Celselerden Parçalar V

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar V

 

80

Şunu biliniz ki, gerçek daima bilmediğinizdedir. Bu sebepten bilinmeyene hürmet, bilebildiğinize dikkat gerekir.

81

Yasalar sizi idare için konulmuştur ve İlahi Düzen’in getirdiği bir mecburiyettir. Bizim verdiklerimizin, gerçek yolunda yürüyebilmeniz için getirilmiş, uymakla görevli bulunduğunuz şartlarıdır. Unutmayın ki vermeyince alamazsınız. Buyruğun hikmetini anlamak içinde onu yerine getirmek gerekir. Siz her zaman bizlerle gelene de, diğer fark etmediğiniz ve fark edip de esastan ayrı gördüğünüz o yolla da gelene aynı gözle bakmasını bilin. Hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Her şey o bir esasın sözcüsü ve izahıdır. Yaşamak, hissetmek ve anlamak istiyorsanız açık kalpli olunuz. Temiz kalpli ve inançlı bulununuz. Zorluklar üzerinizden gelip geçsin. Sizler her gün yeni bir şuura varmadıkça yaşıyorum demeyin. Siz bizli, siz özlü ve siz gönül gözlü olun. Kuvvet bulduğunuz inançta yaşamanız size ekmekten daha ihtiyaçtır. Bu manayı evvela içinizde çözünüz.

 

Akla değil mantığa önem veriniz. Zira aklınız yanılabilir. Ama mantığınız aklınızla beraber çok hayır kapıları açar. Gözleriniz birbirinizin mukayesesini yapmasın. Gönlünüz hepinizde aynı olanı görsün. Kalp huzuruna varın. Belli zamanlarda O’nun huzuruna çıkın. O’nu hayali yaşayın. Varlığını gerçekten kabullenen ve gören olun. İç ibadetiniz huzurunuz demektir. O vücudunuza ve organlarınıza yayılmadıkça onlara mukayyet olunamaz. Dilinizi ve gönlünüzü faziletli insan olma arzusu ile O’nun verdiğine ve vereceğine açınız. Yapacaklarınızı seviniz. Hayatın gaye olduğunu görünüz.

 

82

Gerçekler gönülde kazanılır. Kafada gerçek olmaz. Biri dünya organınız, bir diğeri esas yaşamınız, yaşamınızı sürdüreceğiniz bölge. Bu günün getirdiğini bu gün bilemeyebilirsiniz. Ancak her zaman için öne ve arkaya bakarak, gitmiş olduğunuz ve de gidecek olduğunuz yeri gören olunuz. Bunu yaparken sadece bakınız dedim. Adım atınız değil. Adım zamandır, zaman sizi getirecektir. Onun için size birliğe gidiniz, Bir’i bulunuz diyoruz. Buradaki mana O’nun emrettiğinde olmaktır. Bu şarttır yaşamın sürdürülmesi için. Zaten hakiki yaşam, yaşamak hali, sadece o tür bir hayat için mümkün olmaktadır. Bunu o hale sahip olanlar bilirler.

 

Hüküm vermemek için en iyi çare hayatınız boyunca vardığınız hükümlerden tamamen ayrılmak ve hayatı yeniden değerlendirebilmek üzere yeni ölçülerde kaydetmeye çalışmak. Ancak bu alışılagelmiş huylara ve keza mekanizmanın gerçeklerini yerine getirebilmesi bakımından uygun bir durum olmamaktadır. Bundan ötürü en güzel yol bilgi sahibi olmak, bir evvelkine nazaran faydalı ve güzel hareketleri benimseme. Yani ilerlemek şeklinde düşünce tarzının ortaya koyduğu tekâmül prensibidir ki, sizlerden beklenen budur. Eğer bu gün alışkanlık dediğiniz, bu hayat dengesini kuran halin sizde yarattığı sadakat bulunmamış olsaydı, bir yerde sizlerin vereceğiniz imtihanın değeri değişirdi. Buna göre sizler kendiniz görüp, akledip kendiniz bulmak üzere, kendiniz bizzat karar verip yapmakta olasınız diye zaman varedildi. Yegâne akıl sahibi odur. Sizler naklolan manasında akledensiniz. Nakleden, akleden yaratıklar muhakkak belli bir zamanda belli bir yolu katetmelidirler. Bu onların değişmez prensipleri ve kanunlarıdır. Belirli zamanlarda belirli yolları katetmemiş olanlar bir ölçüde ıstırap çekenlerdir. Ve aynı zamanda, zamanın onlara gösterdiğini görmekten geri kalanlardır.

 

İlahi adaletin insanlara belli bir ölçüde dağıtıldığı gerçeği hakikattir. Ancak o tecelli, saf ettiğimiz insanların içlerinde belirir ve kullanmalarıyla adalet sağlar, kıymet ve genişlik verir, yaygınlık ve dağılım gösterir. Böyle insanlar arınmanın yüceliği üzerine bilgilidirler ve birtakım yetenekleri kullanma durumundadırlar, bu şarttır onlar için.

 

83

 

İlahi buyruklar yol göstericidir. Sizler gösterilen yola tabi olunuz. İlahi hikmet, İlahi istikamet O’nun size verdiği Öz’de gönlünüzün içtenliğinde mevcut bulunmaktadır. Bunu ortaya çıkarınız. Unutmayın ki birliğe uyanlar, Bir’in sesini duyanlar ve ona elçi olanlar hiçbir şeyden çekinmezler. Sadece onun dediğinde olurlar.

 

84

Beş duyuyu artık bir yerde direkt kullanmaktan vazgeçiniz. İnsanı yanıltan, hataya sebebiyet veren odur. Onun için size yine esasta belirttiğimiz, onun ötesinde olan diğer duyularınıza önem vererek o yeteneklerinizi kazanmaya çalışınız. Ağzınızdan çıkan inancınızın ve mantığınızın onayladığı olsun. Onun için daima tereddütsüz dilinizin gönlünüzle olan münasebetini ve oradaki saflığını dikkatle izleyip, katkı olmamasına dikkat ediniz.

 

O’hakiki manada “hazırım” diyen kulunu dinler, verir ve ondan almak üzere sorar. Bunu yerine getiren kul, açık olan kul eğer O’nun bildiği üzerinden O’nun verdiğine karşı rızasına ve emrine karşı Yüce anlamdaki cevabı getirebilirse, o hali yaşamak üç-beş dakikanın içindedir. Ancak ne büyüktür ki bu hal O’nun bildiğinde özlü ve gizli olup bulunduğunuz şart icabı bunu bir 3/5 senede değil, belki bir 15, bir 20 senede planlanacak şekilde size verilmiştir. Ancak bu süre kati değildir ve bir sınır teşkil etmez. Ancak böyle bir zaman zarfı dahilinde O’nun verdiğine, sualine karşılık vermek icap eder. Bu ise gerçekten gerçeği anlamakla mümkündür. İşte bu nokta hepiniz için sır olduğu kadar, bilinmesi icap eden önemli bir noktadır. Çünkü gerçek iç dönüklüğünde O’na, ben varım, olduğumca sana hazırım diyebilirse kişi, işte bu kademe insanüstü tabir ettiğiniz haldir.

 

Yarınınızın bu gününüzden daha yararlı olabilmesi için iradenizle güzel anları davet ediniz, saf olunuz arınınız. Çünkü gerçek arındıkça belirecek. Bizle irtibatlı olunuz. Ama gerçek bizle. Çünkü gerçek biz aslında siziz. Buna göre bu manayı keşfediniz. Ancak şaşıranlardan olmayınız. Şaşırmamak için güçlü bulununuz. O’nun bilgisine O’nun teslimiyetine varınız. Çünkü O’dur sizi, esasınızda sizi vareden, bir yerde, bir zaman sizi bekleyen. Bir zaman gelecek çok değişik duygularla mücehhez bulunacaksınız. Ve o duygular size bu gün görünmeyeni, bu gün bilinmeyeni gösterecek.

 

Her şey sizleredir ve sizin içindir. Şu anda varsanız, varlığınızı kabul ediyorsanız, o zaman o kabul ettiğiniz varlığınızda büyük sırrın olduğunu ve o sırda da SIRRI-KADEM’in mahfuz bulunduğunu. Sırrı-Kadem sizde er geç teşekkül edecektir. Siz ahit verdiğiniz gönlünüzün sesine her zaman sadık kalınız. Yaşanacak hal gönül haliniz. Tek edilecek halse dünya haliniz. Geçiciyi esasa tercih etmeyiniz. Esası geçiciden her zaman üstün kılınız.

 

85

Vesvese veren istenmeyen bir tarafınızdır. Sözüne kanmamanız gerekir. Onda hayır bulmamanız sonucuna varılır. Bencilikse o tarafın kuvvet bulmasıdır. Eğer ondan sahip çıkarsanız işte bencil tabir ettiğiniz o davranışta olursunuz. Vesvese size mani olmaktadır, sizi engellemektedir. Dünya yarışının bir kanadıdır. Onun daima geride, onun daima iradeniz altında tutulması gerekmektedir. Aksi halde gerçek yön bile saptanamaz. Bir çeşit ruh halidir ve sizde ve bütün kullarda var olan ve fakat bilinerek daima ondan uzak bulunulacak bir cihettir. O hamurunuzda maya gibidir.

 

86

Göklerin sessizliğinde buluşun. Dünyanızı sessiz ediniz. Anlamı bulmak için icabında eziyete giriniz. Yeter ki ondan bir şey kazanınız. Gerçeğe, büyüklüğe saygınız olsun ve böylece gerçek kazancın yolunda bulununuz. Şükrü sizinle biz yapıyoruz. Şükrünüzü nimet biliniz, nimeti ve emaneti devralınız. Her birinizin gönüllerinde güller açsın. Kokuları ve güzellikleri etrafı büyülesin. Birbirinizi gül olarak görün ve siz güller açmaktan, vermekten başka ne beklersiniz? Sevmekten ve birlikten başka nedir sizin gayeniz? Sözlerim üzerlerinizde bir yerde birleştirilebilip o tüm varlığınızın hüviyetine bürünüp size kuvvet ve güç olmadıkça emaneti devralamazsınız. Emaneti devralınız, sizde bilinmeyeni biliniz ve kullanınız manasındadır.

İç dünyanızın verilenlerle birleştirilmesi en değerli bir yoldur. Buna göre verdiklerimizi saflığınızla birleştiriniz.

İradeye hâkimiyet güzele davettir. Ona hâkim olmak güzeli kabul etmektir. Onu kullanmak, güzele uymaktır. Onun kullanılmış olması güzelden vermiş olmaktır. İrade insanda vücut bulması gereken ve gayenin, amacın ve yolun sahibi bulunması icap eden yegâne unsurdur. İrade de hâkimiyet kurulmadıkça, O’nun rızasında ve O’nda olunamaz. İyi bulduğunuz birkaç olayda değil. Unutmayınız, en geri bulunduğunuz o nokta sizin seviyenizdir. O noktayı ne derece ileriye götürebilirseniz o derece tekâmülde olursunuz ve o derece ileride bulunursunuz. Onu yaşamak kolay değildir. O’nun emrini yerine getirmek her kula nasip değildir. Sözlerimizin her kelimesinde mana bulanlar ve o manadan O’nun indinde gerçek payı bulabilenlere ne mutlu. Çünkü onlar seferin kahramanlarıdırlar ve onlar cesurdurlar. Çünkü nereye, niçin gittiklerini iyi bilenlerdir ve hatta O’nun için adım atanlar düşmezler ama düşseler dahi şükrü bir evvelkinden geri etmeyenlerdir. Bir yerde o düşüşün de O’nun kudretinden olduğunu kabul edip derhal secdeye geçerler. Mevkili kullar, bir idrake varmış insanoğulları, onlara mutlu insan ve mutluluk duygusunda yaşayanlar denir.

Zaman içinde yaşayan sizler, zaman bandına olduğunuz şekilde geçmektesiniz. Onu inkâr edemeyeceğiniz gibi, onun hesabını vermekle yükümlüsünüz. Bunu biliniz.

Önce şunu biliniz ki içinizde bilinmeyen vardır. Açığa çıkarmak ve kullanmak lüzumunda bulunduğunuz esasın keşfi bahis konusudur. Sizler Yaratan’ın sevgili kulları olarak bu durumu yaşamaya hakkı olanlarsınız. Lütfen kendinizi, bu yol kabul ettiğiniz o gerçek yaşamdan aldatarak ayırmayınız. Aldanarak ayrı düşmeyiniz. Bile bile boşalmak için veya ters bilgi alıp da gerçeği ortaya çıkarırım düşüncesiyle gömmeyiniz içinize. Üzeri bir örtülür ki bu defa ne kadar çıkarmak isterseniz de onu bulamayabilirsiniz.

Gerçek yolcuları sizlere hitap ediyorum. Yolunuz şu anda buradan başlayıp bilinmeyen zamana kadar gidecektir. Sizler şu anı yaşayan olarak O’nunla olan birliğinizi kurunuz içinizde. Dinleyiz; O’ size ne der bilir misiniz? İşte bunu duyamadığınız gün, bunu bulamadığınız zaman daima geridesiniz ve o zamanı yaşıyor olamazsınız. Bu zamanı yaşıyor olmak O’nun sözlerini ve sesini duymuş olmak demektir. Lütfen çağırdığımız istikamette ve kendi gücünüzle, cehtiniz ve gayretinizle sizi selamete erdirecek olan yolun anahtarı sizde iken, oradan girip devamını getiriniz. Güzel gözleriniz hafiften kapanmalı, kulaklarınız maddi dünyadan gelen seslere tıkalı ve fakat iç dünyanızdan gelen seslere açık bulunmalı. Ancak sizler bu yolla gerçeği keşfedebilir ve huzurda bulunabilirsiniz.

 

87

Sizler her halinizi değerlendirenlerden ve yaşadığınız halin ne olduğunu düşünebilmeye çalışanlardan olunuz. Esaslar en büyük dayanağınızdır. Onlara uymak, onların gereğini yerine getirmek zaruri bir borçtur. Zira esastan var olan sizler, O’na olan borcunuzu ödemeden size vaat edilen hayata varamayacaksınız. Gerçek inanç bilginizin sığdırılmasındadır. Gerçek düşünce zihinden yani akıldan gönle indirilen yoldur ki, o yolu keşfetmek mutlak olacaktır. Anladığınız, zihninizin bulunduğu kadar olmaktadır. Anlayacağınız zihni açıklığınız nispetinde olacaktır. Değerli zamanlar saygı ve hürmet dolu vakitler içinde mümkün olur. Sevgi gerçekten bilgi ile aynı paralelde olmadığı sürece ya birinden ya diğerinden denge bozukluğuna düşersiniz. Sevgidir ki seslendiğimiz ses olsun. Faydalıdır ki seslendiğimiz gönüllerinize dolsun. Beş esas Yüce bir mekanizma bildirisidir. Kendinizi bu güne kadar sizlere muteber olarak verdiğimiz esasların içinde mütalaa ederek, gören göz olunuz. Müşterek bulunan noktalar bir yerde sizlere kuvvet değil, ayrı gördüğünüz noktalar size güç olmalı. Böylece birliğin anlamı daha geniş görülür.

Düşünceler doğru ve yanlış getirir. Ancak doğru O’nda bulunuldukça, her geçen gün değişik görülende, her gelecek gün üstün bulunacakta fark edilir. Bir güzel geçirdiği zamanı kayıp bulmadığı takdirde güzelliğin değerini veren olur. Bir yüz gülerken düşünce yetmezliğine uğrarsa, o yüz gülmekte devam ediyorsa, gülecek yüz olur. Bir ödevli ödevini almak için verirse, verdiği için şükrederse, yüzlerce görevin içinde kendini en iyi olgunlaştıran olur. Bir büyük elinden geldiğince anlamadığını anlamak için sorarsa, ona yalnız dostları değil, O’ da cevap verir.

Dilekler yükselirken, o dileklere gelecek cevaplar dileklerin büyüklüğü nispetinde büyük cevaplara hak sahibi eder. Gönülleriniz saflığını korusun. Ona kara düşmesi demek, onu esasa almamak, aksine onu kandırmaya çalışmak demektir. Onu aldatmaya çalışanlar bilsinler ki, aldanacak olanlar kendileridir. Onu anlamaya çalışanlar, ona uymaya çalışanlar bilsinler ki kazanacak onlardır.

 

88

Ödevlerin yerine gelmesi için her şeyden evvel, ödevin tüm yaşantısını hissetmek ve her anı ödev uğruna değerlendirmek icap etmede.

O’ispatını her kula ayrı yapar. O’ bağışını, keremini yine her kula yine bizzat kendi gösterir.

Parlayanlar fark edilir, bilenler anlaşılır. Bilgi sorumluluk demektir. Sorumluluk bir yerde vazife üzerine bulunmaktadır. Vazife ise o durumu yaşayan her bilinçli varlığa ödevdir. Buna göre birinci vazifeniz kendinizi bilmektir. Şükürler olsun ki dimağlarınız bunu çözebilmeye, bunu yaşamaya veya buna ait anlama erişebilmeye hak sahibidir.

 

89

 

Yolcular! Zamanla zamanı, O’nunla O’nu yaşamasını biliniz.

“Ben zevklerin beterini kendimi bilmediğim zamanlar bulmuşumdur”

Bunu bir kul dile getirmiş, demiş ki arkasından:

“bu gün beterse zamanım, o zaman ben bana yeterim.”

Bir süre sonra ilave etmiş üzerine.

“Günahım sevabım kadar olmasa da ben yine beterim.”

İfade olunmak istenen odur ki: her kim ki gönlüne siyahtan bir damla, karadan bir gölge ve istenmeyenden bir düşünce düşürmüşse, o en büyük ikazı mevcut bulunduğu durum için almış demektir. Siz, siz olunuz güzelin lafını ederken, ondan uzak olandan yaşamayınız. Ve biliniz ki uzak olan zaman öldürücüdür. Ve bilin ki, bir siyah iki siyah getirir. Ve her bir zaman bir katı kadar siyah ekler. Onun için size beyazlardan, size ak güllerden bahsettik. Bilgisizliğin cehalet olduğunu türlü defalar ifade ettik. O’nun ilhamlarına, O’nun verdiğine uyduğunu zannedenler bilsinler ki, her şey ağızdan çıkar ama gönle O’na uygun olarak yerleşmiş pek az şey vardır.

İnançlıyım demek, bulunduğu duruma razı olmak bir ölçüde kolay gibi gelir insana ama etrafınızdaki yaşadığınız ve seyirci kaldığınız durumları değerlendirdiğinizde görülecektir ki, onlar aslında zor duruma katlanılan veya nefse hoş gelip de yapılan, kısaca gönülce değerlendirilemeyen yaşam içinde cereyan etmektedir.

Bir zaman gelecek ki, siz söylediklerimizi artık içinizde duyacak ve içinizden inanca bürünecek olan düşüncelerinizi artık tatbik eder durumda bulunacaksınız.

 

90

Bizi dinleyiniz. Düşünceleriniz o anda söylediklerimize hazır bulunmalı. O andan sonrası için sizden uzak olan o sözler, artık uzaklaşmıştır. Zamanı saniye tabir ettiğiniz anlamı yaşayarak selamlayınız. Bu şekilde bir değerlendirme aynı zamanda O’nu yaşamak olur. Bir zaman sonrasının fikirleri ile uğraşmayanlar, keza geçmiş zamanın olayları ve sözlerinde gezmeyenler, zamanını yaşayanlar sevgilidirler. Çünkü onlar bilirler ki, bu geçen zaman bir daha geri gelmez. Zaman neyi gösteriyorsa onu yaparlar. Sizler de böyle olunuz. Böyle zamanı yaşayanlardan, böyle anını bilenlerden olunuz.

 

91

Tereddüdü ortadan kaldırmak, bilineceği bulmaktır.

O’nda olmak zamanı yaşamak, bulunulan zamana göre olmaktır. Zamanın icabına göre konuşmak, düşünmek ve hareket etmektir. Biz bir çeşit mekanizma ile sizde oluyoruz, siz de bir çeşit mekanizma ile bizde olunuz.

 

92

Bir zihin bir zihne ihtiyaçtır. Birçok ihtiyaçlar kuvvet meydana getirirler. Kuvvetin dengede bulunması lazımdır. Genişlik düşüncede daima yer almalıdır. Her düşüncede derinlik bulunmuyorsa o düşünce sıkışmıştır ki, ilhama açılmak gerekir. Siz bize bizi soruyorsunuz da, sizin lisanınızla cevap buluyorsunuz da, bizi anlayamıyorsunuz. İşte bu düşüncenizde olmaktadır. Halbuki istenen onda açılmaktır. Yeni şeyler düşünmek, başka ihtimale yer vermek, en güzel şeklini elde etmek ve sonra bulunulan durumdan geri kalmamak üzere dengeyi muhafaza etmek. Ya bildiğinize inanır ve inancınızda yaşarsınız, ya da bilmek güzel bir şey olduğu için, onu istersiniz de yine dar halinizi, kapalı durumunuzu tercih eder, kendinizi sınırlarsınız.

Manaların ipuçları verilir, sonunu getirmek sizindir.

Dilekler gerçeğe, dilekler varılacağa ait olmalıdır. Suallere düşünceniz açısından cevap gelmez ama dilekleri O’ mutlak gösterir. İstenileni hayrınıza kabul eden O’, hayır için kullanılmak şartıyla ideali nasip eder. Öz ve gözde gören için hikmet vardır. Hikmeti bulmak hayırdır. Zira onun büyüklüğü kulca bilinmezse hikmette ne hikmet vardır. O halde çözülecek sırlar, bulunulacak durumlar çoktur. Can ile canı, düşünce ile sözü, mana ile âlemi yerinde kurmak görevlerinizdendir.

 

93

Öyle bir devirdesiniz ki, bu devir artık bilgi araştırmak, hafızada gerçek anlamı bulabilmek, edebiyat şeklinde soru ve cevaplar tarzında bilgilenmekten ziyade, bu yeni devir size tatbikat ve oluşum halini getirmelidir. Siz akıl edebildiğiniz kadar dilerseniz, bu dilek için belli bir davranışı ve hali geçirmekte olacaksınız. Bu saflığınızla ilgilidir ve dolayısıyla O’na olan dönüklüğünüz ve dilekleriniz nispetinde bu güne kadar sahip olduğunuz bilgi üzerinden maledecekleriniz, kazanacaklarınız bulunacak.

Hayatın gerçek değeri, size nakledilmiş olan esasların ve istenilenlerin yaşanmasıyla ortaya çıkacaktır. Bu ise sizin mevcut halinizin üzerine gerçek bir şuurlanmadır ki, onu ancak O Bir Esas’ın kullanımıyla elde edersiniz. Bunu evvelce kısmen yaşayabilir, ancak o yaşadığınızda şuurlu olarak amaç edinemezseniz sizden geri alınır ve siz o duygunun bilgisinde olsanız da, karşılığı olan yaşamı sürdüremediğiniz müddetçe ıstırapta ve azapta olursunuz. Faydalanılacak olan hal birdir, ancak faydalıyı gizlemeye çalışan haller sonsuz denecek kadar bulunmaktadır.

Alın terazisi mantıktır, bunu daima hatırlayın.

 

94

 

Esasın sesini, esasın sözünü dinleyen olunuz. Mümkün edecek olan O’dur. Yüceltecek olan O’dur. Gösterecek olan O’.

Yapılması gerekenlerin görülmesi ve zamanında yerine getirilmesi bir yerde sizlerin düşüncelerine bırakılmıştır. Yapılacakları zamanında ve yerli yerinde yapabilmek için çırpınınız. O’nun yardımları hepinizedir. O’ dileyip de ihtiyacı olana karşılıksız verendir, layık olmak şartıyla, kaldırabilmek ve hayırlı sonucu getirmek üzere sizinle beraberdir. Bir gün bilginizin bağlanması ve düşüncenizin geliştirilmesi sonucu, O’nun bilgisinde, O’nun varlığının inancı dalgalanacak. O bayrak daima önünüzde, gayenizi temsil edeceğiniz sancağınız olsun.

O’açık ispata, acık izaha yanaşmaz, kullarını bilir de sizin bulmanızı bekler. Siz de yolunuzun, aklınızın, vardığınızın kıymeti içinde olunuz. Gönlünüzü temizlemek için her türlü zararlı şeyden azade bulunmanız, sizde gerçeği yavaş yavaş alabileceğiniz kadarıyla hazır bulundurur ki mahsulü sizindir. Sizin öz malınızdır. Götürecek ve onun üzerinde tutunacağınız, kalabileceğiniz ve sizi taşıyacak olan büyük cevherinizdir.

 

95

Sizler bu yolun gerçek yolcuları olarak, yalnız kendi gerçek bilginizin tamamlanması için değil, aynı zamanda o büyük kâinat nizamına katkıdan dolayı da mesuliyet ve görev altındasınız. İşte bunu ne zaman ki gerçek olarak kabul eder ve uyarsınız, o vakitler görecekleriniz çoğalacak. Bulduklarınız sizlere şimdikinden daha fazla hayır sağlayacak. Kendinizi oyalamayınız, kendinizi tam bir analizde ve geniş anlamıyla sentezler yaparak doğru olan gönlünüze sığdırabileceğiniz havaya intibakınızı sağlayınız.

 

96

Vicdan gönlün duvarlarıdır. Siz o hudutları taşmayınız. Gönlün temizliğini aşırmayınız. Onu yerinde bırakınız. Zira onun taşması demek, ona gölge düşmesi olur. O yerli yerindedir. Gönül bir yerdedir, o bir yer O’nun yeridir. Gerçek adalet, gerçek nizam ve sizi ondan Vareden’in tüm gücü oradadır. Orda kuvvet bulur o ve oradan fışkırır. Ona uyunuz, onu itibar edilir yüceliğe vardırınız içinizde. Gönlünü yükseltenler, onun arkasından gidenler ve onun çağrısını dinleyenler rıza içindedirler.

 

 

97

 

O’nun Selamı ihsandır. İhsan buyurdukları üzerlerinize vazifedir. Hakikati hakikaten arayan onlardır. Bu yolun fertleri, kulları, nura varanlar onlar olacaktır, şüpheniz olmasın. Hayır için yaptıkları hayırlı çalışmaları O’nun için sürdürenler, göreceklerdir yaptıkları hayırlı çalışmaların neticelerini.

Her kul önce şunu bilmelidir ki, gönül dediği o ak ortama, beyazlığa, arınma savaşını galibiyetle sürdürmedikçe, güzel ülkeye, kutlu sona varamayacaktır. Ama esas odur ki, siz bir şeyde kuvvetli bulunmadıkça ve o esasın hükmünü yerine getirmedikçe körelip, yanlışta olduğunuzu bile fark edemeyecek hassasiyet seviyesine geleceksiniz ki, bu açık anlamıyla sağırlaşmadır. Esasta hassas olanlar, O’nun verdiklerinden sapmayanlardır. Yani O’nun verdiğince olan ve O’ndan ayrı olmayandır.

 

Her şeyin felsefesi ve edebiyatı kendi içindedir ve ona dokunulmaz. Çünkü gerçek sır -Sırr-ı kadem- ancak O’ndadır. Onun için siz masal gibi gözüken şeyin esrarına ve size faydalı gibi gözüken şeyin boşluğuna çok iyi aldırış eden ve hatta bu denklemi gönül dediğiniz saflığınızla inançla çözmüş olunuz. Sizler huzura erenler olunuz. Huzura erenler, huzur bulanlardır. Huzur bulanlar, yegâne kuvvetlerini ve gücünü yalnız O’ndan alanlar ve O’nun göstereceklerini ve gösterdiklerini bekleyenlerdir.

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap