uygun bir kap içinde iyice ezilerek bulamaç haline getirilir ve seyrek dokunmuş bir kumaş içine konularak pres edilir. Bitki özsuları taze iken kullanılır, bekletilmez.

Çaylar: Hazırlanma biçimlerine göre birbirlerinden çok farklıdırlar.

Haşlama çaylar: belirli ölçüdeki bitki veya bitki karışımları kaynayan suyun içine atılır ve 5 dakika kaynatılır.

Demleme çaylar: belirli ölçüdeki bitki veya bitki karışımları bir kaba konur. Üzerine kaynayan su dökülür ve 5 dakika karıştırılarak demlenir.

Pişirme çaylar: Bu çaylarda bitkilerin kök, kabuk, sap ve dalları gibi sadece lifleşmiş, odunlaşmış kısımları kullanılır. 1 ölçü kök 10 ölçü soğuk su ile yarım saat ısıtılarak kaynama durumuna getirilir, sonra 5 dakika kaynatılır.

Karışımlarda yapraklar ve çiçekler de kullanılacak ise, bunlar kaynayan suya atılarak ateş kapatılır ve hepsi 15 dakika demlendirilir.

Demleme çayda aromatik maddeler suya geçer, pişirmede ise bunlar uçup gider, buna karşılık önemli acı maddeler ve mineral tuzlar çaya kazandırılmış olur.

Toz ilaç olarak kullanım: İyice kurutulmuş, ince kesilmiş bitkiler toz haline getirilir. Sonra geniş ağızlı cam kapaklı kavanozlara kapakları sımsıkı kapatılarak konup saklanır.

Tentür olarak kullanım: Çok sulu alkollü veya şaraplı hülasalardır. Özel bir tarifi yoksa genellikle şöyle hazırlanır. Bitkinin gereken kısmından verilen ölçü kadar alınır, üzerine belirtilen ölçüde sıvı dökülür. Çok iyi kapanmış şişeler içerisinde ve oda ısısında, gölgede ve sık sık çalkalanarak bir hafta bekletilir. Sonra süzgeçten geçirilir ve gerekirse filtre edilerek ağzı çok iyi kapatılmış şişelerde muhafaza edilir. Kullanım sırasında yapıldığı andaki gibi berrak olmasına dikkat edilmelidir.

Ekstre olarak kullanım: Bitkisel maddelerin kaynatılarak koyulaştırılan hülasaları veya koyulaştırılmış bitki özsuları ekstre olarak tanımlanır. Üç şekilde hazırlanabilirler.

İnce yani bal kıvamında ki ekstreler,

Kalın ekstreler,

Kuru ekstreler. ( Kuru ekstreler sonradan öğütülürler.

Alkoller: Bunlar birçok bitkiden elde edilen alkollü özsulardır. Kullanılacak alkol miktarı her birinde ayrı olacağından, hepsi için geçerli bir reçete verilemez.

Şurup olarak kullanım: Şuruplar şeker ya da balla koyulaştırılan özsulardır. Bitkiye göre miktar değişir.

Merhem olarak kullanım: Bunlar birçok hallerde anında hazırlanacak ilaçlardır. Yapılışları bitkiye göre değişir.

Likit yağlar olarak kullanım: Bunlar gerekli aletler ve tam bilgi sahibi olmadan hazırlanamaz. Bu sebeple dışarıdan hazırı temin edilir.

Hap olarak kullanım: Kullanım rahatlığı göz önüne alınarak çeşitli karışımlardan hazırlanan haplar piyasada bol miktarda vardır. Avantajı hazır olarak her zaman bulunmaları, dezavantajı ise vücudun bunlara çok kolay alışıp bağışıklık kazanmasıdır.

Ot sularının banyo olarak kullanımı: Banyolar genellikle şu şekilde hazırlanır.

250 gr. ile 1 kgr. kadar bitki bir torbaya konarak 4 lt. kaynar suya daldırılır. Elde edilen sıvı banyo suyuna katılarak 15-30 dakika kadar suda kalır. Banyo suyunun ısısı 26-30 C. derecede olmalıdır.

Banyolar genellikle cilt hastalıklarında, sinir hastalıklarında, zafiyette ve romatizmada uygulanır.

Kompres veya lapa olarak kullanım: Bunlar ağrı dindirmede, örneğin: romatizma, burkulma gibi ağrılar ile yumruların ve gudde şişmelerinin yumuşatılmasında kullanılır. Hasta yerlere kan gitmesini, yaralarda cerahati toplayıp onun çekilmesini sağlar.

Bitki önce haşlanır veya kaynatılır sonra bir bez içinde hasta yerin üzerine konur. Lapanın üzeri sıcaklığı muhafaza etsin diye güzelce sarılır.

BİTKİ ve MEYVE KÜRLERİ

Baharda gelişmeye başlayan bitkilerde bol miktarda özsu oluşur. Bu sebeple bu mevsimde bitkiler, mineral tuzlar ve şifa özellikleri bakımından da zengin olacakları için, kanı temizlemeye ve vücudu tazelemeye elverişlidir. Bu nedenle bahar kürleri kan temizleyici olarak bilinir. Bir hafta boyunca yapılacak bir kür, iştahın açılması, hazmın düzelmesi, normal dışarı çıkma gibi iyi sonuçlar verebilir. Bu sırada istenmeyen görüntüler de ortaya çıkabilir. Halsizlik, bağırsaklarda gevşeme ve hatta ciltte döküntüler gibi. Bu döküntüler bitki özsularının kanda yaptığı etkilerin ve kötü sıvıların atılmaya başlandığının işaretidir. Kür sırasında bazen kuvvetli bir ishal de görülebilir. Böyle bir durumda küre ara vermek ya da alınan maddelerin miktarını azaltmak gereklidir.

İlkbahar kürleri taze bitki özsularından yapılabileceği gibi, usulüne uygun kurutulmuş bitki çayları kullanılarak da uygulanabilir. Daha az külfetli olduğu için çay şekli daha kolay uygulanabilir. Ancak önemli olan her iki şekilde de belirli bir süre muntazam uygulanmasıdır.

Taze olarak özsu hazırlamaya uygun bitkiler şunlardır: Yabani hindiba, öksürük otu (devetabanı) ısırgan, su teresi, yabani sarımsak, sinirotu, adaçayı, kuzukulağı, ıspanak, kırk kilit otu, civanperçemi, yer sarmaşığı, ciğer otu, kaşık otu, maydanoz, yavşan otu ve hindiba.

Özsular isteğe göre şarap, bal, et suyu veya havuç suyu ile karıştırılarak yemeklerden evvel alınır. Çeşitli bitkiler birbirine karıştırılmamalı ve kür vücutta kuvvetli bir etki gösterdiğinden mümkünse doktor kontrolunda yapılmalıdır. İstenirse değişik bitkiler değişik günlerde alınarak kürün etkisi çoğaltılır.

Özsuların sabahları aç karnına içilmesi çok iyidir. Çocuklar hariç, yaşa, cinsiyete bir de bünyeye göre her gün birkaç yemek kaşığı dolusu ile başlayıp yavaş yavaş gün boyu 100 gr. kadar çıkarılır ve sonra tekrar yavaş yavaş azaltılarak 4-6 hafta sürmesi gereken kür tamamlanır. Bu sırada uygun bir diyette gereklidir. Taze sebzelerle yapılmış çeşitli yiyecekler yenirken, kahve, kakao veya çikolata, güç hazmedilen yağlı, unlu, tütsülenmiş yiyecekler asla yenmemelidir. İçecek olarak en iyisi menba sularıdır. Her sabah bir duş alıp arkasından uzunca bir yürüyüş yapılmalıdır.

Kurutulmuş bitkilerle yapılacak çay bir kür müddetince şu tertiplerden olabilir.

1. gün: civan perçemi 20 gr. Ada çayı 10 gr., Biberiye 10 gr.

2. gün: Kantaron çiçeği 20 gr, ardıç meyvesi 30 gr, kırkkilit otu 20 gr., Sinirotu 20 gr.

3. gün: Binbirdelik otu 20gr., Isırgan 20.gr., pelin otu 10 gr.

Dört hafta boyunca her gün sabah ve akşam birer çay fincanı içilir. Bu çaylar 14 gün boyunca da içilebilir ve 8 gün ara verip tekrar 14 gün içilmelidir.

Meyve kürleri: Genelde her meyve ile yapılsa da üzüm kürü en çok bilinendir.

Vücudun virüslerden temizlenmesi meyve asitleri ile olur. (elma asidi, limon asidi, gibi) Bu asitler vücutta toplanmış virüsleri gevşeterek ve eriterek etki ederler.

Organizmanın şifa bulması, tazelenmesi için gereken maddeler meyvelerde mevcuttur. Bu bakımdan meyveler çok zengindir. Demir tuzları, fosfat ve diğer mineral tuzları meyvelerde yeterince bulunur.

Organların tembelleşen faaliyetlerini canlandırmak için meyve verilir, çünkü meyve aroması sinir sistemi üzerinde ferahlatıcı ve canlandırıcı etki eder.

İyi bir meyve kürü yapmak için belli bir programa uymak gerekir. İlgili meyve çeşidi sadece kahvaltıda ve akşam yemeği olarak kızartılmış biraz ekmek veya kepekli ekmekle yenilir. Öğle yemekleri alışıldığı gibi yenir. Kür boyunca her ne halde olunursa olunsun; kahve, çay, alkollü içecekler, sucuk, pastırma, salam, sosis, isli balık, yağlı peynir, her türlü kızartmalar kullanılmamalı, ayrıca ve mümkünse kuru yemiş, kakao ve çorbalardan da vazgeçilmelidir. Süt sadece çilekle, kirazla veya yaban mersini ile alınmalıdır.

Meyve küründe prensip çok iyi çiğnemektir. Meyve öyle çok çiğnenmeli ki adeta lapa haline gelmelidir.

Kürün ilk günlerinde ½ ile 1 kg. meyve yenilir ve yavaş yavaş 1,5 ile 2.5 kiloya yükseltilir. Sadece vişne günde en fazla 1 kg yenilebilir. Sonra günlük miktar tekrar yavaş yavaş azaltılır. Meyve kürleri ancak doktor tavsiyesiyle yapılmalıdır.

Limon kürü: Hergün bir adet limon suyu, orta büyüklükteki bir bardak şekersiz suya karıştırılarak gün boyu içilir. 8 gün sonra günde 2 adet, ondan sonraki 8 gün boyunca günde 3 adet ve sonraki 8 gün boyunca günde 4 adet limon suyu aynı su bardağı suya katılarak gün boyu yudum yudum içilir. Sonra geriye doğru aynı şekilde azaltılarak günde 2 limona kadar inilir. Yaz aylarında bu kür 6 haftaya kadar çıkarılabilir, yani beşinci 8 gün boyunca günde 5 limon, altıncı 8 gün boyunca da günde 6 limon kullanılabilir.

Üzüm kürü: gerçek bir üzüm kürü ile çok şey kazanılabilir. Sabah erken bir saatte bir salkım üzümden sonra kahvaltı yapılır. Daha sonra öğle yemeğinden evvel ve sonra birer küçük salkım ve akşam tekrar bir salkım üzüm yenmelidir. Salkımlar örselenmemiş olmalıdır, taze ve hırpalanmamış. Üzüm küçük porsiyonlar halinde yenmelidir ve kür sırasında yemeklerin bol vitaminli olmasına özen gösterilmelidir ki üzüm suyunun etkisi bozulmasın.

Üzüm kürü, romatizmaya, nikrise, şişmanlamaya ve şeker hastalığına karşı ilaç olarak kullanılır. Ayrıca mide ve bağırsak rahatsızlıklarında, iştahsızlıkta, mide zafiyetinde de şifa vericidir. Kanın temizlenmesini ve sağlıklı olmasını sağlar.

Üzümlerde, kan oluşumu için gereken her şey vardır. Bu nedenle bir üzüm kürü; kan kalitesinin bozulmasından ileri gelen, sıraca (skrofulose), kansızlık, tüberküloz gibi hastalıklarda da olağanüstü iyileştirici etki gösterir. Böyle bir kür ile kanın alkalik özü artar yani kanda oluşacak aşırı asitleşme önlenir. İdrarın atılmasına ve bağırsakların boşalmasına yardım edilmiş olur. Bağırsaklardaki gıda kokuşması azalır, idrar alkalileşir.

Üzüm kürü yaparken kilo almak isteniyorsa, protein ve yağca zengin gıdalar yanında her gün ½ - 1,5 kg üzüm yenmeli. Aksine kilo vermek isteniyorsa 2-3 kg üzümle çok az yağlı ve proteinli yemekler yenmelidir.

Üzüm yerken doktor önerisine göre biraz kepekli ekmek yahut incir yenebilir. Öğlenleri, haftada birkaç kez olmak üzere ızgara ete müsaade edilebilir. Fakat sabah ve akşamları üzüm yanında kepekli ekmek yenmelidir. 

 

Şifa bölümündeki diğer içeriklere aşağıdaki konu başlıklarına tıklayarak kolayca ulaşabilirsiniz...
 

Fahire Öztekin Arşivinden
İncelikli Beslenme
Bitkilerle Şifa
Şifalı Bitkiler 1
Şifalı Bitkiler 2
Şifalı Bitkiler 3
Besinler ve Evren Gücü
Şifa Sevgidedir
Her Telden Şifa Teknikleri
Geleceğin Şifacısı
Varedenle Varedilenin Sonsuz Dansı Şifa
Bedensel Şifacılık

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap