Renklerle Tedavi 2

 

 

2. Bölüm

Renk terapisi değişik formüllerle gerçekleştirilebilir; ışıkla, nefesle, değerli ve yarı değerli taşlarla, renkle yüklenen suyla ve güneşi, gökyüzünü, tümüyle doğayı, onda barınan her şeyi izlemek ve gerekli olanı en saf kaynağından çekmekle, giysiyle, mekân renk düzeniyle, gıdalarla ve en önemlisi içimizde büyüteceğimiz sevginin, o tarifsiz, dünya gözüyle görülemeyen sadece hissedilebilen rengi ve yüksek frekansıyla. Gerçek sevgi özümüzle aynı frekansta titreşir, bunun için bu zamanda insanlığa gerçek sevgi öğretilmeye çalışılmaktadır Yüksek İlahi Akışın eğitim programlarında. Ve insanın var oluşundan beri verilen eğitimler hep bunun içindir. Özüyle ahenk içinde olup, Gerçek gerçeği Yaratıcının izin verdiği kadar yaşaması için.

İnsan yaşadığı renkli dünyanın büyüklüğünü ve yaşamının hikmetini belki de renkleri ve içerdikleri enerjileri yerince kullanmayı başarabildiğinde anlayacaktır. Öylesine bir renk genişliği içindedir ki dünyasal var oluş, bu insana dünyanın ve üzerindekilerin özünde ne denli zengin olduğunun, bu zenginliğin de insanda anlatılamaz çeşitlilikte tezahür açılımlarına neden olabileceğinin bir göstergesidir. İnsan akılla donatılmış özel bir varlıktır. Dış görünüş itibariyle çok az renk taşır ama görünmeyen yapısı renklidir. Tüm diğer yaratılmışlarsa, havada karada ve denizde olağanüstü renklere sahip muhteşem varlıklardır. İnsanın sahip olduğu gibi bir akla sahip değillerdir ama insanın sahip olduğu renklere, enerjilere görünüşlerinde sahiptirler. Bu düşündürücüdür. Yaratılmışların en mükemmeli olarak işaretlenen insan fizik bedeninde oldukça renksizken, akıllı olmayanlar ya da öyle zannettiklerimiz neden bu kadar renklidir? Bu yaratılışın gizemli denge ve işleyiş unsurlarından biridir. O renkler ve enerjileri olmasa acaba dünya sürekli kendini onarabilir, insanın şuursuzca yaptığı tahribatlara dayanabilir ve insanı bilmediğimiz bir biçimde destekleyebilir miydi? Bunun dışında daha pek çok şey de düşünülebilir tabii. Bir örnekti yazdığım, düşüncelerde başka örnekler uyandırabilmesi için.

Renkler; O’nun bilmediğimiz sevgisinin özgün kristalinden geçerek yaratılışa akseden ve o muhteşem sistemde değiştirilemez yeri olan renkler ve taşıdıkları enerjiler. Renk deyip geçtiğimiz, sevip sevmediğimiz, çoğu zamanda farkında bile olmadığımız renkler. Kaç kişi giysisinin, ev ihtiyaçlarının ve sanatsal dışavurumların dışında renklerle ilgilidir acaba? Kaç kişi sevdiği çiçeklerin dışında, bahçesindeki ağacın, kırların sarısının, yeşilinin, o akıl almaz renk cümbüşünün güzelliğini ve gücünü yaşamadadır. Kaç kişi gökyüzüne bakıp ondan güç bulmadadır, maviler, beyazlar, griler arasında parlayan sarılara, turunculara, kırmızılara ve hatta morlara bakarak? Kaç kişi denizi seyreder sakin küçük bir koyda, dalar dibe oradaki renk dünyasının güzelliğini görmek için. İnsan büyük çoğunluğuyla, özelliklede şehirlerde ilgisizdir renklere kendine dayatılanların dışında. Sıradan yaşamının sıradan renkleri içinde geçer ömrü, sıradan düşüncelerle, sezgisiz, ilhamsız, renksiz, sadece para kazanmak, şartlandırıldığı yaşam biçimini elde etmek ya da sadece yaşama olanağını bulabilmek için. Bu nedenden de fizik ve ruh bütünlüğü her geçen zamanda biraz daha parçalanmakta, hastalıkları artarken, ruhu da çırpınmadadır değişik sıkıntılarla, dengesiz hallerle kendini belli ederek. Renklerin enerjisinden uzaktır.. Düşünceleri renksiz, davranışları renksiz, renklendiği yerlerde ise, koyuluğun, ışıktan uzaklığın yıkıcı etkisini taşımadadır. İnsanın ışıklı renklerin dengelenmiş gücüne ihtiyacı vardır şu zamanda her şeyden çok.

Çalışmalarında ciddi, emeklerini paraya değil başarıya ve hizmete odaklamış renk terapistleri bunun önemini bilirler. Renkleri ve onların önemini gerçekten kavramışlardır. Renkler beden içinde ikinci bir beden, dünya içinde ikinci bir dünyadırlar çünkü, fark edilmeyi, kullanılmayı, onurlandırılmayı bekleyen. İnsanlaraysa onlara saygıyla sevgiyle yaklaşmak düşer, çünkü onlar fark edilmeyen yaratıcılardır. Şifa yaratırlar etkileriyle, tam karşıtını da. İnsanın yaratıcılığını da yıkıcılığını da desteklerler kullanıma göre. Onu yerince sevgiyle kullanmaksa aklını kullanabilen insana kalmıştır. Renk terapisti insana kullanamadığı rengi pek çok bilgi ve gözlem birleştirmesiyle bildirebilir ve gereken desteği verebilir. Onu hayatına geçirmek ise daha sonra insana kalır.

Bedenimiz fizik yapısının dışında eterik bir bedene de sahiptir. Dengesizlikten doğan rahatsızlıklar önce orada görünür. Terapist bunu ya duru görü olmasıyla ya da hassaslaşmış elleriyle fark eder. Bazen de radyestezi devrede olabilir. Bu bulucu yöntemlere bir anda sahip olmak mümkün değildir. Uzun ve ciddi çalışmalardan sonra elde edilebilirler. Görülen ve hissedilen belirtileri değerlendirebilmekse, ya içsel duyuşla ya da deneyimle elde edilir. Bu noktada deneyim üzerine biraz gülelim.

Teşhisi çok zor olan bir hastalığı tedavi eden doktora sormuşlar. " Gittiğimiz tüm doktorlar anlayamadı sen nasıl anladın? "Doktor hasta yakınını alıp bir mezarlığa götürmüş ve "işte" demiş "bunca deneyden sonra.”

Renk terapisi de böyledir. Öyle üç-beş bilginin bir araya getirilmesiyle başarılamaz. Yardım isteyenleri belki öldürmez ama zarar verebilir fayda yerine. Bunun içinde gerçek terapistleri bulmak zordur, bu konularda gelişen teknolojilere rağmen. İçinde devindiğimiz zaman enerjisi şimdi çok daha farklı akmadadır. Ve insandan, bilginin muhteşemliğinin ezberini değil, ruhuna işlemiş güzelliğini yaşamasını beklemededir. O zaman isteyen için de veren için de İlahi Yardım ulaşacak, gördüğünü, hissettiğini doğru yorumlayacak ve yapacağını bilecektir gerçekten.

Diyeceğimiz odur ki zaman değişmededir, olaylar değişmededir, insan değişmededir, şifalanma ve şifalandırma da  değişmededir. Yine de eski enerjinin değişmeyen esasları geçerliliklerini sürdüreceklerdir bir zaman daha, dünyadaki ve barındırdıklarındaki değişim sonuçlanıncaya kadar. O zaman ne olacağını şimdiden bilmek bizler için olanaksız. Belki bildik renklerimiz de değişecektir kim bilebilir ki!...

 Aysel Ongun 22 Mart 2010

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap