Celselerden Parçalar IV

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar IV

Tek O’ ki O’ndan başka düşünce yoktur. Bir O’ ki O’ndan başka yaratan olamaz. Bir sen ki, O’nun için O’nun Rızası için buradasın. Ona göre sen seni bırak da O’na dön.

***

59

Gerçek(M.K’ lık) ileriye adım atmış bir ferdin adıdır.

Efendiler, gerçekten bir şeyi başarmak, gerçekten bir şeyi duymak istiyorsanız, hiç tereddüt etmeyiniz ve sakın ola aklınıza başka bir şey getirmeyiniz. O işi bilfiil idare eden bizzat siz olmalısınız. Her hangi bir yerden bir şey beklemek, bir işi kendinden başkasından ummak, buranın vazife anlayışına sığmaz. Siz yalnız O’ndan, siz yalnız O’nun verdiğinden kuvvet alın ve verin.

Yolunuz daim zorluk ve çıkmaz içinde bulunan engellerle kaplı aşılması güç sarp bölgelerdir. Bunlarda ilerlemek elbet kolay olmayacaktır. Ancak takıldığınız her yerde, düştüğünüz her çukurda varacağınız yegâne yön oradan kurtulmaktır. Bunun için gayret sarf ediniz ve biliniz ki, kendinizi bırakmak, düşüncenizi kapatıp huzursuzluğa düşmek hiçbir şeyi ifade etmeyecektir.

"A"dediğiniz ben, bir yerde tarihim, tarihim o kadar. Ama benim ifadelerimi yaşatmak, onlardaki gerçekleri bulmak, belki o gün dahi benim şuurumda olmayan sözler, bu gün gerçek manalarını buldukça, burada şükrediyoruz Allaha hep birlikte. Kimi zümre var kendine çıkarıyor manayı, kimi var uzakta arıyor değinmiyor gerçeğe. Hâlbuki ben bilerek veya bilmeyerek bütün sözlerimde, ifadelerimde yalnız Tek Olan O Büyük Gerçekten söz etmiştim. Ve sizler sözlerimdeki o bir tek yönü bularak ışık olabilecek o noktayı alabilirsiniz.

Kim ki en güzel düşüncelerde bulunur, işte o hem kendine ve hem de etrafa o gerçeği dağıtmakla en büyük görevi yapmaktadır. Kim ki içinde bulunduğu durumu benimseyemez, anlayamaz ve ondan dolayı da birbiriniz içinde huzursuz bir hava yaratır, işte o kişi gerçekten bulamayacaktır. O’ korusun. Eğer anlamak, bilmek ve de yapmak istiyorsanız, muhakkak fikirlerinizin ve düşüncelerinizin önünü açık bırakınız. Ve daima o büyük denize, o büyük deryaya ve Bir Olan varlığa yer veriniz içinizde. Onu dinleyiniz ve ondan bulduklarınız size esası gösteren en büyük manadır.

Sizler vardığınız kadar, inançla sahip olduğunuz bütün hususlarda tam randımanlı olunuz ve o işin adamı olunuz. Aksi halde üzüntüde olursunuz. Öğrendiğiniz ve gördüğünüz her şeyden mesulsünüz ve mesul kalacaksınız ve ileri de muktedir olup da yapamadığınız bütün durumlar sizi ıstıraba sokacaktır. Öyle bir ıstırapta kalmak istemiyorsanız tamamlanmak zorundasınız.

***

60

Aklınıza gelen bir şeyi iki kere önce sessiz olarak içinize sorunuz. Eğer ikinci söyleyeceğiniz, mantığınızdan söylenmesi münasip olarak geçiyorsa o takdirde söyleyiniz. Önce kendiniz iki kere dinleyip daha sonra söyleyiniz anlamını daima uygulayan olunuz.

***

61

 

Efendiler, biliniz ki tekâmülde gerileme olmaz. Ancak zaman icap ettirdiğini size kazandırmazsa siz geri kalmış olursunuz. Şunu unutmayın ki geri kalma hali size verilen vaktin ölçüsünde ve doğrultusunda mümkün olmaktadır. Saniyen siz kendi görüşünüzü ve kendi iradenizi her zaman kullanabilme durumunda bulunmalısınız. Bu size haktır.

***

62

Şunu iyi biliniz ki, birbirinizi gerçek manada anlayabilmek ve görebilmek için, ancak ayrı bedenler ve ayrı varlık olarak bulunmamak gerekliliğini anlayınız. Biriniz konuşurken bir diğeriniz onu kendi sözleri olarak görmeli ve ele almalıdır. Siz kendi bilginizi beğenmeyiniz, çünkü O’nun size verdiği bir zerredir. Diğerinize verdiği bir başka zerredir, bir diğerinize verdiği ise yine farklı zerre. Buna göre tamamlanmaya çalışınız. Buna göre olmaya, buna göre başarmaya.

***

63

Siz düşüncelerinizi gönlünüze veriniz. Gönlünüz etsin sizi güzel. Siz gönlünüzü düşüncelerinize getiriniz, o düşünceler gönlünüzdeki saflık ve temizliği davranışlarınızda en güzel edecektir. Çağırıyoruz sizi hakka, o birliğe ve bu güne kadar görmek için gittiğiniz halde göremediğiniz sevgiye.

***

64

Hepiniz var olduğunuz mekanizmanızın birer hücresisiniz. Hücreler kendi canlılık ve aktiflik ödevlerini yerine getirmek ve bunu komşu hücreye iletmek vazifesiyle bağlıdırlar. Edeceğiniz bir tek yanlış söz ve hareket yalnız başkası üzerinde değil, kendi üzerinizde de büyük kayıp meydana getirir.

Efendiler, şu kısacak ömrünüzün, şu acı / tatlı yaşantınız boyu sürdüğünüz, karşılaştığınız hikâyelerin gerçekte ne demek olduğu üzerinde çok bilgili olunuz. Ve Esasları geçirdiğiniz olaylardaki geçici hüviyetlere ve nefsi hizmetlere değişmeyiniz. Sizler hakkın askerlerisiniz, buna göre hakkı hiçbir şeye değişmeyiniz. Faziletiniz, erdeminiz ve şanınız sizin dürüstlüğünüz ve netliğiniz olsun. Kendinizi dağınık ve sıkıntılı hissettiğiniz zamanlar bir tek Dostunuz vardır, bir tek Rabbiniz, bir tek büyüğünüz. Yetmiyor mu size!.. Kendilerini hala sıkıntılı hissedenler, hala yolunu bulamamış görenler lütfen ayılsınlar. O’dan istesinler ve O’nun verdiklerine hizmet etsinler.

Önce siz sizi fethediniz. Siz sizi ferahlatacak ve başkalarında gerçek sizi bulacaksınız. Bu size emrolundu. Selâmetiniz bununla olacaktır.

Etrafınızı ve yakınlarınızı mesut etmek, hiç değilse onların hayır bakışlarını kazanmak diliyorsanız eğer, gerçek sevgiyi, fedakârlığı ve O’nun Yüce Azmini kendinizde büyütünüz. Hiçbir şey sizi yenemesin. Her şey karşınızda erisin. Aksın sel olsun. O sular hayra dağılsın, büyütsün, geliştirsin, şifa olsun, versin. Siz katıyı daha katı, suyu daha sıvı etmeyi değil, katının yanına suyu, sıvının yanına serti götürün. Esas buradadır.

***

65

İnancınız güçlülük, inançsızlığınız güçsüzlüğünüzdür Sıkıntıda olduğunuz zamanlar bilgisiz kalmışsınızdır. Gerçek bilgi ise gönlünüze isteyerek aldıklarınızdır, ihtiyacınız olanlardır. Onlar dururken başkalarını aramayın. Bilmek istediğinizi, amacınızı daima düşüncelerinizde bulundurun.

***

66

Rahatlıkla bir şeyin elde edilebileceğini düşünmediğinizi biliyorum, ancak unutmayın ki ıstıraplar da büyük kıymetler ifade eder insanlar için. Yeter ki o insanlar onun dilinden, onun getirdiğinden ve üzerinizde doğandan hisselerini alabilsinler. Güzelliklere set çekmeyiniz. Nerede güzellik var onu başta tercih sebebi yapınız. Ancak güzeli teşhis edemiyorsanız, o zaman O’na dönünüz, candan isteyiniz. Göreceksiniz, göreceksiniz en iyiyi, en güzeli yine siz bulacaksınız. Bilirsiniz ki O’ direkt vermez. O’ düşündürür, O’ çıkarır, yine O’ şeyin kazanılmasını kulundan bekler; ona vermiş olduğu güçle, düşünceyle ve akılla ona ermesini ister. Eğer böyle olmasaydı ne tekâmül dediğiniz, ne de sizden beklenen söz konusu olamazdı. Unutmayın ki kıl payı kalsa, sosuz denecek derece önüne de geçilmiş olsa, o hedefi O’ iznetmedikten sonra siz bilemezsiniz.

Bir gün, size bir günden bahsedildi; her şeyin biteceği ve bilinmeyenin başlayacağı o vakit. Bu güne kadar hayali düşünceler yer aldı hafızalarınızda. Ancak en değerli noktası olan, o günün yalnız bir kereye mahsus olduğunu kesinlikle bildireyim. Bundan çıkaracağınızın, kaybedeceklerinizle hiçbir alakası olmamalıdır. Ancak siz O’na olan bağınızı –o gün sizi tartabilecek şekilde sağlayamadığınız vakit- düşenin düşmekle kalmayıp, çektiği sonsuz azaba nasıl katlanabileceğini ayrıca yaşamanızı isterim. Onun dünya azabı ile katiyen karşılaştırılamayacağını söyleyelim. Onun ıstırabının kalıcı olduğunu ve devam edecek olduğunu bildirelim. Oysa Dünyanızdaki ıstıraplar belli bir zaman içindir ve siz o ıstıraplardan kurtulabilirsiniz. O ıstıraplar size sevinç olabilir. Istırap varlıkla yokluk sınırıdır.

***,

67

Ruhi gücünüzü artırınız. Kişisel çıkarlarınızı manevi âleminizde anlamaya çalışınız. Her şeyin başlayıp tekrar yerine döneceğine dair esas bilgiler üzerine mantıklı bulununuz. Buranın verdiğini sizin yapmanız gerekenden ayrı tutmayınız ve görmeyiniz. Zamanın her bir parçasının ayrı bir ödev yüklediğini kabul ediniz. Gözlerinizi, kulaklarınızı ve ağzınızı çok iyi kullanınız. Onların nerede kullanılacağını, ne demeleri lazım geldiğini, ne anlamaları ve duymaları icap ettiğini çok iyi bilmelisiniz. Önünüze çıkacak engeller kayıtsız şartsız aşmanız gerekenlerdir. Onlarda tökezlemeniz, onları aşamamanız demek gücünüzün olmaması demektir. Siz her şeyi bilen ve görenlerden olamazsınız. Ancak durumunuzu, kulluğunuzu en iyi bilen ve görenlerden olunuz.

Sizler anlamak istedikçe anlayacak, bulmak istedikçe bulacak ve neticede o güne varacaksınız. O gün her şeyin aydınlığa kavuşacağı gündür.

Eğer görevleri zamanında ve yerinde yaparsanız, karşı planların imtihan dediğiniz durumlarına düşmezsiniz. Her şey yerinde ve zamanında yapıldığı sürece siz korunursunuz.

***

68

O’nun kudreti sonsuzdur, bundan şüpheniz olmasın. O’ vermeyince alamazsınız. O’ nasip etmeyince yapamazsınız. O’nun için deyip de başkası için tutamazsınız. Ancak başkaları için yaptığınızdan O’ hoşnut olur.

Görevliler gönüllerince hitap etmek isteyenlerdir. Nefislerinden konuşmayanlardır. Gerçeği vicdanlarında O’nun önünde itiraf etmek isteyenlerdir. Görevli o saflığında içini okuyandır, konuşmak ihtiyacı ile benliğini ortaya koyan değil.

***

69

Bizleri bu güne kadar başka varlık olarak kabul edenlerin acı ve hüsran verici durumları hiçbir zaman aklınızdan uzak olmasın. Oysa biz ta başından beri “size sizden yakınız” gibi ifadelerle onları uyarmıştık. Yolunuz gerçekte olabilmek ve iyi ile güzeli bulabilmektir. Büyük güç ve kanunlar bunları başarmak için çalışanlara bilinmeyen plan sayesinde yardımcı olur. Bilirsiniz ki gönlünde iyilik ve doğrulukta olan iyi ve doğru, kötüde olansa ondan olur. Artık siz tereddüt etmekte olmayın. Siz inandığınız, güç bulduğunuz, iyi bilip de tutunamadığınız, onda kuvvet bulamadığınız yerlerin gönlünüzde perçinlenmesini sağlayın.

Sizi yöneten O’dur. Ancak size sormak için fırsat veren de O’dur. Her zaman kendinize sormayı unutmayın. Her şeyin hesabının yine sizin önünüzde açık olacağını bilin. Biz sizleri avutan değil, uyaranız. Biz nefsinizin dostu değil, içinizin sesiyiz.

Sizin için başarılı günler, kişiliklerin terki ile büyük gayenin içinizde inanç kazandığı zamanda olacaktır. Vazifeniz karşınıza çıkan her hadisede ve durumlarda o zamanın verdiği anlamı bulmak, yaşamak, her halükarda yaşayışınızdan ve etrafınızdan hoşnut olmaktır. Gönlünde dostluk bulmak isteyenler; hiçbir çabanız boşuna değildir. O’nun gücü bilmediğiniz ve bilemeyeceğiniz şekilde içinizdeki varlığı hissettirecektir.

***

70

Gerçek olan şudur ki, dünya elbisesini giyinmiş bulunan sizler maddi cazibelere fazla önem vermektesiniz. Ve hatta bu ister istemez size girmektedir. Ancak sizler onun nerede gerek olduğuna dair bilgiyi veya hangi anlamda içinize girdiğine bir göz atacak olursanız, o zaman göreceksiniz ki bütün bu hataya ve esastan icabında sıkıntı duymanıza sebep, o madde görünümüne fazla ehemmiyet verişinizdir. Buna göre bu hayatınızda muvakkaten verilmiş bulunanlarla, bundan böyle sizde esas kalacaklara hakiki bir mantık uygulayınız. Sizde değişmeyecek esaslara her zaman ön safta yer ayırınız.

***

71

İlhamları değerlendirmesini bilenler O’ndan kazananlardır. Gönlünüze gelenler O’ndan size verilenlerdir. Hiçbir şeyi şekilde görmeyiniz, bulmayınız, aramayınız. Çünkü şekil geçicidir, şekil yalancıdır ve şekil terk edilecek olandır. Esas içinizdedir. Her zaman bileceğiniz, ancak şu anda bilmediğiniz, size verilmiş bulunan bir zamanda alacağınız yeri beklemektedir.

Bizden ayrı olmak kendinizin esasla olan ilgisini keser. Biz ayrı değiliz. Ayrı varlık değiliz. Biz ayrı bir yön veya size bir fikri aşılayan sizden değiliz. Biz siziz, siz dostlar. Biz siziz!..

***

72

O’nun sizlere kazandıracağı düşünceler; istikametinizi gösteren, yönünüzü tayin eden büyük esastır. Beş duyunuzun size yaptırdığına memnun olmayın. Bir beş duyuyu daha size kazandıracak, insan olarak yaşamınızın gayesini anlatacak manayı ve varılması hedef olarak görülecek O’ Yüce anlamı ve O’nu bulmaya çalışınız, gayret gösteriniz. Dikkatinizi şekle değil, ihtiyacınız olan esas gıdaya çeviriniz.

***

73

Düşüncenizin kullanılması ve gönlünüze indirilmesi üzerine olan hususiyetlerinizi hiçbir zaman harcamayınız. Çünkü onlar sahip çıkılıp, kullanıldığı takdirde sizin aletiniz olarak hizmet edecektir sizlere.

Gerçek yolunun yolcusu, elindeki gerçeği, emaneti her ne olursa olsun değişmeyendir. Her zaman O’nun Yüce Şuurunda ve huzurunda olunuz.

Bilmediğiniz gözlerinizi açınız. Duymadığınız kulaklarınızı çeviriniz bilinmeyen seslere doğru, iradenizi yönlendiriniz. O ses ne derse onu yapınız. Ancak güzelin sesi olduğuna mutlak emin bulunduktan sonra. O ses huzur veriyorsa mutlak O’dur. O huzuru buluyorsanız, o ses mutlak O’ndan size. Yok eğer siz sıkıntı içinde şaşakalıyorsanız, o an için gerekeni yapmakta geç kalmayınız. Peşinden anlamadan koşmayınız.

İlhamlara kapalı olmayınız. İlhamlara açık olunuz. O’nun size verdiğini şu birkaç zamanlık dakikalarda görmeyiniz. Her zaman veren, sizi düşündüren, sizi yaşatan, şu anı mümkün kılan yalnız O’dur. O’ndan başkası değil. Varsanız, hissediyorsanız, O’ bulundurmaktadır içinizde.

Bizi, etrafınızda mucize diye adlandırdığınız olay ve hadiselerde aramayınız. Biz sizin her daim yanınızdayız ancak dinlemek ihtiyacında olursanız ve kabul buyurursanız.

Sizler dileyenlersiniz, sizler inanıp kabul etmek isteyenlersiniz ancak inanca varmadan evvelki her türlü çabanız ve gayretiniz sizden olmalıdır.

***

74

Gösterilen her yolun, açıklanan her hususun size faydası vardır. Biz gerçekten O’nun defterinden size okuyoruz. Siz de kaydetmiş olduğunuz şu satırlardan o defteri okuma fırsatı bulmuş oluyorsunuz. Bu mutluluktur. Bir gün siz gerçek defteri olma durumunda bulunacaksınız. Bu bir kanundur da. Bir büyüğün, dünyadan bir çocuğun onun hakkına vardığı gibi tabii bir plan izler. Bizim size söylediklerimiz, sizin diğerlerine anlatacaklarınız gösterecekleriniz olmalıdır. Emanet yerine verilmelidir sözüm bir anlamda da bu. Dünya devrialemini idrak etmiş kulların ödevlerinin anlamındadır.

***

75

Safiyet kulluk görevinde ki, bu görev daimi sonsuzdur, gerek bir haldir ve bir yoldur adeta. Gidilecek olan hedefe nasıl ki bir yolu müteakip gidilirse, işte safiyet o yoldur. Saf olamayanlar yol dışında bulunanlardır. Dolayısıyla gidemezler. Kendilerini kandırırlar ve dolayısıyla nefislerinin esiri olurlar. O’na gidemezler.

İnanç, yol boyunca mantığınıza erdirebildiğiniz, aklınızın yatkın olduğu ve behemahal o düşünce ve bilgide olduğunuz yerlerdir ki, inanç büyümedikçe yolda hız alınmadığı gibi eski hızında da gitmek kabil olamaz.

Göreve hazır olmak demek, her an gelebileceği kaldırabilecek, kaldırmak için gayret gösterecek ve o düşünceyi barındırabilecek bir vaziyette bulunmak demektir.

Birlik; göreve katlananlar ve birbiri için, gerçek için aynı yolda yan yana saflarla gitmek isteyenler için mümkündür. Birlik, O’nun sizler için şu zamanda istediği en büyük esaslardan biridir ve O’ sizi şu zamanda artık yalnız istemiyor. Çünkü tek olmanın, tek bulunmanın yalnız O’na ait olduğunu bilirsiniz. Ve şunu da çok iyi bilirsiniz ki çoğunuz O’nun Birliğinde vücut bulmadıkça, birlik anlamını da terennüm etmedikçe sizlere yazılı bulunan hayrı alamayacaksınız.

Kişisel hazırlanmalarınıza ve bu hazırlanmalara ait zaman ayırımına önem veriniz. Beş dakika da olsa yapmanız gerekenin farz olduğu yerlerde onları ileriye atmak veya onlardan sarfınazar etmek gibi hallere düşmeyiniz. Çünkü ileriye bırakacağınız her zaman parçası sizin aleyhinize gelişecektir. Buna mukabil zaman içinde başarabileceğiniz her husus ise sizi kuvvetli kılacak.

***

76

O’nun verdiği canı ve onun değerini bilerek maddeyi, her türlü vasıtanızı O’ büyüklük ve Kudret emrinde kullanmak gerekir. Dünya hayatı bunu gerektirir. İnsan olarak tek ifade ile kulluğun gereği sizi varedenin, sizi yaratıp size bu günleri nasip edenin, şu hayatınızda şuur getirip O’nun Rızasında olmaktır.

Öğretmek istiyoruz çünkü bize öğreten O’dur. Bizler şu anda Verene kadar olan vasıtayız. Biz verilmeden evvel de yokuz, verildikten sonra da. Ancak verdiğimiz an olanız. Anlıyor musunuz mekanizmanızın Yüceliğini. Bilebilir misiniz bunun sırlarını. Ama birçok şeyleri hissedebilir ve bunun yolunu çizebilirsiniz. Unutmayınız hayrı bulmadıktan sonra o yolda gidilmez. Sizden istenen hayırda olmak olduğuna göre, hayırlı mahsuller alınmadıktan sonra bir yeni hayır ekilemez. Verdiklerimizi ruh haliyle yaşayınız, yoksa anlayamazsınız.

Siz bizi sevensiniz. Siz bizden bekleyen ve kabul edensiniz. Bizi kabul edenler o inançla bağlı bulunanlardır. Size verilen ifadelerde “Biz yokuz” cümlesi vardır. Bu büyüklüktür. Bu bizim sizin anladığınız ayrı bir varlık veya aracı durumunda bulunmadığımızı açık olarak izah etmekte ve size aktardıklarımız da bunu ispat eden en büyük delillerdir. Ancak bu düşünce seviyesini bu gün yaşayamamaktasınız. Bu bir yerde tabiidir. Ancak yaşanılması sizin gayretinize bağlı olarak cereyan edecektir. Bildiğiniz birkaç bin kelime mevcutsa, yaratacağınız milyonlarca kelime vardır. Bunların menşei, bunların deposundan sesleniyoruz.

Dünya hayatınız kısıtlı, şartlı ve küçüktür. Yaratılan ve onlara şuur nasip edilen varlıklar O’nun Yüce Hikmetleri içinde büyüyen varlıklardır. Bedeninizin veya esasınızın falsolarını düşünmeyiniz, çünkü sizin aksaklık olarak gördükleriniz aslında O’nun size kazandırmak için verdikleridir. Başınıza her gelene şükrediniz. Biliniz ki onu bilen vardır, onu isteyen, onu veren vardır. Ancak siz o halinizle onun anlamını bulmaya, manasını keşfetmeye çalışınız. Bunu yaparken O’na secdede ve her an küçüklüğünüzden gelen bir gönül dönüklüğünde bulununuz.

***

77

Siz size hayır getirecek ve O’nun Rızasını geliştirecek yerlerde birçok taraflarınızdan sarfınazar ediniz ve onları bilerek mantıkla terk ediniz. Zira gerçekten zamanın silmiş olduğu bazı şeyler acı kayıplardır. İnsanlığın bu gün bir takım esasları kaybettiği için, bir takım esasları da göremediği için ıstırabı vardır. Sizler geçmişten ders almasını bilenlersiniz. Buna göre evvelce sağlam olan taraflarınızı yeni elde etmek istedikleriniz için harcamayınız. Hayat, tüm yaşamınız bütünlük arzetmelidir. Biz sizin dünya hayatınızı, diğer tarafı olan bizim getirdiklerimizle her ölçüde ve tam anlamda birleştirmenizi istiyoruz. Ancak bu şekilde hayatınız birlik kazanabilir ve sizler bir anlamda bulunabilirsiniz. Ve şunu biliniz ki, ikiliği bir yapanlar, vücutlarında o düzeni o teki kurmuş bulunanlar ayakları çıplak yürümeyenlerdir. Yolda ayaklarına bir şey batması mümkün olmaz onların.

***

78

Bu güne kadar demek istediğimiz ödev ve vazife veya görev, sizlerin bizler verdiği için, O’nun inancını yaşadıktan sonra eğer o inançta iseniz muhakkak surette yerine getirmeniz gerekli olan hâl ödevinizdir, olmaktadır. Aksi halde O’ndan size olan yön, sizden O’na tamam olmadıkça vazife yerine gelmez.

Size sizin ihtiyacınız ve vazifeniz olduğu kadar verilir. Lakin bu şekilden sonrası yok demek değildir. Siz onu tatbik ettikten sonra yenisine hazır bulunursanız ondan sonrasını da alacaksınız. Bu mekanizma O’ndan size, sizi bilmeniz için verildi. Bundan sonra bilecekleriniz bu gün hiç düşünemeyeceklerinizden ibarettir.

Gerekli olanı bilemezsiniz. Yalnız O’ bilir. Bazı şeyler vardır ki sizler asla bilemeyeceksiniz. Yine bazı şeyler size yeter de esasta O’nun bildiği vardır. Sizin bildiğiniz, sizin anlayabildiğiniz kadarına geçerli olmaktadır. Sizin bilmediğiniz, sizin bildiklerinizden sonra geçerli olacaktır.

Hadiseyi veya olayı ne şekilde karşılamayı diliyorsanız, olay o yönde gelişecektir. Bunun için bu bilgiyi bildikten sonra lütfen güzeli davet edin.

Bedeninizin ve dünya hayatınızın o aşırı noktalarından dönünüz. Birliğe, tümlüğe varınız böylece. Çünkü hangi noktada bilgiye sahipseniz, o noktanın gereği yerine gelmediği sürece azap başlayacaktır. İşte beden ortadan kalkınca, siz esasla açıkta çırılçıplak olacaksınız bir tabirle ve o zaman, o zaman her şey gözükecek içinizde. Onun nerede muaffak olduğunu, temiz kalışında, beyazlığında anlayacaksınız. Karartılar sizi korkutacak ve engel olacak sizin beyazlar ülkesine gitmenize. İşte benzetmelerle size verdiğimiz ifadeler, gerçekte sizin esası kazanmanız içindir. Gerçek değeri yine siz bulacaksınız. Ve bir gün ona erince bütün perdeler düşecek her şey bir anda değişecek ve siz o kadar esas bildiğinizi o kadar yabacı görünce büyük bir çığlıkla birlikte kendinizi başka halde görebileceksiniz. Oysa size verilen bilgiler içinde sizin, gülerek ve O’nun istediğine razı olarak orda olması beklenmekte. Sizlere yapılan eğitim budur.

***

79

Hak, başkasına karşılıksız çalıştıktan sonra ortaya çıkanlardır.

O’nun verdiğine rıza gösterenler, o anın gereğini duyanlardır. Dolayısıyla yaşadığını hissedenler, anı değerlendirenler olurlar. Zamansa değerlendirilmeye muhtaçtır. Çünkü O’ zaman içinde olacağı bilebilmeniz için sizi varetti ve hayrınıza olanı yine o süre içinde nasip etti. Yeter ki siz sürenin bitiminde zamanın olmadığını fark edince, zamanın içindeki kazancınızı idraklı bir şekilde bilebilmelisiniz. Yeter ki siz kayıpları telafi etmek üzere her şeye katlanma azmi ve iradesi ile, kazanmak pahasına tekrar kendinizi atabilmelisiniz.

12 Mart 2012

Aysel Ongun

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap