Celselerden Parçalar IX

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar IX

152

Birçok şeylerden haberdar bulunmamaktasınız. Buna şükretmeniz lazım. Eğer haberdar olsaydınız, yerine asla getirilemeyecek bir sorumluluğu üzerinizde bulundururdunuz. Her şeyin nasibinizce alındığından emin olunuz. Size daima verilen ve bir sonranın hayrı devamlı gözetilen bir mekanizma sunulmaktadır. Her şeye rağmen hayrınıza kurulu olan mekanizma size bağışlanan en büyük lutuflardandır. Kulluğunuzu ve vazifelerinizi lazım gelen seviyeden ileri götürmeyiniz. Bunu ancak şükrünü daim ettiğiniz, yaşadığınız anınızdan memnun bulunduğunuz ve kendinizi mutlu hissettiğiniz zamanlarda anlayabilirsiniz.

Hiçbir şeyi tesadüfe terk etmeyiniz. Yine hiçbir şeyde geç kalmayınız. Biliniz ki bütün bunlar sizin zararınıza olacaktır.

153

Bir hayrı düşünebilen zihin bin hayrı görmeye muktedirdir. 

Her verilen bin gerçeği ihtiva eder. Her söylenende gerçekten dinlemesini bilen için büyük yerler vardır. Onları kullanmak sizlere düşen en büyük ödevdir. Yarınınızda neler olacağını, nelerin geleceğini bilemezsiniz. Önünüzdeki zamanın hangi zamana eşdeğer bulunduğunu asla bilemeyeceksiniz. Siz üzerlerinize gelen ve hayrınıza verilenlerden sapan bulunmayınız.

O’nun hükmü daima yerine gelicidir. 

Gerçek manayı gerçek değerde takip eden olunuz. Gerçekten gerçeği gören bulununuz. Çünkü içteki gözleriniz açılmadıkça O’nun sizden rızasını yerine getiremezsiniz. Gittikçe ağırlaşan, bir yerde incelen, karanlık gibi gözüken ve aslında ışık olan o yere doğru yol aldıkça üzerlerinizdeki geçiciliği iyi fark eden bulununuz. O’nun sırrı her birinizin üzerinedir. 

Emir alanlar gerçek mana değerine ulaşanlardır. Onlar Dünya bulunuşlarından uzak kalabildikçe, ilahi manaya ulaşırlar. 

Daima başta olan zamanı değerlendiriniz. Zamanın sonundan hayır beklemeyiniz. Çünkü kısmet edilmeyebilir. Bir gerçek ki, zamanın üçte biri içinde yol almadıkça hayır kazanılmaz. 

Hayrı dileyen kullar; hayır yolu işaret edilirken ondan uzak durmayınız. Eğer bir kırıntıysa size katılacak olan, bir dağ harcayınız elinizdeyse şayet o imkân. Siz sizi kazanınız. Esasınızdaki yeri. Bir dünya adımınız bin hikmettir. Bin hikmet içinde nice adımlar atınız esasınızdan. Sizde olsun tüm güzellikler. 

154 

Gerçek bilgi tevazuunuzdadır. O özü öylesine kullanınız ki, esasta kuvvet, değer bulabilesiniz. Onu geniş düşünmek, onu çözmek büyük ödevdir.

Bu zamanda hayrın manası çok iyi anlaşılmalıdır. O size büyük bir güneştir, kuvvettir ve yaptıklarınız arasında en karlı olanıdır. Bunu öyle biliniz ve kullanınız. Hayır vakitleri(*) hayırdan başka ve ondan uzak geçirilmemelidir.

(*) Tan ağarma vakti.

Bin hikmet dolu her anınıza bakarak gerçek şükürde kalmasını öğreniniz. Diyebiliriz ki anınızın değerlendirilebilmesi buna bağlıdır. Bir hikmetten bin hikmete açılan yolu öğreniniz. Hemen yanı başınızda duran Nur’dan tesir alınız. Kurtulunuz sizi bağlayandan, sizi engelleyenden. Yapılacak en büyük vazifeniz, öz varlığınızdan, gönül yerinizden hiçbir zaman uzaklaşmamanızdır.

155

Sabır bir hissetme melekesidir. Amaç ortadayken kişi o amaçtan hayırlı bekleyişte ve vazifede yer alır, ta ki zemin onun nefsinden gelmeyen o vazifenin yapılışına hak tanıyana kadar; aynı bir trafik işaretini ve geçişini bekleyen sürücü gibi. Ne zaman ki O’nun kudreti, gerçeğin yüzü kendinde aydınlanır ve vardığı yerin kazancı ile karşı mekanizmada hakikat getirişi ifade ederse işte sabrın sonu selamet için açılan yol hak ediliyordur. Sabırlı olmak hiç konuşmamak değildir. Ancak konuşmasını en iyi bilebilmek, yani O’nun önünde olduğunu bilmek ve belli bir süre karsısındakinin getirdiğine karşılık vermemekle mümkün olur. Çünkü bilinçli bir susuş birçok hakkın kazancının hak edildiği hayırlı bir mekanizmadır. O bir kudrettir. Hayatını sabırla geçirenler O’na en yakın olanlardır.

156

Siz ışığı fark etmişken ondan dönücü ve karanlığa sapıcı olmayınız. Korkuların en büyüğü üzerinize çöktüğü gün, siz gücünüzde etrafınızı göremiyorsanız, hayır sizden uzak olmuştur. İşte bu anı, o zamanı böyle sonuçlandıranlardan, böyle getirenlerden olmayınız.

157

İnançlılara yollar açıktır. İnancı kazanmaya, gönülce yaşamaya bakınız. Üzerlerinizdeki değerler ancak o vakit görülebilir, hissedilebilir ve hayrına varılır. Hazır olunuz her zaman, yalnız bu gün için değil, yalnız yarınınıza değil. Hazırlığınız mutlak bir sonadır. O ki, O’nun yeri, her şeyinizle orda boşalacak ve huzura ereceksiniz. Eğer yeterince ve gerçekte olunamazsa, ıstıraplı bir yaşam ve yaşamdan da öte bir durumla karşı karşıya bulunacaksınız. Bilin ki, bir şeyin üstüne çıkabilmek zamanın değerlendirilmesine bağlıdır. Ve O’ ki, bunu size nasip etmişken bir anınızı bile hakikatlerden uzak geçirmeyiniz.

O’nun eli, O’nun gücü sizlerden eksik olmasın. Gönlünüzü öylesine çeviriniz ki, o bir nokta, o bir an O’nun varlığının hissedilişine yetsin. Devamlı verdiklerimizi toparlayan ve yine size iade eden O’dur. O’ candır, canın özüdür. En küçükten en büyüğe kadar her şeyin özü yalnız O’.

Verenler her zaman verirler, alanlar her zaman alanlardan olsunlar. Güç bulunuz. Öylesine güçleniniz ki, inancınız sizi geçsin, önünüzde yürüsün. Yürüsün ki, karşılasın size gelenleri Siz düşüncenizi öne koyarsanız, elbet ki düşüncede ikilik vardır, saparsınız, kanarsınız. Önce gönlünüzü uzatınız, endişelenmeyiniz. Ona Ondan başkası konamaz. O saflık kirlenmez. Siz yeter ki bunun şuurunda, bunun isteyeni bulununuz. Sizler bir olmanın, beraber bulunmanın yolunda tek tek, adım adım gidensiniz, ancak bundan sonra, göğüs göğse, el ele, sırt sırta olmadıkça gerçek birliğin manevi hasletini duyamazsınız.

İnsanlığın en güzel tarafı, en yüce özelliği insanlığını anlayabilmektir. Ne güzeldir insanüstüne yol alan. Pek enderdir. Lakin güzelden bezenmiş ve etrafına ışık saçan ateştir onlar. İsteyeni gönülden yakarlar. İstemeyenin bedenini, kalbini bağlarlar ve yanar. Ateş en büyük güçlerden bir tanesidir. O’ en küçük noktadan hızla salladı kâinat dediğiniz sistemin üzerine. Çarptığı noktadan dağıldı ayrı ayrı. Önce yoktunuz sizler. Sonradan ateş üstünde varoldunuz. Halen onun üstünde yanmadasınız. O’ yüreğini onda bilerek yakmak isteyenlere, varlığından şüphe etmeyenlere yağdırıcıdır. Kalpleriniz O’nun adıyla daha fazla çarpsın. O’nun verdiklerinin büyüklüğü, içinde kuvvet olsun. Sizler aşkın ateşine ihtiyacı olanlarsınız. Bırakınız kendinizi bırakınız. Vakit varken gerçeği anlayınız. Her şeyin ortaya döküldüğü gün vakit çok geçmiş olacak. Esas varlığınızla ve onun vazifesiyle mutlu olunuz.

158

Beyazlar etraflarını ışıtanlardır. Çünkü inançları beyaz olandan, ak bulunanlar beslenir. Onlar ölümsüzdür. Yedi rengin esrarı beyazda gizlidir. O’ Yüce yarattığı bütün evreni size bir tek gerçeği çok iyi bilebilmeniz için gözlerinizin önüne serdi. Rengi bir olan esastan size armağan etti. Öylesine bir bilginin, öylesine bir havanın içinde size sır olarak verdi ki, gönlünüzün esas yerinin Beyaz Ülke olduğu bu gerçekle sizlerce bilinmelidir. Sizler şimdi sadece beyazı görmekle kalmıyorsunuz. Beyazın sesini, onun kokusunu ve ondan gelen ışığı hissedebiliyorsunuz. O nazik ve hassas bir yapıda üzerlerinize açmakta. Sizin için açtı, sizin için solacak.

Gül bir misaldir. Gerçekten güzel olduktan sonra ömrünüz az olacaktır sizce. İçlerinizdeki sevinç, gelen, isteyerek karşılanan, gönlünüzde doğansa kazançlısınız. Eğer telaş edip beyaz olup kalmaksa isteğiniz, o zaman gerisinizdir. Arka durmadasınızdır. Teslim olanlar O’nun kanunundan ve bahşettiği hayattan memnundurlar. Ancak teslimiyet bu yolda makbuldür. Bu yol da O’nun Elidir, önünüzdeki. Her bir dökülen, her bir kayıpta olduğunu gördüğünüz tüm şeyler, sizin sanmanızdan, sizin aldanmanızdan başka bir şey değildir. Gerçekte onun yeri daim diyardır. Sönümsüz hayattır. O bu gün gül olarak fışkırmıştır. Beyaz gül yarın bir başka beyaza çizim olacaktır. Bir başka renkte güzellik bulacaktır. Yeter ki o teslimiyeti başarabilsin. Öyle olunuz, öyle açınız. Açanlar kapanmasınlar. O’nun sizlerdeki yeri büyüklüğü her zaman baki kalmalıdır, korunmalıdır. Hayatınızın bundan sonrasının daha da kısa olduğunu aklınızdan çıkarmayınız.

Beyazlar, beyazlık geçicidir dedik ancak son değildir. Esasta beyazlık bir başlangıçtır. Beyaz olanlar, kendilerini beyaz bulanlar aslında yeni bir hayata başlayanlardır. Onlar kararmazlar, onların solmuşu, onların mevcut dalları hayattır. Çünkü onlar bilerek kendilerini hizmete verenlerdir.. Kendini anlamak, içini bulmak herkesin kulluk görevidir ama onu hisseden pek azdır.

159

Çiçeklerin en nadidesi, en güzeli ve görünüşte en latifi o mübarek bitkidir. Siz çiçekleri birbiriyle değişmeyiniz. Ancak cennet bahçesinde güllerden söz edildiğinde onun yegâne gülleri yine sizler olacaksınız. Gül bir azizin bir azize sunduğu çiçektir. Beyaz çiçekler yüce tesirlere ve üstün ışınlara haizdir. Tüm beyazlar gibi beyaz gönül beyaz ışığıyla beraberdir. Beyazlıktaki sesi ve ondaki tadı duyar. Kâinatın esas madde özü şu anda beyaz dediğiniz oluşum içinde meydana gelmiştir. Beyaz üzerine bilecekleriniz elbet ki fazla olacaktır. Ancak bu gün siz sizi değişmeden gönlünüzdeki aklığı seçiniz. O temizlenince göreceksiniz ki ondan fışkıran o kaynak her geçtiği yeri beyaz edecek. Kudret o zaman kaynayacak.

Siz bilmeniz gerekenleri yalnız onunla (gönül) bileceksiniz. Onunla tanıyacak ve onunla dağıtacaksınız. O büyütecek, o geliştirecek ve onda güçlerin en büyüğüne varacaksınız. Üstün tutunuz. Her şey bir olduğunda onu başaranlar ön safta ve izinde kalacaklar. Onun dışında kalmamaya bakınız. Adım atınız. Gerçekten olsun hareketiniz. Sıkıştırmayınız bilgileri.

Gönle uymasını bilenler onun yerini üzerlerinde hazır tutanlardır. O mukaddes bir çizgidir. Nasip ediniz.

B eyazlar, içinizi beyaz etmedikçe bilgiyi aktarmaya çalışmayınız. Kaçanlar siyahlar da olabilir.

160

Bir yerde uyanmak, gönlü akılla bir tutabilmektir. Bunu yaptığınız gün, bu günkünden daha fazlasını göreceğinize, daha çok bağlanacağınıza ve teslimiyetinizi yalnızca O’na ve O’na giden yolda birlik içinde bulunacağına inanınız.

161

Öylesine beyaz olunuz ki fark edilebilesiniz. Beyazlar kin bilmezler. Onlar bağışlayandan affedicidirler. Beyazlar nefisleri için asla zaman ayırmazlar ve fark ettikleri an derhal vicdanlarına dönenlerdir. Beyazlar her şeyden evvel manevi görevini önde tutabilenlerdir. Onlar maddi kayıplarına rağmen manevi kazançlarını en başta bilirler. Çünkü onlar bembeyazlık namzedi bulunurlar.

Beyazlık kolay kolay harcanamaz. Beyazlık kolay kolay bitmez. Ele geçmesi zor olduğu kadar elden çıkması da epey zordur. Bu hayırda değerlendirilsin. Aksi halde elden çıkmanın zorluğu sizi eritir de beyazlık yine erimez. Bu kadar güçlüdür, bu kadar kudret nasibidir.

Biliniz ki en güzel yol, en iyi çare kendinizi istenilen istikametinde O’ Yüce Olan’a teslim etmektir. Etrafınıza bakınız, yücelikler bulunuz, yüce görünüz. Birbirinizi ışık olarak her zaman önde tutunuz. Birinizin iyi ettiği bir diğerinize açılan en büyük sevaptır ve nasip yoludur. Bunu biliyor musunuz?

“Bir ben var benden içeri

O ben, bir benden asla değil.

Ben beni bildimse, o benden dolayıdır.

Ben bana sual ettiysem, o benden uzak bulunduğum içindir.” Bunu çözünüz.

162

Başlangıcında planetiniz hazır edilirken önce varoluş için gerekli şartlar ortaya konmuştur. Onun üzerine bir bir getirildiniz. O zamandan bu yana sınanmadasınız. Hazır dediğiniz o mefhum aslında gerçeğin indinde çok küçük bir parçadır. Zaman halihazır da mevcut güçten en küçük parça, fakat O’nun yetkisindeki En yüce sonsuzluktur. Zaman sizi siz eden planın kapladığı yerdir. Aslında zaman size müsaade edilen vakittir. Anlayınız bunları.

163

İnanmak her şeyden evvel gönlünü en güzel şekilde bulmakla ortaya çıkar. Bir taraf tersi edilirken bir diğer taraf benimsenir. İnancın yolu çoktur ancak onun vardığı esas ve size hitap edeceği yer tekdir.

Siz gerçeği birbiriniz için iyi düşüncelerinizde, gönülden dönüşlerinizde ve yalnız O’nun için olan hizmetlerinizde bulabilirsiniz. O’ sizi sizin için verdi. Siz bundaki sırrı er /geç çözecek olansınız. Ancak zamanının tam üzerinde bulunduğunuzu ve çözmenizin artık gecikmemesi gerektiğini hatırlatırız. Siz O’ ve O’na ait gerçekleri bilirseniz ödevleriniz durmaz. Yapacaklarınız çoğalır ve her şeyden önce siz O’na olan yakınlığınızı artırırsınız. Nasipleniniz.

Bize inananlar, sizler her şeyi olduğu gibi kabul ettikten sonra bu günkü ödevinizin en yüce manada hayatınız olduğunu bilebilmelisiniz. Bize gelenler, adımlarını O’nun Rızasına atmak dileyenler, sizlere sesleniyoruz. Sizler bizi anladığınız gün aynı görevi bizlerin devraldığı gibi yapacak olanlarsınız. Çünkü o bir şuurun ve bir açılışın işidir ve bu en kutsal vazifedir. Vazifeler çoktur, vazifeler çeşitlidir ama o bir şuurun yüklediği vazife en büyüktür. En kaçınılmaz, en sorumluluk getirenidir. Artık gönül dilini, gönül gözü ve gönül kulağını kullanmak isteyen ve O’nun nasibince de kullanan olunuz.

164

Kulaklarınız hayrı işitenlerden, gözleriniz onu görenlerden ve diliniz yalnız ondan getirenlerden olsun. Etrafınıza ışık olunuz. Bir yerde kendinizi unutup etrafınız için de yaşayabilmesini öğreniniz. O’nun sizden istedikleri, O’nun sevgiyle verdikleri o güzel gözlerinizden kaçmasın. Aşk duyunuz. Öylesine içten olunuz ki O’nun sıcaklığını hissedebilesiniz.

165

Her zaman sınananlardan ve takip edilenlerdensiniz, en başta bunu biliniz. Sizler her anınızla ve her gördüğünüzle o bir esasın, değişmeyen kanunun zerresi içinde tabi olmadasınız. En büyük güç üzerlerinize verilmişken siz o bir esasın anlamı üzerinde ne kadar kendinizi verirseniz o kadar gerçeğin üzerinde bulunursunuz. O’nun bağışlayıcılığı ve O’ndan gelen nimetler sonsuzdur. Siz üzerlerinize olan O Yüce Gücün tesirini yalnızca bir noktada veya birkaç olayda bulmayınız. Her an üzerlerinize yağan O’nun Yüce Nurudur.

166

Yapılması gereken işi kabul edenler, vazife bilenler o vazifenin hayrı üzerinden zamanlarını ayırmaya nasibi olanlardır.

167

Evvelce hayrınıza bildirilmiş bulunanı her zaman düşününüz. O bir esastır ve bu esasın sizlerin anlayabileceği tarzda düzenlemesidir.

Elbet ki bilinecek olan ikisi bir olduğunda vardır ve o ikisi elinizde iken, siz doğruda ve iyide oldukça, varoluşunuzun sebebini bulabilirsiniz.

Sizin farkına vardıklarınız sizde olan beş varlıktan dolayıdır. Sizin farkına varacaklarınız, size bildirilen beş esasla olacaktır.”

Nice esaslar vardır sayısı binleri bulan. Aldığınız birinci esası muhafaza ediniz en kıymetli yerinizde. Niceleri gelecektir arkasından. Sizlere lazım olacaklar verilir. Siz onlardan haberdar edilirsiniz. Gerçekten gerçekte olmak diliyorsanız, gerçeğin sesine, gerçeğin istediğine kulak vermelisiniz.

K ul hakkı kulda biriken borçtur. Kul hakkı kişinin kendi gibi bulduğunda, kendinde olanlara sahip olduğunca onda bulduğudur. En Yüce şöyle söyler. “Ayırt etmediklerim birbirlerini ayrı bulmasınlar” Siz kul hakkına şöyle bakınız: Bir göz ona da hak verebilecekse işte bu kul hakkıdır. Siz şöyle de görünüz. Kendinize bulacağınız her hak diğer kulun da hakkıdır.

O’nun ışığı her birinizedir. Hiçbiriniz O’nun cevherinden uzak değilsiniz. Karınca da O’nun gücünden can bulur. Toprak da O’ndan beslenir. Eğer toprak cansız bulunsaydı şu anda siz bulunmayacaktınız. Başta var olacak ve sonda yine var kalacak o büyük esas topraktır.

Aysel Ongun  1 Temmuz 2012

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap