Büyüklere Masallar 2. Bölüm

 

 


- 2 -

Uzak çok uzak bir yıldız göz kırpardı, bulutsuz gecelerde apartmanların arasından daracık da olsa görünen gökyüzünden çocuğa. Çocuk severdi onu içten içe, tüm göz kırpanlardan daha fazla. Her gece yatmadan önce pencerenin önüne gelir, uzun uzun seyreder, içinde kabaran sevgiyi yaşar ve hep aynı cümleyi söylerdi. “Seni seviyorum” Bir zaman sonra ailesi fark etti bu durumu, endişelendiler çocuklarının o çok uzaktaki yıldıza bağlılığından. Önce kendileri anlatmak istediler bildikleri kadar yıldızları yalan yanlış; çocuğun gözyaşlarıyla gelen itirazlarıyla karşılaştılar. Sonra psikologlar girdi devreye didiklediler çocuğu. Değişen hiçbir şey olmadı. Çocuk ısrarla sevmeye devam etti yıldızı; onun göz kırpışını görse de görmese de. Ve anlatmaz oldu kimseye onu ne kadar çok sevdiğini. Oraya gitmek istiyordu, orada olmak, orada yaşamak. Orada bir ev vardı onu bekleyen, her gece gel diyen; içinde yaşayanları bilmese de sıcaklıklarını hissediyordu yüreğinin ta derininde.

Bir gece aniden uyandı uykusundan birinin kendini çağırdığını hissederek. Odada kimse yoktu. Ama perdeleri çekilmemiş pencerenin dışında portakal kadar mordan, pembeden, sarıdan ışıklar saçan bir top odayı aydınlatıyordu gündüz gibi. Çocuk büyülenmiş gibiydi, sadece bakıyordu. Ne korkmuştu ne de sevinmişti, baktı öylece yatağından bir zaman ve sonra gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı.

Sabah kalktığında hiçbir şey hatırlamıyordu. Günler sonra rüyaymışçasına hatırladı bir an ve kısa zamanda yeniden unuttu. Oysa o gece büyük bağlantı kurulmuş, çocuk ait olduğu yıldız sisteminden ilk mesajı almıştı…

Hani daha önce anlatmıştık Dünya’nın yaratılışını çok kısa masal gibi olsa da; çünkü işimiz gerçek masalları anlatmak, masal dinlemeyi sevenlere. Sonra üstündekilerin yaratılışlarını, Dünya Rabbi’nin diğer Bilgelerden yardım istediğini. İşte o bilge yaratımcılardan biri, o çok uzaktaki göz kırpandan, kendi yaratımlarından tohumlar yollamıştı dostu olan yaratımcıya, eserini daha zengin kılması için. Onun gibi başka yaratımcılarda Güneşin çevresinde muhteşem bir ahenkle dönüp duran bu masmavi güzel yaratımda kendilerinden de bir şeyler olsun istemişler ve yaratımlarından tohumlar yollamışlardı onun zenginliğine zenginlik katmak için.

Bazı bilgilerde denir ki, Dünya ilk yaratıldığında her yanı kaplıydı bilmediğimiz bir örtüyle, gök kubbe diyebileceğimiz bir şekilde atmosferini muhafaza etmek için. Sonra o gök kubbe bir nedenle parçalandı ve Dünya yağmurla tanıştı, o güne kadar bilmediği. Öylesine yağmurlar yağdı ki yüzlerce yıl okyanuslar oluştu, kıtalar oluştu birbirinden ayrı. Bu bizim bildiğimiz tufan değil, ondan çok önceleri olan tufandan da öte tufan. Böylece uzayda insandan çok akıllı olan varlıklar kendi yaratım alanlarını oluşturdular Dünya Rabbi’nin ve ondan da üst olan yönetici sistemlerin izniyle. Birbirlerini özendirdiler güzelin daha güzelini yapmak için. Onun için her kıtada birbirinden çok farklı yaratımlar meydana geldi. Bu gün belki de hiçbirinden haberdar olmadığımız. Şimdi bildiğimiz Dünya bile her kıtasında ne kadar farklı yaratımlara sahip değil mi? Yani Dünyamız sadece Dünya için dünyada yaratılan varlıkların değil, pek çok yıldız sisteminden tohumlanmış varlıkların da vatanı, biyolojik bedenleri dünya yapısı olsa da. İçlerindeki o tohum bilmeseler de onları farklı kılmada birbirlerinden. Onlar hep Dünya insanından meydana geldiler ama özlerinde Dünya insanı değiller; bu güne kadar çok değişim geçirmiş olsalar da yine de farklılar bazen insanları hayrete düşürecek kadar.

Uzaylı tanımı UFO’larla zihinlere kazındıktan sonra insanlar yeni bir korku noktası geliştirdiler zihinlerinde, yapılan propagandalar ve saklanan gerçek bilgileriyle. Korku her kötülüğün sebebidir, korkutan için de korkan içinde. Sevgi enerjisini yok eder, insanı çaresiz kılıp köleleştirir, bedeni güçsüzleştirir hatta hastalandırır, zamansız öldürür. Güzelden uzaklaştırır insanı.

Çocuk uzaktaki göz kırpanı içindeki tohumun etkisiyle seviyordu. Onun zihni ve ruhu hasta değildi, onun ilaçlara ihtiyacı yoktu. O içinde yaşayan yurdunu, evini özlüyordu sadece. Anne babası bunu bilemezlerdi ki.

Aramızda pek çok yıldız çocuk var. Sizden birisi çocuğunun böyle bir çocuk olduğunu bilse ne yapar acaba? Korkar mı? Sakın korkmayın, belki sizde içindeki tohumu henüz uyandıramamış bir yıldız insan olabilirsiniz…

Aysel Ongun 2009

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap