Ögretilerden 2

 


ÖĞRETİLERDEN

-2-

 

Bilgi arşivlerinin en yüksek değerlere ulaştığı bir sistemde verici dahi bulunsanız, bir gönlün ihtiyacı olan kırıntıyı karşılamayı yapamazsanız boşunadır

Halde birleşmeyen esas emanettir.

Yalnız iyiliği yapan kötüyü de yola getirir. Yalnız iyiliği düşünerek giden kötülüğe set çeker. O, iyilik ordularının kumandanıdır.

Yanlış olduğunu, doğruda bulunmadığını bile bile içindeki vesveseye uyanlar neticelerine ıstırap da olsa katlanmak zorundadırlar.

Bilince ulaşanlar, O’nun vazifesinden hissedişte bulunanlar zamanı görenlerdir. Zamanın ikazı hepinizin üzerinedir. Tutmaya bakınız. Nerede bulunuyorsanız bulunduğunuz yeri tanıyınız. Zamana karşı gelmeyiniz. Zamanın sizin için getirdiği esastır.

Şimdi gerçeği anlamanın tam vaktidir. Sizlere uyanınız diyoruz. Bir zamanlar insanlara uyanın demişti bir görevli. Uyanan olmadı. Kanunları bilmiyorsunuz. Siz uyanırsanız uykuda olanlar da uyanma nasibine erecekler. Yani onları siz uyandıracaksınız.

Tekrar ediyoruz uyanınız. Uyanmak için son vakittir. Birbirinizi reddetmeden, bölük bölük ayrılmadan, tanelerinizi dökmeden O’nun İlahi Birliğine varınız. O’ Yücedir. O’nun muhteşemliği hepinizi öylesine yıkar ki, bir anda tertemiz kalırsınız.

Her şey şuurlulukta vardır. Şuursuz olanlar yalandır, yanlıştır. O vesvesenin sizlere getirdiği kapalılıktır. Şuur sizin O’na açılan yolunuzdur. Onda aydınlananlar, açılanlar birbirlerinin gerçekteki kıymetini bilenlerdir.

Her yerde o bir gerçeğin aynası vardır. Onlara bakınız ancak bize geliniz, bizdeki büyük aynaya bakınız.

Siz bakıp bakıp da birbirinize yolunuzdan dönücü olmayınız. Yoldan dönmek onda olamamaktır. Onda olamamak Hak’dan ayrı kalmaktır. Bu günkü yerinizi O’nun lütfuna borçlusunuz. Bu günkü gördüğünüzü O’nun verdiğinden alıyorsunuz.

O’ size dedi ki “Siz bu gün çok hafif olmalısınız. Siz sizi yanlışlarla doldurmayınız. Siz ağırlıkları vücuda almayınız. Siz sizi aldatandan yavaş yavaş kopunuz. Ve siz, sizi gerçek çağırana doğru ağır fakat kararlı ve o nispette sağlam gidiniz.

Çok çalışmak, gerçekten arzu etmek, birliğin önemini kavrayıp onun için kendini adamak, bilgiyi durdurmadan takip etmek, tüm olayları esasta birleştirerek bir sonuca getirmek liyakatı doğurur. Gücünü bulmaya başlar, evvelki durumundan farklı olduğunu hisseder. Düşüncelerindekileri sözlere dökmeden tatbikatına başlar. Böyle olur ki, pınarın çeşmesidir artık. Başına gelen, çeviren alır ondan. Abu hayat. İşte liyakat buna denir.

Her şey bilinçle ve her şey ıstırapla tutulabilecektir. Maalesef ıstırap çekmedikçe gerçeği bulup tadamayacaksınız. Acı gerçekler bir kez daha hatırlanmalı. Güzel yoldan dünya gafleti biraz daha hâkim bulunmaktadır. Acı tatlı içindir. Tatlı ise dünya azığından çok yukarıdadır sizin için. İçinizi sizin için varedilen O’ Büyük Alemle birleştiriniz.

Kendinize sıhhat, yarınınıza gerçek ekiniz. Bu günün kurbanını mutlaka yapmalısınız. Çünkü bunu dün adamıştınız. Sizler sözlerinizde duranlardan değil misiniz? Neden kaçmaya çalışıyorsunuz?

Biliniz ki, O’ içlerin istediğini verir de bir hayrı tekrar geri aldığı için onlardan, o içlerindeki onları sıkar ve hayrı bir anda karartıverir. İşte bu O’nun aldığı, sizler için sınadığıdır. Gölge edenlerden, sizi karartanlardan olmayınız. En son anın içinde bulunmaktasınız. Varlığınızı ebedileştiriniz.

Kanunu anlamak onunla rezonansa girebilmektir. Bu ise yaklaşmayı bilmekle olur.

Gönül gözü kapalı olan insan kendini yitirmiş demektir.

Düşünceyi ve gönül gözünü kullanmak inanmaktır. Budur inanmak geniş mânâda. Düşünce ve mantık sizi bir yere kadar götürecektir. Epeyce yüksek bir yere, ancak onun da durduğu yer vardır. İşte onun durduğu yerde sizi gönül gözü götürecektir daha ileriye. Her ikisini beraber kullanmak ise sizi çok ileriye götürecektir. Her ikisi de O’nun lûtfudur. Değerlendirmek size kalmıştır

Gerçek iyiyi iyi olmadan bilemezsiniz. Yaratan’ı her an yanında bilen en iyi olandır. Çünkü O’nu yanında bilen, O’nun her şeyi gördüğünü, her şeyi bildiğini bilen ve bunu gerçekten tatbik eden, biliniz ki ne hata yapar ve biliniz ki ne de gizli bir iş yaptığını sanır.

Doğruluk, menfaatleri gözetmeden düşüncenizi hakkın terazisinin ibresi olarak kullanmak kaydıyla varacağınız hedeftir.

Doğru herkese göre değişir, fakat doğru tekdir. Hangi noktanın doğru olduğunu bilmek sizin tekâmülünüze bağlıdır. O nispette görüş açınız açılacaktır. O nispette görüşünüzde birtakım hayırlar belirecek ve siz buna şükredeceksiniz. Bir şeyin doğruluğunu görmek icabında senelere bedeldir. Fakat doğruluğun hayrını görmek icabında an meselesidir. Doğru yapılan işlerde huzur olur. Doğru yapılan işler sizi ferahlatır. Doğruluk basamağı hakikaten bütün insanlar için lüzumludur. Tekâmülünüz için.

Cefa sefa zirvesinin merdivenidir.

Hayır gördüğünüz ve O’nun adını anarak ve O’nun rızasını alarak yaptığınız her iş hayırlıdır şüphesiz. İçinizde O’nun sesini duymaya gayret ediniz. O’nu içlerinde duyanların yüz ifadesi O’ olur. O’nun parlaklığı, O’nun ışığı yüzünüze vurur. Bunun için O’na inanmak şarttır.

Nefsinize yenildiğiniz müddetçe huzur sizden uzak olur. Bunu unutmayınız. Huzur çalışmaktır, fedakârlıktır, sevgidedir.

Mümkünse nefsinize hiç hak tanımayınız. Nefis sizi inandığınız ve doğru bildiğiniz yoldan uzaklaştıran şeydir. Kendinize hâkim olduğunuz müddetçe hürsünüz. Doğru bildiğiniz şeyleri yapınız sonuna kadar ve sonuç için merak etmeyiniz. Siz sadece yapmayı dileyiniz, en güzel çabayı göstermeyi dileyiniz.

Siz kendi kendinizle mücadele ettiğiniz müddetçe kendinizi bilenlerden olacaksınız. Hepiniz bir çizgi çekiniz önünüze ve nefsinizi o çizginin ötesine atınız. Hiçbir şekilde o çizgiyi aşmasına müsaade etmeyiniz nefsinizin. Ve zamanla o çizgiyi geriletiniz. Nerede ve niçin hatalı olduğunuzu düşünürseniz sebebini de hal çaresini de birlikte görürsünüz.

İradeye hâkimiyet, güzele davettir.

Varolan, yaratılan her şey güzeldir. Güzele güzelden öte gözle bakanlar, gözlerini görürler, baktıklarını değil. Güzeli güzelden öte gören aslında güzel olan gözlerdir. O’ Bir dir, O’ vardır, O’ en güzeli en iyiyi verendir.

Düşünenler yürümekten öte koşanlardır. Vareden buyuruyor. Çalışınız, çalışınız, çalışınız.

Yarım azim veya azimli olduğunu zannedenler şüphesiz ki başarısızlıkla karşılaşırlar. Başarmak için azmetmek gerek. Gerçek azim, başarı hedefine atılmış en süratli oktur.

Düşünce bedenin toprak ve suyudur. O çalışmadığı takdirde beden hiçtir. Düşünce alıştırmalarla gelişir; küçükleri, önce çok küçükleri düşünmekle. Sonra en büyükler. En büyüğe en yakın olanlara düşüncelerimizi ithaf etmek doğrudur. Siz önce sır olarak kalanları değil, açık olanları düşününüz.

Tekâmül üç esasa dayanır; Görerek, yaşayarak ve öğrenmeyi dileyerek. Bu üç gerçeği kendilerine düstur edenler başarırlar.

Her engelleyicinin muhakkak iyi olmadığı müddetçe yok edici bir çaresi vardır. Bu çare sizin düşüncelerinizde gizlidir. Yani iradeye hâkimiyet güzele davettir. İradesine hâkim olan her kişi esasa, doğruya en önde varandır.

Önce dileyiniz, sonra çalışınız ve sabrediniz. Siz bunu tam olarak tatbik ederseniz biliniz ki olması hayır olan her şey olur.

Her hangi bir konuşma yapmadan önce kendinize sorunuz, gerçekten bu söyleyeceklerim lüzumlu ve yerinde mi diye. Göreceksiniz ki en az yarısını söylemeyeceksiniz. O zaman belki zaman yavaşlamaya başlar, durmasa bile.

Düşünce size bazı şeyleri çok kestirme yoldan gösterecektir. Eğer oturup gerçekten düşünürseniz kendinizi birçok sıkıntılardan kurtarabilirsiniz. Aksi takdirde dolambaçlı yoldan yürümek zorunda kalırsınız.

Birbirinizden bir yerde çok fazla şey beklemeyiniz. Ancak karşınızdakine çok fazla şey yapmayı, vermeyi ve özellikle onun beklediği şeyi vermeyi dileyiniz. Düşününüz ve ona göre davranınız. Birbirinizin isteklerine önem veriniz. Bu gerçekten bir altın kaidedir.

Samimiyet kendini vererek olur, gönülden olmayan şeyler samimiyet değildir. Zira er geç dökmeye mahkûmdur. Suni yapılan hareket o an için yerini bulmuş gözükebilir fakat daha sonraki bir olayda, nefse hitap eden bir olayda derhal hatasını gösterir. Şunu biliniz ki nefsi kontrol şarttır.

Sevgi bir kudrettir. Kullanıldığı zaman karşısında hiçbir kuvvet göğüs geremez. Kötüler, hani iyiden uzak olanlar, var ya işte onlar, bir anlamda anlayamazlar ve başka bir havaya bürünürler. Siz siz olun sevgiyi elden bırakmayın. Sevgi, güçlerin, kuvvetlerin en üstünüdür. Sevgi her yerde her zaman kullanılacak olandır. Çünkü sevgi, o sevgiyi baş tacı edenlerin öz malıdır. Düşüncesini kullanan sevginin hikmetini görendir.

Hangi yer sizi daha çok konsantre edebilir, daha çok huzur verebilirse ibadetinizi orada yapınız. İbadette şekil aramayınız. Yeter ki O’na yöneliniz. O’nu içinizde duyunuz. O öyle bir kuvvettir ki açtığı gönüllerde sabah olur. Unutmayın ki siz O’na olan sevginizi, O’na olan yönelişinizi ne kadar kuvvetlendirirseniz O’nun nurlu ışıklarından, lütuflarında istifade edersiniz.

Salınan yuvarlanan Rabbin tek yarattığıdır. Her şey ondan yaratılmıştır ve her şey de odur.

Sevgi tek taraflı olmaz. Eğer tek taraflıysa o zaten sevgi değildir. Belki arzudur, belki istektir, fakat sevgi asla değildir. Sevgi mutlaka ve mutlaka karşısındakine bir kanca atar ve karşısındakini kendine bağlar. Bağlamıyorsa sevgi değildir. Bağlayamıyorsanız gerçekten sevmeye çalışın. Açık samimi olunuz sevginizde.

Şükrün ilk adımı şikayet etmemektir.

Aşırı giden tevazu tevazu değildir, kendini harcamaktır. Ancak siz her zaman için alçak gönüllü olmaya çalışınız. Her konuda aşırı gitmekten Yüce Rabbime sığınınız.

Alçak gönüllülük insanı yükselten ve her insanda bulunması lazım gelen bir şeydir. Alçak gönüllü insan kendini başka görür. O kendisini daha iyi tanımıştır. İnsan ancak alçak gönüllü olduğu zaman en iyiyi ve doğruyu yapmış olur.

Dikkat, düşünce, gönül gözünün temelleridir. Ve ondan sonra Yüce Rabbe teslimiyet gelir. Gönül gözü teslimiyetle çok yakın ilgilidir. Ancak düşüncenizi belli bir seviyeye getirmeniz şarttır gönül gözü için.

Hedefe varabilmek için asıl gözünüzü yani gönlünüzü alçaltınız. Yücelmenin sırrı görünüşte alçalmak, esasta yükselmektir.

İnsan insanlığını, düşüncesini kullanıp önce iyi olduğuna inandığı hale gelmekle, sonra da nefsinin istediği fakat doğru olanı yapmakla hakiki insan olur. Nefsinize mağlubiyet size hem madden hem manen çıkıyor. Kendinizle cenk ediniz derken bunun yalnız nefis olduğunu anlamışsınızdır. Çünkü insanı iyiden öteye iyinin karşısına nefis iter.

Vicdan size doğruyu ve yanlışı gösteren anahtardır. Her insanda vardır, fakat değişiktir. Mekanizması da değişiktir. Bunun için demiyor muyuz ki size, önce düşününüz, mantıkla ölçünüz ve inanınız. Doğru olduğuna kesin olarak inandığınız şeyi yapmaktan korkmayınız. Doğruyu geçek doğruyu görmeye çalışınız.

Doğruda ve iyide olmak O’nun lutfuna ermektir. Bu çok geniş bir anlamdır. İstenildiği şekilde doğruda ve iyide olursanız, O’nun sizin için, sizler için istediği kulluk görevini yapmış olursunuz ki, birçok hususlarda tekâmülünüz mümkün olan belli bir üst seviyeye kadar yükselebilir ve hatta bazı hallerde, insan üstü bir durumda bulunursunuz. Daha da ileride varoluşunuzun gerçek sebebini bunda bulacağınızdan eminiz. Ve onu tercih ettiğiniz an, O’nun izniyle şimdiki durumunuzdan ve halinizden çok farklı bir durumda bulunacaksınız.

Gerçekler bir anlık düşünceyle anlaşılmazlar. Bilerek ve anlayarak gidildiğinde bazı kavramlar doğarlar. Bunlar ışıktır sizler için. İnanıyorsanız, mantıklı buluyorsanız o takdirde ondan istifade ediniz. O’nun yolu ışıklı olan yoldur. Yolda olmak doğruda olmakla mümkündür. Çok iyi düşününüz. Düşüncenizdir size yol gösterecek. Nefisten mutlak kurtulmanız gerekir. O insana iyi bir arkadaş değildir. O’nun yolundan hissettirmeden saptıran o dur. O, içinizden çıkan, size karşı cephe alan ve sizi geri bırakmak isteyendir. Ona uymayınız. Siz gönlünüzden, ta içinizden gelen sese kulak veriniz. Çünkü o ses, O’nun her birinizdeki nurudur.

İhtiraslardan uzak kalınız. Uygun olan düşünceyle mümkündür. Düşünceniz size doğruyu gösterir. Düşüncenizi seviniz, ancak kapılmayınız. Bu kapılmak nefse kapılmaktır. Oysa uyanık olmak, düşünceyi kullanmaktır.

Gerçeği gerçek edenler, O’nun yolunda yürüyecek olanlardır. Siz de gerçekten hissenizi alınız. Hissenizi alınız ki lazım geldiği şekilde dolasınız. Ne ile dolacağınızı neyi boşaltacağınızı biliniz. Yolunuz nurlu, ışığınız O’ndan olsun. Yolu çizilenler O’nun Selamından dahi uzaktırlar. Çünkü onlar tekâmülde artık başkaları için bulunanlardır. Bu sözler bütün insanlık içindir. O’ hepinizi yolu açıklardan etsin.

Düşünce bir mekanizmadır, herkeste olan bir mekanizma, kişinin bilgisiyle müşterek çalışan bir mekanizma. Yani mekanizmanıza bir nevi yakıttır bilgi. Bunun için devamlı öğrenmeyi dileyiniz ve öğreniniz. Mekanizmanıza işleyebilmesi için yüksek seviyede bilgi veriniz ki yükselesiniz. Değerli olmayan bilgiler kişiyi kazandırmaz.

Çalışmak ve nefis beraber gitmeyen iki husustur. Nefsini tam terbiye edemeyen, gerçek çalışmayı yapamaz. Her ne kadar dünya gözünüzle sizlere bunun aksi görünse de. Çalışmak, kendinize yaptığınız birtakım faaliyetler değildir. O’nun Rızası için, hayır için yaptığınız çabalardır çalışmak.

Şunu biliniz ki enerjiniz O’ndandır. Hiçbir zaman hiçbir şekilde tükenmez. Kendinizi güçsüz hissettiğiniz an, O’ndan enerji alma hissi içinde bulununuz ve tekrar vermeye çalışınız.

Düşünceyle bulunduğunuz noktayı o anda yaşayınız. Eksiğinizi fark ettiğiniz an derhal tamamlayınız. Aksi halde sonraya bırakılan işten hayır gelmez.

Bilin ki bu gün nefes alışınız dahi O’nun elinde ve O’nun iradesindendir. Sizler O’nu gerçek duyanlardan olunuz. O’nu her lahza yaşayan ve kendi varlığınızın O’ olmadan hiçbir değeri olmayan ve tek kelime ile bir hiç olduğunu bilenlerden olunuz.

Gerçek gözlerinizin önünde, lakin onu göremiyorsunuz. Bilin ki bu gün tereddütte bulunduğunuz noktalar size haktır ve onları yenmeniz için çıkarılmıştır. Siz, gidebilmek için her iki yönde de düşünce kurabilmelisiniz. Ancak hangi yöndeki düşüncenizin istenilen olduğunu bulduktan sonra, artık öbür yönü kapatmak ve dışarıda tutmak üzere iradi kontrolunuzu kullanmalısınız.

Her şeyinizi kendiniz kazanacaksınız ve yalnız kendiniz bulacaksınız. Mucit, kâşif hepsi sizsiniz. Eksik olan eksiğini er geç görecektir. Ancak eksiğini tamamlamaya ihtiyaç duyan ve onu bulmak için önünü açık eden daha tez zamanda görecektir.

Sizler bir tekâmül yarışında ve aynı zamanda gerçek arayışınızdasınız. Şunu biliniz ki, gerçeği ancak size, hepinizi meydana getiren ve şu ânımızı yani bizi size veren O’ Büyük, BÜYÜK YÜCE bilir ve yapar. Siz O’nun verdiklerini anlayamazsınız, ancak idrakınız ölçüsünde hissetmeleriniz bulunabilir. İşte siz bunları esas ederek O’nun yolunda daha kuvvetli olunuz. Çünkü o size “gel” diyor. “Bana, benim için gelenlere ben açık ederim önlerini, güzel ederim sözlerini” diyor. Eken biçecektir ektiğini. Güzel eken güzel biçecek. Güzelden uzak eken güzeli göremeyecektir.

Siz, BİR için var olansınız. Ve O’nun istikametinde gitmek diliyorsanız, o takdirde her şeye rağmen gitmek, her şeyi bir tarafa bırakarak O’nun aşkını içinizde duymak en mühim, en büyük ödeviniz olmalıdır.

Bir düşünce karşınıza çıkınca, kendi düşüncenizi elbette kaybetmeyin, onun sahibi olun. Ancak o ters düşüncenin karşınıza çıkmasının sebebi üzerinde muhakkak durun. Burada bir püf nokta vardır ve hatta o noktadadır çözüm. Her vardığınız fikir, bulunduğunuz durum size bir şükür kazandırmalı, lakin bu şükrün neticesinde kendinizin değiştirmesi icap eden noktaların da bulunabileceğini düşünerek, o tarafı ayrı ve eksik görmeyiniz. Gerçek sizin dediğiniz tarafta da bulunabilir büyük çapta, ancak her iki tarafında bir bütünü tamamladığınız düşünmek elbet ki gerçeklerin en büyüğü olur.

 

 

 Yorumlar


Henüz yorum yapılmamış


Yorum yap