Celselerden Parçalar XII

 


Her hakkı mahfuzdur. İzinsiz kopyalanamaz ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

emeğe saygı lütfen

Aysel Ongun

Celselerden Parçalar XII

192

O’nun Adı imanın ve inancın tekrarıdır. Gönlünüzün sessizliğe ve gerçeğin sükûnetine ihtiyacı vardır. Bunu bulursanız anlar, görür ve yapabilirsiniz.

Şimdi bir zamandır ki tutamadığınız el düşecek, bulunamadığınız ahitte düşeceksiniz. Size bel bağlayanlar, sizden yardım umanlar hepsi bir hayli gerinizde kalacak.

Şimdi öyle bir zamandır ki tutamadığınız hayır sizden kaçacak. Bulamadığınızı bir daha göremeyeceksiniz. Bilmeniz gerekir ki tutulamayan hayır sizde kalıcı değildir.

Şimdi öyle bir zamandır ki sizin uzanacağınız, sizin aramakta olacağınız her şey yanı başınızda uzaklık kazanacak. Çünkü O’nun sizlere verdiği hayır belli zaman için yanınızda var olandır. Onu tutamadığınız sürece uzak kalacaksınız.

Neden halinizden memnun olmayasınız? Yolunuz hüküm verenlerin yolu değildir şüphesiz. Gören, bilen sevici olsun. Sevmekte karar kılın. Elbet ki sevenleri sevenler vardır ve sevenler O’nun Nuruyla yolda daha güçlüdürler. Şimdi bir idrakın bir köşe dönülmesi üzerinde beklenenlersiniz. Hayrı dileyen ağzınız, hayır işiten kulağınız var ya, gözleriniz de buna katılınca gücü büyük olanlardan olursunuz.

Seviniz, birleşiniz bir olunuz. Doğru yolun anahtarı budur.

 

193

O’der ki: “Her şey önünde olan ve bu gün açık olmayan, sizin gideceği yerde varmanızı bekler. Siz sıkıntıda da olsanız, ıstırap da çekseniz sakın o bir gerçeğin adını unutanlardan olmayınız”

Siz sizdekini en az gören, karşınızdakini en çok gören olduğunuz zaman bilin ki hayrı en az kullananlarsınız ve kullananlardansınız.

Birbirinizi sevin. Bunu yapmanın yolu, başka çıkar yol olmadığını görmekle mümkündür.

 

194

Önde gelen ve size huzur yerine rahatsızlık getiren fikirlerinizden süratle sıyrılınız. Adeta içten yenilenin. O sizi iki taraf içinde öyle bir eşit koydu ki, isterseniz istediğinize ereceksiniz. İşte bu gönlünüzün idaresidir ve iki taraftan bir tanesine mutlak varacaksınız. Her sabah kalkınız o güzel vakitte. (Tan yeri ağarmaya başlarken) Yüzünüzü O’nun nuruyla yıkayınız.

Heyecansız görev olmaz, görevsiz de tekâmül bulunmaz. Tecrübe size gerçeği yaklaştıracak.

 

195

O'nun sizlerden, her birinizden tek istediği, birbirinizin gönlüne bakmasını bilebilmenizdir. Sevilenler böyle davrananlardır. İçlerine dönerler ve ne yaptığını bilirler; ne yapması gerektiğini düşünmeleri yanında. Onlarda En Yüce Olan’ın gerçekten yeri varsa, o zaman gerçek rehberi seçmişlerdir ki vakitlerini hayırla kaparlar.

 

196

Hiç kuşku olmamalıdır ki gerçeği tadabilmek onun gereklerine gönlen uymakla mümkündür.

 

197

Hepiniz biliniz ki, nice hatalar var ancak esasın kazanılmasına müessir bulunmamaktadır, ama niceleri var düşünce bile olsa sizlerde esasta çok şeyleri sizlerden uzak bırakır. Bunu anlayınız.

 

198

Güzel olmak bizden gelene katlanmaktır. Sevgili olmak O’nun rızasının bulunduğunu bilmektir. Doğru olmaksa bunu aynen tutup başka bir şekle ihtiyaç duymamakla olur.

Güzel gönüllerinizin neden zaman zaman istenende olmadığını bilir misiniz? İşte bu, sizi size iten ve sizden sizi çekende açıkça bellidir.

Size güç veren, sizi ondan alıkoyanın bir yerde siz olduğunu bu gün açıkça bilmelisiniz.

 

199

Birbirinize şaka yollu bile olsa hayırdan uzak ve gönlüne karanlık olacak durumları yaratmayınız.

İnançlarınız gönle dönük bulundukça ve onlardan hele esaslar şeklinde bağlananlarla ayrı kalmadıkça doğruda yer alacaksınız her daim.

Birlik yalnızca işlerin birlikte tutulacağı, yaşayışınızın kolaylaşacağı bir şekil değildir. Birlik esası en iyi kullanabilmektir, birlik uymaktır. Unutmayın birlik O’nun yolunun tek imtihan kapısıdır. O’na birlikten gidilir. Birliği bulamayan varamaz. Çok geniş, çok geniş düşününüz.

Kendinizi uyanık tutunuz. Ne yaptığınızı, ne için yaptığınızı çok iyi bilmelisiniz. Ve nihayetinde geliştireceğiniz O’nun rızasını yapmak bulunacaktır. Böylece yeni bir şey bekleyince nasiple oluşan güç size kâfi gelecektir. Birbirinizin yaptıklarına değil, kendi içinizin huzurlu olmasına bakınız. Eğer O’nun eksik kulu olduğunuzu biliyorsanız, hüküm vermeye de hakkınız yok demektir.

 

200

Esas, kalp gözünün onayladığı gerçeklerdir. Esaslar varlıktaki ileri düzenlerdir ki onlara mutlak varmak gerekir. Esaslar mutlak fark etmeniz gereken ve bir o kadar da tutacağınız gücünüzdür. Üzerinizdeki elbiseyi çıkarmadan yenisini giyemezsiniz. Mutlak çıplak kalmak gerek. İşte esaslar (*) sizlere gelen misafirler değildir. Size geçip yerleşecek gerçek ev sahipleridir. Hepinizin kayıp oranının bir kısmı bu noktadan işlemektedir; yani onları yaşatamamanızdan veya onlarda yaşayamamanızdan. Bir esasın birçok yönü vardır. Gören gözler farklı bulabilir ama gerçek gören gözlere bir değerde değildir. Gerçek, gerçeği her yönüyle görenlere gerçekliğinden çok şeyler kazandırır.

(*) (Esaslar İlahi sistemlerin insanlığa ilettikleri gelişim yolunun sözlere dökülmüş formülleridir. Onlardan bazıları daha önceki seçmelerde yazılmıştır. )

 

 

201

Hayırlının tutulması bilginin işidir. Bilginizi kuvvetli tutabilmenin yolu da inancı kuvvetli edebilmektir.

 

202

Sizi siz eden içinizin güzelliğidir. Siz ondan hiçbir vakit uzakta bulunamazsınız. O halde sıkıntıya düştüğünüz ve inançta güçsüz kaldığınız her zaman, sarılamadığınız esasın hatırlanmasıyla geçmelidir. Bir olunuz, seviniz. Kurtuluşunuz bununla olacaktır.

Gönülde kalmak konuşmayı bitirmektir.

 

203

Gönlünüz güzel bulunmazsa tutacağınız iyi olmaz.

Aklınızın önünde tecrübeye yer vermezseniz selamete varamazsınız.

Çözen kalptir, işleyen akıl.

Akla çözdürenler gönüllerini kapatanlardır.

Güzelin tarifi iyinin tutulmasıyla mümkündür.

Güzele arkadaş, kötüye sırdaş olunuz.

Doğruların yardımcısı eşizdir. Koruyuculuğu O’nun büyüklüğünde gizlidir.

İyi ve doğruda olunuz ki O’ sizlere versin. Çalışın ve sevin ki gerçeğin bilgisi aranıza insin.

Basamağınız beş’tir, yolunuz eş olsun.

 

204

Bir zaman için varoldunuz. Bu gün beğendiğinizi bir zamanda terk edeceksiniz. Size zor gelenin sualine her an karşı bulunacaksınız. Biz emir alan yardımcılarız, o zaman emir alacak uygulayıcılar olacak karşınızda. Zaman durmuş bulunacak sizce ve ne kadar olgunlaştıysanız ve olabildiyseniz, dalından koparılan meyve gibi, bir zamanda toplanacaksınız. Birbirinize gölge etmez, zarar vermezseniz O Yüce ışığa dönük kalırsanız güzel olacaksınız, doğru olanı bulacaksınız. Kendinize varınız, özünüzü açınız. Siz bir dolu günün boş dönen kabına sığabiliniz. Siz bir vazifeye tutunup kendinizi gerçeğe alet etmedikçe bu doluluğun kazancını, beraberliğin hikmetini bulamazsınız. Bir dolu gün bin dolulukla çıkmak için var edilmiştir.

 

205

O’nun Yolunun ciheti olmaz. Bu ancak sizin görüşünüzle ortaya çıkandır. Yol birdir. O’ bir yol vermiştir. Bunda inanç bulunuz. Eskiden dinler birleştiremedi bu esasta. Şimdi sizler paylaşamıyorsunuz, anlayamıyorsunuz. Yol birdir. Tek’dir değişmez. O bir yerden geldiniz, o bir yere gidecek olansınız. Gözleriniz fark ettirmelidir size bunu.

Avuçlarınız açık, avuçlarınız kapalı olmalıdır. Neyi aldığınız ve neyi bırakmak zorunda olduğunuzu biliniz.

 

206

Zamanın karşılamasını biliniz. Elinizdekinin güzel edilmesiyle fark edeceksiniz O’nun En Yüce olduğunu, size sizi verdiğini, sizi en büyük huzura kavuşturduğunu anlayacaksınız. Kabul ediniz, kabul ediniz ki seven yılmayandır, seven vazgeçmeyen ve seven eğilmeyen.

Uzaklara bakmayınız, gözlerinize güvenmeyiniz. En yakınınız gönülleriniz ve onunla göreceksiniz.

 

207

Gerçeği sakın akılda aramayınız. O bir anahtardır çözmek için, açmak için size muvakkaten teslim olunan. Mantığınızdır süzen ve fakat gönlünüzdür bilecek olan. O ki bir değerdir, size lütfedilen insanlık bilgisidir. Özdür, cevherdir.

 

208

Yaşama sevinci öyle bir güçtür ki, şükrü ile ödenen, dileğiyle birleştirilen yüce bir histir; yaşarken yaşadığına kapılmadan, O’nun büyüklüğü içinde her anı huzurda ve gönülce geçirmek. O, Öyle bir Yüceliktir ki, onun duyulmasıyla aldığınız nefesten, verdiğiniz elden ve her türlü bedeni ihtiyacınızın karşılanmasına kadar BİR olana gerçek hamdı getirmek. O öyle bir yüceliktir ki, aldığınız gıdayı büyüklük içinde yemek ve vereceğiniz hizmeti O’nun önünde yerine getirmek. O öylesine güzel bir histir ki, alışkanlık safhasına gelindiğinde yalnızca coşku verir içten ve tüm karşılanışlar o bir emanete en uygun biçimde bir anda alınır içinize. Ve şüphesiz karşılanan o değer gönül dediğiniz büyük yerin en güzel verişine uyar. Uyar da etrafınıza yalnız sevgi ve yalnız o bir rızadan tutuş ve söyleyiş getirirsiniz. O’nun Nur’u büyüktür. O’nun sırrı buradan açılır. O’na olan borcu ödemenize ancak kendinizde çok iyi açık etmeniz gereken bu büyük yerin hissedilişiyle başlatacaksınız.

 

209

Siz içinizde istenenle istenmeyeni ayırt etmedikçe doğrunun adını anamazsınız. Siz sevgiyi katetmedikce bir baştan bir başa hakkınız olana sahip olamazsınız.

 

210

İrade her şeyden evvel kendinize olan saygınlıktır. Kendilerine karşı kuvvetli olamayanlar etraflarına karşı da hayırda birleşemezler.

 

Her bilgi ihtiyacı olan şuurların tamamlanması için birer imkândır. Bilginin gerçekliği vardır. Yeniliği ve eskiliği söz konusu olamaz. Öyle olmuş olsaydı sizi eskilere döndürmez ve de geleceklere kapatırdık.

Doğrunun, güzelin yeri burasıdır. Siz doğru bildiğinizi istediğiniz yere veremezsiniz. Mümkün değildir. Onun için dedik sınırları vardır onların. İstenince, yeri gelince müsaade ile verirsiniz. Her şeyi dağıtmak mümkün bulunsaydı toplumunuz şimdi ferahtaydı. Alıcının kabul edemeyeceği değerleri zorlamayınız onlara.

 

211

Yalnız kalmak kendini hapsetmek demektir. Bunu yapan kendine zulmedendir. Razı değildir O’. Hiçbir zaman olmadı, hiçbir kulundan. En günahından en sevabına açılana kadar hiçbir kulunda bunu tasvip etmedi. Bilim, akıl sizde bulunmasaydı bu derece sorumlu tutulmayacaktınız. Doğrulunuz artık, kalkınız ayağa ve koşunuz hedefe. Her bir zaman sizi yenilemedikçe, her bir sözde tecrübe bulmadıkça ve siz her gördüğünüze sevinmedikçe bizi anlayamayacaksınız. Sevgiyle varınız, terk etmeyiniz hiçbir zaman gerçeği.

 

212

Gönlün yerini bilmeyeniniz kalmasın. O, aklını yeri gelince kullananlara gözükmeye başlıyordur. O her yerinizdedir. Her tarafınızda. Her şekilde size yakındır. Birkaç şakra daha yakındır. Biliyorsunuz akıl yolunun çıkamadığı işlerde değil, her işte onca bulunup gerektiği yerde akla müracaat edilip sonra tekrar dönülmelidir. Bir kapı kapanır diğeri açılır. Düşünün bunun üzerinde. Gönlü öyle bilin. Akıl kapısı kapanmadan gönül kapısı açılamaz. Ancak ikisi bir yerde bir şekilde aralık kalabilir. Lakin siz aldığınız halde tutamazsınız. O halde ilk söylediğimi tercih edin. Çünkü gönlün öyle bir yeri vardır ki, bilinmeyeni bildirilmeyeni ve gerek bulunmayanı açıverir bir anda. Lazım olduğu kadar size kazandırır.

Bu getirişim hepinizce bilinmekteyse de tereddütsüz, yine aklınızı önde tutmaktasınız.

Gönül O’nun Nurudur. Her şey orda açar, orda biter. Tek yerdir o, tek güçtür. Önce gönül sezişine giriniz. Sonra ışığından biraz aydınlık bulunuz. Daha sonra tanışınız, sevişiniz. Siz aşık olmalısınız, o Hak’ka, aşıklara aşıktır zaten. Siz fark ederseniz kaçmaz, lakin o açık bulunmamak üzere hayır için saklanandır. İrade etkilidir. Arınmak esastır onun için. O yeşilde işlenmiştir. Sözünüzde an mesafesinde gösterir tesirini, sonra tutamadığınızdan, hissedip kullanamadığınızdan kayboluverir.

 

213

İyide, güzelde olmasını bilenler. Esasa sahip olmak için evvel kendinize sahip olunuz. O’nun size verdiği sizi size bildirmedir.

Gönül sesini, düşünce güvenini bulanlar zamanı kazanca çevirenlerdir.

 

214

O’nun gücünden size akanla sizin eskimiş ve artık sizde hayrı bulunmayacak olanı bir seviyede tutmanız tekâmülde yol alamamanız demek olur. İnsanoğlu ışığı daima arayacak ve hiçbir vakit bulamayacaktır. Ancak arama çabası daimdir, kazançtır ve istenen hayırdır.

 

215

Gözler büyümelidir. Büyük gözler geniş görürler. Hamdolsun O’nun nimetine. Sizlere bahşetmiş olduğu güzellikler O’nun erişilmez sevgisindendir. O’na olan borcun ödevini bilmek için aşk lazımdır; bir tabirle sevgiyi yüceltmek, sevmek, O’ndan ötürü her şeyi sevmek. Sevmeyen küçülendir.

Gözlerinizi gülerek kapatınız. Gözünüzü açtığınızda O’nun duyuşu içinde tekrar gülümseyiniz. Hayata gülünüz. Sevgisinden verdiği güzelliklere seyirle gülünüz. Birbirinize yetebilmeye açık bulunduğunuz için gülünüz. İmkânlarınızı seferber edebildiğiniz sürece gülmekten uzak kalmayınız. Karnınızı doyurabildiğiniz kadarıyla bırakabiliyorsanız ve rızkınızı paylaşmak diliyorsanız yine gülünüz.

 

216

Arınmışlığın sınırı yoktur, ancak bir yer var ki orada durulur. Orada düzenler değişir, orada vazifeler başkalaşır, orada her şey olur.

 

Aysel Ongun

5 Ekim 2012

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap