Celselerden Parçalar XI

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar XI

İnsanlık her zaman O’nun önünde, yaratılışta verdiği söz üzerinden Görevlidir. Bu söz ruhun tüm gelişim safhaları için geçerlidir. Yaratılmış her şey öz planı gerçekliğinde yaratıcısına borçludur, son noktaya gelinceye kadar. Son nokta var edilenin var edenle dengelendiği ve borçların ödendiği noktadır. Görev o noktaya gelebilmek için yapılacaklardadır. Gelişim adım adımdır. Bir yüce görevli “İnsan henüz yeni bir hamurdur” der. Bu demektir ki son noktaya gelebilmesi için yaşayacağı daha üst boyutlar ve o boyutlardaki hayatları olacaktır, bu gün düşünemeyeceğimiz kadar çok. İçinde bulunduğumuz boyutta insan gerçek sevgiyi izin verildiği kadar anlamak ve anladığını kullanmakla görevlidir. Bunun için çeşitli sınavlardan geçecek, en küçükle en büyük arasında sıralanan olaylar ve hizmetler dizisini yaşayacak, başarıları nispetinde gelişip O’na giden yolda adım atacaktır. Atılacak adımlarda iyi/iyiden uzak, güzel/çirkin, acı/tatlı, gönlün ve egonun mücadele içinde geçeceği pek çok yaşam, olay gerçekleşecektir varlığın önce şuurlanıp sonra şuuru oranında bilinçlenmesi için. Her şey O’ndandır’ın içinde varlığın özgün hali içinde kendi kendine biçtiği yaşam biçimine evrensel yasalar gereği onay vardır. O’ hiçbir varlığını acı ve zorlukla geliştirmek istemez ama varlık her yaşamda yeni yaşamına zemin hazırlar ve gelişimini sağlayacak yaşamlarda ihtiyaçları doğrultusunda yer alır. İnsan kendine daha üst bir varoluş sağlayabilmek için gelişmek, bilinçlenmek ve yaratılış borcunun üstüne düşen kısmını anlayıp ödemek zorundadır.

Aşağıdaki satırlar bir zamanlar gelişim/hizmet yolunda vazife almak, adım atmak isteyen küçük bir grubun Rabbine yakarışıdır.

185

Ey Rabbimiz!.

Bizi bu yolda, bu yolun devamında daim kıl; vereceğin görevleri, kulluğumuzu hissetmek üzere.

İlhamınla bizleri her zaman aydınlat.

Sen bağışlayansın.

Sana gelmek diliyoruz.

Bizleri yürüt ve vereceklerinde muvaffak kıl.

Sen her şeyi verensin.

Sen her şeyi görensin.

Bunun için rızandan ayrı bir şey tutmayacağım.

Sen beni nefsimin aleti olmaktan koru.

Düştüğüm hataları bana tez göster ki, senin istediğinden ayrı kalmayayım.

Benim gibi ve benim gibileri ikazlarınla daima işaretle ve bu işaretinle bana anlama gücü ihsan et.

Layık olmak için secdemi bol edeyim.

Gönlüme karaltı düşürme.

Senin küçük sesini, küçük elini her zaman üzerimde hissedebileyim.(*)

Kurtar beni.

Tekâmülümden ayrı düşürecek, ıstırap ve tahammülümde zayıflayacağım her türlü ahvalde, sen bizleri kuvvetli tuttuğun ve bırakmadığın sürece bizlerin ödevleri olacak o büyük rızanda muzaffer et.

Bütün dünyaya hayırlı gidişat nasip et.

Bu arada bizlere de hayırlı mekanizmanda hayırlı istikametler göster.

Senin gücünde, senin huzurunda olalım.

Hamdederek elimi bırakmayacağım.

Sen de beni bırakma.

AMİN…

(*) O’nun eli O’nun sesi hiçbir zaman bizlerin anladığı şekilde küçük değildir ama insan duymaktan acizdir, çünkü O’ sadece gönülden duyulur, hissedilir ve gönül naiftir, insan ise ben güdümüyle o sesi duymaktan uzaktır.

O’nun sesinin gönülden tezahürüne vicdan diyebiliriz. Vicdanın sesini duyabilmek, duyduğunu dinleyebilmek, dinlediğini yerine getirebilmek gerçek insan olmanın değerlerinden en önemlisidir. Bu günün insanımsılarında gönül sesi duyulamadığı içindir ki vicdan yaşamlarında yer almaz. İçinde yaşadığımız günler tüm dünya insanımsıları için vicdan sesinin duyulmadığı ilkel bir zamandır. İnsanımsılar çok akıllı olabilirler, insanımsılar çok görkemli olabilirler ama insanımsılar vicdan sesini duyup, onu anlayıp uygulayamadıkça gerçek insan olamazlar, insanüstülüğe ulaşabilmek için. Yüksek sınavlar ki can yakıcıdır, bu nedenle insanlığın üzerine yağmur gibi yağmaktadır. Varlığın gerçek insan olmasının zamanıdır, çok geç kalınmış olsa bile. Fırsatlar değerlendirilmeli, hurafelerin içinden özler seçilmeli ve yaşanmalıdır. O’ affedicidir, tüm öğretiler bunu söyler, ama layık olanları!....


 

186

Siz kötünün içinde varolansınız. Siz iyiliğinizi koruyunuz ve onu geliştiriniz.

Bir gün bir gönlü güzel hayır işlemek istedi. Hayrı güzelde kullanmak diledi, yaptı da. Ancak o, hayrı, hayır yapmak için kullanmıştı ve kardeşini. O, O’nun rızası için yaptığından habersiz olarak hayrı kabullendi. Oysa ona bir ses dedi ki: “Kardeşin senden daha hayırdadır. Çünkü hayrı, hayır olduğundan daha üstün tuttu. Onu, O’ bir Olan’ın rızasında olmak üzere kullandı.” O zaman hayrı hayır için kullanan dedi ki: “Ya Rabbim, ben hayır için kendime döndüm. Kardeşimse senin için gerçek hayrı istedi.” O,  sesi şimdi anladı. “O’nun iradesinde benlikten uzak yöneliş gerçek hayrı ortaya getirir. Sen bunu bu gün çözdün, böylece gerçeğin Yolu da sana geniş aralandı.”

İşte size bulunacağınız hali gösterici getirişimiz.

Huzur Nur’un kardeşidir. Beyazla siyah dosttur. Bu sırdır ancak beyaz bilir siyahtan zarar gelmeyeceğini. Bilgisi eksiktir siyahın beyazda kendine yer bulamadığı için. Ayrılıkta kaldığını korkutucu bulur. İstenmeyen varlığında kuvvet bulduğunu sanır. Siz de düşüncenizde beyazla siyahı konuşturunuz. Görünüz, işitiniz ne diyorlar. Ancak bu zamanda özünüzde ve sözünüzde durunuz.

 

187

 

Bizi bize veren sana hamd ederim

Tükenmek bilmeyen nur’undan bizleri aydınlatan sana şükrederiz. Sen bizim büyüğümüzsün, hem de öyle ki, seni hissederiz, asla bilemeyiz. Sen varettiğin yerimize kereminden inayet ve lütfundan bizlere daima gönder. Muhtacız yolundaki ışığına. Bizleri aydınlığından uzak etme.

Amin.

 188

 

Bir gün bir bilenin ardından giden vardı ya, şükretti o da yürüdüğünün kazancını duyarak. Zamanı değerlendirmek, ilkin O’nun yerini bilmektir. Sonra verdiğine uymakla olur. İşte O’neyin neden verildiğini bilendir. Neyi neden geciktiren yine O’dur.

Bir gün bir bilenin arkasından giden, bir taşın niçin taş olduğunun hikmetini bildi ve dedi ki: “Bölünen her parçanın bir diğerinin sebebi olduğunu bilebildim. Kullanılan taşın yerine yenisinin geleceğini öğrendim ve yeri değişen bir taşla tüm taşların yerinin değişeceğini gördüm.” İşte bunda sizlerin yakın olmanızda, beraber bulunmanızda ve birbirinize ihtiyacınızın bulunduğuna nice deliller var. İşte bunda niçin varolduğunuza ve neden çoğaldığınıza yardımlar mevcut.

Bir gün bir bilen şöyle söyledi: Bir eliniz yok olsa diğer eliniz onun vazifesini yapmak isteyecektir. Sizler birinizin yapamadığını yapmak için varsınız. Bunun düzen olduğunu bilin. Aranızda düzensizliğe, vazifeleri bilmezliğe ve hayrınıza verilenleri görmezliğe düşmeyin. Daima önde tutacağınız gönülle yükselmesini bilin. Bunda yer bileceğiniz, durup izleyeceğiniz ve hiçbir vakit unutmamanız gereken nasihatler var.

 

 189

İnsanlar uyanın, doğrulun, hareketlenin ve tutun. İki gerçeği çok iyi bilin.

Bir gün bir görevli yola çıkarıldı. Gösterilen yerde vazife görüyordu ki müşkülata uğradı. Sonra ona ikinci görevli yollandı. Gücü artırıldı müşkülü azalsın diye. İlk görevli görevini düşündü. İkinciyi engel buldu vazifesinde. İkinci ise biliyordu ilkine yardımla görevli bulunduğunu. Bilgisinden hükmetti ona ve hayır kalktı. Birlik bulunmadı, vazife görülmedi.

Vareden acı ve tatlıyı sevgiyle düzenledi. Arzı yaratırken ayrı ayrı koydu. Tatlı su bir yerden fışkırdı, acı su bir yerden aktı durdu. Bu uzun süre devam etti. Ta ki netice zuhur edecekti. İşte o zamana kadar hiç biri birine karışmadı. Ama bir gün yeryüzü tümden sarsıldı. Acı su tatlıya, tatlı su acıya karıştı. İşte o zaman acı tatlandı, tatlı koruyamadı kendini.

Bu iki gerçek uyanan, doğrulan, hareketlenen ve tutan insana kuvvet oldu sayısız zaman için. Siz ezeli tarif edebilir misiniz? Siz güzeli, siz ışığı ve siz sevgiyi açanlardan olun. 

İnsanlar, siz şimdi hepiniz bir şeyin ardından gidensiniz, bunun farkında olun yeter.

 

190

 

Bu yolun yürüyecekleri vardır, onlar bunu bilirler. Bu yolun kapalıları vardır onlar ışığı göremezler.

Bir gün üç bağlı birbirini fark etti. Önce elleri bağlı olan bir şey yapamadığını hissetti. Sonra dili bağlı olana geldi sıra. O da gerçekten konuşamadığını gördü. Ve sıra gözü bağlıda idi. O da gördüğü halde bulamadığını iyi anladı. Derken bir araya geldiler. Onları buna iten vardı. Bir açıkları vardı müşterek ve o bir tek bırakılanda kapalı tutulmuştu. Bir açıkları vardı her birinde ve o, bir kapalı tutulana bağlı idi. Ve dağlı idi yüreği kapalı olanın nerde olsa, nereye getirilse yazılmıştı üstüne.

Bundan habersiz ilk üçü bir araya gelip huzur buldular. Güzel giyindiler, beyaz oldular. Tümden birleştiler. Zaman onlara eksik bulunduklarını kapattırdı. Artık aydınlıktı yolları Mutlu idi gönülleri. Ama, o bir tek yüreği dağlı, kalbi bağlı açılmadı ömrünce. Ve göremedi ışığı hiçbir zaman.

Bir gün üç beyaz ondaki karaltıyı fark etti ve O’nun hikmeti karşısında eğildi, secde etti takdirine sual olunamayacağına. Üstelik biliyorlardı da onun etrafı için var olduğunu, hazır bekletildiğini.

Aydınlıktan karanlık fark edilir, lakin karanlıktan aydınlık asla görülmez. Göz kamaştırır seçilmez. Eksikliğinizi siz de bir olmayla tamamlayınız.

 

 191

Bekleyişiniz size huzur veriyor mu; o zaman gerçektesiniz.

Gelecek sizi içinizdeki karamsarlıklardan uzak tutuyor mu; o halde önünüze gereken önemi veriyorsunuz.

Düşünceniz içinizde kuvvet buluyor mu; o zaman bir yapılması lazım gelende bulunuyorsunuz.

Size iyilik, doğruluk, çalışma ve bilmekten öte sahibi olacağınız tek şey serpilmiştir. O her zaman kullanılacak ve her vakit başvurulacak. Bu gün sevgiyle izah edebiliyoruz, manasını böyle buldurtuyoruz ama sizde sizi meydana getiren aklın önüne gönlü seren, bunu buyrukta kullanmayı şart koştu. Ve siz kullanamadığınız kadar ıstıraba düştünüz. Onu bilebildiğiniz kadar da gerçek halde oldunuz. Bir bilen bir gönlü hazine saydı. Varlık gidince değeri değişmedi. Kalıcılığına inanın. Her yerde kullanmanız gerektiğini kabul edin. O’ sırrını çözenlere bunu yaklaştırdı. O’ verdiğinden birbiri ardınca sıraladı. 

Vardır, birdir, O’nun gücüdür. Eksilmez çoğalır. Yükselten O dur Seçtiren yine O. Bildiren, gördüren ve vardıran Ondandır. Onunla bilinir, Onunla gidilir. Bu tariftir size ebedi kalacak. Bir gün dara düşerseniz üzerinde düşününüz. Güzel gönüllerinizle anlaşılacaktır. İyi bildiğinizde netleşecek ve doğrulukla gerçeği keşfedeceksiniz. Bilecek, üzerinde çabalayacak ve sevginin yaşanılması en gerekli hal olduğunu anlayacaksınız.

Bir yerde zevklerin taştığı, bir yerde gönlün coştuğu bu aleminiz gerçekten çok kişiyi uğurlayacaktır. Hayırlı kazançlar, iyi günler daima sizlere olsun. O’nun nasibini değerlendirebilmeyi daima isteyiniz. Kendinizi istediğiniz yöne uydurunuz.

Siz gerçeğe sahip olmak yerine kendinizi ona bırakın. Doğrusu budur.

6 Eylül 2012

Aysel Ongun

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap