Celselerden Parçalar II

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar II

 ***

16

Aramanız gereken esaslardır detaylar değil. Sevgi; doğruluk, kardeşlik, dostluktur. Güzel olmak için dış temizlik değil, iç temizliktir şart olan. Esası yitirmeyiniz. Niçin yok olmak için bu kadar çaba gösteriyorsunuz. Varolmaya çalışın. Seviniz birbirinizi, birbirinize koşunuz, ayrı ayrı yollara değil.

Tekâmül 3 esasa dayanır; görerek, yaşayarak ve öğrenmeyi dileyerek. Bu üç gerçeği kendilerine düstur edenler başarırlar, görürler. Her engelleyicinin muhakkak iyi olmadığı müddetçe yok edici bir çaresi vardır. Bu çare sizin düşüncelerinizde gizlidir. Yani iradeye hâkimiyet güzele davettir. İradesine hâkim olan her kişi esasa, doğruya en önde varandır.

Orası nice nimetlerle dolu bir yer biliyor musunuz? Orada anlaşamayanlar şüphesiz ki burada da anlaşamazlar. Orada birbirinizin haksızlığına göz yumabilirsiniz, burada ise asla. Orada görünmeden izleniyorsunuz, burada göz gözesiniz sizden üstünlerle, evvellerle, öncelerle. Burada hiç yapamazsınız, çünkü kin, gaflet, bunlar ruhu yoğurduktan sonra o ruhun düzelebilmesi için çok, pek çok zaman gerek. Ruh bir kâğıt değildir, boyanamaz, kiri kaybedilemez; aslı ne ise esası da odur.

Bu dünya hedef lokomotifinin bir vagonudur. Siz sizi unutmayın. İçinizdekini, gönlünüzdekini, Vareden’i, Yaratan’ı, birbirimize bizleri emanet edeni. Güzel söyleyin birbirinize. Kırmayın birbirinizi. Derdini deşin birbirinizin derman olmak için, birbirinizi kızdırıp dert fermanı olmak için değil.

Haydi tutuşun el ele: “Ey ulu Tanrım, biz Senin Rızan için, Senin için ve Senin ümmetin için bu dünyada yaşıyoruz. Sen bizlere öyle bir yol göster ki ve o gösterdiğin yollarda bizleri ve bizlerin hatalarını bağışlayıp, mümkün olduğu kadar az hata ile huzuruna gelmeyi nasip eyle Yarabbim. Amin.”

 ***

17

Herkes kendi yapmış olduğu davranışlar sonunda o davranışlarının meyvelerini toplamak mecburiyetindedir. Attığınız her tohum nereye atılmışsa ona göredir. Derine atılmışsa iyi meyve verir. İyi atılmayan, sonra sulanmayan ve beslenmeyen tohum iyi meyve vermez. Sizler kazandıklarınızı yalnız bu dünyada yaptıklarınızla kazanmadınız. Bunlar önceki davranışınız, bedenlenişlerinizle bu günü kazandınız. Bu alın yazısı değil, doğrudan doğruya bir neticedir. Aynı şekilde şimdiki davranışlarınız yarını şekillendirecek. Bu da alın yazısı değildir. Rabbim tüm kullarını hür kılmıştır. Ancak davranışlarının neticelerini kabul etmek şartıyla .

Yüce Rabbim tüm kullarına bir zekâ ve akıl vermiştir. Aynı zamanda gönül gözü vermiştir. Bunları kullanamayana Rabbim ne eyler. Tembellik edene Rabbim ne eyler. Şunu unutmayın ki hiçbir zaman yapamayacağınız şey sizden istenmez. İstenen şeyler sizin gücünüz dahilinde olanlardır. Yüce Rabbim hiçbir kulunun hakkını yemez. Hiçbir kulunu yalnız bırakmaz. Size lûtfedilmiş olan düşünceyi ve gönül gözünü kullanınız. Göreceksiniz ki her şey hallolacak.

Yüce Dostum (B) buyurur ki; “Önce dileyiniz, sonra çalışınız ve sabrediniz.” Siz bunu tam olarak tatbik ederseniz biliniz ki, olmasında hayır olan her şey olur. Ancak sabretmesini, özellikle sabretmesini iyi bilmelisiniz.

Her şeyin bir zamanı bir de yeri vardır. Zamanında ve yerinde yapılmayan şey ne olursa olsun yanlıştır. Bunu düzenlemek ve ayarlamak aklın ve zekânın vazifesidir.

Hani bir beden gözünüz var, bakarsınız, görürsünüz çevrenizi. Ancak bazı şeyler vardır ki beden gözünüz görmez ama siz bilirsiniz bazı şeylerin varlığını. İşte beden gözünüzün göstermediği, sizin bildiğiniz şeyleri, hissederek, içinizden duyarak bildiğiniz şeyleri gösteren gönül gözüdür. Gönül gözü imanla gelişir. İnançla gelişir. Düşünce ile gelişir. Ne mutlu ki gönül gözü açılmış olanlara.

Putlar çoktur yeryüzünde. Bazıları yuvarlaktır, bazıları yassı, bazıları şıngırdar, bazıları ise tatlı görünür; aslında ise çok acıdır!..

 ***

18

Her hangi bir konuşma yapmadan önce kendinize sorunuz, gerçekten bu söyleyeceklerim lüzumlu ve yerinde mi diye. Göreceksiniz ki en az yarısını söylemeyeceksiniz. O zaman, zaman belki yavaşlamaya başlar durmasa bile.

Düşünce size bazı şeyleri çok kestirme yoldan gösterecektir. Eğer oturup düşünürseniz kendinizi birçok sıkıntılardan kurtarabilirsiniz. Aksi takdirde dolambaçlı yoldan yürümek zorunda kalırsınız.

Birbirinizden bir yerde çok fazla şey beklemeyin ancak karşınızdakine çok fazla şey yapmayı, vermeyi ve özellikle onun beklediği şeyi vermeyi dileyiniz. Düşününüz ve ona göre davranınız. Birbirinizin isteklerine önem veriniz. Bu gerçekten bir altın kaidedir.

***

19

Büyük yapıyı küçük taşlar meydana getirir, bunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayınız. Yapacağınız görevleri her zaman büyük olarak istemeyiniz. Sizin küçük gördüğünüz belki de aslında en büyük görevdir. Alçak gönüllü olunuz. En alttan başlayınız, sabırla, sükûnetle ve sevgiyle.

Birbirinize yalnız iyi gününüzde iyi gözünüzle bağlı olmayınız. Aranızdan biri kayarsa hep beraber el birliği ediniz ve kaldırınız o kayanı. Bunda hayır vardır. Çünkü Rabbin Rızasını almada önemlidir bu. Çünkü birbirinizden sorumlusunuz siz, hele hele kırdığınızdan. Gönlünü alınız birbirinizin. Bilirsiniz O Eşsiz her şeyi affeder, bir günahı affetmez, o da kırık gönül suçudur. Kırdığınız gönülleri sevginizle yıkayarak tamir ediniz.

 ***

20

İrade gücü Yüce Rabbin biz kullara verdiği en büyük lûtuflardan biridir. Ancak güç kendiliğinden bir şey yapabilecek durumda değildir. Bir yöneticiye, bir idareciye muhtaçtır. O ise akıldır. Aklın bir işleyiş şekli ve mekanizması vardır; tıpkı bir zincir gibi. İşte o zincirde irade tatbikat safhasına koyan bağdır. Yani düşünülenleri, öğrenilenleri, kabul edilenleri tatbik edebilme gücüdür. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da hürsünüz. Yani o gücü kullanmaya mecbur edilemezsiniz. Kullanıp kullanmamakta serbestsiniz. Onu kullanarak elde edeceğiniz sonuç tamamen size ait olacaktır. Yani ne ekerseniz onu biçeceksiniz. Her iki yönde serbesttir gitmek için. Siz karar vereceksiniz. Alacağınız sonuç bu kararınıza bağlı olacaktır. Gerçeği görür de verilen lûtuflardan istifade yoluna giderseniz kazançlı olan sizsiniz. Bunu yapmaz da nefsinize yenilirseniz, kaybedecekte yalnız siz olacaksınız. Belki Yüce Rabbim lûtfeder, menfi de olsa bir görev yaparsınız, o anda sizin hatanızı gören başka bir kul belki ders alır. Ama aynı dersi siz almadığınız takdirde yine hiçbir sevap kazanamazsınız. karşı tarafın bir şeyler kazanmasına rağmen.

Sakin bir köşeye çekiliniz, dua ediniz Yüce Rabbe ve ondan sonra boşalınız elinizden geldiği kadar. Sonra vicdanınızın sesini dinleyerek davranınız. Göreceksiniz ki o en hayırlı olacak.

 ***

21

Samimiyet kendini vererek olur. Gönülden olmayan şeyler samimiyet değildir. Zira er geç çökmeye mahkûmdur. Suni yapılan hareket o an için yerini bulmuş gözükebilir, fakat daha sonraki bir olayda, nefse hitap eden bir olayda derhal hatasını gösterir. Şunu biliniz ki nefsi kontrol şarttır.

Önce şunu biliniz ki doğru herkese göre değişir fakat doğru tekdir. Hangi noktanın doğru olduğunu bilmek sizin tekâmülünüze bağlıdır. Bir şeyin doğruluğunu görmek icabında senelere bedeldir fakat doğruluğun hayrını görmek icabında an meselesidir. Doğru yapılan işlerde huzur olur. Doğru yapılan işler sizi ferahlatır. Doğruluk basamağı hakikaten bütün kullar için lüzumludur. Tekâmülünüz için.

Müzik sizi konsantre eden, bu yolda yürümenize en büyük yardımcıdır. Müzikten hoşlananlar için bir boşalma metodudur. Müzik insanların bir takım duygularını açığa çıkaran ve bu gün her yerde, her evde icabında bizzat sizin söylediğiniz bir boşalmadır. Bu öyle bir metottur ki düşünün birçok şeylerin onunla ortaya çıkacağını.

 ***

22

Yardım öyle bir konudur ki buna, bakan göz lazım. Yardım yerini bulmalıdır. Aksi halde hiçbir kıymeti yoktur. Siz yardım yapacağınız zamanlar yardımın yerini bulup bulmayacağını iyice düşününüz. Yapılan yardımların çoğu esasta yardım gibi gözükse de maalesef bazı zamanlar şahsı birtakım iyi olmayan hareketlere alıştırır. Yardım için acele gerekmiyor, düşünerek yapmak gerekiyor. Yardımlarınızı daima önem sırasına göre alınız. Hangisi daha hayırlı ise onu yapınız.

Sabır gibi sevgide bir kudrettir. Kullanıldığı zaman karşısında hiçbir kuvvet göğüs geremez. Kötüler, hani iyiden uzak olanlar diyorum var ya işte onlar bir anlamada anlayamazlar ve başka bir havaya bürünürler. Siz siz olun sevgiyi elden bırakmayın. Sevgi, güçlerin, kuvvetlerin en üstünüdür. Sevgi her yerde her zaman kullanılacak olandır. Çünkü sevgi, o sevgiyi baş tacı edenlerin öz malıdır. Düşüncesini kullanan sevginin hikmetini görendir.

Dünyada yani sizin orada beraber olanlar burada da beraber olacaklardır. Ne kadar birbirinize yakın, ne kadar sevgili, ne kadar istediğimiz gibi olursanız, o kadar buradaki dünyanız geniş olacak. Burada o kadar rahat olacaksınız.

 ***

23

Salınan yuvarlanan Rabbin tek yarattığıdır. Her şey ondan yaratılmıştır ve her şey odur.

Sevgide ikiyüzlülük yoktur. İkiyüzlülük insanı sadece bir noktaya kadar götürür. O noktada bırakır insanı. Öyle ki o noktada bulunan kişi can atar eskiden bulunduğu noktaya dönmek için. O nokta, yani eskiden bulunduğu nokta çok gerilerde olsa bile. İşte, ikiyüzlülük çok acı bir şeydir.

En çok sevilen, herkesi en çok sevendir ve bu sevgisini gönlünün ta derinliklerinden getirebilendir. Elbet ki sevgide düşünce vardır, saygı vardır, karşınızdakinin eğilimlerini değerlendirmek vardır. Gerçek bir tekdir ancak gerçeğe değişik açılardan bakmak mümkündür. Karşınızdakini kazanmak için önce onun açısını öğreniniz, ondan sonra tek ve değişmez olan gerçeğe o açıdan gidiniz. Çünkü hangi açıdan bakılırsa bakılsın tek olan tektir ve gerçektir.

Seven kişi daima bir olmak, beraber olmak diler ve ister. Siz de sevdiklerinizle daima bir, beraber olunuz. Göreceksiniz ki sevginiz iki misline, hatta daha fazlasına çıkacaktır. Yüce dostum “B” buyurmuştur ki, “nerede bir gönülden bir gönüle akış varsa, orada hayırların en büyüğü vardır.” Birbirinizi daha sık görüp, daha sık seviniz. Kurtuluş ve hayır bundadır.

Sevgi tek taraflı olmaz. Eğer tek taraflıysa o zaten sevgi değildir. Belki arzudur, belki istektir, fakat sevgi asla değildir. Sevgi mutlaka karşısındakine kanca atar ve karşısındakini kendisine bağlar. Bağlamıyorsa sevgi değildir. Bağlayamıyorsanız gerçekten sevmeye çalışınız. Açık ve samimi olunuz sevginizde.

***

24

İçindeki kötülükleri atamayanlar Tanrı’yı yanlarında hissetmekten aciz olanlardır. Yüce Rabbi yanında hisseden her kul O’ndan utanarak arınır. Çaresi; O Eşsiz, O Varolan, O’ Bir tek Büyüğün huzuruna çıkmaya gayret göstermektir.

Siz önce kendinizi Yüce Rabbin bu dünyada iyilikten, doğruluktan, güzellikten uzaklaşmış bir toplumun içerisine büyük bir süratle şimdiki ağırlığınızla bırakılmış olarak düşünün ve çarpmış olduğunuz yerde, düşüşünüz esnasında bir dalga. Bu dalga gittikçe büyüyecek, yani siz bir fikir güneşi olarak, bir doğruluk, bir iyilik timsali olarak orada çalışmayı tasarlarsanız, şüphesiz ki denize atılan bir taş gibi önce etrafınızda size en yakın olan dalgayı, daha sonrada en sonuncu halkayı teşkil edeni yapmış olursunuz.

Sağlam bir insanı özlemekle, o insanın yaşantısını özlemekle tekâmül olmaz. Bulunduğu hale şükredip, onlara o haliyle yetişmeyi düşünen kişi tekâmülün aslına sırrına eren kişidir.

Gerçek mutluluk sizin düşüncenizde olduğu gibi değildir. Malik olmak, erişmek değildir. Mutluluk huzur içerisinde doğup, huzur içerisinde o aldığınız elbiseyi yerine teslim etmektir. En büyük mutluluk budur.

Dünyaya geliş şekilleri ayrıdır. Yaşantılar da ayrı. Acı diye bildiğiniz size en büyük tekâmülü temin eden o güzel günleri mutsuz, lanetli veya benzeri kelimelerle değerlendirip niteledik. Oysaki onlar bize bizim kendimizi bulabilmemiz için O’ Eşsiz’in nasip etmiş olduğu lûtufdan başka hiçbir şey değilmiş; işte mutlu olmak bunların hiç birisinin cereyan etmemesini temin veya temine çalışmaktır. Mutluluk başkası için yaşamaktır. Ben yaşarsam ki senin için, mutluyum. Çünkü O’nun emrini harfiyen yerine getiririm.

Ruhun bedenden ayrılması esnasında iki türlü azap vardır, biri maddi diğeri manevi. Bu azapların çekilmesi sırasında kul veya yaratık yapmış olduğu yanlışları ve kendi çapında en büyük yapmış olduğu hatayı hatırlamakla manen eziyet çeker. En sonunda itiraf cihetine gider veya benzeri yolları seçer, oysaki çok geç artık. Fakat buna rağmen O’ Affedicidir. Onu O’ bilir. İşte azap iki yöne ayrıldı, maddi ve manevi. Üstelik bir noktada birleştiler. İkisi de azap verir. Bedeni azabı bazen kendi kendimize yaparız deriz, oysaki bazen değil her zaman. Yüce Rabbim her güzel olanı bizim önümüze sermiş. Halbuki biz nefsimizin emrettiğini yer, emrettiğini içer, emrettiğini yaparız.

 ***

25

Şükrün ilk adımı şikâyet etmemektir.

Aşırı giden tevazu, tevazu değildir, kendini harcamaktır. Ancak siz her zaman için alçak gönüllü olmaya çalışınız. Her konuda aşırı gitmekten Yüce Rabbime sığınınız.

İnsan, insanlığını, düşüncesini kullanıp önce iyi olduğuna inandığı hale gelmekle, sonra da nefsinin istediği fakat doğru olanı yapmakla hakiki insan olur. Nefsinize mağlubiyet size hem maddeten hem manen çıkıyor. “Kendinizle cenk ediniz” derken bunun yalnız nefis olduğunu anlamışsınızdır. Çünkü insanı iyiden öteye iyinin karşısına nefis iter.

Şüphesiz ki ruhi yönden huzura eren ki, tekâmül ettikçe neye üzüleceğini, neye üzülmeyeceğini öğrenen ruhi tekâmül etmiş kişi, daima güler yüzlü, korkusuz ve huzurlu olur. Bu dış görünüşte bedeninizdeki hatlara kadar tesirlidir. Ancak şu var ki dünyayı hiçe sayan kişilerin de yüz hatları düzgündür. Bu o demek değildir.

 ***

26

Alçak gönüllülük insanı yükselten ve her insanda bulunması lazım gelen bir şeydir. Alçak gönüllü insan kendini başka görür. O kendisini daha iyi tanımıştır. İnsan ancak alçak gönüllü olduğu zaman en iyiyi ve doğruyu yapmış olur.

Düşünen insan bir yerde yolunu bulandır. Düşünce insana apaçık her şeyi gösterir. Onu kullananlar bazı gerçekleri bulmuş olanlardır. Düşünmelerinde devam ettikleri takdirde geçeği daha yakinen görürler. Bu durumda olan kimseler günden güne tekâmülleri ve hayat planları ileriye giden kimselerdir.

O, O’Yüce Tek olandır. O’ var olan her yerde mevcut bulunandır. O’nu bilmemek gözü görmemekten daha fenadır. Dünyanızda nice gözü görmeyenler O’nu görenlerden daha iyi bilirler. O’ her an sizlerledir. Ve bu öyle bir mekanizmadır ki akıl sır ermez, tabir sizin. Bizim de bilmediğimiz ve daha belki de bilemeyeceğimiz nice noktalar var. Ama şu bir gerçek ki, O’na yakın olabilmek bir yerde insanlara, kullara düşer. Kul O’nu her an yanında hissettiği an daha başka olur.

Esası güzel edebilme fikri beraberlikte ve gönül birliğindedir. Aldığını veren, güzeli esas bilen siz güzeller, hedefe varabilmek için asıl gözünüzü, yani gönlünüzü alçaltınız. Yücelmenin sırrı görünüşte alçalmak, esasta yükselmektir. Esas budur. Gönlü güzel kılmak sahte-i tebessümle mümkün değildir. Bunun için gönülden yani esastan görünüz.

***

27

Sükûna ermeden kendi benliğinize dönemezsiniz. Çalışmak için, konuşmak için, dinlenmek için şarttır bu. Önce bunu başarınız. Benliğinizden gelen sesi ancak o zaman duyabilirsiniz. Onun yolu sevgiden geçer ve Rabbin izniyle olur.

Dikkat, düşünce, gönül gözünün temelleridir ve ondan sonra Yüce Rabbe teslimiyet gelir. Gönül gözü teslimiyetle çok yakın ilgilidir. Ancak düşüncenizi belli bir seviyeye getirmeniz şarttır gönül gözü için. Bir de düşünceyi belli bir seviyeye getirebilme imkânı olmayanlar vardır. Onlardan böyle bir şart istenmez. Onlar doğrudandırlar.

***

28

Sevgi her zaman için her yerde. Mantık ise sevginin meydanında çalışır, tabiri caizse; önce düşünce, sonra mantık, her zaman sevgi.

Korku bir yerde her kula haktır. Kuşku değil. Rabbini bilene kuşku haramdır. Kuşkulu olursanız O’na sığınınız kuşkudan kurtulmak için.

***

29

Mahvolmak insanlar için en acı şeydir. O' Yüce sizi sevgisinden varederken sizden bazı şeykler istemiştir. siz onları yaptığınız takdirde O’ rıza gösterir ve siz huzurlu olursunuz. Aksi halde onları yapmadığınız zamanlar size azap vardır. Sizler bir ve beraber olmadıkça size azap vardır. Kaybettiğiniz zamanlar size azaptır. Azap her şeyde hüsrana uğramaktır. Sizler hür olacaksınız. Bir olanlardan olacaksınız. Bir olmadığınız takdirde mahvolacaksınız. Mahvolacak olanlar bir gözleri kapalı yaşayanlardır. Mahvolmak sizden istenene sizin erişememeniz demektir. Sizden istenen beraberliktir, bu da sevgi ile sağlanır. Birbirinizin ne demek istediğini gözlerinizden anlayın. Sizler bir olun. Sizler bir olmadıkça size azap gelecektir. Yolunuzdan ayrılmakla aynı durumda olacaksınız. Mahvolmayı değil, iyi olmayı güzelde olmayı dileyiniz.

İrade-i külliye O’nun tarafından olandır. İrade-i cüziye ise O’ndan size hak olandır. İrade her şahısta kendi hak ve hürriyetine bağlı bir şeydir. Hür irade buradan gelir. Cenabı-Hak her kuluna bu iradeyi vermiştir. Kul neyin iradesi dahilinde olduğunu bilmelidir.

***

30

Şuur her kulda mevcuttur, fakat bu şuuru üstün bir seviyeye çıkarmak sizin yapmanız gereken husustur. Sizler idrakınızı, düşüncenizi tam kontrol altında bulundurmalısınız ki, o üstün seviyeye ulaşasınız. Bir yerde bunun seviyesi yoktur. Bir yerde de ona erişmek için bazı merhaleleri geçirmek lazım. Siz beş basamağı aynen uygulayınız. Uygulayanlar gibi aynen onlara sahip olmayı ve onları vermeyi düşününüz. (Beş basamak: İyilik, doğruluk, çalışma, bilgi, sevgi) O zaman göreceksiniz ki şuurunuz daha derinleşecek, daha geniş düşünme fırsatı bulacaksınız. Bilgi öyle bir cevherdir ki, almasını bilenler için düşünce yaratır. Düşünceyi geliştirmek için irade kontrolu şarttır. Size verilen, bildirilmiş olan beş basamak sizin baş tacınızdır. Ona saygı gösterip onu tatbik etmeye bakınız.

Şüphe bilmemektir. Şüphe inançsızlıktır. Bilen, inanan ve iman eden kişi şüpheden ari kalır. O bir yer bir seviyedir. O seviyeye varan her kul artık şüphe etmez, ancak düşünce kontrolu yapar. Düşünmek saplantıda olmamaktır.

***

31

Size devamlı düşünmenizi söylüyoruz. Düşünmeden yapılan hareketler, söylenen sözler gaflettir. Kulu yeniden geri dönmeye, yaptığını tedavi etmek zorunluluğuna götürür.

Önce fikrinizi geliştiriniz sonra onu kullanınız.

***

32

Tuttuğunuz yol şüphesiz ki hayırlı olan Rab yoludur ve bu yol sıkıntılarla, tümseklerle doludur. Bu yolda ne ekerseniz onu biçersiniz. Ondan fazlasını da biçmek mümkündür. Ancak neyi yapmak istiyorsanız, hangi hedefe ulaşmak istiyorsanız o hedefe ulaşacak adımı atınız, çekinmeden huzur içinde. Sizi hedefe diğer şeylerin yanında bilhassa alın teri ulaştıracaktır.

Şüphesiz ki tövbe O’na giden yollardan biridir. Ancak gerçek olduğu takdirde değeri vardır. İçinizden, ta gönlünüzden duyabildiğiniz takdirde değeri vardır. İçinizden duymuyorsanız aldatmayın kendinizi ve gerçek tövbe yapılan hatayı bir daha tekrar etmemektir. Burada fikirden ziyade davranış önemlidir. Görüyorsunuz ki her zaman için hür iradeye sahipsiniz ve bunun içinde mesulsünüz. Mesuliyetinizi iyi biliniz.

***

33

O'na istemeden ve zoraki teslimiyet olmaz. Onun için gönlünüzden dileyerek teslim olunuz. Teslim olmaktan korkmayınız. Düşününüz ki sizi yaratan O’dur. Siz yoktunuz var oldunuz. Zamanında da yok olacaksınız. O zaman korkmak neye, neyi neden sakınıyorsunuz? Size hayırlar, güzeller gösterildi. Artık daha fazla beklemeyiniz tereddüt içinde. Atlayınız karşı kıyıya ve huzura kavuşunuz.

Mümkünse nefsinize hiç hak tanımayınız. Nefis sizi inandığınız ve doğru bildiğiniz yoldan uzaklaştıran şeydir. Kendinize hâkim olduğunuz müddetçe hürsünüz.

***

34

Vicdan size doğruyu ve yanlışı gösteren anahtardır. Her kulda vardır fakat değişiktir. Mekanizması da değişiktir. Bunun için demiyor muyuz ki size, önce düşününüz, mantıkla ölçünüz ve inanınız. Doğru olduğuna kesin inandığınız şeyi yapmaktan korkmayınız. Doğruyu, gerçek doğruyu görmeye çalışınız.

***

35

Büyük engeller küçük aletlerle yok edilemezler. Böyle bilindiği müddetçe daha keskin ve daha kuvvetli olmak gerektiğinin kabullenilmiş olması gerekir. İzah etmeye çalıştığımız hususun esası şudur ki, her hangi bir konuyu, her hangi bir işi başlatmak değil, hedefine ulaştırmaktır esas.

Efendiler, şunu iyi bilmeliyiz ki her gereken yapılmış olsaydı, şimdi gerekmeyi gerektirecek hiçbir hal ortada kalmazdı. Ancak bizler birer robot ve birer parazit olarak O’nun indinde bulunacaktık. Şüphesiz ki en büyük en güzel başarı, yaşayarak, görerek ve en iyi şekilde düşündükten sonra karar vererek hareket etmektir. Elbette düşüncemizin en iyi kararı verebilecek kapasiteye gelebilmesi için, elbet bir tekâmül devresine ihtiyacı vardır. Bunun için önce bilgi, düşünce şart. Bunu kabul edelim.

“Ey Ulu Tanrım. Biz aciz, biz muhtaç, biz bilmeyen, bilmeyi dileyen, görmek için can atan biz kullarından görmeyi, bilmeyi eksik etme Ya Rabbim. Ey Ulu Tanrım, nimetlerine şükür, sana hamd olsun . Amin.”

***

36

Hepinizin kul seviyesinde olduğunu unutmayınız. Kendinizi hiçbir zaman diğer kulların üzerinde kazara bile olsa görmeyiniz. Her zaman için bilginizi artırmaya çalışınız. Bulunduğunuz seviyeden sizi bilginiz ve davranışınız yükseltecek.

Sizlerin güç kaynağı olmalıdır sevgi. Eğer gücünüzü sevgiden değil de başka bir şeyden almaya kalkarsanız – tabir sizin- yazık olur size. Ancak sevgiyle beş basamağın diğer basamakları da mümkün olur. (iyilik, doğruluk, çalışmak, bilgi, sevgi) onsuz olmaz.. Sevgiyi mutlaka ve mutlaka diğer dört basamakla mütalaa ediniz. Tek başına düşünmeyiniz.

Siz kendi kendinizle mücadele ettiğiniz müddetçe kendinizi bilenlerden olacaksınız. Hepiniz bir çizgi çekiniz önünüze ve nefsinizi o çizginin ötesine atınız. Hiçbir şekilde o çizgiyi aşmasına müsaade etmeyiniz nefsinizin. Ve zamanla o çizgiyi geriletiniz. Nerede ve niçin hatalı olduğunuzu düşünürseniz sebebini de, hal çaresiniz de birlikte görürsünüz.

***

37

İbadet demek şuur demektir. Unutmayın ki O’ sizleri diğer mahlûkattan farklı kıldı. Farklı kılmasının gereğidir ki, O’nu tanımak, O’nu bilmek şarttır. Her kul bilinci kadar sorumludur ibadetinden; ne bir eksik ne bir fazla.

Şüphesiz ki her gelen O’ndandır ve onun için de hayırlıdır. Ancak bunun yanında hemen söyleyelim ki, mesulsünüz düşüncelerinizden, davranışlarınızdan, görevlerinizden. Bu iki hususu birbirine karıştırmamaya gayret ediniz. Yüce Kitap İncil de buyrulur ki, “ ne ekerseniz onu biçersiniz.” Biçtiklerinizle O’ndan geleni karıştırmayınız birbirine.

***

38

Şunu unutmayın ki, hiçbir kulun dileyişi, duası boşa gitmez. Mühim olan o konsantreyi sağlamaktır.

Bu hayatta örnek olmasını bilenler, doğruyu görüp ayırt edebilenler ve yapmayı dileyenler unutmasınlar ki Rabbim onlara birçok kapıları açacaktır.

***

39

Bizler en başta bütün insanların bir olması için elimizden gelenleri yapıyoruz. Durum böyle olunca sizlerin kendinize, çevrenize ve dünyaya hayır sağlayacak bir fikri savunmanız ve onda olmanız en başta vazifeniz olacak.

Dostlar, gerçekler üzerinden gidiniz. Biz size gerçek tek derken, o gerçeğe varan gerçeklerin de icabında tek olabileceğini söyleyebiliriz.

 

5 Şubat 2012

Aysel Ongun

 

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap